Köyümüzün denize girilecek bir yeri var. Ben diyeyim bir avuç, siz deyin bir mendil büyüklüğünde... Çakıllı, yosunlu şu-bu ama, biz oradan çoluk çocuk, yoksul varsıl hep birlikte denize gireriz. Köylümüzün denize gireceği bir başka yer de yoktur:..

Sonradan görmeler için kimi sakıncaları vardır bunun... Toplumundan kopmamanın da bir güzel yanı var elbette bilene... Günün birinde kıyının 30-40 metre gerisine tel örgü çekildi. Bir otel yapımına başlandı... Korktuk, otelciler kıyıya el koymasın?.. Belediye başkanı, toplumcu, gerçekten güvendiğimiz bir kişi... Sordum:

- Kıyıya el koymaya kalkışmayacaklar değil mi?
- Olur mu ağabey? Kıyı kamunun malı...

Otel yapısı bitti; otelciler kıyıyı, çakılları, yosunları, iri taşları tarayıp temizlediler. "Ne iyi, kamuya katkıları oluyor" diye düşünüyor insan...

Bu gidişimde kıyıya "şezlong"lar dizilmişti. Önce aldırmadım... Soyundum dökündüm, tam suya gireceğim... Bir delikanlı geldi... Mavi gömlekli... Göğsünde de "güvenlik" yazılı... (Özel güvenlik elbette...) Oraya oturmuş kadınlara, "Buraya oturmayın" demeye kalkmaz mı? Kıyıyı onlar kiralamışlarmış...

Sessiz kalsam, "bana ne" desem, gerçekten kovalayacak kadınları. Olaya karıştım ister istemez:

- Bakın, burası kamunun... Buradan herkes denize girebilir.
- Ama biz burayı temizledik... Duşlar da koyduk. Kiraladık da...
- Bu yasalara aykırı... Her temizleyen kıyıya el koyarsa, bu insanlar nereden denize girecekler?

Delikanlı hemen cep telefonuna sarıldı. Birisiyle konuştu... Az sonra "güvenlik"in başı geldi... O fazla direnemedi... Elbette biliyordu yasayı... Herkes yerinde kaldı... Suya girip çıktım. Eve dönerken, iki yaşlı kadınla, o güvenlikçiyle karşılaştım. Sordum ona:

- Nerelisin?
- Buralıyım!
- Kendi köyünün kıyısından denize girmeni önleseler olur mu?
- Ben de biliyorum ama, yeni işe girdim, verilen buyruk bu: Bir şey yapamam ki...
Yaşlı kadınlardan biri söze karıştı:
- Adam kıyıyı satın almışsa, seni bırakır mı?
- Kıyıyı satın alamaz ki...
- Alamaz mı?
- Alamaz. (Nasıl baş edeceğiz bu bilisizlikle?)

Gördünüz mü ne kolay? En alt düzeyden aylıkla kişileri satın alarak bir ülkeyi ele geçirmek...

Buralara "turizm" yeni geliyor. Ses çıkarmazlarsa bunların da kıyıları ellerinden gidecek... 30-40 yıl önce Bodrum için yazdığım gibi... Antalya için dellendiğim gibi... Bunlar da kıyıda oturamayacaklar bile... Çay bile içemiyecekler...

Okumuş-yazmış olanlar, kendini sözümona "aydın" sananlar da buna değişim diyecekler. Kimileri kavgacı(?) olmazsa her yerdeki değişim Bodrum'daki, Antalya' daki gibi olacak...

Değişim bu mu?..