Haberler

Tasarım ve kent

Tarih: 6 Mayıs 2008 Kaynak: Referans Yazan: Levent Çalıkoğlu
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Modern'de tasarım kültürünün 150 yıllık geçmişine tarihsel bir bakış sunan bir sergi açıldı. "Tasarım Kentleri" adlı sergi, dünya tasarım anlayışını değiştiren 64 tasarımcının 109 yapıtını ve 7 markanın 12 ürününü bir araya getirerek, yıllardır beklediğimiz bütüncül bir tasarım etkinliğini İstanbul'a getirmiş oluyor. Mobilyadan otomobile, desenden endüstriyel ürünlere kadar çağdaş tasarım serüveninin ana duraklarına işaret eden serginin küratörü Dejan Sudjic. Kentler, tasarımcı ve tasarım ürünü arasındaki ilişkinin tarihsel bir akış eşliğinde sunulduğu sergide etrafımızda sıklıkla gördüğümüz pek çok nesne sergileniyor.

Londra Tasarım Müzesi işbirliği ile gerçekleştirilen sergi, bugün için hayatımızı yönlendiren temel ifade alanlarından biri olan tasarımın sanayileşme sürecine işaret ederek başlıyor. 1851 yılında Londra'da gerçekleştirilen Dünya Fuarı ile başlayan tarihsel akış, makine çağının endüstriyel ürünle olan ilişkisine ışık tutuyor. Sanayi devriminin başlatıcısı olan İngiltere'nin tasarım ile olan yakınlığı serginin bitiş dinamiğini de oluşturuyor. Serginin ikinci önemli kenti ise Viyana. Viyana'yı modern mimari ve yaşam tarzı ile buluşturan Otto Wagner'den, hepimizin yakından tanıdığı Thonet sandalyenin tasarımcılarından biri olan Josef Hoffman'a kadar akılcı bir tasarım fikrine evsahipliği yapan bu kent, ahşap, taş ve cam işçiliğindeki ayrıntılı özen anlayışı da öne çıkıyor.

80.000 kişilik küçücük bir kasabanın küresel tasarım fikrini değiştirmesini izlemek için Dessau'ya ve Marcel Breuer'in koltuk tasarımlarına bakmak yeterli. Dünya tasarım eğilimlerini baştan aşağı değiştiren Bauhaus'un incelikli tasarım fikrini Alman kaliteli seri üretim anlayışı ile birleştiren anlayışı bugün dahi dünya tasarımcılarının saygıyla önünde eğildikleri bir eğilim. İçinde dolandığımız evlerimizi bir "yaşam makinesi" olarak adlandıran Le Corbusier'li Paris ise 1931 yılında devreye giriyor.

Şiirsel tasarım
Almanların düz ve net biçim diline karşılık Fransızların ayrıntı da gösterdikleri şiirsel tasarım anlayışı gerçekten görülmeye değer. Eileen Gray'in mobilyaları, ince halat benzeri elastik kordonları ile ünlü sandalyeleriyle Rene Herbst bu dönemin en önemli tasarımlarını gerçekleştiriyorlar. 2. Dünya Savaşı sonrası Amerikan yaşam tarzının tüm sembollerini bünyesinde barındıran Los Angeles'in yükselişi ise tasarıma ferahlık ve bir yaşam kalitesi getirmiş. Charles ve Ray Eames'in klasik koltuk tasarımları, Saul Bass'ın sinema filmi jeneriği ve afişlerine getirdiği sanatsal yorum, Los Angeles'in bir dünya tasarım kenti yapmaya yeterde artar bile. Serginin 1957 yılındaki durağı ise Milano. Metal, ahşap ve plastik kullanımında yepyeni bir bakış açısı sunan olağanüstü tasarımcıları bir araya getiren bu kent, gecikmiş bir modern tasarım fikrinin İtalya'daki karşılıklarına işaret ediyor. Nihayetinde 1980'li yıllarda Tokyo'ya ve hepimizin o çok bildiği walkmann, fotoğraf makinesi gibi kişiselliğe vurgu yapan tasarım ürünlerine ulaşıyoruz. Tokyo, dev bir metropol olarak hem büyük markaları hem de o markaların gizledikleri büyük tasarımcıları ortaya çıkarıyor.

Sergi başta da vurguladığım gibi bugünün Londra'sı ile sona eriyor. Aralarında dünyaca tanınmış Zaha Hadid, Rose Lovegrove, Ron Arad gibi isimleri barındıran bu kent, farklı ülke vatandaşlarının bir kentin varoluşundaki etkisini algılıyoruz. Bugün tasarımın ne milliyeti ne de cinsiyeti var. Londra 2008 de bunun kanıtı.

10 Ağustos'a kadar devam edecek bu özel sergiyi kesinlikle kaçırmayın.
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.