Haberler

İstanbul 2010 Avrupa kültür başkenti

Tarih: 18 Mayıs 2009 Kaynak: Radikal Yazan: Sükun Sarıçiçek
2005'te, '4 Elementin Kenti' başlıklı bir proje dosyası AB'ye sunuldu. Üç büyük imparatorluğa başkentliği, üç semavi dine ev sahipliği, medeniyetlerin buluşma noktası olmasıyla öne çıkarılan İstanbul, bu özelliklerinden dolayı yaşamın sırlarını simgeleyen dört elementle; toprak, hava, su ve ateşle temsil edildi.

İstanbul, kazanmış olduğu Avrupa Kültür Başkenti unvanını kucaklamak için, 2010 yılını, heyecanla bekliyor. Hazırlıklarla birlikte, geri sayım da başladı. Peki, nedir bu Avrupa Kültür Başkenti? Avrupa kültürünün ortak noktalarını tanıtmak ve bu kentler kalanıyla ‘çok ortak yanımız var' mesajını vermektir.

1985 yılında, ilk kez Yunanistan Kültür Bakanı Melina Mercouri tarafından ortaya atılan Avrupa Kültür Başkenti fikri AB'de kabul edildi ve Atina ilk Avrupa Kültür Başkenti misyonuna sahip oldu.

AB üye ülkelerinden sadece bir şehir, Avrupa Kültür Başkenti unvanına sahip olabiliyordu.
2000 yılından itibaren, bir ya da birden fazla Avrupa kenti seçilmeye başladı. 2005-2019 yılları arası AB üyesi olmayan üye ülkeleri de kapsadı. İstanbul'un seçilme sürecine gelince;

2000 yılında, sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde, İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olması için çalışmalar başlatıldı. Bu çalışmalar, 2003 yılında, devlet düzeyinde AB Komisyon'una iletilen niyet mektubuyla resmiyet kazandı.

2005'te, '4 Elementin Kenti' başlıklı bir proje dosyası AB'ye sunuldu.

Üç büyük imparatorluğa başkentliği, üç semavi dine ev sahipliği, medeniyetlerin buluşma noktası olmasıyla öne çıkarılan İstanbul, bu özeliklerinden dolayı yaşamın sırlarını simgeleyen dört elementle; toprak, hava, su ve ateşle temsil edildi. 13 Kasım 2006'da AB dışı ülkeler arasından, İstanbul, oybirliğiyle 2010 yılı Avrupa kültür başkenti seçildi. Almanya'nın Essen ve Görlitz ile Macaristan'ın Pecs de, AB üyesi ülkeler arasından, bu unvana sahip oldular-.

Neden dört element?
Anadolu'nun batısında, Ege kıyısındaki Milet'te gelişen antik felsefe, evreni dört elementin oluşturduğunu savunuyordu. Milet kentinde MÖ 6-7. yüzyılda yaşamış üç düşünür, Thales (MÖ 624-546), Anaksimander (MÖ 610-546) ve Anaksimenes (MÖ 585-528) tarafından geliştirilen bu teoriye son şeklini veren ve Rönesans'a kadar geçerli kalan bir düşünce sisteminin temelini oluşturmasına en büyük katkıyı yapan ise Aristoteles olmuştu.*
2010 AKB İstanbul projesinin ana konseptinin konumlandırılması sırasında, 2010 yılında İstanbul'da gerçekleştirilecek etkinlikler, yaşamın sırlarını simgeleyen bu dört element teorisine uyarlanmış ve yılın dört mevsimine uygun bir programlamaya gidilmiştir. Elementlere atfedilen bu dönemler ve gerçekleştirilecek etkinlikler söyle sıralanabilir.*

Toprak (1 Ocak-20 Mart 2010) 'Gelenekler ve Dönüşüm'
Kış ayları gelenekler, geleneksel sanatların dönüşümü ve geçmişin tarihi mirasının yeni bir gözle değerlendirilmesi dönemi olacaktır. Bu Toprak döneminde, mevsim gereği genelde iç mekânlarda gerçekleştirilecek etkinliklere tarih ve geleneksel sanatlar damgasını vuracaktır.

- Analar, Tanrıçalar ve Hanım Sultanlar Sergisi
- Padişahların Yüce Tutkuları
- İstanbul İlhamları-Üç Opera
- Geçmişle Gelecek Arasında Türk Makam Müziği
- İstanbul Giysileri
- Topkapı Sarayı Sanal Müze
- Uluslararası İstanbul Kukla Festivali
- 7000 Metrede 7000 Yıl
- Farkların Ahengi
- Şenlikname

Hava (21 Mart-21 Haziran 2010) 'Göklerden Gelen'
Bahar ayları, göğe uzanan minareler ve çan kuleleri ile hava dönemi olarak kabul edilmiştir. Bu dönemde İstanbul'da gelişen, yaşayan dinler arasında diyalog ve kültürel etkileşim üzerine etkinlikler gerçekleştirilecektir.

- Birlikte yaşamak
- Aya İrini Atriyumu'nda İkonalar ve Kutsal Emanetler Müzesi
- İslam ve Humanitas
- İnanç Günleri
- 40 Gece 40 Konser
- Ahırkapı'da Hıdrellez
- Tango: 3 Kent, 3 Kültür ve Bir Tutku
- Gönüllü Sürgün Kenti İstanbul
- 10 İstanbul
- Göçmenler-Ortak Bir Geleceğe Doğru

Su (22 Haziran-22 Eylül 2010) 'Kent ve Deniz'
İstanbul suyun böldüğü ve birleştirdiği bir kenttir. İstanbul'da yaz ayları su dönemi olarak ele alınmıştır. Boğaziçi'nde, Adalar'da ve Haliç kıyılarında, suyun getirdiği kültürler ve suyun yarattığı sanat üzerine etkinlikler düzenlenecektir.

- Boğaz Kıyısındaki Avrupa
- Boğaziçi'ni Maviye Boyamak
- İstanbul Tarih ve Deniz Şenliği
- 40 Hamam Hikâyesi
- Geçmişten Geleceğe: İstanbul ve Kardeş Avrupa Kültür Başkentleri
- IntegrART Gençlik Buluşması
- Uluslararası Adalar Festivali
- Suyun İzinde Yürüyüş
- Ramazan Şenlikleri- 2010
- Mahya Şenliği ve Yarışması

Ateş (23 Eylül-31 Aralık 2010) 'Geleceği Biçimlendirmek'
Değiştiren, dönüştüren, yenileyen Ateş... Ateşin yarattığı çağdaşlık sonbaharı simgeleyen ateşe ayrılan dönemin temasıdır. Bu dönemde çağdaş sanatlar, sanatta yeni arayışlar öne çıkacaktır:

- Uluslararası İstanbul Bienali
- Uluslararası İstanbul Mimarlık Bienali
- Tasarım 2010
- Uluslararası İstanbul Öğrenci Trienali
- Dem(Art)rasi Köyü
- Photo-Bridge
- 17. Yüzyılda Doğu'nun ve Batı'nın İki Büyük Bestecisi: Itri ve Bach
- Akdeniz Çağdaş Müzik Günleri
- ImpressionIST
- In lieu: İstanbul'u Yazmak, İstanbul'da Yazmak, İstanbul'a Yazmak*

İstanbul; Avrupa Kültür Başkentliği'ne, dört element üzerine oturtulmuş bu seçkiyle hazırlanırken, deniz kent kültürüyle bir bütün olmuş, şehrin simgesi İstanbul vapurları da nerdeyse karaya oturtulacaktı. Bu vapurlar, ‘eski, yavaş ve demode ' bahanesiyle, 2005 yılında İstanbul Belediyesi tarafından ne yazık ki kaldırılacaktı. Bu eski, köhnemiş araçlar gidecek, yerine teknolojisi ileri, hızlı, modern olanları gelecekti... Asıl köhnemiş olan bu fikrin sahipleriydi! İstanbul, 2010'u vapursuz karşılayabilirdi. Neyse ki bu sorumsuz düşünce, İstanbulluların duyarlı tepkisiyle bertaraf edilmiş oldu. Bu fikrin karşısında güçlü bir sivil toplum hareketini bulanlar, vapurları tutmayı tercih ettiler.

Neyi kaldırıyorsun? Tarihi mi? Şehrin ruhunu mu, kimliğini mi? Deniz kent figürünü mü?
Avrupa Kültür Başkent'liğine vapursuz bir İstanbul yakışır mıydı?

Yurtdışında yabancılarla karşılaştığınızda, İstanbul deyince hemen akıllarına ‘İçinden deniz geçen şehir mi? sorusu gelir. Dünyada, içinden deniz geçen tek şehirdir İstanbul. Dünyada denizin tam kıyısında kurulan veya denize yakın olan şehirler vardır ama içinden deniz geçen başka bir şehir yoktur. Bu özelliğiyle, İstanbul'un karakteristik özelliğinden bahsederken denizi mutlaka vurgulamak gerekir. Denizsiz bir İstanbul tanımı,
yarım kalır herhalde... Asırlar boyu İstanbul'un kimliğiyle deniz adeta bütünleşmiştir. Böyle sıra dışı bir coğrafi özellik üzerine kurulmuş olan şehir, tarihin izlerini sanki denizin kıyıya çarptığı dalgalardan almıştır... İstanbul deyince deniz, deniz deyince Boğaz, Boğaz deyince de vapurlar aklımıza gelir. İstanbul Boğazı'ndan bahsedilir de vapurlarından bahsedilmez mi hiç?

İstanbul vapurları
Dünyada şehirleri anımsatan semboller vardır ki kentin kimliğine değer katarlar ve sanki şehirler, dünya halklarının zihinlerinde bu şekilde canlanır. Örneğin; Londra'nın sembolü olan çift katlı eski otobüsleri kaldırırsanız, o şehir Londra olmaz, başka bir yer olur... Şehir, ruhunu kaybeder... Çünkü bu araçlar şehir için ulaşımın ötesinde, hem tarihi hem de kültürel anlam taşırlar. İstanbul için de, vapurları söylemek gerekir. Deniz kent kültürünün en seçkin figürü olan yaklaşık iki asırlık İstanbul vapurları nasıl olur da kaldırılırdı? Vapurlar, deniz ulaşım aracı olmasının ötesinde, denizle iç içe geçmiş yaşam kültürüne sahip İstanbul'un çok orijinal parçasıdırlar. Bu açıdan, deniz kent tarihinin ruhu olma özelliğini taşıyan vapurlar nasıl olur da yok edilirdi? Hem İstanbul'u, Avrupa Kültür Başkentliği'ne hazırlıyorsun, müzelerin sayısını arttırmaya çalışıyorsun, hem de vapurları kaldırmak istiyorsun? Vapurlar, müzenin ta kendisidir zaten... Bu şehrin tarihinin içinden çıkan, kentin ruhunu zenginleştiren bir figürdür. Suyun üzerinde hareket eden açık müze
gibidirler. İstanbul vapurları, Türk edebiyatı ve sanat yaşamını zenginleştiren şiirlere, romanlara, resimlere, şarkılara ve filmlere asırlar boyu konu olmuşlardır.

Kentlerin kültürel sembollerinin yanında bir de doğal sembolleri vardır ki... Bu ikisi birbirini bütünler ve kente anlam katar.. Nasıl vapurlar, kültürel sembolse, çiçekler de doğal semboldür. Kent iklimine özgün doğanın sunduğu çiçekler de şehirlerin simgeleridir adeta.

Baharın müjdecisi olan çiçekler vardır ki şehirlerle özdeşleşmiştir ve hemen o kenti anımsatır; tıpkı Selanik'in akasyaları, Sevilla'nın portakal çiçekleri, Marsilya'nın lavantaları, Lizbon'un karanfilleri ve Paris'in kestane ağaçları gibi İstanbul'un da Erguvanları vardır...
İstanbul'un erguvan çiçeği, Hıristiyan kökenli anlam içermekle birlikte,
Bizans İmparatorluk geleneğinde, önemli bir simge olarak bilinir. Erguvan moru, Bizans'ta, zenginlik, güç ve iktidarı temsil etmekteydi. Halk, mor rengini giyemezdi ancak güce, iktidara sahip olan Bizans hükümdarlarının kıyafetlerinde mor renk olurdu. İstanbul'un sembolü olan ve yalnızca bahar aylarında açan morumsu pembe renkteki bu Erguvan çiçeği, şehre, Bizans kültüründen kalan mirasın izlerini taşır.

Bahar aylarında Erguvanların sarmış olduğu İstanbul Boğazı'nın kıvrımlı hatları üzerinde süzülen vapurlar, İstanbul'u temsil eden zarif simgeler olarak asırlar boyu hafızalarımızdaki yerini korumuştur ve korumaya da devam edecektir. Avrupa Kültür Başkenti İstanbul da, 2010'u, vapurlarıyla ve erguvanlarıyla selamlayacaktır.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.