Haberler

Bir Plancının Turizm Deneyimleri

Tarih: 11 Mayıs 2009 Yazan: Burcu Öztaşkın
Şehir ve Bölge Planlama öğrencileriyle şehir plancılarının mesleki deneyimlerini buluşturmayı amaçlayan "Şehir Planlamasında Deneyimler" serisi, 8 Mayıs Cuma günü "Turizm Deneyimleri" ile başladı.

Şehir planlama öğrencilerinin talebi üzerine organize edilmesine karar verilen toplantılar serisi, profesyonellerin deneyimlerini öğrencilerle paylaşmasını hedefliyor. Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Erhan Demirdizen ve Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Zekai Görgülü'nün de katıldığı "Şehir Planlamasında Deneyimler" serisinin ilk konuğu, meslekte 35 yılını geride bırakan Tavit Köletavitoğlu oldu.

ODTÜ Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü'nü 1973 yılında tamamlayan Köletavitoğlu, 1997 yılında Atlas Proje ve Arazi Geliştirme şirketini kurana dek kamu ve özel sektörde çalıştı. Halen Y ve Y Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Tavit Köletavitoğlu, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği'nin 2003-2007 tarihleri arasında Yüksek Danışma Kurulu Başkanlığı görevlerini yürüttü.

Turizm planlamasında 1981 öncesi dönemde hemen her şeyi devletin yaptığını, ancak 1981 - 2000 yılları arasında "altyapıyı devlet, üst yapıyı özel sektör yapar" döneminin başladığını belirten Köletavitoğlu, 2000'lerden itibaren merkezi yönetimin teknik/metedolojik destek verdiği ancak yerel/sivil inisiyatifin işine karışmadığı bir dönemin bağladığını söyledi.

"Sektör Açısından Dünyaya Örnek Projeler de Yaptık"
1970'li yıllarda neyi nasıl yapacaklarını bilmeden, norm ve standartlar olmadan iş yapmaya çalıştıklarını söyleyen Köletavitoğlu, yine de sektörde planlama açısından dünyaya örnek işler de yaptıklarını belirtti. Köletavitoğlu, "Dünya Bankası'ndan zar zor aldığımız kredi ile Güney Antalya Projesi'ni yaptık. O dönemde uluslararası finans desteği ile dünya standartlarında projeler ürettik," dedi. Kredinin geri ödemesi tamamlandıktan ve Dünya Bankası'nın denetimi bittikten sonra ise Güney Antalya'nın yükünün 3 kat arttığını belirtti. Köletavitoğlu, "Denetim bitince, projeyi kendimize benzettik, kapasiteyi 3 kat arttırdık. Bu da Antalya'yı bitirdi," dedi.

Konuşmasının başında kentin ne olduğunu anlamak, bilmek için kenti anlamak gerektiğini vurgulayan Köletavitoğlu, turizmin diğer unsurlardan ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizdi. Türk kent dokusunu oluşturan ögelerin kökenini 3 ana başlık altında toplayan Köletavitoğlu, ilk dönem olan Selçuklu Öncesi Anadolu Dönemi'nde, Anadolu'yu sarsan Haçlı Seferleri'ne dek kentler ve kentlerarası ilişkileri iyi kurgulayan yaygın bir refah altyapısı oluşturulduğunu belirtti.

İkinci dönem olan ve yaklaşık 600 yıl süren Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde mutlakiyetin sembolü olan ağırlıkla camii ve külliye gibi yapıların yapıldığını belirten Köletavitoğlu, Osmanlı Dönemi'nde kentin genelini etkileyen sosyal atyapı alanlarının Selçuklu Dönemi'ndeki kadar yoğun olmadığını belirtti.

"İstanbul Planlama Açısından İhmal Edildi ve Bu İhmali Bugün Bizlere Ödetiyor"
Köletavitoğlu, Türk kent dokusunu oluşturan ögelerin kökeninin son başlığı olan Cumhuriyet Dönemi'ni 3 alt başlıkta topladı:
1) Tek Partili Dönem (1923 - 1945)
"İstanbul bu dönemde dukalığın sembolü oldu. Yönetim Ankara'dan yapıldığı için İstanbul ihmal edildi. Para piyasaları, sermaye piyasaları, mal borsaları, depo, hangar ve antrepo alanları bulunan İstanbul'da sanayi dönemi ile imalathaneler de büyüdü, göç baskısı arttı. Ancak planlama faaliyetleri yok denecek kadar azdı. İstanbul bu dönemde planlama açısından ihmal edildi ve o dönemki ihmali bugün bizlere ödetiyor."

"Dönemin en önemli olayı 1933'te Belediyeler Bankası'nın 15 milyon sermaye ile kurulması oldu. Ancak uluslararası sermaye desteği olmadığı için bu kaynak çok kısa sürede tükendi."

2) Cumhuriyet'in İkinci Dönemi (1945 - 1981)
"1945'te Çok Partili Dönem'e geçildi. Aynı yıl Belediyeler Bankası ufak değişiklikler ile İller Bankası haline getirildi. İller Bankası'na imar hareketlerini finanse etmesi için yeni bir rol verildi. Ancak yanlış olan tüm imar hareketlerinin tamamen merkezi idareye bağlı olmasıydı. O zaman Türkiye'deki 3.500 belediyenin tümü İller Bankası'na bağlıydı. Yerel otoritenin hiçbir inisiyatifi yoktu. Belediye gelirleri çok küçüktü ve merkezi hükümete bağlıydı. Bir diğer sorun partizanlığın en yoğun yaşandığı dönem olmasıydı. Partiler değiştikçe belediyelerin kıblesi de değişti."

"Bölge Planları 1/25.000 ölçek ile ilk kez bu dönemde yapıldı. Yine bu dönemde Sektörel Planlar yapılmaya başlandı. Turizm Bakanlığı, Fiziksel Plan Grubu oluşturdu. Özellikle 1974 sonrası Tarım'a önem verilerek kırsal kalkınma projeleri ile köy-kent planları yapıldı. Havza Planları bu dönemde ihmal edildi. GAP projesi ve hidro elektrik santrallerle ilgili yeterli çalışma yapılmadı."

"Şehri Bir Organizma Gibi Etüd Edemiyorsanız, Yaptığınız İş Tesadüfen Doğrudur"
"Metropoliten Planlama Büroları'nı da ilk kez bu dönemde gördük. Bu olumlu bir gelişmeydi. Ancak bu dönemin en büyük eksiği Ulaşım Planlaması ve Ulaşım Etüdü'nün öneminin anlaşılamaması oldu. Özellikle İstanbul'daki bugünkü ulaşım sorunun nedeni budur. 1976'da Ali Dinçer, Ankara'da kapsam olarak eksik de olsa, kavram olarak doğru bir ulaşım etüdü yaptırdı. Sonraki dönemlerde bu etüd revize edildi. Ankara bügün İstanbul'dan çok daha iyi durumda olmasını buna borçlu. İstanbul'un hala bir ulaşım etüdü yok. Şehri bir organizma gibi etüd edemiyorsanız, yaptığınız iş ancak tesadüfen doğru olabilir."

3) 1981 Sonrası Dönem
"1981'de bir devrim niteliği taşıyan Belediye Gelirleri Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla belediyeler 4 önemli yetenek kazandı: Kaynak yaratma, kaynak kullanma, plan yapma ve plan onaylama. Böylece merkez taassubu kırılmaya başladı ve ilk kez yerel inisiyatif kavramı ortaya çıktı. Önceki dönemde ortaya çıkan Sektörel Planlar konusunda, Turizm Teşvikleri öncelik kazandı. Ancak bu dönemde 2 temel teknik eksik ortaya çıktı: Yerel yönetimlerin denetimi ve arazi kullanım ve ulaşım planı yapımı."

1960'lardan Bu Yana Güç ve İçerik Kazanan 2 Kavram
Köletavitoğlu son 50 yılda güç ve içerik kazanan 2 önemli kavram olduğunu söyledi:
1) Planlama Hiyerarşisi
Türkiye'nin bugün 81 olan, Cumhuriyetin ilk yıllarında 67 vilayete bölündüğünü ve bu idari bölünmenin yanlış bir yöntem olduğuna dikkati çekti. Bu bölünmenin üzerine doğru bir hiyerarşi kurulamayacağını vurgulayan Köletavitoğlu, ekosistem havzaları baz alınarak bir idari bölünme yapılmış olsaydı bugün koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan sorunları yaşamayacağımızı söyledi ve "Bölüp derebeylik ilan edilmesine izin verirseniz, bir daha birleştiremezsiniz," dedi.

2) Planlama Sürecinin Sürekliliği
Planlama otoritelerinin unufak edildiğini belirten Köletavitoğlu, TOKİ, Özelleştirme İdaresi, Turizm Bakanlığı, TCDD, DHİ, Karayolları, Çevre Bakanlığı, Milli Parklar ve Anıtlar Kurulu gibi kurumların yetkilerinin, rant değeri olarak kent ekonomik coğrafyası içindeki yerinin çok büyük olduğuna değindi. "Kentsel alanda nihai söz söyleyen 40 kadar kurum kendi sahasını belirliyor ve kimseyi kendi egemenlik alanına sokmuyor," diyen Köletavitoğlu, 22 sene önce kurulan Turizm Koordinasyon Kurulu'nun tek bir kararının dahi olmadığına dikkati çekti.

"Ölçmesi Az Olan Toplumlar Denetleyemez"
Planlamada denetlemenin önemine değinen Köletavitoğlu, "Denetleme ölçme demektir. Ölçmesi az olan toplumlar denetleyemez. Karinelerle hareket ediyoruz. Ölçme kıstaslarımız, pratiklerimiz eksik. Objektiflik ölçmekten gelir. Galataport örneğinde olduğu gibi biz hep ölçemediğimiz şeyleri konuştuk," dedi.

Destinasyon Geliştirme ve Yönetme
Son 30 senede ABD'de başlayan Destinasyon Geliştirme ve Yönetme kavramının öneminden bahseden Köletavitoğlu, bu kavramı benimseyen 100 örneğin 7 ortak özelliği olduğunu söyledi:
1) Sahipler yerel/sivil inisiyatif.
2) Hedef ve plan ilkeleri baştan geliştirilmiş. Bir vizyon üzerine oturtulmuş (örneğin 1,5 yıl süren bir arama konferansı yapılmış).
3) Hem üst hem altyapıyı planlayan, uygulayan/uygulatan olmuşlar.
4) Kaynak yaratan ve kaynak kullanan yapılar.
5) Destinasyon tanıtımını kendileri yapıyor.
6) Meslek ve hizmet içi eğitim veriliyor.
7) Tüm süreç boyunca hesap veriyorlar.

"İstanbul'a 300 m'lik 10 Gemiyi Bağlayacak Liman Gerek"

Konuşmanın sonunda İstanbul'da Cruise Turizmi'ni destekleyecek Bir liman için neresinin uygun olduğu yönünde sorulan bir soruya, "Barselona, Cruise Turizmi sayesinde bugünkü konumunu elde etti. Galataport ancak 2 cruise gemisini ağırlayacak kapasitedeydi. Bu nedenle karşıydık. Bu işi doğru olarak yapmak için arka arkaya 300 - 350 m uzunluğunda 10 cruise gemisinin bağlanabileceği kapasitede bir liman gerekli. Bunun yanında bu liman mutlaka tarihi kente raylı sistemle bağlanabilecek bir noktada olmalı. Bu durumda Yenikapı - Zeytinburnu bölgesi bunun için en uygun alan olarak gözüküyor," dedi.

Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.