Kızılay'ı Çankaya'ya bağlayan Atatürk Bulvarı, adı konmamış bir sit alanıdır... O yoldan Atatürk geçmiştir, İnönü geçmiştir, cumhuriyet tarihinin bütün siyasileri geçmiştir, diplomatlar geçmiştir, yabancı devlet başkanları geçmiştir... Özetle bir tarih geçmiştir üzerinden... Bir yanında büyükelçilikler sıralanır. Bir yanında Kuğulu Park ve yeşillikler. O bulvarda Ankara'nın öyküsü ve anıları yatar... Ne var ki bu tür kavramlara pek de aşina olmayan Melih Gökçek o bulvarı talan etti. Altından girdi, üstünden çıktı. İki yeraltı geçidi açtı. Bulvarın ortasına çalılar dikti. Atatürk Bulvarı'nın o azamet dolu tarihi yapısını ortadan kaldırdı, yok etti. Ankara'ya her gelişimizde bu manzara yüzümüze çarpıyor. Hüzünleniyoruz...
Bulvar yok edildiği gibi trafik de komediye dönüştü. İnsanlar karşıdan karşıya geçemiyor. Arabalar bazen 50 metrelik yolu kat etmek için kilometrelerce dolaşmak zorunda kalıyor. Eski bakan Hikmet Çetin'le bu konuyu konuşuyorduk önceki akşam. Dedi ki:
- Çok basit bir çözüm vardı. Bu hatta trafiği hızlandırmak mı istiyorsunuz. Sıhhiye'den Kavaklıdere'ye kadar uzanacak bir tünel inşa edilebilirdi. Atatürk Bulvarı'nı delik deşik etmeye hiç gerek yoktu...
Bu tür çözümler mümkündü elbet... Bir parça tarih ve kent kültürü bu tür çözümlere varmak için yeterliydi. Ama maalesef işin başındaki kişilerin bu tür kavramlarla ilgisi yoktu.