Haberler

Zorluğun mimarisi

Tarih: 24 Temmuz 2007 Kaynak: Radikal Yazan: Korhan Gümüş
Karayolları arazisi İstanbul'da çok ihtiyaç duyulan bir doğa ve teknoloji parkı olabilir. Bir İstanbullu olarak, Zorlu Holding'e parasının iade edilmesini ve arazinin mimari fikir yarışmasına açılmasını istiyorum.

Zorlu Holding'in Özelleştirme İdaresi'nden ihale ile aldığı Zincirlikuyu'daki Karayolları arazisinde yapacağı iş merkezi için 14 mimarlık bürosu yarışacakmış. Zorlu Holding'in, Karayolları arazisinde inşa edeceği 'Zorlu Center' için projelendirme süreci başlamış. Zincirlikuyu'daki toplam 96 bin 505 metrekarelik arazide gerçekleşecek proje için mimarlar yarışacakmış... Doğru dürüst proje yapılacak, binalar bir müteahhitin bürosunda şekillenmeyecek diye sevinebiliriz. Peki bu davet edilen mimarlar ne yapmayı amaçlayacaklar? Söyleyelim: İşverenlerine para kazandırmaya çalışacaklar. Bu arazide sözgelimi bir mimar "çocuklar için teknoloji parkı öngörüyorum" diyebilir mi? Hiç kuşkusuz hayır. Bir özel kuruluşun yaptığı yatırımın karşılığını almak istemesi onun en doğal hakkı. Arazi değerli. Mimarlardan bu arazinin spekülasyona açılmasını desteklemeleri bekleniyor. Demek ki bir kamu arazisinin dönüşümünde mimarlara tanınan rol, sermayeye bağımlı olmak. Bu durumda geriye ne kalıyor? Bu kamusal alanın bir an önce özel bir kuruluşa satılması ve ondan sonra mimari açıdan değerlendirilmesi. Peki bunun Şişli'de kalan yegâne kamusal alana, İETT Otobüs Garajı'nın yerine yapılan Cevahir Alışveriş Merkezi'nden ne farkı olacak? Daha nitelikli bir mimari projeye sahip olmak mı? Bir kente mimarların ve mimarlığın katabilecekleri bu kadarı ile sınırlı olabilir mi? Yoksa kamudan ve mimarlardan kent için daha yaratıcı, kentin yararına olacak başka şeyler de beklemeli miyiz?

"Adam hiç olmazsa Gökkafes'i yapan Süzer gibi araziyi bedavaya alıp sonradan bir kule dikmedi" diyebilirsiniz. Zorlu Holding'in hakkını yemeyelim. Burada en azından adam kayırma, yolsuzluk, rüşvet yok. Ama bir kent için bir holdingin, bir yatırımcının perspektifini tartışmak yerine bu kent için mimarlığı da tartışabilmeliyiz. Mimarlar, şehir plancıları, bir kent parçası için kendilerinden bir hizmet istenince, o sınırlar içinde düşünmeye başlayan saf yaratıklar mıdır? Mimarların düşünce geliştirmeleri ufukta para gözükünce mi başlar? Mimarları da tıpkı müteahhitler, bankacılar, parakende mağazacılar, fabrikatörler, tüccarlar gibi çıkar amaçlı kişiler, işadamları olarak mı görmeliyiz? Mimarlar kâr amaçlı kişiler mi olmalıdır? Yoksa mimari profesyonellik bir kente bağımsız bir perspektiften yaklaşmayı mı gerektirir? Mimarların yaptıklarının yalnızca müşterilerini değil, kenti ve kentlileri ilgilendirmesi onların mesleğinin bir kamusal boyutu olduğunu mu gösterir? Kamu fikrinin oluşumunda bağımsız ve göreli bir mesleki pozisyonu mu gündeme getirir? Bu sorulara bu gidişle galiba kolay cevap veremeyeceğiz. Siyasetçinin ne yapmak istediğini anlıyorum. Yatırımcıyı anlıyorum. Müteahhitleri de anlıyorum. Onların ne yaptığını, neyi amaçladıklarını daha iyi biliyorum, en azından tahmin edebiliyorum. Ama İstanbul'un kamusal alanları yıllardır metruk vaziyette beklerken, değişimi yalnızca sermaye mantığından algılayan mimarları ve mimarlığı anlamakta zorlanıyorum. Küresel platformlarda, Venedik Bienali, Rotterdam Bienali gibi mimarlıkla ilgili önemli buluşmalarda, profesyonelliğin kamusal boyutu ve kamu fikrinin entelektüel bir sorgulamayla ele alınması giderek daha büyük bir ilgiyle gündeme gelirken, İstanbul'un böylesine dar bir perspektifle sınırlandırılmasını bu kent için bir talihsizlik olarak görüyorum. Kamusal boyuta olan bu ilgi kaybının mesleki açıdan ve kent için çok önemli bir sorun olduğuna inanıyorum. Mimarlar eğer kendilerine tanınan sınırlı alanda yeni formlar peşinde koşan kişiler ise, kamusal alanları, kenti kim düşünecek? Kenti, kentlileri siyasetçilerin, çıkar amaçlı kuruluşların basmakalıp uygulamalarından, tahakkümünden kim kurtaracak? Eğer mimarlar yalnızca sermayeye hizmet edeceklerse, kentlileri kim düşünecek?

Örneğin burası İstanbul'da çok ihtiyaç duyulan bir doğa ve teknoloji parkı olabilir.

Hatta yanındaki başka kamu arazileri ile birleştirilip, Paris'teki La Villette gibi kente can veren bir merkeze dönüşebilir. Bu yarışmaya katılan mimarlar böyle bir öneri getirebilecekler mi? Şüphesiz hayır. O zaman nerede mimarlık? Nerede mimarlığın kamusal boyutu? Ben bir İstanbullu olarak önce Zorlu Holding'e parasının iade edilmesini ve bu arazinin mimari fikir yarışmasına açılmasını istiyorum. İstanbullular olarak bunu istemek hakkımız değil mi? Neden İstanbullular olarak ufkumuzu sermayenin perspektifi ile sınırlandıralım? Bu kentte bilginin sermaye ve iktidar patronajı dışında kullanılabileceği bir profesyonelliğe ihtiyaç yok mu?

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.