Haberler

İzmir’in Çeşme ilçesini oyarlarken gelişen yalnızlık duygusu...

Tarih: 13 Eylül 2007 Kaynak: Evrensel Yazan: Üstün Akmen
Geçen akşam, Çeşme’nin Çiftlikköy’ündeki Batur Café’ye giderken, Çeşme Limanı’nın genişletilmesi için kent merkezinde “ağaçlandırma sahası” olarak belirlenen dağın oyulmakta olduğunu gördüm, kendi içimde tuhaf bir yalnızlığa gömüldüm. Ağır iş makinelerini çalıştırıyor, buradan çıkan kaya parçalarıyla denizi dolduruyorlardı.

Giderken, güneşin batışını kaçırdığımı biliyordum. Vardım, masaya oturdum, Tatarların ünlü çiğ böreğinden ve de galiba Sivas yöresi spesiyalitesi olan katmerden söyledim. Aynı anda, alacakaranlıkta, bir virüs gibi içime girip yerleştiğini duyumsadım yalnızlığın.

Sıkıldım. Sıkıldım, çünkü son yıllarda bizlere ait olanları elimizden birer ikişer kaçırdıkça hep yalnızlığa sığınıyordum. Oysa, gençlik günlerimde bir dala tutunur gibi tutunurdum ona, yani yalnızlığıma.

Sığınağım olurdu geceler boyu.

Kimi zamansa tutkumdu. Her keresinde bırakmak istediğim, gene de kurtulamadığım.

Şimdi öyle mi ya?

Farklı…
Batur Café’nin sahibi Selahattin Usta’ya sordum, Ulusoy şirketi tarafından işletilmekte olan Çeşme Limanı, deniz dolgusu yapılarak büyütülüyormuş. Büyütülmesi için Hazine’ye ait olan ve doğal SİT alanı kapsamındaki koskocaman “dağ”, Maliye Bakanlığı’ndan kiralanmış. İzmir’in “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu” da “oyma” iznine mührünü basmış.

Çeşme Belediyesi’ne gelinceee… Oyuk oyuk oyulan dağın değişen fiziki yapısını yirmi beş bin ölçekli imar planına dahil etmiş.

Yani biri tutmuş, biri pişirmiş, biri yemiş. “Hani bana, hani bana diyen” daha belli değilmiş.

Bir ara, Hilmi Yavuz’un, “yalnızlık bir tarihtir” demesini düşündüm. “Doğru mu diyor”, diye de kendi kendime sordum.

Tarihten öte, kaçış olmasın sakın yalnızlık? Bir anlamda, yaşamın cilvelerinden, darbelerinden, getirdiklerinden ya da götürdüklerinden kaçış... Bir anlamda göz kapayış.

“Çağdaş insan yalnızdır”, diyor ya bilim adamları; “insanın kişiliği geliştikçe, geçmiş yaşantılarla gelecek beklentiler arasında yeni bileşimler yapıp bağlantı kurdukça, kendine özgü bir dünya oluşturur,” diyorlar ya!.. Yanı sıra, bu dünya içindeki temel duygunun “kaygı” olduğunu da vurguluyorlar. Biliyorum, benim yalnızlığım işte bu kaygıdan kaynaklanmakta. İçinde yaşadığım dünyadan artık iyiden iyiye kaygılanır oldum. Bana yansıyan değişik biçim, renk ve ışıktan bile kaygılanıyorum. Yaşadığım her an kaygı yaratıyor bende; çözümlemesi, aşılması gerekli bir engel oluşturuyor. Bu engeli aşmam için gösterdiğim çaba, yeni yeni davranışlarımın ve eylemlerimin ortaya çıkmasına neden olmakta, biliyorum. İşte o an, kendime, iç dünyama dönüyorum, kendimden bir şeyler bekliyorum. Dostlarla kurduğum duygusal ilişkilerin bile, bir süre sonra çeşitli çıkarlar yüzünden nesnel duruma geldiğini, yabancılaştığını görüyorum, kendi kişiliğime dönüyor, böylece yaşamıma bir anlam kazandırıyorum.

O akşam, yaşamıma anlam kazandıramadım, sadece kızdım.

Rejime kızdım, yönetime kızdım, yönetilenlere kızdım.

Turizmin önemli merkezlerinden Çeşme’de, yazlıkların ve turistik tesislerin yanı başındaki dağın, limanı genişletmek uğruna oyulması içime kapanmama, çevreyle tüm bağlantılarımı koparmama, susmama neden oldu. “Limanın doldurulmasından vazgeçtim, moloz elde etmek için başka yer bulamamışlar mı” dedim, sordum, soruşturdum.
Bulamamışlar!

Doğal SİT alanı kapsamındaki bir dağın oyulmasına izin/ler çıkarmışlar. Yetinmeyip oyulan dağı maskelemek için önüne ağaçlar koymuşlar. Fiziki yapısı yapısız kalan dağın yanı başına bir de tabela oturtmuşlar: “Ege Orman Vakfı Ağaçlandırma Sahası” diye. Halkı enayi yerine koymanın belgesi niyetine. Hiç mi hiç sıkılmadan: “İzmir Valiliği ve Çevre Koruma Vakfı’nın Katkılarıyla Ağaçlandırılmıştır” diye de yazmışlar.

Derken, Bedri Rahmi Eyüboğlu geldi aklıma, “yalnızlık dediğin büyük bir zindan” diyordu Eyüboğlu. Dört tarafı duvarlarla çevrili, güneş ışıklarının küçük bir delikten içeri sızdığı kocaman bir zindan düşledim. Düşler düşlemez, gökyüzünün mavisine, vapur düdüklerine, martı çığlıklarına, kırlardaki gelinciklere, rakıya anında özlem duydum. Kıyısı olmayan engin bir denizde boğulurken duyumsadım kendimi. Anladım: Çeşme’nin oyulan dağının içinde yitiyordum.

Yöneticilerin vurdumduymazlıklarını düşündükçe yalnız kalmak isteğimden giderek caydım. Gelecek yaz, sıra sıra gündüzkondular oluşacaktı Çeşme‘nin dağında. Düşüncemdeki yalnızlık rahatsız eder oldu beni, kendimi yarım duyumsar oldum. Ne mutluluğu ne de hüznü tam yaşıyordum artık. Çünkü paylaşamıyordum bunların hiçbirini ve paylaşamayınca da hiçbir şeyin anlamı kalmıyordu. Güzelliği yaratan onu paylaşabildiğimiz kişilerin olmasıydı. Oysa, çevrem sürekli çirkinliklerle doluyor, sessiz çoğunluk her bir tarafa bayrak asmakla tepki koyduğunu sanıyordu. Her gün ağaçların yapraklarını döktüğünün, yılların bir su gibi akıp geçtiğinin, güzelliklerin günden güne yozlaşıp tükendiğinin ayırtında olamıyordu. Gidenin, çirkinleştirilenin bir daha geri gelmediğini, yaşamın bir noktada tıkanıp ölümü yavaş yavaş içtiğini, yaşama gözlerini kapattığını, sırtını çevirdiğini, yaşarken öldüğünü bilmiyordu.

Dönüş yolumda, gecenin karanlığında dağın önünde durdum. Doğa güzelliği estetik dışı bir şeydi, tamam da, onun hoşa giden, bize zevk veren yönlerini bir estetik obje olarak görüyorsak, o doğa parçası en az bu oyulan dağ kadar güzeldi. Yani, güzelliğin kaynağı doğa ve madde dünyası değil, insanın kendi iç dünyasıydı. Çünkü, insan çevreye bakarken bir hayvan gözüyle bakmıyor; onun psikolojik durumu, yaşı, mesleği, umutları, imgeleri bakışa etki ediyor, onu güzel ya da çirkin görmesini sağlıyordu. Güzellik, her şeyden önce organik hayatın içindeydi, doğadaydı.

İyi de, Çeşme’de dağın oyulmasına izin/ler veren Hazine Genel Müdürü, Maliye Bakanı, doğa varlıklarını koruma kurulu üyeleri, Çeşme Belediye Başkanı acaba doğanın dışında mı yaşamaktaydı?
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.