Haberler

Bahçenin Ötesinde

Tarih: 26 Temmuz 2007 Kaynak: Metropolis Magazine Yazan: Eva Hagberg Çeviren: İrem Çağıl


Vancouver’da yaşayan, Almanya doğumlu, Harvard mezunu Cornelia Hahn Oberlander peyzaj mimarisine olan minimalist ve ekoloji bilincine sahip yaklaşımını Al Gore bu konuya parmak basmadan çok önce geliştirmişti. Oberlander’in projelerinin arasında Moshe Safdie’nin Vancouver Kütüphanesi’nin çatı bahçesi, Robson Meydanı düzenlenmesi ve New York kökenli peyzaj mimarı Hank White ile hala inşa halinde olan New York Times binası için bir işbirliği bulunuyor. 82 yaşındaki Oberlander tüm ödüllerinin yanında, Order of Canada ve Kanada Ulusal Mimari Enstitüsü Madalyası’na sahip. Oberlander, Eva Hagberg’e peyzajın önemini, yeşilliğe duyulan ihtiyacı ve kentlerdeki binaların çatılarıyla ilgili problemleri anlattı.

Eva Hagberg: Bana geçmişinizden bahsedin. Bir söyleşinizde 11 yaşınızdayken peyzaj mimarı olmak istediğinizi okudum, bunu nasıl biliyordunuz?

Cornelia Hahn Oberlander: Bahçelerle bir bahçıvan olan annem sayesinde ilgilenmeye başladım. Çocuklar için bahçecilikle ilgili kitaplar yazardı. Çok küçükken, yolların ırmaklarla doğru açılarda buluştuğu, küçük tuğla evlerle dolu sokaklarda ve küçük yeşil alanların olduğu, Ren nehri kıyısındaki hayali bir şehirde resmeden çok ünlü bir Alman sanatçının stüdyosunda bulunmuştum. Sanatçıya “bu yeşil alanlar nedir?” diye sorduğumda “onlar parklar” diye cevap vermişti.

Annem, “bir peyzaj mimarı olmak istiyorsan buldozer kullanmayı öğrenmelisin” demişti. New Hampshire’da bir çiftlikte büyüdüm (Amerika’ya 16 yaşında gelmiştim) ve o çiftlikte şansıma ehliyetim olmadan kullanabileceğim eski bir Ford traktör vardı.

Oradan önce Smith Koleji’ne ve daha sonra Harvard Tasarım bölümüne geçtim. Mimarlık bölümünün başında Walter Gropius vardı ve mesleğimin inceliklerini orada öğrendim. Dan Kiley ve James Rose benden önce oradalardı ve 1938 yılında bizim bahçelerimizle (Beaux Arts bahçeleri) ilgisi olmayan, daha çok İsveç’de tartışıldığı biçimiyle modern bahçeler üzerine Progresif Mimarlık isimli bir manifesto yayınlamışlardı.

Harvard’daki eğitimden, özellikle Josef Albers ve diğerleri tarafından verilen temel tasarım derslerinden çok etkilenmiştim. Bu beni sadece peyzaja değil, binalara yönelik bir tasarım hakkında da eğitti.



EH: Kimleri akıl hocalarınız olarak görürsünüz ve bu kişiler sizin çalışmalarınızı nasıl etkilemiştir?

CHO: İlk ustalarım kesinlikle beraber çalışmış olduğum James Rose ve Dan Kiley. Philip Johnson’ın MOMA’daki ilk sergilerinde gördüğüm kamuya açık modern tasarımlarından çok etilenmiştim. Elbette Harvard’da uluslararası tarz öğretiliyordu ve mimarlarla plancılar arasında kimi zaman çözülemeyen problemler ortaya çıkıyordu. O yüzden mimariyi aynı zamanda peyzaj mimarisi olarak algılamayı öğrendim. Sanırım bugün mimarlığı ve peyzaj mimarlığını bir araya getiren okullar var, örneğin Oregon Üniversitesi.

EH: Çok uzun zamandır (neredeyse 50 yıldır) bu işin içindesiniz, peyzaj mimarisinde ne gibi değişimler gözlemlediniz? Gelecekte ne gibi değişimler olmasını bekliyorsunuz?

CHO: Yeni açılımlar peşinde olan peyzaj mimarisi hakkında, 2001 yılında Smith’de bir konferans vermiştim. Neden yeni açılımlar peşinde koşmalıyız? Çünkü son elli yılda hayatımızı ve peyzaj mimarlığını etkileyecek pek çok olay yaşadık. Rachel Carson’un Silent Spring’i, Ian McHarg’ın Design with Nature’ı, Birleşmiş Milletler’in çevre ve insan anlaşmaları konferansları, nasıl çalışmamız gerektiğini bize gösteren en önemli olaylardan bazıları.

Ve sadece geçen sene, Kasım ve Aralık’da New York’dayken insanların daha farklı bir şekilde çalışmamız gerektiği konusunu tartıştığını farkettim. Bu elbette büyük oranda Al Gore’un The Inconvenient Truth filmi ve Kanadalı bir fotoğrafçı olan Edward Burtynsky’nin Manufactured Landscapes isimli filmi yüzünden oldu.
Bugün, peyzaj mimarları, mimarlar ve mühendislerin gezegenimizdeki çevresel yok oluşun etkilerini hafifletme konusunda çok kritik rolleri var. Bunu pek çok kişiye pek çok yerde söyledim, ama insanlar buna hala inanmıyor.

EH: Neden?

CHO: İnsanlar bilgisayarların başına oturuyor ve toprağın gözlemlenmesinin ya da ekolojinin derinliğinin gücünü idrak etmeden, bilgisayarların onlara bütün cevapları vereceğini düşünüyor. Bu da onların daha çocukken aldıkları eğitimle alakalı. Bana New York’daki çocukların Central Park’daki ağaçları bildiğini söyleyebilir misiniz? Ağaçlar etiketlenmemiş, bu yüzden çocuklar onları görmüyor. Ve onlarla beraber oturan dadıların da tek derdi çocukların kum havuzunda oynarken çok kirlenmemeleri. İyi yöndeki değişimler ABD Yeşil Bina Konseyi’ndeki LEED’den kaynaklanmakta. Peyzaj mimarlarına ve mimarlara yeşil alanlar üretmeleri konusunda baskı yapıyorlar. Bu çok iyi, ama yapılacak daha fazla iş var.

Ekoloji, tasarımın herhangi bir bölümü olmaktan fazla bir şey. Alanın ruhu ile bütünlüklü bir şekilde ele alınmalı. Eğer bunu kabul edebilirsek, peyzaj mimarları ekibi olarak kullanıcılara ekolojik tasarıma dayalı yeni ve estetik boyutları ulaştırmada başarılı oluruz. Bugün, işimin tamamı yağmur suyu denetimi, binaların ayak izlerinin sınırlanması ve yeşil çatılara yönlenmiş durumda. Mesleğim bahçe düzenlemesinden buralara bu şekilde geldi. Onun için şu anda bir bahçe yapıyorsanız, sulama için yağmur suyunu biriktirebilmelisiniz. Eğer özel bir malikane yapıyorsak, bu arazinin sahiplerine suyun akıp gideceği değil, tekrar toprağa dönebileceği sistemler yapmak gerektiğini öğretmek zorundayız.

EH: Çevresel ve toplumsal hizmet anlamında çok etkinsiniz, bu sizin için neden bu kadar önemli?

CHO: Toplumsal hizmet çok önemli. Ben oyun alanları ya da küçük parklar tasarlarım ve bunların hepsi toplumun birer parçaları.

EH: Yaşam biçimimizi değiştirme anlamında peyzaj mimarisinin yeri sizce nerede?

CHO: Toprak artık kıt bir şey. İnsanların artık çok küçük bahçeleri olacak, o yüzden artık bina inşa etmek için ayrılan zemini alıp kullanılabilir alanlar yapmamız gerekli. Dünyada bir nüfus patlaması var. 1950’de dünya nüfusunun sadece %30’u kentlerde yaşıyordu, şimdi bu oran %50’nin üzerinde, bana sorarsanız neredeyse %80. Kentlerin üzerinde nüfus baskısı var, insanlar kentte yaşamak istiyor, artık köyde yaşamak istemiyor ve bu bizim işimizi değiştiriyor.

Örneğin, Renzo Piano’nun yaptığı New York Times binası için ünlü Hank White’dan (HM White Site Mimarlık) bir peyzaj mimarı ile beraber çalıştım.Binada bir avlu olacak, minimalist bir avlu, ve tepede bir çatı bahçesi. New York’da böyle bir işi yapabilmek için, ışığın nerede en iyi olduğunu gösterecek ve rüzgarın insanların oturabilmesi için nerede uygun olduğunu gösterecek bir mikro - klima çalışmasının yapılması gerekliydi. Bu çalışma yakın zamanda Amerikan Peyzaj Mimarları ödülünü kazandı.

EH: Yeşil çatılar gibi peyzajlara olan ilginiz nereden kaynaklanıyor?

CHO: Elisabeth Whitelaw ve Eva Matsuzaki ile çatı yeşillendirme üzerine bir tanıtıcı el kitabı yazdık. Yeşil çatılarla neden mi ilgiliyim? Öncelikle bu bir ada etkisi, yağmur suyunu yavaşlatır ve çatılara görsel bir estetik kazandırır. Siz ofisinizden çakılla dolu bir çatıya mı bakıyorsunuz?

EH: Benim ofisimden katran bir çatı yüzeyi görünüyor.

CHO: Evet o bir deniz işte! Eğer oraları yeşillendirirseniz, bakılacak yeşil bir alan vererek insanların keyfini arttırırsınız.
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.