Haberler

50 Yaşındaki Bronz Tenli Güzel: Seagram

Tarih: 3 Eylül 2008 Kaynak: galinsky, Great Buildings, Market Watch Yazan: Danielle McAuley, Simon Glynn Derleyen: Gül Keskin

Fotoğraflar: picasa.google.com

"Gökdelenler kendilerini, inşaat süresince kaba strüktür dokuları ile ele verir. Dev çelik örgü etkileyici gözükür. Dış duvarlar yerine koyulmaya başladığında, tamamen sanatsal tasarıma dayanan strüktürel sistem, anlamsızlık kaosunun ve entipüften formların arkasına saklanır. Bu eski formların sorunlarını çözmekle uğraşmak yerine, çok yeni sorunların niteliğinden yeni formlar geliştirmeliyiz. Dış duvarlar yerine bina iskeletini hafiflettiği için bugün daha kullanışlı olan cam kullanıldığında, yeni strüktür prensiplerini net bir şekilde görebiliriz. Cam kullanımı yeni çözümler getirir." Mies van der Rohe. Martin Pawley’den, giriş ve notlar. Library of Contemporary Architects: Mies van der Rohe, s12.

50. yaşını kutlayan Seagram Binası, açıldığı 1958 yılından bu yana mimarının ünlü “less is more” sözünü haklı çıkarırcasına, en ince detayına kadar zarif ve pür güzelliğini koruyor. Kimi zaman önemli dizi ve televizyon şovlarında yardımcı rolü de üstlenen bu zarif, bronz güzellik, Empire State Binası, Flatiron Binası ve Chrysler Binası gibi diğer anıtsal ikonlarla birlikte Manhattan’ın önemli mimari yapıları arasında sayılıyor.

Her gün 52. Cadde, Park Avenue üzerinde konumlanan şaheserin meydanına, güneşe tapar gibi yüzlerce mimari turist akın ediyor. Dünyaca ünlü Alman mimar Ludwig Mies van der Rohe’nin, Pritzker Mimarlık Ödüllü Laureate Philip Johnson ile birlikte tasarladığı binanın yapımı yaklaşık 4 yıl sürdü.

Strüktürün, Avrupa’dan taşınan gösterişli tasarımı ve klasik, hafifletici zerafeti, Birleşik Devletleri etkisine alarak mimari çevrede sonsuza dek sürecek bir değişimi beraberinde getirdi.

Bina inşa edildiği dönemde, tasarımında kullanılan pahalı malzemeler ve cömert iç dekorasyonu –bronz, traverten ve mermer- nedeniyle dünyanın en masraflı gökdeleniydi. 36 milyon Dolar’a mal olan gökdelenin yapımında yaklaşık 1.450 ton bronz kullanıldı.

Röportajı sırasında “Seagram Binası, bronz duvarlarıyla metropolitan şehrin ilk modern binası,” diyen Seagram’ın gayrimenkul yöneticisi Frank Farella “Pek çok mimar kopyalamaya çalıştı, fakat hiçbiri onunla karşılaştırılamaz,” açıklamasında bulundu.

Uluslararası Mimarlık Stili’nin katışıksız manifestolarından biri olarak anımsanan ofis kulesinin cephesinde birbirinden bronz renkli L profiller ile ayrılan bronz bantlar ve amber renkli camlar kullanıldı, New York Times’ın “Milenyumun Binası” ilan ettiği Seagram, ilk bronz giydirme cephesine sahip gökdelen ve muhtemelen de türünün son örneği olacak. Mies benzer çelik L profilleri ilk kez 1951 yılında Chicago, Lake Shore Drive’daki bir konut kulesinde kullanmıştı.



Farella “Bugün herhangi bir modern gökdelene baktığınızda, cephesinde bronz kullanılmış olan bir tane bina dahi bulamazsınız. Bakır işleme tesisi yeterince büyük olmadığı için bakır üretilemiyor ve bu malzemeyi kullanarak yapı yapmak da milyarlarca Dolar’a mal oluyor,” diye ekliyor.

Dünyanın en büyük içki üreticisi Kanadalı Seagram & Sons firmasının merkez ofisi olmak üzere tasarlanan bina, bugün 65.000 m²’lik alanda çok sayıda uluslararası ticari kuruma ev sahipliği yapıyor. Bu kurumlar arasında önemli bankalar (9. katta Wachovia Bank) ve finans enstitüleri de yer alıyor. 2000 yılında RFR Realty tarafından satın alınan Seagram her gün yaklaşık 3.000 çalışan tarafından kullanılıyor.

Cadde seviyesinden bakıldığında binanın meydanı oldukça etkileyici bir manzaraya sahip. İşlek caddeden içeriye çekilerek oluşturulan bu geniş açık alanda 21 metre uzunluğunda ikiz havuzlar yer alıyor. 1961 yılında, New York şehrine çoğu ofis bölgesini yeniden şekillendirmek konusunda ilham veren bina, yeni projelerde benzer açık mekanların kurgulanmasında da teşvik edici oldu.




Çalışanların öğlen randevuları, yaz aylarında mini konserler ya da kış aylarında yıllık tatillere denk gelen, ağaçların ışıklandırıldığı festivaller için kullanılan kamusal alan sosyal bir merkez haline geldi. Zaman zaman sanatçılar ve heykeltraşların çalışmaları da burada sergileniyor.

Binanın zemin katında bulunan ve Philip Johnson tarafından tasarlanan Four Seasons Restaurant bugüne dek en az kendi kadar ünlü pek çok ismi -eski başkan John F. Kennedy, hayırsever Brooke Astor, ünlü aktörler Spike Lee ve Denzel Washington- ağırladı. Four Seasons’ın iki yemek salonunu birbirinden ayıran koridorda Pablo Picasso’nun orjinal “Le Tricorne” tablosu bulunuyor.

2006 yılında National Register of Historic Places listesine de eklenmesiyle birlikte resmi bir referans noktası (landmark) haline gelen Seagram Binası’nın bu ünvanı almasıyla birlikte tüm süslemeleri en ince detayına kadar -aydınlatma elemanları, donanım ve banyo tesisatı dahil olmak üzere- orijinalleri ile değiştirildi.

“Lobide herhangi bir cilaya dokunamazsınız. Percerelerdeki jaluzilerin hepsi aynı ayardadır: Ya hepsi kapalı ya yarı açık ya da tamamen açık. Meydandaki gingko ağaçları bile tescillenmiştir.”



Seagram Binası aynı zamanda American Institute of Architects, New York State Association of Architects, Municipal Art Society ödüllerine layık görüldü. 2008’in başında da 50 yaşındaki yapı, gayrimenkul sektörünün en prestijli ödüllü olan BOMA/NY Pinnacle Award’la onurlandırıldı.

Farella Seagram için “Belki de dünyadaki en çok fotoğrafı çekilen binalardan bir tanesidir,” diyor.

Bugün, mimarlık öğrencilerinin modern mimarlık stiline örnek olarak incelediği bina için, The NYC & Company, New York State and American Institutes of Architects, Landmark Commission ve uluslararası tasarım gruplarının sponsor olduğu ve dünyanın pek çok yerinden mimarın katıldığı turlar düzenleniyor.



Copper Development Association’ın batı bölgesi yöneticisi mimar Wayne Seale “Yıllar sonra Seagram Binası hala zamanımızın klasik mimari ikonlarından bir tanesi. Bronz cephe hoş bir şekilde yaşlanıyor, bilmeseniz binanın yarım asırlık olduğunu tahmin edemezsiniz.” diyor: “Keşke hepimiz 50 yaşında bu kadar güzel görünsek!”

Tarihe yaptığı mimari katkının yanı sıra Seagram Binası dev ekranda da gösterilerek , "Breakfast at Tiffany's" "The Best of Everything" ve "Birth" gibi filmlerde de rol oynadı. 2008 baharında gösterime giren, Julia Roberts ve Clive Owens’ın rol aldığı "Duplicity" filmi Seagram Binası’nın içinde çekildi, 20. kattaki ofis, film için birkaç günlüğüne sete dönüştürüldü.

Farella, “Her hafta en az 2-3 mekan dedektifinden* telefon alıyorum. Bina tamamen filmler tarafından bloke edilmiş durumda. Ben sadece bir bina yöneticisi değil aynı zamanda yer bulucusu koordinatörüyüm!” diyor.

* Film çekimleri için mekan arayan kişi.
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.