Haberler

İstanbul'u kim kurtaracak?

Tarih: 30 Haziran 2009 Kaynak: NTVMSNBC Yazan: Yasemin Arpa


'Tehlike Altındaki Miras Listesi'ne alınması gündeme gelen İstanbul'a 1 yıl daha süre tanındı. Prof. İlber Ortaylı ve Prof. Semavi Eyice ntvmsnbc'nin, "1 yılda İstanbul kurtulur mu?" sorusuna, "Önce İstanbul'u 'İstanbullu'dan kurtarmak lazım" yanıtını verdi.

UNESCO Dünya Mirası Komitesi, İstanbul'u Dünya Mirası Listesi'nden çıkarmamak için 1 yıl süre daha verdi. Eksikliklerin 2010'a kadar tamamlaması için bir dizi öneride bulunuldu.

İspanya'daki toplantıda "Tehlike Altındaki Miras Listesi"ne alınması gündeme gelen İstanbul, 1985 yılından bu yana Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alıyor.

UNESCO Dünya Mirası Komitesi'nin genel toplantısında görüşülen Dünya Kültür Mirası taslak raporunda Osmanlı döneminden kalma ahşap binaların korunmasına, Sulukule'ye, Sultanahmet'teki Four Seasons Oteli'ndeki ek inşaata, Haliç'teki metro köprüsü inşaatına ve İstanbul'un trafik master planı gibi uygulamaların İstanbul'un kültür mirasını tehdit ettiği değerlendirmesine yer veriliyor.

İstanbul'u en iyi bilenlerden tarihçi Prof. İlber Ortaylı ile sanat tarihçisi Prof. Semavi Eyice ise İstanbul için asıl tehlikenin "insan" olduğu konusunda hemfikir. Prof. Ortaylı'ya göre kurtuluş için hemşehri lazım: "Gayri İstanbullular şehrin altını üstüne getiriyorlar. İstanbul'a hemşehri ve vatandaş lazım her şeyden evvel. Kitle onlar; hemşehri falan değil." Prof. Eyice'ye göre ise: "O İstanbul yok artık ve 'İstanbul güzel' demekle iş bitmiyor. Halkı düzeltmek şart. Bu yapılmadan İstanbul düzelmez."

Ortaylı: Gayri İstanbullu Şehrin Altını Üstüne Getiriyor

İstanbul için tanınan bu 1 yıllık ek sürede neler değiştirilebilir?
Herhalde 'Bazı şeyleri durdurabilirler' diye ümit ediyorlar. Vardır durduracakları şeyler.

Listede Four Seasons'ın ek inşaatı da var...
Four Seasons'a izin vermişler; nasıl yaparlar bilmiyorum. Ben o dosyayı yazdım; karşı çıktığım zaman baktım, maalesef kurul adama izin vermiş. Tasavvur edemiyorum; izin veriyorlar ve adam başlıyor. Başladıktan sonra da Teknik Üniversite'den tasdik alması lâzım. Böyle bir kurul olur mu kardeşim; insaf ya insaf...

UNESCO, 'Ben burayı dünya mirası listesine alırım' diyor, para mara verdiği yok. Az gelişmişlere yaptığı yardım önemli. 'Kurallara uyarsın' diyor. Bunlar çok bayılıyorlar, 'Biz miras listesindeyiz' diye. Keyiften dört köşeler.

Üç Kuruş Rüşvetle Yapılıyor, Üçbuçuk Kuruş Bile Değil
Uyarıları ciddiye mi almıyoruz?

Ciddiye almamaktan ziyade, kendi hayatını, kazancını her şeyin önünde gören insanlar var bu memlekette. Gidiyorsun mesela, Kovacılar Caddesi'ne. Kovacılar Caddesi, Süleymaniye'de. Ahşap evleri yıkıp, biriket atölyeler yapmışlar. Bunlar nasıl oluyor?

Git orada bak evlere; ahşap evleri yıkıp biriketten yapmışlar. Bunlar nasıl olur bilmiyorum. Üç kuruş rüşvetle yapılıyor; üçbuçuk kuruş değil. Ondan sonra oradaki Arpayemini Mescidi vardır. Onu acayip bir şekilde restore etmişler. İçindeki mezar taşlarının yarısı yok. Bir de böyle bir mezarlığı restorasyona girişti mi, taşları çalıyor o müteahhitler. Taşları çalıp götürüyor herif. Böyle mezar taşı meraklısı bir sürü hödük herifler çıktı. Kendi evlerinin bahçelerine bunları koyuyorlar. Böyle iptidai bir memleket yani. Böyle insanlar var. Caminin yanında birbuçuk katlı ahşap vardı. Onun yerine kocaman betonarme bina çıkmışlar.

İstanbul'a bunu yapan insanlar yabancı da buraya. Ben neyi savunacağım? Bizim insanımız değil ki onlar. Bunları yapanlar bizim adamımız olamaz, garip insanlar.

İstanbul'a layık olmak için etrafı gezeceksin devamlı. Türkiye'de iktidara gelen her parti ve belediye bir rezillik yapmış vaziyette İstanbul'a. Kontrol edemiyorlar, bu kadar açık.

Nedir Süleymaniye'nin altı? İnsan utanır bundan. Süleymaniye'nin altındaki binaları görün.

İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması kentin durumunu kolaylaştırır mı?
Bu hiçbir şey ifade etmez. Kendin adam olacaksın. Kendin sahip çıkacaksın malına. Maalesef, İstanbul İstanbullu olmayan insanlarla dolu ve bunlar her şeyi yapıyorlar. Korkunç insanlar var böyle; bilemezsin. Nasıl yamyam herifler!

Menderes Zamanında Yıkılan Mescitleri Kim Fotoğraflamış?
1950'den sonra göç başlıyor...

Menderes'in yıktığı Sinan Mescitleri'ni kim belgelemiş o zaman? Fotoğraf makinası o zaman kimde vardı? Kaç hoca Menderes zamanında yıkılan mescitleri fotoğraflamış, belgelemiş? Ben çocuktum tabii. Benim için -12-13 yaşındaki çocuk için- fotoğraf makinesi lüks bir şeydi. Ellerinde bir fotoğraf makinesi yok muydu bunların? Beşiktaş'taki Sinan Paşa Camii'nin hamamını yıktı Menderes. Nerede, resmi var mı?

Peki ne olacak bu işin sonu?
Böyle heriflere bırakmazlar hiçbir yeri. Çok açık bir şey. İstanbul'da oturanın İstanbul'dan haberi yok. Gayri İstanbullular gelip şehrin altını üstüne getiriyorlar; olur mu böyle şey?.. Ne yapayım yani vatandaşsa?.. Laf mı! Vatandaş diye evime de girsin bari.

Pietro'unun Kenarına Gökdelen Dikilir mi?
Yönetici ve erk sahiplerinin sorumluluğu yok mu?
Onlar da zayıflar; bazı şeyleri engelleyemiyorlar. Süleymaniye'nin dibine 6-7 kat kaçak bina çıkmışlar. Biriket, yığma veya aşağılık beton binalar. Dünyada böyle bir şey olabilir mi? Sinan eseri bu; Süleymaniye... St. Pietro Katedrali'nin kenarına gökdelen dikebiliyor musun veya Notre Dame'ın kenarına? O eserler, bunun yanında nedir ki: Hiç!

İstanbul nasıl kurtulur?
Bilmiyorum nasıl kurutulacağını. Hemşehri ve vatandaş lazım her şeyden evvel. Olacak iş değil. Böyle insanlarla bir yere gidemezsin. Kitle onlar; hemşehri falan değil. Kötü, küstah ve cahiller. Cav cav konuşup, o partiye de giriyorlar, bu partiye de; hiç mühim değil. Her şeyi yapıyorlar. Bunun sağı solu da yok. Biri de çıkıp bizim Saray'ın bahçesinden Darphane'yi alıyor. Darphane verilir mi ona buna? Hanginiz yazdınız? 3-4 senedir müze yönetiyorum. 4 senedir 'Darphane!' diye bağırıyorum. Benden önce de Nazan Ölçer bağırmış. Adamlar oturuyor orada daha hâlâ!

Herkes kendine göre götürüyor malı, eline fırsat geçtikçe. Ne diye Yıldız Sarayı'nın içine bir sürü acayip kuruluşlar yerleşsinler? Kaç tane acayip vakıf, duvara badana bile yapmadan oturuyorlar.

Eyice: İstanbul Yok Artık
İstanbul'un bir defa rahat dolaşılır, asayişi normal ve her hususta derli-toplu bir şehir olması lazım. Bu sağlanamıyor. Büyük iş bunlar. Çeşit çeşit şeyler yapıyorlar. Fakat bunlar koordine edilmiyor. Başlanan işler yarım kalıyor. Bundan 3-4 sene evvel Süleymaniye'de bir mahallenin olduğu gibi yaşatılması için bir proje vardı. Bunun için komisyonlar kuruldu. Epey çalışmalar yapıldı. Belediye başkanı değişince, işler de bitti. Çok geç kalındı. Sürenin bir kısmı boşuna harcandı. Bu iş ciddi bir komisyon kurularak daha başından ele alınabilirdi. Bu karar alındığı andan itibaren; acele neler yapılmalıdır, zamanla neler yapılmalıdır; bunlar programlanmalıydı.

İstanbul'un kozmopolit bir tarafı vardır ama bu karakterini zaman içinde kaybetti. Bugün Fener'e giderseniz oralarda Rum halkı göremiyorsunuz. O evlerin bir kısmı boşalmış. Oda oda kiraya verilmiş, Karadeniz'den, Doğu Anadolu'dan gelmişler. Şehrin karakteri bozulmuş.

Bu Halkı Düzeltmeden Şehir Düzelmez
Süleymaniye bir devirde İstanbul'un kültür merkeziydi. Şairler, ulema, kültür bakımından kalburüstü olanlar Süleymaniye, Vefa etrafında oturuyorlar. Bugün Süleymaniye'de kimler oturuyor? Halkı düzeltmeden şehir düzelmez. Halkı düzeltmek şart.

Kimlere danışılıyor, kimler fikir veriyor bilmiyorum. Pierre Loti Kahvesi'ne havadan hat açılmasına karşıyım. Çünkü oranın enteresanlığı, aşağıdan Eyüp'ten yukarıya çıkan bir yoldur. Pierre Loti yokuşunu göze alamayıp arabayla gitmek isteyenler zaten arkadan otomobil yoluyla kahvenin yanına kadar gidebilirler. Oraya bir de hat çekmenin bence bir manası yok. Ama yapıyorlar bunu.

Ben Boğaz'ın altından tüp geçit yapılmasına da karşıydım. Ama nedense kıyamet sayıda kişi bana karşı çıktı.

İstanbul Çayırları Vardı
Şöyle bir durumu hesaba katın: Ben lise talebesi iken, yani 1940-45'lerde İstanbul'un 700-750 bin nüfusu vardı. Şimdi 15 milyondan bahsediliyor. Sayısı da tam kesin belli değil. İstanbul'un çayırları vardı; Kağıthane, Göksu Çayırı vardı. Kadıköy'de Fenarbahçe, Kuşdili Çayırı, Haydarpaşa'da İbrahimağa Çayırı vardı. Bunların hepsi bitti. Haydarpaşa Çayırı'na koskoca market yapıldı. İstanbul'un çayırları meşhurdu; şimdi hiçbiri kalmadı. Hâlâ İstanbul'un güzelliğinden bahsediliyor. Güzel nedir? Geriye ne kalıyor? Anlayamıyorum...

İstanbul'un enteresan karakteri kayboldu. Benim gezip tanıdığm, dolaştığım İstanbul, 1933-35'lerin İstanbul'u, yok artık. Ondan sonra efendim; 'İstanbul ne güzel şehir' deniyor. 'İstanbul güzel' demekle iş bitmiyor. Boğaziçi bir zamanlar çok güzelmiş. Boğaziçi'ni Boğaziçi yapan da Türk medeniyeti, Osmanlı medeniyetidir. Ne kaldı bunlardan; kaç yalı kaldı?

Eskiden hiç değilse Anıtlar Kurulu'na üye olanların belli bir akademik ünvanları vardı. Duyuyorum, sadece İstanbul'da sekiz tane kurul varmış. Eskiden Edirne'den Kars'a kadar tek bir kurul bakardı. Bugün yalnız İstanbul'da sekiz kurul var. Bunların üyelerini de şuradan buradan topluyorlar. Şehri tanıyan insanlar ne dereceye kadar var? Karakuşi kararlarla şehrin pek çok özelliği gitti.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.