Haberler

Bu yarışmada kazanan şehrin kendisi olacak

Tarih: 20 Temmuz 2009 Kaynak: Radikal Yazan: Pınar Öğünç

Urban Age ödül jürisinin
başkanlığını Prof. Ricky Burdett
üstleniyor. Mumbai'de ödül kazanan
sahil projesi...
Hızla büyüyen metropolleri mercek altına alan Urban Age projesi, bu yıl 100 bin dolarlık ödülünü İstanbul'dan bir çalışmaya verecek. Başvurular açıldı; bu bir açık duyurudur...

Şehirler, canlı organizmalar gibi biraz. Ama her biri sadece kendisine benzeyen, türünün tek örneği canlılar bunlar. Hiçbir biyoloji, zooloji, botanik kitabında nasıl geliştiklerine, nasıl evrildiklerine dair mutlak tarifler, kati şemalar bulamasanız da, kapitalizmin evrilişinden, insan cinsinin tabiatından ve gezegenin fiziken dayattıklarından feyzlendiğinizde tamamen de meçhul değiller. Biraz sakinlerine ama daha da çok iktidarlarının meşreplerine benzeyerek büyüyorlar.

Urban Age, ismini şehirleşme çağından alan, London School of Economics ile Deutsche Bank'ın içinden yeşeren sivil toplum örgütü Alfred Herrhausen Gesellschaft tarafından yürütülen ortak bir proje. Gayeleri, beş kıtadaki metropollerin hızlı kentsel büyümelerini ve bu genleşmenin ardındaki ‘neden'leri, ‘nasıl'ları incelemek. Bu çerçevede New York, Şanghay, Berlin, Johannesburg, Mexico City gibi birçok kentte konferanslar düzenlediler.

Urban Age'in, bu yıl üçüncüsü verilecek olan, 100 bin dolar tutarında bir de ödülü var. Sao Paulo ve Mumbai'nin ardından bu yıl seçtikleri kent ise İstanbul. Bu ödülle yapmak istedikleri, kentlerde sivil girişimin altını çizmek, bu gayretleri teşvik etmek, kent yönetiminde söz haklarının artmasına vesile olmak, velhasıl kentlerin biraz daha fazla sakinlerine benzemesini sağlamak.

Peki aradıkları ne? Projeyi üç kişi de üretmiş olabilir, 333 kişi de... Önemli olan, isterlerse yerel yönetimlerden, isterlerse özel sektörden katkı da alarak, yaşadıkları kente dair bir iyileşme önerisinde bulunabilmek... Yaratıcılık, yenilik, sürdürülebilirlik önemli, ayrımcılık yaratmayacak fikirler de olmalı ama asıl nokta fikrin kent sakinlerinden doğması, bir halk inisiyatifi temelinden şekillenmesi... Bir mahallenin kadim ve de ekseriyetle yoksul sakinlerini kapı dışarı ederek nezihleştirme projeleri değil yani.

Neler olabilir? Örneğin Sao Paulo'da Mimarlık Fakültesi öğrencileri Rua Solon'da terk edilmiş bir binada yaşayan 73 yoksul ailenin hayat şartlarını iyileştirme projeleriyle 50 bin dolar kazandı. Mumbai'de çöplük haldeki bir sahil şeridi birkaç inisiyatifin birlikteliğiyle yenilendi. Bir varoş mahallesine, hacet gidermenin ötesinde faydaları olan bir umumi tuvalet açıldı.

Ödülü duyup hemen şimdi aklınıza gelen bir fikirle de başvuramıyorsunuz ne yazık ki... Son katılım tarihi olan 11 Eylül'e kadar en azından işlemeye başlamış projeler olmalı. Ödül töreni 4 Kasım'da. 5 ve 6 Kasım tarihlerinde bu kapsamda düzenlenecek konferansta, İstanbul'da kentsel büyümeye odaklanan araştırmalar mercek altına alınacak ve kıtalararası ölçekte coğrafi yapısının kenti nasıl Türkiye ekonomisinin merkezi haline getirdiği irdelenecek. Detaylı bilgiyi http://urbanageaward istanbul.wordpress.com adresinden edinebilirsiniz.

Vatandaştan devlete ilham
Bu yılın jüri başkanlığını London School of Economics'de mimarlık ve planlama profesörü, 10. Venedik Mimarlık Bienali direktörlüğünü de yapmış olan Ricky Burdett yürütüyor yine. Onun dışında jüride Pennsylvania Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Enrique Norten, eski Washington D.C. Belediye Başkanı ve Primum Public Realty Trust CEO'su Anthony Williams, TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Prof. Çağlar Keyder ve mimar/çizer Behiç Ak yer alıyor.

Bu aralar sıklaşan İstanbul ziyaretlerinin sonuncusunda Ricky Burdett'le Urban Age'den ve şehirleşme çağından konuştuk.

Ödül vermek için bu yıl neden İstanbul'u seçtiniz?

Mumbai ve Sao Paulo'da ödül verdik ama onun öncesinde 2005'ten beri New York, Şanghay, Londra, Mexico City, Johannesburg ve Berlin üzerine araştırmalar yaptık. Bunların hepsi dünyada şehirleşme konusunda dünyanın en hızlıları. Avrupa ölçeğinde baktığınızda İstanbul en hızlı şehirleşeni. O yüzden çok normaldi bir sonraki şehir olarak İstanbul'u düşünmemiz. Kahire'ye bakabilirdik ama İstanbul ondan daha hızlı. Belki bir sonraki Kahire olabilir. Ayrıca İstanbul'da olup bitenin bizim için öğretici olacağını düşündük.

İnsanların yaşadıkları şehirleri sevmeleri, daha yaşanır hale getirmek için projeler üretmeleri tabii ki iyi, yabancılaştırmayı azaltan, kendi başına insanı mutlu eden bir şey. Fakat bir yandan da mahallenin yıkık bir duvarını yapmaktan umumi tuvalet açmaya bu tür aidiyet projeleri, üstelik bu şekilde desteklendikçe belediyelerin, valiliklerin, devletlerin üzerinden bir sorumluluk daha almıyor musunuz? Size başvuracak projelerin ortaklarından biri belediye olabilir ama olmayabilir de... Neticede niye biz onların işlerini yapıyoruz? Bu, sosyal devletin sonunu iyiden iyiye getirmiyor mu?

Bu söylediğiniz çok önemli ve doğru bir soru. Her toplum ekonomik, sosyal, kültürel açıdan birbirinden çok farklı: Mumbai, Sao Paulo'dan farklı; İstanbul, Londra'dan... Bu tür kolektif hareketlerin ödüllendirilmesinin devletin üzerinden sorumluluğu aldığını çok düşünmüyorum. En azından bizim yaşadığımız iki örnekte, Sao Paulo ve Mumbai'de, ödüllendirilen inisiyatifler bizzat devlet tarafından sahiplenildi ve aslında onların yapmaları gereken işe dair model olarak alındı, başka yerlerde kullanıldı. Politikacıların yatırım yapabileceği alanlar haline geldiler. Örneğin Mumbai'de kazanan projelerden biri varoşlarda çalışan küçük bir gruba aitti, bir umumi tuvalet yapmışlardı mahalleye. Bu çok etkileyici gelmiyor ilk anda kulağa ama o kadar önemli ki... Çünkü bu vesileyle kadınların tuvalete girebileceği bir alan oluştu. Kadınlar eşlerinden ayrı gittikleri tuvalette, zaman içinde birbirleriyle konuşmaya başladılar; şiddetten, seksten, toplumsal cinsiyet meselelerinden konuştular. Bunları yapabilecekleri bir alan daha önce yoktu. Aynı yerde, kadınlar tuvaletinin üzerinde çocuklara bilgisayar vesaire konularında kurslar verilen bir oda daha açtılar. Devlet aslında bu inisiyatiften haberdar değildi. Bu ödül sayesinde öğrendi, sonra basında da çok fazla yer aldılar. Ödüllerini Angela Merkel vermişti. Velhasıl devlet bu gruba kendi başladıkları alanın yakınında yeni bir yer ve de para vererek faaliyetlerini sürdürebilmelerini sağladı.

Devletlerin ilhama ihtiyacı olabiliyor yani...

Sizin sormak istediğinizi çok iyi anlıyorum, iki yıl önce ben de ‘Umarım sosyal devletin sonu gelmiyordur' derdim. Ama gerçekten öyle olmuyor. Mumbai'de ödül alan diğer proje, bir su kenarının ıslahıyla ilgiliydi. Ödül sonrasında şehir yönetimi, 200-300 bin dolar katkıyla başladıkları işi sürdürebilmelerini sağladı. Bu bağımsız ödüllerin gerçekten canlandırıcı etkileri olabiliyor. İstanbul'da da benzer şeyler olacağını ümit ediyorum.

İklimsel mülteciler
Ödüle önerilecek projelerin bir kısmı belediye destekli olabilir, bir kısmı tam da belediyelerin bazı faaliyetlerini durdurmak gayesiyle bir araya gelmiş inisiyatifler olabilir. Urban Age, bu noktada nasıl bir yerde duruyor? İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle nasıl bir ilişkiniz var?

Urban Age, son derece tarafsız bir noktada duruyor. Daha önce katılanlar arasında da gayet tartışmalı muhalif gruplar vardı. Bizi ikna etmeleri önemli; başlattıkları hareket o çevrenin sakinleri için neden faydalı? Onun ötesinde eşitlikçi ve farklılıkları destekleyen bir anlayışımız olduğunu söyleyebilirim.

Birleşmiş Milletler'in yürüttüğü bir araştırmaya göre 2008'de dünya nüfusunun yüzde 50'si şehirlerde yaşıyor. 30 yıl içinde de bu rakamın yüzde 75'i bulması bekleniyor. Bu çok büyük bir oran. Sonraki 30 yıl için öngörünüz ne? Bu yüzde daha da artabilir ve dünya nüfusu, ismi şehir olan ama yeni tür yerleşim birimlerinde yaşar hale mi gelebilir mi?

Buna kimsenin net bir cevabı olduğunu sanmıyorum. Karnımızı doyurmak gibi pratik nedenlerden dolayı her daim şehirlerin dışında yaşayanlar olacaktır; balıkçı köyleri, tarım arazileri kalacaktır. Fakat başka faktörler var. Bugünkü hızla gelişmeyi sürdürüp sürdürmeyeceğimiz bir mesele. Şehirlerin gelişiminden değil, bizatihi insanlığın anladığı gelişmeden söz ediyorum: Tarımda yanlış haşere ilaçlarının kullanılması, toprağa zarar veren yeni tarım teknikleri... Diğer yandan iklim değişikliği var. Bu hızla kötüye gidersek tarıma müsait toprak alanı gittikçe daha da daralacak.

Çevre konusunda uzmanlaşmış bir arkadaşım var, Nicholas Stern, küresel iklim değişikliğinin ekonomik boyutları üzerine bir çalışma yaptı. O, önümüzdeki 20 yılda iklim değişikliği nedeniyle şehirleşme oranının artacağını iddia ediyor. ‘İklim değişikliği mültecileri' diye kullanıma açtığı yeni bir tarif var. Sonuçta kimse geleceğe dair kesin şeyler söyleyemez ama İstanbul'un her yıl 200-300 bin iç göçmen almasının da nedenleri var.

Siz İstanbul'a ilk ne zaman geldiniz?

Toplamda beş-altı kez gelmişimdir. Sanırım ilk gelişim de ailemle birlikte, sekiz yıl önceydi. Ben Roma'da büyüdüm ve bana hep dünyanın en güzel şehri gibi gelirdi. İstanbul'u gördükten sonra, Roma'yla yarışabilecek şehirler olduğunu fark ettim diyebilirim.

Siz sadece bu sekiz yıl içinde İstanbul'da değişimler gözlemleyebildiniz mi?

Aslında evet. En azından gökdelenler son 10 yılda bu kadar arttı. Bence değişimin kendisi zaten İstanbul'a gelmek için iyi bir sebep...

Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.