Haberler

Krizin dibini gördük mü ki, dönüşü konuşalım

Tarih: 1 Haziran 2009 Kaynak: Referans Yazan: Kerem Alkın
Ekonomi çevrelerinin piyasa hareketlenmesiyle ilgili belirtilere psikolojik açıdan ihtiyacı var. Ancak, makro göstergelerdeki kıpırdanmanın ‘dip nokta' olarak değerlendirilmesi erken iyimserlik olabilir.

Ne yeni konut, ne ikinci el konut, ne tüketici güveni, ne de sanayi üretimindeki bir önceki aya göre kıpırdanma küresel krizin dip noktasının görüldüğü anlamına gelmez. Küresel krizin dip noktayı görüp görmediğinin en önemli göstergesi, işsizlik verilerinin seyri olacak. Ekonomideki toparlanmanın dünyanın her yerinde şirketler için umut verici bir kıpırdanmaya ulaşması halinde, haliyle firmalar ayakta kalabilmek ve maliyetlerini düşürmek adına, işçi çıkarımını durduracaklar. Bu sayede, işsizlik verileri sabitlenmeye başlayacak.

Piyasanın ihtiyacı var
İşsizlik verilerinin sabitlenmesi, birkaç ay aynı seviyede kalması, hatta kısmen azalma göstermesi, artık küresel krizde dip noktanın görüldüğü anlamına gelecektir. Bu nedenle, matematiksel olarak, çeyrek dönemlerde ekonomik büyümenin pozitife dönmesi ve sanayi üretiminin kıpırdanması umut fişeği olarak algılanmamalı. Ancak, söz konusu makro göstergelerin bir umut ışığı olarak algılanmasına para ve sermaye piyasalarının çok ihtiyacı var. Çünkü, küresel ve yerel yatırımcının, tasarruf sahibinin risk iştahının kabarması, finans kurumları açısından para kazanmaları anlamına geliyor.
Türkiye'de, birkaç haftadır süregelen tartışma ve değerlendirmeler, küresel krizin etkilerini bertaraf etmek üzere, hükümetin maliye politikası tercihlerinin neden olacağı finansman ihtiyacına odaklanmış durumda. Hazine ekibi, son 5 yıldır bu süreci başarıyla yürütüyor ve 1987'den 2002'ye kadarki 15 yıllık dönemdeki bir çok yanlış uygulamanın neden olduğu tüm finansman yükünün bugünkü ekibin üzerine kaldığı da bir gerçek. Bu nedenle, geçmişteki hatalardan kaynaklanmış bir finansman yükünü iyileştirme mücadelesinin ortasında, ağır bir küresel kriz hiç iyi olmadı. Bu noktada, Hazine'nin yükünü daha da artırmamak adına, hükümetin doğru tercihleri ortaya koyması gerekiyor.

Kamu otoritesi arayışta

Ancak, benzer tartışmaların gerek ABD, gerekse de Avrupa Birliği (AB) cephesinde süregelmekte olduğunu da göz ardı etmeyelim. Saygın iktisatçıların ve piyasa uzmanlarının tümü, küresel krizin etkisini hafifletmek adına, ABD ve Avrupa'daki bankaların mali yapılarının en kısa sürede güçlendirilmesi gerektiğinde hem fikirler. Ancak, bu konuda atılması hedeflenen adımlardan birisi söz konusu ülkelerin merkez bankaları ve hazineleri tarafından yapılması gereken "toksik kağıt" temizliği ve mali destekten geçiyor.

Ancak, küresel krizin etkilerini azaltmak adına artırılmış olan kamu harcamalarının yanı sıra, bankaların mali yapılarını düzeltmeye yönelik "toksik kağıt" alımları da bütçe açığını daha da büyütecek. Batılı ülkelerde, vergi mükellefleri görevlerini en iyi şekilde yerine getirdiğinden ve vergi tabana yayılmış olduğundan, siyasi erk, ülkelerin parlamentoları mükelleflere karşı, hesap sorabilirlik açısından, kendilerini sorumlu hissediyorlar. Bu nedenle, "toksik kağıt" operasyonları için beklenen adımlar bir türlü atılmıyor. Hatta, ABD'de operasyonun ertelendiği veya tümüyle vazgeçildiği yönündeki dedikodular da hız kazandı.

Kendi kendine pansuman
Batılı finans kurumlarının ayağa kaldırılmasında, mali yapılarının güçlendirilmesinde, kamu otoritesinin tereddüt içinde olmasının bir nedeni, vergi mükelleflerine karşı sorumluluk ise, bir diğer nedeni de, küresel piyasalarda gözlenen hareketlenmenin bir imkan oluşturup oluşturmayacağı arayışı. Yani, küresel ve yerel yatırımcıların risk iştahının canlanmasına bağlı olarak, para ve sermaye piyasalarında işlem hacminde ciddi bir artış gözlenirse, finans kurumları hem işlem hacminden, hem de varlıklarının değer kazanmasından dolayı, mali yapılarını toparlamaya başlayacaklar. Bu durumda, göreceli iyimserliğe bağlı olarak, hisse senetlerinde ve tahvillerde pozitif getiri imkanının artması, bankaların kendi yaralarına pansuman yapabilecekleri anlamına geldiğinden, kamu otoritesinin yapacağı müdahalenin yükünün, faturasının da azalması anlamına gelecek.

İhracatçı umutlandı
Bu nedenle, ABD'de gerek yeni konut satışlarının, gerekse ikinci el konut satışlarının gerileyen fiyatlara bağlı olarak kıpırdanması, gerekse de Japonya'da 56 yıldan beri ilk kez, sanayi üretiminin mart ayına göre, nisan ayında yüzde 5,2 artması piyasalar tarafından umut ışığı olarak algılanmakta. Japonya'da sanayi üretimindeki kıpırdanmanın ihracattaki kıpırdanmadan kaynaklanması da, dünya ticareti ile ilgili umutları besliyor. Nitekim, Türkiye'de ihracatçı firmaların umutlarında bir "yeşerme" gözleniyor. Bu durum, uluslararası emtia fiyatlarına da yansımış durumda. Bakalım, bu kıpırdanma, finans kurumlarındaki "kara delikler"in kamu desteği olmadan kapanmasına yardımcı olacak mı?

Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.