Haberler

Frank Lloyd Wright’ın Özel Hayatı Binalarından Daha Unutulmazdı

Tarih: 9 Nisan 2009 Kaynak: Independent Yazan: Marcus Field Çeviren: Gökçe Aras
Frank Lloyd Wright, 20. yy'ın en güzel binalarını tasarladığı sıralarda özel hayatı kötüye gidiyordu. Marcus Fiel, Wright'ın ölümünün ellinci yılında onun hayatını etkileyen cinayet, cinnet, uyuşturucu ve borçlarından kurtulmasının hikayesini anlatıyor.

Mart 1985: Wisconsin Spring Green'in yanında nemli, soğuk ve yosun tutmuş bir mezar sessizce açılıyor, mezar kazılmış ve çıkan toprak yığını düzensizce bırakılmış. Sadece bir avuç insan, ünlü Amerikalı ünlü mimar Frank Lloyd Wright'ın vücudunun 25 yıldır Madison yakınlarında olduğunu biliyor. Mezardan çıkarma belgeleri Wright'ın üçüncü karısı Olgivanna'dan olan kızı Iovanna tarafından imzalanmış. Olgivanna ölüm döşeğinde Wright'ın ve kendisinin küllerinin karıştırılarak Arizona'ya 3 km uzaklığındaki kışlık evleri Taliesin West'e defnedilmesini vasiyet etmiş.

Wright'ın oğlu onu mezardan çıkarmayı "mezar soygunu" olarak niteliyor. Haberler yayınlanmaya başladıktan sonra, yerel yetkililer cenazelerin iadesi hakkında Arizona'ya resmi bir yazı yazmışlar: "Wisconsin'dan küllerden daha fazlası alındı, bölge halkı tarihimizin, ruhumuzun ve dehamızın bir kanıtını kaybetti." Torunu Elizabeth Wright Ingraham: "Çitin üzerine oturmaya çalıştım ve bunun büyük bir hesap hatası olduğunu düşündüm" derken, Wright'ın diğer oğlu Llewellyn, bunu bir saygısızlık olarak niteledi. Fakat Iovanna sessiz kaldı ve geriye kalan küller Arizona'da yıllarca saklandı, ta ki bir anıt mezar inşa edilene kadar.

Bugün, Taliesin West Frank Lloyd Wright Derneği'nin binası olarak kullanılıyor ve mimarın çalışmalarının fanatiği olanlar için bir cazibe merkezi haline geldi. Fakat anıt mezar halka kapalı ve Wright'ın bu sene 09 Nisan'daki 50. ölüm yıldönümünde de bu konuyla ilgili herhangi bir şey yapılacağına dair bir plan yok. Küllerin Wisconsin'a dönmesi gerektiği hakkındaki bütün tartışmalar ertelenmiş. Onun yerine, bir ileri gitme arzusu var.

2006 yılından itibaren derneğin CEO'su olan Phil Allsopp: "Wright'ın çalışmalarını korumak görevimiz," diyor ve ekliyor, "Ayrıca çevresel sürdürülebilirliği sağlamak hakkındaki tartışmalarda rol oynamak da bizim görevimiz. Mimarinin çevremize etkisi aslında bir hiç. Biz bunu değiştirmek istiyoruz." Wright Mimarlık Okulu BA ve MA kursları ve popüler yaz okulları temsilciliğine doğru gitmeyi hedef olarak belirlemiş. Mayıs'ta New York Guggenheim Müzesi'nde büyük sergilerini açacaklarını belirten Allsopp, "Binalar doğayla nasıl çalışabilir, araziye nasıl uyum sağlayabilir"in de araştırılacağını söylüyor.


Kaynak: Wikimedia, Guggenheim Müzesi

Allsopp derneğin, Harvard ya da Yale gibi olabileceğine ve ona ismini veren adamın duygusal hikayelerinden çok fikirlerinin kalitesiyle ünlenecek entelektüel bir merkez haline dönüşeceğine inanıyor. Ama bu adamın gölgesinden kaçmak için, söylemenin yapmaktan daha kolay olduğu "belki de erken 20. yy'da Amerika'nın en iyisi" tanımlaması yapılmış. Tabii ki Wright'ın binaları ikonik, aralarında bu yıl 50. yaşını kutlayan Guggenheim Müzesi'nin de aralarında bulunduğu 10 tanesi Dünya Mirası Geçici Listesi'ne girmiş. Fakat bütün bu görkemli binalar, ilgi görmek için Wright'ın hayatıyla yarışmışlar.

Efsaneler yaratmak onun yaşamı sırasında başlamış, skandallardan ve spekülasyonlardan zevk alan kendi haberini yapmakta ustalığını sergileyen Wright bu özellikleriyle Ayn Rand'ın 1943'de çıkardığı çok satan romanı The Fountainhead'e de ilham kaynağı olmuş. 1959'da 91 yaşında ölmesinin ardından efsane büyümüş. Wright'ın kendi etrafında inşa ettiği hayranlarından oluşan topluluk araştırılmış, biyografisi ve anıları The Fellowship ile açığa çıkmış. TC Boyle da geçtiğimiz haftalarda çıkardığı Wright'ı konu alan "The Women" adlı romanıyla kitapçılarda yerini aldı. Fakat romandaki hiçbir şey gerçeklerden daha olağandışı olamaz.

Galler soyundan gelen Wright 1867 yılında Wisconsin'da doğmuş. Büyükbabası vaiz Richard Lloyd Jones, 1844 yılında çocuklarını ve eşini alarak Atlantik'i geçmiş. Lloyd Jones ailesi, Chicago'nun yakınlarındaki Midwest'ın verimli bir arazi parçası olan Helena Valley'e yerleşmiş ve bu yüce arazi sadece Wright'ın çalışmaları üzerinde sürekli bir etki yaratmakla kalmamış aynı zamanda onun sevgili evi Taliesin'in de konumlandığı yer olmuş. "Bu vadideki dağa döndüm, büyükbabam gibi önce Amerika'ya yöneldim, tıpkı bir umut ve bir sığınak gibi" diye tanımlar Wright burayı.

Wright stajyerliğinde birçok ünlü Şikago mimarına en iyi şekilde hizmet verdi ve sonra kendi ofisini kurdu. 1889 yılında, sadece 22 yaşındayken, kendisi ve genç karısı Kitty için kentin çeperlerindeki yeni bir yerleşim olan Oak Park'da bir ev tasarladı ve inşa etti. Bu Arts and Crafts stilinin güzel örneklerinden birisiydi. Fakat binanın ilk vücut bulması sırasında sahibinin, mesleğinin modern bir üyesi olması dışında önerecek hiçbir şeyi yoktu. Sonra, her nasılsa, Wright'ın karakteri ile ilgili dedikodular ortaya çıkmaya başladı. 1893'de ek gelir için çalıştığı işinden atıldıktan sonra, kendi çalışmalarına başladı. Büyüyen ailesine yetmesi ve ofis olarak kullanmak için evini büyültmeye başladı. Yaptığı ekler arasında alçak ve karanlık geçiti geniş göstermek için yaptığı kemerli fıçı şeklindeki oyun odası girişi de vardı. Japon etkileri taşıyan tek katlı bir bina olan stüdyosu bir ağaç etrafında konumlandırılmıştı. Bu yapı onun doğayla bütünleşik çalışmalarının ilk örneğiydi. Oğlu John bu zaman dilimini şöyle tanımlıyor, "O masalsı bir zeka ve keyifle evimize eğlenceli bir karnaval havası vermişti."

Wright'ın tasarımları fazla deneysel olmaya başlamıştı -evine yaptığı ek, açık planlı Prairie Evi buna örnek verilebilir- bu esnada görünüşü ve davranışları da değişmişti. Spor geniş kenarlı şapka, kırmızı çizgili pelerin, baston ve takım elbise onun alışılmış kostümü olmuştu. Bir Spring Green sakini onun bankaya takım elbise ve kovboy şapkasıyla ama çıplak ayak girdiğini görmüştü. Wright, "Eğer çok mutaasıp değilseniz siz de bunu yapabilirsiniz," demişti şaşkın yöneticiye.
1909'da Wright'ın orta yaş bunalımı iyiden iyiye kendisini göstermeye başlamıştı. 42 yaşında, karısını ve altı çocuğunu terk ederek bir müşterisinin eşi olan Mamah Cheney ile Avrupa'ya kaçtı. Onun bu düşüncesizliği, özellikle kadınlar söz konusu olduğunda, bütün bir hayatını etkilemişti.

Çift, 1911'de Helena Valley'de yerel gazetelerde "aşk bungalovu" olarak adlandırılan evleri inşa etmeye başlamıştı. Sonrasında da evlenmeden beraber yaşamaya başlamışlar, bunun üzerine gazeteler bir açıklama talep etmişlerdi. Wright onlara şu cevabı vermiş, "Kurallar olmadan yaşamak son derece zor. Ama gerçekten dürüst olmak gerekirse, samimi düşünen adam bunu yapmaya zorlanmıştır."


Kaynak: Wikimedia, Taliesin Evi

Wright'ın en başarılı çalışmalarından birisi olan "aşk bungolovu" Galler şair Taliesin'in adını almış. Bu ev avluları ve bahçeleri kucaklıyor ve çocukluğunun tepelerine doğru çömeliyor. Wright evi şöyle tanımlıyordu: "Bir şeyin ya da tepenin üstünde asla bir ev olmaz. O bir tepe olmalı, ona ait olmalı. Tepe ve ev birlikte yaşamalı, biri diğerinden mutlu olmalı."

Fakat, tamamlanmasından sadece birkaç yıl sonra, 15 Ağustos 1914'de bir trajedi gerçekleşti. Bir Cumartesi günü Wright Şikago'da çalışırken, Cheney iki çocuğu ve birçok çalışanıyla beraber öğle yemeği yiyordu. Daha önce işten çıkarılmakla tehdit edilen hizmetçileri Julian Carlton onlara servis yapması gerekirken, binanın etrafına gaz yağı dökerek, bütün kapıları kapattı ve evi ateşe verdi. Yangının ilerlemesi sonucunda evin 7 sakini hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenler arasında Cheney ve çocukları da vardı. Carlton kurtuldu fakat gözaltındayken asit içerek öldü.

Wright bu olayın ardından harap oldu ve şöyle yazdı: "Beş yıl önce özgürlük çabalarımı göstermek için her şeyi bırakmak zorunda kaldım, önceki hayatımdan birçok şeyi geride bıraktım, şimdi ise hepsi gitti." Fakat Taliesin'i inşa etmek için hiç zaman kaybetmedi ve yapıyı daha da detaylandırdı. Kendini işine verdi ve sonraki 10 yılını Tokyo'daki lüks Imperial Hotel'i inşa etmek için harcadı. Bina çalışanları onun kadife takımlı, manşetli pantolonlu ve topuklu ayakkabılı halini görünce çok şaşırdılar. Wright ülkenin kültürünü sevdi ve binalarında da bu kültürü kullandı.


Kaynak: Wikimedia, Hollyhock Evi

1920'nin başlarında Taliesin'e döndü ve iş almak için mücadeleler verdi. Uluslararası stille ilgili haberler, Amerika'ya ve Wright'a Le Corbusier ile örneklendirilerek ulaşıyordu, şimdi ellili yaşlarındaydı ve mahvolmuş görünüyordu. Bir arkadaşına finansal sıkıntıları ile ilgili şu satırları yazmıştı, "Görüyorsun ki kötüyüm, hem de köküne kadar, kaç para eder." Bir süre oğlu Lloyd'un başarılı çalışmalarının olduğu Los Angeles'da çalışmayı denedi. Burada 1982 yapımı Blade Runner filminde de görünen Mayan-görünümlü strüktüre sahip Ennis House'u ve sıra dışı yağ mirasçısı bir kadın için, oldukça büyük oturma odasında şöminenin büyük bir hendeği olan Hollyhock House'u tasarladı.

Kasım 1923'de ilk eşi Kitty ile resmi olarak boşanmış ve ilk defa 1914'de tanıştığı bohem büyücü ve hayalperest Miriam Noel ile evlenmişti. Noel onu "hayallerimin lordu" olarak tanımlarken Wright onun hakkında şu satırları yazmış, "Seni o kadar çok sevmiyordum, ta ki açlık ihtiyacımı anlamaya ve senin hediyelerin bana karanlıkta bir umut olmaya başlayana dek". Evlilikleri kısa ve fırtınalıydı, Noel'in davranışları gitgide dengesizleşmeye başladı ve Wright onun morfin bağımlısı olduğunu anladı. Daha sonra, boşanma davasında Wright, Noel'e dayak atmakla ve ona adi, aşağılık, edepsiz ve ağzı bozuk gibi sözler söylemekle suçlandı. Noel daha sonra sırasıyla onu bıçakla çizdiğini ve silahla tehdit ettiğini itiraf etti.

Noel ve Wright'ın 1924 Aralık'ında boşandıkları sırada, Taliesin ev halkı yeni ve alışılmamış bir hal almaya başlıyordu. Ev, Wright'ın asistanlarının hipi gibi yaşadığı, kendi sebzelerini yetiştirdikleri ve akşamları kendi müziklerini yaptıklarını bir mekan haline gelmişti. Karadağlı gizemli dansçı Olgivanna Hinzenberg de ilk kocasını Şikago'ya kadar takip ederek ona boşanma davası açmıştı. Svetlana adlı bir kız çocuğu olan Hinzenberg, kısa süre sonra Wright'ın çocuğuna hamile kaldı.

Bebeğin doğumundan önce, Taliesin'de bir trajik kaza daha yaşandı. Nisan 1925'de, elektrik kaçağından kaynaklanan yangında, ev tamamen yandı. 39.000 Dolarlık sigortası evi tekrar inşa etmek için yeterliydi, ama bu sigorta Wright'ın yaklaşık yarım milyon değerindeki sanat koleksiyonunu kapsamıyordu. Evi yıkıldı ve o da tekrar yıkıldı, ama hiçbir şey yapmadı. "Sanırım bu bir insanın ne kadar cezalandırılırsa ayakta kalabileceğine dair bir soru" diye yazmıştı bir arkadaşına.

02 Aralık'ta kızı Iovanna doğdu ve yeni bir skandal daha patladı. Miriam bebeğin doğumunu duyduğunda, Olgivanna'yı hastaneye kadar takip etti ve ısrarcı bir şekilde "kocamın bebeği" diyerek bebeği görmek istedi ve sonra Wright'ı fahişe kaçaklığı yapan Mann Act'la çalıştığını söyleyerek yakalatmaya çalıştı. Wright gözaltında kaldıktan sonra bırakıldı ve toparlanarak mimarlık tarihine fevkalade bir dönüş sergiledi.


Kaynak: Wikimedia, Şelale Evi

1928'de Olgivanna ile evlendiler. Çift Wright'ın günlük rutinini de takip ederek bütünsel tasarım yaklaşımı üzerine çalışmak için öğrencileri Taliesin'e davet etmeye karar verdi. 1932 yılında, küçük bir grup kayıt yaptırdı ve böylece Taliesin Vakfı kuruldu. Bu tam anlamıyla alışılmadık bir çalışmaydı, Wright çıraklarından arazide çalışmalarını, yemek yapmalarını ve Steinway piyanosuyla stüdyosunda çaldığı Bach ve Beethoven parçalarını dinlemelerini bekliyordu. Gerçekten de Wright'ın kibri efsaneviydi -kendi kendine "ben muhteşemim" şarkısını söylerken duyulmuştu- bu onu çalışması zor birisi haline getiriyordu. Bir çırağı, Austrian Rudolph Schindler, arkadaşı mimar Richard Neutra'ya yazdığı bir mektupta onu şöyle tanımlamıştı, "O çok düşüncesiz ve diğerlerinin nitelikleri hakkında kör bir görüşü var. Onunla bu stüdyoda geçirilen bir yıl, kötü ve kayıp olur." Wright, Neutra ile buluştuğunda, o çırağı için "O gerçekten bir çocuk, ama uslu olmayanlarından," demişti.

Wright'a kibri ile ilgili soru sorulduğunda ise gerekçe olarak şunu söylerdi: "Hayatımının erken yıllarında dürüst kibirlilik ve riyakar alçakgönüllülük arasında bir seçim yapmam gerekiyordu, ben dürüst kibri seçtim." Bütün bunlara rağmen, onunla beraber çalışmaktan rahatsız olan kim varsa -oğlu John şöyle açıklıyor "ömür boyu mahvolmaktan uzak durmaya çabaladı"- Wright'ın nezaketini koruduğunu kabul etti. "Onun çok büyük bir enerjisi vardı ve bu etrafındaki herkesi de şekillendirirdi," diye tanımlıyordu onu damadı Wes Peters.

Taliesin'in düzenlenmesine bütün ev halkı büyük buhran zamanında destek oldu. Ayrıca Wright'ın Taliesin Vakfı'nın kurucularından Edgar Kaufmann için Pennsylvania'da inşa ettiği enfes Şelale Evi'ni içeren çok önemli çalışmaları da devam etti.

Şelale Evi Wright'ın karakterini diriltti, bu 25 yıl boyunca birçok bina inşa etti, 1893 - 1911 arası en yoğun zamanlarıydı. Kentin düz çizgileri içinde sapkınca dönen bina Guggenheim Müzesi ise en çok hatırlananı. Ama Wright'ın Phoenix yakınındaki kış evi en güzeli. 1937 yılında Paradise Valley'de yüzlerce dönümlük bir yer aldı ve yılın soğuk aylarında okulunun yer değiştirmesi için bir "çöl kampı" inşa etti. Wright bu eve Taliesin West adını verdi ve evin açık planlı yaşam alanını keçe halılar ve alçak sandalyelerle tıpkı bir bedevi çadırı gibi döşedi. Binanın yapılmasına katkıda bulunan 17 ilginç adam ve kadın hala orada yaşamaya devam ediyorlar.


Kaynak: Wikimedia, Taliesin West

Wright ve Olgivanna Taliesin West'e taşındı ve ev halkı Olgivanna'nin Wright'la tanışmadan önce çalıştığı ve yaşadığı Ermeni guru George Gurdjieff'in öğrettikleriyle gevşemeye başladı. Tasarım çalışmaları için önemli olduğuna inanılan, Gurdjieff'ın öğrettiği günlük danslar, Taliesin'i alay konusu hale getirdi. Bütün bu çalışmalar Olgivanna'nın denetimi altında Wright'ın ölümünün ardından da devam etti. Olgivanna, Wright'ın yıllanmış çıraklarını gözünün önünden ayırmadı.

Hayatının son on yılında Wright'ın popülerliliği azaldı. Taliesin'de öğrettikleriyle çılgın olarak kabul edildi ve binaları yaşayan mimariden çok birer tarihi anıtmışcasına korundu. Fakat enerji tasarrufu ve doğaya etkisi az olan binalara artan ilgi nedeniyle, Taliesin ve Taliesin West tekrar ilgi görmeye başladı: Wright'ın bu iki evi de yerel malzemelerden inşa edilmişti ve havalandırma sistemine ihtiyaç duymadan yazın serin, kışın sıcak olacak şekilde tasarlanmıştı.

Bu kadar büyük bir yaşamı olan Wright'ın özel hayatı da her zaman büyüleyici olmuş. Yazar Boyle, mimar tarafından 1909 yılında tasarlanan Prairie House'u aldıktan sonra Wright'la ilgilenmeye başlamıştı. Boyle'un yeni çalışması "The Women", Wright'ın üç karısı ve Cheney'in hikayesini anlatıyor. Aylar süren araştırmalarının sonunda Boyle, onu tam olarak anladığını hissettiğini söylüyor ve ekliyor: "O sadece bir kadın düşkünü müydü? Bence hayır. O yakınlarında büyüleyici ve çekici bir kadına ihtiyaç duymuş. O sadece duvarlara karşı geçmişi ile beraber tasarımlar yapmış ve ilişkileri çalışmaları sırasında önemli olmuş." Boyle'un romanı eski kirli çamaşırları aydınlatıyor, Boyle bu mimarın dehasının her zaman kazanacağı konusunda ise son derece ısrarlı. "Benim kitabım sadece bir efsaneyi özetliyor. Gerçek olan şu ki, muhteşem binalar yapmış. Bunu hiçbir şey eksiltemez."

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.