Haberler

Bekir Coşkun'un "Mimarlar ve Şehirler" Başlıklı Yazısına Yanıt

Tarih: 8 Mayıs 2009
03 Mayıs 2009 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanan Bekir Coşkun'un "Mimarlar ve Şehirler" başlıklı yazısına, Mimarlar Odası Genel Başkanı Bülend Tuna'nın cevabını yayınlıyoruz:

Sayın Bekir Coşkun,

3 Mayıs 2009 tarihli "Mimarlar ve Şehirler" başlıklı köşe yazınızda değindiğiniz konular üzerine bir şeyler yazmak ihtiyacını duydum.

Bugün kentlerimize baktığımız zaman içimizi acıtan, gelecek için karamsar olmamıza yol açan bir manzara ile karşılaşıyoruz, özellikle son elli yıldır yaşanan yoğun göç ve hızlı kentleşmenin acı sonuçlarını görüyoruz. Bu kentlerde yaşıyor ve çalışıyoruz, bu yapılarda bizim de imzamız var, bizler de sorumluyuz, ama gerçeğin bu kadar da basit olmadığını belirtmek isterim.

Sizin de bildiğiniz gibi, üzerinde yaşadığımız bu topraklarda binlerce yıldır değişik kültürler sayısız eser yaratmıştır. Çatalhöyük'ten Hititler'e, Roma ve Selçuklu'dan Osmanlı'ya uzanan kültür coğrafyamızın bize bıraktığı zengin arkeolojik ve mimari miras, sahip olmakla onur duyduğumuz kültür zenginliğimizdir, bize gurur vermektedir. Bu yapıtların kuşkusuz mimarları ve yapı ustaları vardı, ustalığı çağdan çağa aktaran bir geleneği vardı. Yöreyi, yöre malzemesini tanıyan, yapı yapmayı bilen, ustalığını detaya, nakışa varıncaya kadar gösterebilen ve bize övünülecek yapılar bırakan bu yapı ustalarını saygıyla anıyoruz.

Yeryüzünün en köklü uygarlık birikimine sahip ülkelerinden biri olma ayrıcalığı, elbette beraberinde önemli sorumluluklar getirmektedir. Biz, bugünün mimarları olarak kendimizi, bu mirası sağlıklaştırmanın yanı sıra daha da zenginleştirerek gelecek kuşaklara aktarma göreviyle yükümlü hissediyoruz. Onca mimarın, yapı ustasının eserinin, birikiminin yanına kendi yorumumuzu, yapımızı koymayı; katkımızı, yaratıcılığımızı esirgememeyi; nitelikli tasarım katkısıyla sadece yapının sahibinin ve kullanıcısının değil, kentin ve kentlinin de yaşam kalitesini, beğeni düzeyini yükselten bir etki bırakabilmeyi önemsiyoruz. Yıllardır pek çok meslektaşımız saygın eserleriyle bunu gerçekleştirmişlerdir. Bunca kaosun içerisinde kolaylıkla fark edilmese de, kullanıcıları tarafından hoyratça değiştirilse de bu eserler nitelikli duruşlarıyla örnek olmaya devam etmektedirler.

Yapı üretim süreci çok yönlü, çok bileşenlidir. Yapılı çevrenin daha kaliteli olması sadece bu bileşenlerden birisinin, örneğin sadece mimarın, işini daha iyi yapmasıyla sağlanamayacak kadar karmaşıktır. Kamunun düzenleyici ve yol gösterici rolü, yerel yönetimlerin kentlerin planlanmasında, kent projelerinde gösterecekleri özen, mimarın ve teknik elemanların kendilerinden beklenen teknik ve yaratıcı hizmet üretimini layığıyla yerine getirmeleri, yapılı çevrenin arzulanan kalitesini sağlamaya yönelik çok önemli temel gerekliliktir. Ancak yapı sürecinin diğer bileşenlerinin, yapı ustalarının, yapı malzemesi sektörünün ve benzer unsurlarının da kaliteli hizmet konusunda üstlerine düşeni yapmaları da gerekmektedir. Ve tabii ki mimarlık hizmetine talip olanların, kullanıcıların, kentlilerin iyiyi güzeli arayan, ayıplı, eksik hizmeti reddeden bilinçli tavrı çok önemlidir.

Mimarın yapı ve yapılı çevre üretimiyle ilgili kararlarda neden yeterince etkin olamadığını sorgulamalıyız. Yıllardan beri üniversitelerimizde kaynak ayrılarak binlerce mimar yetiştirilmesine rağmen, mimarlık bilgisinden ve mimarın birikiminden gereğince neden yararlanılmadığını sorgulamalıyız.

Sadece imar mevzuatı gerekli gördüğü için bir mimarın imzasına başvurulmasını, kullanıcının seramiğe verdiği bedeli değil de, mimara verdiği ücreti çok görmesini de sorgulamalıyız.

Yapıların mimarlarıyla birlikte anılmaları evrensel bir olgu olmasına rağmen neden mimarlarımızın yapılarına plaket çakmadıklarını elbette sorgulamalıyız. Ama mimarın birkaç sene sonra kendi yapısını tanımakta zorluk çektiğini; ilave kat çıkılması, balkon kapatılması, her bir katın farklı panjurlarla donatılması, cephenin klima ve tabelalarla görünmez hale gelmesinin de acı veren bir durum olduğunu anlamalıyız. Kullanıcının yapının mimarına, inşaatın sorumluluğunu üstlenen teknik elemanına danışma gereğini bile duymadan istediğini yapabilme özgürlüğünü sorgulamalıyız.

Bu sorgulamaları çoğaltmamız mümkündür, Mimarlar Odası olarak bu sorgulamaları değişik ortamlarda sürdürdüğümüzü de bilmenizi isterim. Toplumda mimarlık kültürünün yerleşmesini, benimsenmesini, mimarlık değerlerinin sadece ilgili kişi ve kurumlar tarafından değil, herkes tarafından içselleştirilmesini önemsiyoruz. Dileğimiz yaşam çevrelerimizin, kentlerimizin bu topraklardaki kültürel birikime yakışan bir şekilde mimarlıkla bütünleşmesidir. Mimarlar Odamızın hazırladığı Türkiye Mimarlık Politikası bu arayışın sonucunda üretilmiş ve tartışmaya sunulmuştur. Basınımızın bu tartışmaya katılması, katkı koyması, mimarlığın, kentlerimizin ve yapılı çevrenin sorunlarını gündeme getirmesini diliyoruz. Mimarlıkla ilgili haber ve yorumların sadece emlak sayfalarında değil, kültür ve sanat sayfalarında da yer almasını, irdelenmesini diliyoruz. Basınımızın bu çabasının iyinin güzelin arandığı, kötünün elendiği bir yapı düzeninin yerleşmesine katkı yapacağına inanıyoruz.

Saygılarımla,

Bülend Tuna
Mimarlar Odası Genel Başkanı

Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.