Haberler

Anaokulu Öğrencileri İTÜ'lü Gençlerle Geleceği Tasarladılar

Tarih: 24 Temmuz 2007 Yazan: Altan Sinan Cebecigil
Yaz mevsiminin iş, okul ve şehir hayatımıza damgasını vurmaya başladığı şu günlerde, durup geriye - geçtiğimiz bahar dönemine - baktığımızda birçok güzel etkinlik akla geliyor. Bunlardan bir tanesi de “Geleceği Tasarlamak” atölye çalışmasıydı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Yüzyıl Işıl Anaokulu Foresters’ Club işbirliği ile düzenlenen “Geleceği Tasarlamak” atölye çalışması küçük yaştaki tasarımcıları şimdinin üniversiteli ağabey ve ablaları ile buluşturdu.

14 Mayıs 2007 Pazartesi günü açılan sergiyle son bulan çalışma; süreci, yapılan bütün işleri, tasarımları, maketleri, çizimleri ve fotoğraflarıyla 10 gün boyunca Taşkışla 109 holünde sergilendi.

Açılışın ardından düzenlenen kokteylde minikler ailelerini İTÜ’lü arkadaşlarıyla tanıştırdı. Yapılan çalışmanın sonuçları karşısında oldukça şaşıran ebeveynler çocuklarının neler yaptığını hem onlardan hem de Taşkışlalı gençlerden dinledi.

Sergi açılışında konuşan fakülte dekan yardımcılarından Sinan M. Şener, bu çalışmaların devam edebileceğini ve onları gelecekte İTÜ’ye beklediklerini belirtti. Organizasyonu gerçekleştirenler adına sırasıyla Saltuk Özemir ve Pınar Yalçın teşekkür belgelerini aldılar. İşin organizasyonunda yer alanlar adına Sertan Doğru kısa bir konuşma yaptı. Açılış konuşmalarının sonunda Foresters’ Club öğrencileri İTÜ’lü arkadaşlarına teşekkür ettiler.


Fotoğraflar: Filiz Yüksekten

“Geleceği Tasarlamak” Atölyesi Üzerine İTÜ’lü Katılımcılarla Bir Söyleşi
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Yüzyıl Işıl Anaokulu Foresters’ Club işbirliği ile düzenlenen “Geleceği Tasarlamak” atölye çalışmasının organizasyonunu gerçekleştirenlerden Pınar Yalçın, Saltuk Özemir'le ve çalışmanın birebir içinde yer alan İTÜ'lü öğrencilerle bir söyleşi gerçekleştirdik.


Fotoğraf: Sertan Doğru

1975 doğumlu Pınar Yalçın, 1997 yılında İstanbul Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden lisans, 2001 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden yüksek lisans derecelerini aldı. 2001 yılından bu yana İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü doktora programına devam ediyor. 1998 yılından itibaren İTÜ Mimarlık Fakültesi bünyesinde Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak görev yapıyor.

1974 doğumlu Saltuk Özemir ise, 1998 yılında Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nden lisans, 2002 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı ve 2004 yılında Londra Royal College of Art - Design Products bölümlerinden yüksek lisans derecelerini aldı. 2002 yılında İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nde başladığı doktora çalışmalarına İTÜ Mimarlık Tarihi Programı’nda devam ediyor. 2001 yılından itibaren İTÜ Mimarlık Fakültesi bünyesinde araştırma görevlisi olarak görev yapıyor.

Altan Sinan Cebecigil: Öncelikle hepinize merhaba ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. “Geleceği Tasarlamak” atölyesi benim de içinde yer almaktan büyük zevk aldığım bir projeydi. Çalışmanın ortaya çıkışı ve perde arkası hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?

Saltuk Özemir: Çalışmanın başlangıcı Mart ayı başına dayanıyor. Detayları görüşmek üzere Yüzyıl Işıl Anaokulu’na gittiğimizde, orada bize ilk teklif edilen böyle bir çalışmanın okulumuzdaki proje derslerine eklenip eklenemeyeceği idi. Onlar ağırlıklı olarak bu çalışmadaki fikirlerin bir tasarım projesi kapsamında geliştirilebileceği üzerinde duruyorlardı. Zira birlikte yaptığımız proje öncesi, bir nevi hazırlık mahiyetinde başka çalışmalar da yapmışlar. Ancak, bu buluşmanın proje derslerimize eklenmesi, öngörülen zamanlaması itibariyle pek mümkün değildi. Taşkışla’da bahar dönemi çoktan başlamış ve haliyle bütün bölümlerdeki proje dersleri ilerlemiş olacaktı. Bununla beraber, bütün bölümlerden öğrenciler katıldığında daha zengin bir çalışma olacağını konuştuk.

ASC: Organizasyonu nasıl paylaştınız?

SÖ: Her iki tarafın da çalışmaya ne ölçüde katkıda bulunabileceğini görüştük. Anaokulunun bizden istediği bir çalışma ve sergi mekânı idi. Böylece kendi öğrencileri de üniversite çalışma ortamının nasıl olduğunu görmüş olacaklardı. Bu işin organizasyonunu zevkle yapacağımızı ancak yönlendirici olmak istemediğimizi belirttik. “Sizin çocuklar bizimkilerden bir şeyler öğrenecek, bizim ‘çocuklar’ da sizinkilerden”. İlk olarak durumu, İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğrenci Temsilcisi Sertan Doğru’yla paylaştık ve konuyu öğrenci arkadaşlara aktarmasıyla kendi aralarında organize olup olamayacaklarını sorduk. Sertan projeyi heyecanla karşıladı ve çok başarılı bir biçimde de organize etti. Konu, yönetim kuruluna sunulduğunda çok büyük heyecanla karşılanmıştı.

ASC: Çalışmaya fakültenin beş ayrı bölümünden de öğrenciler katıldı. Bu zor olmadı mı? Takvimi nasıl ayarladınız?

Pınar Yalçın:
Yüzyıl Işıl Anaokulu’nun ilk isteği çalışmanın bir hafta içinde gerçekleşmesi idi. Tabi bu durumda beş farklı bölümden bir araya gelen öğrencilerin programlarına en uygun takvimi belirlemek biraz zor oldu. Bütün olumsuzlukları çıkardığımızda bize Salı ve Cuma günleri kalıyordu. Sınav tarihleri gibi genel kısıtlamalar da araştırılınca tarihler belirlendi. İki tarafın daha çabuk kaynaşması adına ilk buluşmanın anaokulunda sonraki iki günlük çalışmanın ise Taşkışla’da yapılmasını kararlaştırdık.

ASC: Üniversiteli taraf olarak çalışmadan önceki beklentileriniz nelerdi? Örneğin bu çok ünlü bir mimarlık bürosuyla yapılan bir atölye çalışması değildi. Böyle bir çalışmadan ne gibi kazanımlar elde edilebilir?

SÖ:
Stüdyoda zaten tasarımcı olarak kafanda bir ideal oluşuyor. Ama tasarım işinin bir diğer öznesi; kullanıcı hiçbir zaman yoktur. Burada birebir o karşılaşma yaratıldı aslında. Bu açıdan bakarsak da bizim için çok yararlı bir çalışma oldu. O senin tasarım arkadaşın, kardeşin, kullanıcı, her şey; bu açıdan da çok sosyal bir çalışma oldu. Sonuçlarından çok süreç önemliydi; bizim için en büyük değeri bu. Çocuklarla çalışmak bir de şu yönden faydalı; içinde bir çocuk vardır, bunu ortaya çıkarması açısından önemliydi bence.

Sertan Doğru: Benimde aklımda olan, düşündüğüm bir konuydu; tasarım üzerine çocuklarla çalışmak. Takıldığımız bir şeyde çocuğun verdiği cevap hep saçma gibi gelmiştir bize ama bir o kadar da mantıklıdır. Çalışma esnasında herkese yardımcı olmaya çalıştım. Çocuklar çok istekliydi zaten. Sonuna kadar çok zevk aldım.

SÖ: Bu atölye çalışmasının tasarıma dolaylı yoldan bir başka katkısı da aileleri Taşkışla’ya getirmiş olması ve bütün tasarım disiplinlerini bir şekilde onlarla tanıştırmış olması oldu. Çünkü ebeveynler soruyorlardı çocuklarına senin ablan - ağabeyin hangi bölümden diye.


Fotoğraflar: Filiz Yüksekten

ASC: Diğer taraftan bakarsak; abla ve ağabeyleri olarak sizin gözlemlediğiniz kadarıyla çocukların bu çalışmadan kazanımları ne oldu? Onlarda sizin açınızdan da ilginç olan, size öğrettikleri şeyler nelerdi?

Ceyda Atıcı:
Her şeyden önce bu çalışma onlara çok şey kazandırdı. Kafalarında olan şeyler çok net. Bir hayal dünyaları var ama buna çok fazla müdahale edilmesinden de hoşlanmıyorlar. Bu tavrı biz de kendi hayatımızda uyguladığımızda çok şey kazanmış olacağımızı düşünüyorum. Mesela, benim tasarımcı kardeşim uzayda bir kara delik olduğunu ve onu sadece onun görebildiğini söylüyordu. Belki de “o bana ait” gibi bir şey demek istiyordu. O yüzden tasarımı yaparken de daha çok onun üretmesini istedim. Daha iyi olsun ya da temiz olsun diye düşünmedim. Genelde soran bendim. O anlattı ve ona göre bir şeyler yaptık. Böylece her şeyi o tasarlamış oldu.

Hüma Bakır: Sergide aileleri ile tanıştık. Aileler çok ciddi yaklaştılar; sanki senelerdir öğretmeniymişim gibi çocuklar hakkında izlenimlerimizi sordu. Gelecekleri ile ilgili tavsiyeler istediler. Yapılan tasarımları merak ettiler, anlatmamızı istediler. Aileler için de çocuklarının İTÜ’lü öğrencilerle birlikte çalışmaları çok gurur verici bir şeydi.

PY: Taşkışla’da bu kadar çok çocuğun bir arada görülmesi, tüm öğrenci ve öğretim görevlilerine neşe kaynağı oldu. Tasarım açısından bakıldığında da; sadece bu küçük ayrıntının bile dolaylı yoldan çok olumlu etkileri olmuştur diye düşünüyorum.

ASC: Biraz da sergiden bahsedelim. Çalışmaların sonucunda çıkan ürünlerin başta aileler olmak üzere Taşkışla insanlarına sergilenmesi de çok hoştu.

PY:
Sergi de ayrı bir tasarım ürünü oldu; bir çalışma yapıldı ve şimdi bunları sergileyelim diye aceleyle kurulmuş bir sergi değildi. Çalışmanın kronolojik gelişimini de anlatan bir sergi oldu. Anaokulundaki ilk buluşma ve sonraki iki Taşkışla buluşmalarından fotoğraflarıyla; anaokulu öğrencisinin önceden geliştirdiği ürünün ilk fikrini anlatan bir resim ve açıklamaları ile son hali ve yanlarına iliştirilmiş sonsözleri ile sergisi çalışmanın kendisini iyi bir şekilde anlatmış oldu. Çalışmanın bir uzantısıydı bizim açımızdan.

SÖ: Sertan beyaz kutular fikrini getirdi. Sonra beyaz balonlar kullandık. Böylece bütün renkler sadece çocukların tasarımlarında ve fotoğraflarındaydı. Çocukların ürettikleriyle yarışmayacak yalın bir sergi mekânı kurguladık. Ayrıca beyaz rengin geleceğe yönelik bir anlamı vardır.

PY: Sergi açılış günü haricinde de yoğun bir şekilde gezildi. Bununla beraber hiçbir ürün zarar görmemiş; demek ki insanlar meraklarının yanında özenle yaklaşmışlar. Her bir projenin dikkatle izlenip okunduğunu gözlemledik.

ASC: Gelecekte bu ve buna benzer çalışmaların örneklerini görebilecek miyiz?

SÖ:
Biz şahsen böyle bir çalışmayı gündeme getirdiği için Yüzyıl Işıl Anaokulu’na müteşekkiriz. Böyle bir çalışma elbette gelecekte de olacaktır. Yine bu formatta ya da projelere dahil edilebilir. Biz şahsen olumlu karşılarız. İTÜ Mimarlık Fakültesi Yönetim Kuruluna sunulduğunda da çok olumlu karşılanmıştı. Olası bir sonraki çalışma için gönlümüzden geçense; daha ortada hiçbir şey yokken, yuvadaki öğrenci üniversitedeki öğrenci ile bir araya gelsin ve ilk fikri de gerçek anlamda birer tasarım partneri olarak birlikte geliştirsinler.

ASC: Umarım bu dileğiniz gerçekleşir ve bir sonraki çalışmada da yine konuşuruz. Ben çalışma ve söyleşi için tekrar teşekkür ederim.




Küçük Tasarımcıların Anlatımlarıyla Projeleri
(1)
“Geleceği Tasarlamak” atölye çalışmasını daha iyi değerlendirebilmek için; bu bölümde yer alan proje fotoğrafları ve küçük tasarımcıların buluşmadan önceki ve sonraki fikir ve görüşlerine bir göz atmak gerekiyor.

Kalp Aleti ya da Gökkuşağı Güneşi: Derin Senemoğlu
Önce:
“Güneşli bir gök kuşağı yarattım. Bu olmadan önce insanlar gökkuşağını göremiyorlardı. Bu hiç yapılamaz. Bunu ben hayal ettim.” Sonra: “Kalp aleti; arkadaşlarımıza mektup yollamak için bir alet. Kalp şeklinde kâğıtları içine koyup ne yazacağımızı söylüyoruz, o mektubu yolluyor. Arkadaşlarımızla iletişim kurmamızı sağlayacak. Gökkuşağı güneşi ise gökkuşağının renklerini her istediğimiz zaman görmemize yardımcı oluyor.”

Cüzdanlı Çizme: Sanem Erdoğan
Önce:
“Gözlüklü emzik yarattım. Cüzdanlı ayakkabı yaptım. Pervaneli kelebek yaptım. Su dökme makinesi yaptım” Sonra: “Tasarlanacak olan çizmemizde bir takım cepçikler oluşturularak bu boşluklara cüzdan işlevi kazandırılacaktır.”

Uzanan Cam Silici: Kaan Taşkent
Önce:
“Eline bir şey yapıştırıyorsun ve camı siliyorsun. Eğer elin yetişmiyorsa yukarı kaldırıyorsun o uzuyor. Eğer susarsan da ucunda su var içebiliyorsun.” Sonra: “Bir eldivene monte edilmiş iç içe geçen iki bar etrafında bir yay. Yanında bir bez var ve cam silmeye yarıyor. Aynı zamanda eldivenin içinde bir süt ve bir su haznesi var. Hortumla içiliyor.”

Ağaçları Korumak İçin Bir Mekanizma: Tuna Sonat Altan
Önce: “Ağaç yaptım.” Sonra: “Ağaç evi-renkli ve doğaya uygun malzemeler kullanarak ağaçların etrafını kaplayacak şekilde yerleştirilen bir mekanizma. Üstlerine yazı yazılıp resim yapabilecek herkesin kullanımına uygun.”

Kolaylaştıracak Makine: Talya Değer
Önce:
“Şekil yapan bir makine; içine üçgen giriyor ve sonra kare çıkıyor.” Sonra: ”Atmosferdeki zararlı gazları emerek onu dönüştürecek ve insanların hayalindeki şeyleri içinden çıkartacak.”

Çim Biçme Makinesi: Ege Demircioğlu
Önce: “Çim biçme makinesi yarattım. Bir taraftan çim topluyor, bir taraftan borusuna gönderiyor” Sonra: “Sıcak havalarda pervaneyle serinleme sağlayan çim biçme makinesi.”

Mantar Şeklinde Tepsi: Deniz Göksel
Önce:
“Yemek tepsisi yarattım. Tekerlekleri var. Eski bir masa örtüsü var.” Sonra: “Tekerlekli mantar şeklinde tepsi; evde okulda yemek taşımaya yarıyor.”

Kurdele: Rima Kertmelioğlu
Önce: “Bir kurdele yaptım. Ama bir insan takıyor.” Sonra: “Başa takılacak üzerinde yanıp sönen ışıklar olan bir aksesuar. Süs amaçlı. Bayanlar kullanabilir.”

Suyla Çalışan Komik Deli Füze: Sacha Grunberg
Önce: “Patlamaması ve çevreye zarar vermemesi için suyla çalışan bir füze. Savaşlarda değil bilimsel çalışmalarda kullanılacak.”

Giden Küçük Robot Ev At: Zeynep Ergüder
Önce: “Robot at. İçine taş ve evler koyabiliyorsun. O da istediğin yere götürüyor. Kömürle çalışıyor.” Sonra: “İçinde yatak odası, TV odası, oturma odası olacak bir at. Her yere gidecek. Onunla seyahat edeceğiz. Oyuncak oda her yere gider. Seyahat etmeye de yarar, içinde yaşamaya da. Herkes kullanır işte. Ama kız olan herkes.”

Yapışkan Ayakkabı: Morel İleri
Sonra: “Dağa çıkıldığında düşmeyi engelleyen yapışkanlı ışıklı bir ayakkabı; gökkuşağı renkleri ile yapılacak tasarım. Aynı zamanda sudan da etkilenmeyecek. Gerekirse su olan yerlerde de kullanılacak su geçirmeyen bir ayakkabı.”

Temizlik Robotu: Erin Ennekavi
Önce: “Böyle bir şey yapılmamış. Ben insandan robot yaptım. Bir tek bilim adamları yapabilir.” Sonra: “İnsanları temizlemeye ve sudaki zararlı maddelerden korunmaya yarar. Bütün insanlar kullanabilir.”

Kablolu Televizyon: Burak Cirit
Önce: “Kablolu televizyon icat ettim. Önceden kablolu televizyon izleyemiyorlardı. Kablo ile daha çok kanal izlemeye başladılar. Daha mutlu oldular. Bu TV yapılabilir. Tamirciler yapabilir. Daha önce yapılmadı.” Sonra: “Kanatları var, evde kullanılıyor; çizgi film kanalları bol miktarda.”



Kara-delikleri Bulmak İçin Bir Makine: Bengisu Asfuroğlu
Önce: “Uzayı buldum ve dünyayı da. Bir de orada kocaman kara delik var. O deliği sadece ben görebilirim ve bulabilirim.” Sonra: “Uzayda gezerek kara-deliklerin yerini bulacak ve sinyaller göndererek dünyaya haber verecek bir uzay aracı. Herkes kullanabilir.”

Sürpriz Çilekli Pasta: Ada Hunca
Önce: “Bu bir kek. İçinde muzlar var ve bu muzlar dışarı çıkabiliyor. Altında bir madde var ve onu itiyor. Üzerinde mumlar var ama ışıkları renkli. Mumlar aslında gerçek değil oyuncak ama pasta gerçek. Bunu yapmak biraz kolay olabilir ama benim annem daha önce bundan yapmadı.” Sonra: “Annem çok güzel kek yapıyor. Ben de pasta yapmak istedim. Sürpriz çilekleri de bir düğmeye basılarak ortaya çıkıyor. Üzerinde de rengârenk mumlar olacak.”

Rüzgâr Arabası: Su Yentür
Önce: “Esinti yani rüzgâr yaptım. Çok hızlı. Daha önce yapılmayan bir şey. Yapılabilir ama nasıl yapılacağını bilmiyorum.” Sonra: “Yelkenli araba; rüzgâr yolu ile etrafa çiçek dağıtacak.”

Dikiş Makinesi: Ela Çakmakçı
Önce:
“Bir insanın evini yaptım çatısı çiçek şeklinde ve çok süslü. Daha önce yapılmamış ama belki de yapılmıştır.” Sonra: “Çeşitli desenlerde ve renklerde üretilecek kumaş örneklerini yapabilecek bir dikiş makinesi. Özellikle çocuklar için. Çocukların kıyafetlerini anlamlandırıp, özelleştirecek.”

Robot: Ander Ulutekin
Önce: “Ben bir su robotu yaptım. İnsanlar suyun içine sokup balıkları avlıyor. Elleri çok farklı. Ellerine dokunan her balık ölüyor.” Sonra: “İnsan kontrolünde balık yakalama, zamanda insan gezdirme.”

Çiçek Sulama Makinesi: Selin Çakmakçı
Önce:
“Çiçek sulama makinesi yaptım. Düğmesine basınca su çıkıyor.” Sonra: “İnsan kontrolünde balık yakalama, zamanda insan gezdirme.”

Atlı Eşekli Kalpli Oyuncak: Zeynep Özbilen
Önce: “Yıldızlı ve hayvanlı bir oyuncak yaptım. Bu oyuncakla bir süre oynadılar. Onların uslu oynamalarını sağladı. Bu oyuncak daha önce yapılmadı ama yapılabilir.” Sonra: “Atlı-eşekli-kalpli bir oyuncak yaptım. Değişik bir oyuncak oldu.”

Uçan Kanatlı At: Lal Değer
Önce: “Eski zamanlarda tiyatro ve sinema yoktu. Bir kanat bulup atı makineden yapmışlar ve uçan at bulmuşlar.” Sonra: “Eski zamanlarda tiyatroların oynanmasını sağlıyor. Bu at sayesinde sahnede uçuyorlar.”

İki Pervaneli Uçak: Ali Bingöl
Önce: “Havada uçmak için. Altta da pervanesi var. İnerken içeri giriyor.” Sonra: “Bu uçağın iki pervanesi var biri üstte, biri altta. Aşağı indikçe alttaki pervane içeri giriyor. Arkasından bir şeyler çıkarıyor.”

Sokak Temizleyen Motosiklet/Bisiklet: Can Nalbant
Sonra: “Sokaklarda, oyun alanlarında biriken çöpleri, bisiklet ya da motosikletle gezerken toplayabilmek için kullanılacak.”

Uzay Gemisi: İdil Boydak
Önce: “Kalp şeklinde uzay gemisi buldum. Bunu kimse bulamaz. Ama “bilim adamı” değil de “bilim kızı” bulabilir.” Sonra: “Kalp şeklinde, çiçekli bir araç tasarlıyoruz. Onunla uzayda gezebileceğiz.”

Araba Yıkayan Gemi: Onur Baran Ar
Önce: “Denizde araba yıkamak için bir düzenek. Özel bir limanda, özel araba yıkayıcıları sayesinde arabalar gemiye bağlanıyor ve geminin hızıyla arabalar suda batmıyor ve denizde yıkanıyor.” Sonra: “Araba yıkama makinesi. Gemi arabayı çekiyor. Araba da suya daldığı zaman yıkanıyor. Yıkanma bittiği zaman kıyıya geliyor ve arabayı bırakıyor.” 

"Geleceği Tasarlamak" atölyesi konulu haber, yarın yayınlanacak Foresters’ Club Anaokulu Direktörü Nilgün Binışık'la yapılan söyleşi ve Foresters’ Club Anaokulu öğrencilerinin proje anlatımlarıyla devam edecek.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.