Haberler

Başıbüyük’ün derdi büyük kadınları

Tarih: 19 Mayıs 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Pınar Öğünç
İstanbul, Maltepe’nin sırtlarındaki ‘şahane manzaralı gecekondu mahallesi’ Başıbüyük’te ucundan harekete geçen kentsel dönüşüm projesine karşı en güçlü direniş kadınlardan... 83 gündür polisin panzerlerle beklediği mahallede erkekler işte, anneleri kıyamadığı için gençler evde. Hayatlarının en politik dönemini yaşayan teyzelerle eylemdeydik...

Başıbüyük için önerilen yeni yerleşim projesinde şimdiki sakinlerine yer yok görünüyor. Son seçimlerde AK?Parti’ye yüzde 72 oy çıkaran mahalleli, en çok da partilerinden darbe yemelerine bozuluyor.

İstanbul, Maltepe’nin çamlarla, kavaklarla kaplı tepesinde Başıbüyük Mahallesi’ndeyiz. Kavakların polen salma mevsimi yüzünden yürürken suratınıza havada uçuşan pamukçuklar çarpıyor; ‘aşağıya’ göre havanın daha billur olduğunu burnunuz ciğerlere anında haber veriyor. Uzakta Marmara Denizi yayılmış, araya sık binalı bir şehir silüeti de alarak.

İlk girişte göze çarpan, kimi daha harap halde olsa da, iki-üç katlı, bahçeleri gül tomurcuklu mütevazı evlerden dağlık bir Ege köyü havası yayılıyor. Ama iki ucunda panzer bekleyen Trafo Caddesi, yüzlerce insanın toplandığı meydan ve az ileride ‘İşgalde 79. gün’ yazan tabela, bu pastoral bahar manzarasının ardında çok başka şeyler olduğunu anlatıyor. Köy olarak kurulduğu 1978’den beri serpilmiş bir gecekondu mahallesi olan Başıbüyük, İstanbul’daki kentsel dönüşüm harekâtının cephelerinden biri. Bu mahallede tam 79 gündür 24 saat polis bekliyor. Siz bu satırları okurken 83. gün dolacak.

‘Ne şahane yermiş burası’
Olanı biteni şöyle özetleyelim... 80’lerde benzeri gecekondu mahallelerinden farklı olarak, çok farklı şehirlerden göçenlerin sığındığı bir yer olmuş bu tepe. Samsun’dan da, Sinop’tan da, Diyarbakır’dan da... Az sayıda olsa da Alevi aileler de yaşıyor.
1984-85’te Özal hükümeti zamanında tapu tahsis belgeleri dağıtılmaya başlanmış. Bildiğimiz bir hikâye olarak da her seçim dönemi öncesi altyapı meseleleri bir bir çözülmüş Başıbüyük’ün. Elektrik, su derken, 2005’e gelindiğinde doğalgazı bulunan, İETT’nin sık seferleriyle ulaşım derdi çözülmüş bir yer olmuş. Zaten Başıbüyük’ün iştah kabartması da bu sürece rastlıyor. 1997’de dönemin ANAP’lı Belediye Başkanı Bahtiyar Uyanık, Hazine’ye dava açarak ‘Senin arazine çöreklenen işgalcilerin zararı bana, en iyisi bu toprakların tapusunu bana ver, hak sahiplerine ben dağıtayım’a getiriyor. İki yıl içinde işlem tamam.

2004’te ise Maltepe Belediyesi elini açık ederek, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ve Büyükşehir Belediyesi’yle birlikte ortak bir proje üretiyor. Hatta Kemal Unakıtan ve Abdüllatif Şener bizzat Başıbüyük’e gelip ‘Ne şahane yermiş burası’ diyerek dönüyorlar. 940 dönüme yayılan bu ‘şahane’ yerin neredeyse yarısı bu proje dahilinde olduğundan, eskiden çocuk parkının bulunduğu alan, sakinlerinin dediklerine bakılırsa bir miktar çam ağacını da devirerek şantiyeye dönmüş durumda. Şu anda kimseye ‘Çıkın’ denmiyor ama belediyenin Ümraniye’ye, Sultanbeyli’ye doğru dönümlerce uzanmış çamlık araziyi kapsayan eğlence ve kültür merkezi projesini de ekleyince, Başıbüyük tepelerinin villalar, konut alanlarıyla bezeli uzun vade manzarasını tahmin etmek hiç zor değil.

Bu arada Başıbüyük’teki ev sahiplerine belediye tarafından büyük bir de jest yapılıyor: ‘85 metrekare evleri 52 bin YTL’ye buyurun’ diyorlar. 112 metrekarelikler 69 bin YTL. Lakin bu teklifi götürdükleri insanların oturdukları evler kaçak sayıldığından enkaz bedeli olarak sadece 20 bin YTL ediyor. Zaman içinde kapattıkları dört duvarı iki katlı bir ev haline dönüştürmüş olabilirler ama hepsi dar gelirli bu aileler için aradaki 49 bin YTL asla ödenemeyecek bir miktar. Bu da ‘Çıkın, gidin’ demek.

‘Bıraktık bütün dizileri’
Başıbüyük’te yaşayan 6 bin 500 aileden hiçbiri ne bu teklifi değerlendirmek istiyor, ne de kimisinin 30 yıldır oturduğu evlerini terk etmek. Bu anlamda benzer kaderi yaşayan Karanfilköy, Ayazma, Armutlu, Gülensu mahalleri gibi hem sokaklarda hem hukuki düzeyde direniyorlar.

Yine de Başıbüyük’ü diğerlerinden ayıran noktalar var: Birincisi son yerel seçimlerde yüzde 72’yle neredeyse şu anda illallah ettikleri AK Parti’li belediye başkanını seçtiren, gayet muhafazakâr bir yer olması. İkincisi de kocaları işte olan, hepsi namazında niyazında, torun torba sahibi teyzelerin baş direnişçiler olmalı. Ortalıkta genç de az görüyorsunuz; polisin çocukları daha acımasız dövdüğünü, buna görmeye katlanamadıklarını anlatıyor ablalar, teyzeler... Polislerden bir-ikisinin ‘Sizin erkekler pek pısırık galiba’ laf atmalarına da hem kızıyor hem de ucundan gururlanıyor gibiler.

Bütün bunların toplamında ise coplanmaya, icabında biber gazı yemeye onların katlanması gerekiyor. Bazıları zamanında AK Parti kadın kollarında aktif olarak çalışan kadınların birçoğunun daha önce hayatlarında polisle işi olmamış; bırakın slogan atmayı, hayatlarındaki en politik eylem, eşlerinin verdiği partiye oylarını atmak...

Üç ay önce iki caddenin kesiştiği meydanımsı boşluğa mavi naylonlardan bir direniş çadırı kurmuşlar. Evlerden dört tane çekyat konmuş içeri. Köşede, sık sık tazelendiği belli olan ateş yakılıyor geceleri. Bu kadın grubunun gayriresmi liderliğini yapan 25 yaşındaki Sahure Demirkıran, iki çocuklu bir ev hanımı. “Bu işler başladığından beri hayatım sonsuz değişti” diyor; düdük çaldıkları eylemlerini, bu çadırın altında gülüşerek buldukları sloganları anlatıyor.

Sadece onun değil, bütün kadınların hayatı değişmiş. En cengâver neferlerden olan Fatma Teyze, evlerinde yemek yiyemediklerini, temizlik yapmayı canlarının çekmediğini anlatıyor. Zaten gece 2’ye kadar çadırın altında toplu haldeler. Televizyon çıkarsalar bile çadıra, kimsenin dizi falan izlemeye hali kalmamış. “Bıraktık bütün dizileri” diyorlar.

‘Allah müstahakınızı versin’
Maltepe Belediyesi’nin halkın gönlünü alma operasyonuyla yönetmelikte yaptıkları küçük değişikliklerden kimse memnun değil; geçtiğimiz salı günü yapılan basın açıklaması da bu itiraz üzerine... Normalde basın ilgisi bu kadar fazla olmuyormuş. DHA ve yerel gazetelerin dışında NTV de orada. Meydandaki kadın yoğunluğu, basın açıklaması okunurken kendini, lafı gediğine koydun nidası ‘Ooohhh!’ olarak kendini gösteriyor. Zaten ‘TOKİ’ye bura mezar olacak’ gibi az oynanmış bildik slogan kalıplarının dışında, sonra yapılan yürüyüşte daha çok (ballandıra ballandıra söylendiğini düşünün) ‘Allah müstahakınızı versin’, ‘Allah belalarını verecek’ler alıyor. En içten atılan sloganlar bunlar.

Yürüyüş sırasında şantiyenin etrafını çeviren demir perdeyi yumruklamak ya da aradaki deliklerden aşağı, doldurulmuş temele bakmak istediklerinde kadın polisler devreye giriyor. Koca memelerini sallaya sallaya ‘Aman yedik şantiyenizi. Bakmayalım da nazarımız değmesin’ diye bağırışıyorlar. Hayatlarının en politik hareketi; iki sene önce böyle polise diklenmeyi rüyalarında bile görmez, akıllarına gelse ‘tövbe’ der savuştururlardı.

Bu kez biber gazsız geçen yürüyüş eylemi sonrası karargâhları olan çadıra oturuyoruz. Aynı anda tiz perdeden meramlarını anlatmaya başlıyorlar. Eşi 12 yıl önce ölen dört çocuklu Canan Öztürk evlere temizliğe gidiyor ya da tuvaletçilik yapıyor. Yeni eylemci hayatı yüzünden onlara artık gidemediğini söylüyor. Çalıştığında günlüğü 15 YTL. Kendi deyişiyle ‘okur yazarı da yok’. “Hepimiz erkek olduk artık, burada kadın diye bir şey yok” diye yekten özetliyor hallerini. En bozulduğu şey de projelendirme sırasında evine çıkanların ‘Oh buranın manzarası da ne güzelmiş. Sen burada yap mangalını dur’ demeleri. Evini borç harç seneler içinde oturulur hale getirmiş olabilir ama Öztürk, “Mangalı hangi parayla yapacağım, bunu düşünen yok” diyor.

Bedava otobüsün ceremesi
Başta biraz utanıyor, benim Nuh nebiden kalma teybimi bir şey sanıyorlar, ama sonra susturmak ayrı mesai. 20 yaşında Sivas, Suşehri’nden gelin gelen 33 yıllık Başıbüyük sakini Bahriye Teyze’nin beş yaşındaki torunu da yanında. “Biz burada dikenli yolları gül eyledik, yoktan var eyledik” derken bir yandan heyecandan gevşeyen başörtüsünü sıkıştırıyor: “TOKİ’yle o Fikri Köse (Maltepe Belediye Başkanı), kedi fareyle oynar gibi bizimle oynuyor. Belediyenin gazetesine yazmış yine ‘Oyunuzu bana verin’ diye. AK Parti’ye üyeyim ben. Suşehri’ndeydim oy zamanı, AK Parti’nin arabasıyla bedava geldim oy kullanabileyim diye. Bu mu bize reva görülen! Biz Müslüman diyerek bu partiye oyumuzu vermişiz, evlerimizi yıksın diye değil.”

Tiradın bu noktasında arkadan başka bir ses yükseliyor: “İşte o bedava bindiğin otobüse karşılık evini alıyorlar şimdi.” Bahriye Teyze bozulsa da sükûnetini yitirmiyor: “Bundan sonra AK Parti’ye oy moy yok. Yoktan geldim ben kızım. 53 yaşından sonra nerede taban tutabilirim. Benim yaşadığım etnik köken bu. Köyde yerimiz olsaydı, barınabilseydik, baştan gelmezdik zaten.”

Bütün kadınlar aynı cümleden yola çıkıyor; madem yıkacaklardı, neden izin verdiler? Dört duvarlı gecekondularına yaptıkları her şey için belediyeden bir tür izin aldıklarını söylüyorlar. Dediklerine göre elbette ki belgesi olmayan bir izin bu. Örneğin bir kat çıkmanın karşılığı birinin masasına, eline falan da değil, bir çekmeceye bırakılan 1 milyara fikslenmiş gibi. Eşi boya imalatçısı olandan belediyede boya badana işlerini halletmesi gibi özel rayiç belirlemeleri yapıldığını söyleyen de var kat çıkma karşılığında.

Şu anda Başıbüyük’te dört katlı apartman da görebiliyorsunuz. Bu nasıl olabildi? Öncelikle olabildiği için oldu. Üzerine, her seçim öncesi mahalle yeni bir hizmetle tanışıp da meşruiyetinden şüphe duymadığı için oldu. 2008’e gelindiğinde, birden bütün ‘kanunsuzluğun’ içinde kanun aramanın neticesi de bir çatışmaydı tabii ki.

Başıbüyüklü kadınların en büyük şikâyeti polise olan güvenlerini yitirmeleri. Şimdiye kadar karakola gitmemiş teyzeler, polislerin gözünde düşman gibi görünmekten rahatsızlar. Mahalledeki bütün küçük çocuklar polisten korkuyor. Hem fiziki varlıklarından, hem de bir eylem günü insanların kaçtığı sanılan bir evin içine (evet içine) biber gazı atılmasından. Meğer evde tek başına bir çocuk varmış, çok ağlamış.

Az biraz serpilen çocuklar ise öfkelenmeyi erken öğrenmiş. Nurten Aşık daha beşinci sınıfa giden oğlunun ‘bizim davamız’ diye bahsetmesinden rahatsızlığını ifade ediyor: “Bu yaşta çocuk dava diye bir laf der mi? Sağ-sol çatışması mı bu!”
Filmlere, romanlara yaraşır dramatik buluşmalar anlatıyorlar. Halime Hanım polis olan kardeşiyle bir eylemde karşılaşmış. Müesser Hanım’ın da kızı polis, “Ne yalan söyleyeyim, ona bile bakışım değişti” diyor. Ama bunu demeye de içi elvermiyor, hemen ekliyor: “Biz Gazi Mahallesi gibi olmak istemiyoruz. İstemiyoruz ne o polislerin, ne aşağıda çalışan işçilerin canı yansın. Yoksa biz de hiç az değiliz...”

Başıbüyük Adalet Timi?
Duvarları bol yazılı bir mahalle Başıbüyük. ‘Diretme tapuyu ver’ gibi fonksiyonel yazılamaların arasına, ‘Kız dediğin İstanbul gibi olmalı, fethi zor fatihi tek’ gibi aforizmalar da girmiş. Sıkça göze çarpan ‘Crazy Gençler’in sırrına vâkıf olamadık, ama sık karşılaştığımız BAT kısaltmasını çözüyoruz: Başıbüyük Adalet Timi. 13 yaşındaki bir fırlamaya yoldan geçerken “Başıbüyük Adalet Timi ne demek?” diye soruyorum. Fiyakalı fiyakalı bakarak “Mahalleye sahip çıkanlar demek” deyip aksak adımlarla yürüyüp gidiyor.

Kadınlar durmaksızın anlatıyor... Kuyruklarında tükendikleri halk ekmekle ‘boş boş’ kahvaltı edenler, “Biz burada mülteci değiliz” diyenler, evinin yıkılması için cesedinin çiğnenmesini şart koşanlar, psikolojisi ‘düşen’ çocuklarının hikâyelerini anlatanlar, biber gazı yediklerinde çevre hastanelerden rapor alamadıklarını söyleyenler, alelacele atılan temele bakarak “Hadi biz kaçak yaptık, bu kaçak değil mi!” diyenler...

Derneklerinin adını ağızlarından düşürmüyorlar. Başıbüyük Mahallesi Doğayı ve Çevreyi Koruma ve Yaşatma Derneği, başkanları Adem Kaya ve başkan yardımcısı Lütfi Sel sayesinde çok yol almış. Burada 2004’te yedi mahalle derneğinin katılımıyla yola çıkan fakat şehirdeki kentsel dönüşüm harekâtı sürdükçe bünyesindeki mahalle sayısını 18’e çıkaran İstanbul Mahalle Dernekleri Platformu’nu da anmak gerekli. Platform bu 18 mahallenin, üst üste koyduğunuzda yüz binlerce insanın sözcülüğünü yapıyor, STK’larla işbirliğinin sağlanması, kamuoyunun duruma uyandırılması, hukuki savaşımın yürütülmesi için canla başla çalışıyor. En önemlisi de Sulukule’den Ayazma’ya diken üstünde yaşayan bu insanlara direnme gücünü, o morali sağlıyor.

Başıbüyük, kendinden büyüğünü gösteriyor mercek altına alındığında. Yıllardır değişen hükümetler zincirinde baki kalan, seçim propagandası aracı olarak gecekondu vaatleri ilkesini, iktidarın büyük şehirleri dilim dilim yerliye yabancıya satma harekâtını, emlak rantına dayalı ekonomi politikalarını, vaatkâr ve seçim öncesinde yoksulu pek sever AK Parti’nin icraatta kendi tabanıyla nasıl ilişki kurduğunu, barınma gibi temel insan haklarının teminatı için uğraşılan günlere geldiğimizi ve yeri geldiğinde kadınların direnme gücünün nasıl kitlelere ivme katabildiğini... Derdi büyük Başıbüyük’ün...

‘Meydan mecburen bizim’
Eylemlerde kadınlar ön planda olduğundan sıklıkla coplanan ve biber gazı yiyenler de torun torba sahibi bu teyzeler oluyor. Panzer 24 saat mahalle meydanında...

Nurten Aşık, mahallenin en aydınlık fikirli kadınlarından. 46 yaşında, Ankaralı. Kadınlar komisyonunda ön saflarda, bize derdini anlatırken çok sakin, işin kendi mahallesinde bitmeyeceğini bilecek kadar da öngörülü. Arkadaşlarını Ayazma’da yaşayanlara destek vermeye çağırıyordu yanımızda. Başıbüyük’te AK Parti’ye oy vermemiş az sayıda insandan biri... Azınlıktaki CHP’cilerden de değil, protesto amaçlı oy kullanmamış. Evinden daha güzel bahçesi var, meyve ağaçlarını sulamak için bulduğu yöntemleri anlatıyor. Bulaşık makinesini kullanmıyor, sırf durulama suyunu dökebilsin diye. Çamaşır makinesinin durulama suyu da kovalarda birikiyor.

Nurten Aşık, hafif burularak bütün kardeşleri içinde tek okuyamayan olduğunu söylüyor. 80 öncesi olaylarına denk gelmiş, ortaokuldan terk. Kardeşlerinden başhekim yardımcısı, avukat çıkan var. Fakat kendi kendine kalemi kâğıdı alıp içini döken bir kadın Nurten Abla. Hatta mahallesinde yaşadıklarını da yazmış, Evrensel gazetesinin okur köşesinde yayımlanmış. Bana kapının önüne hemen bir kilim çıkarıyor, koşup içerden yazısının fotokopisini getiriyor. Çok da güzel yazmış...

Hayatının bu politik kısmının ona sosyalleşme olarak da iyi geldiğini anlatıyor sonra. Normalde çok girişken bir insan değilmiş, mahallesinden çok kadını köşedeki çadırda tanımış. Evi yeni doldurulmuş temele ve devasa vince bakıyor. “Meydan mecburen bizim” diyor. 

‘Sinek kadar değerimiz yok mu?’
Fatma Balcı, kadın grubunun sesi en yükseklerinden. Yürüyüşte de önde, basın açıklaması yapılırken de, laf arasında alkışlıyor, “Çok güzel konuştun” diye sesleniyor. Çadırdaki sohbetimizden sonra evine davet ediyor. Mahalle tepeliğe kurulduğu için ara sokaklar dimdik yokuşlardan ibaret, ceylan gibi sekişine arkadan baktığınızda yaşını anlamıyorsunuz. Yolda salaş evlerin fotoğrafını çekmemize kızıyor. “Kötü göstermeyin mahallemizi” diyor.

“57 yaşındayım, Samsun’dan buraya ayak bastım. 70’te ilk geldiğimde kiradaydım. O zamanlarda yolun bu tarafında ev mev yoktu. Bütün buralar fundalıktı. Ecevitler, Demireller zamanında yaptık burayı, Özal zamanında üç oda ekledim. Suyumuzu verdiler, telefonu, doğalgazı verdiler. Her şeyimizi ödüyoruz. Çocuk parkımızdı bizim burası, 12 tane kuyu var altta. Şimdi orası şantiye. Çam ağaçlarını kestiler, kim bilir nereye gömdüler. Benim eltim bunlar yüzünden bir aydır yatıyor. 80 yaşındaki kadına cop olur mu kızım! Biz başında belediyeden izin aldık. Madem yıkacaktın, niye izin verdin? Çatı yaptırdım, ‘Gel bizi gör’ dediler. Niye bunlara müsaade ettiler? Ben sonunda yıkılacağını bilsem, niye yapayım? Zenginlere peşkeş çekilmek için mi? Ben karı başımla tepe tepe dolaşıp bu belediye başkanı için oy topladım. Bu mu bizim mükafatımız! Bak bir daha seçim olsa bir yudum suda boğarım belediye başkanını. Asla AKP’ye de vermem oyumu. Polisi bize düşman ettiler kızım. Polise güvencim kalmadı benim. Elimizde limonlarla dolaşıyoruz. Sor, niye? Bizi biber gazlarına boğdular. Öyle bir doldum ki, kefen parası olsun diyorum artık vallahi onlara. İtfaiye gidiyor da bir kediyi kuyudan çıkarıyor. Bizim sinek kadar değerimiz yok mu, bile bile kuyuya atıyorlar böyle...”
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.