Haberler

Saklı şehir Bayburt

Tarih: 2 Ekim 2009 Kaynak: Türkiye Yazan: Behçet Fakihoğlu, İrfan Özfatura
İtalyan gezgin Marco Polo'nun, ‘dünyanın en güzel uğrak yerlerinden biri' dediği 20 asırlık görkemli kaleye sahip Bayburt; kırsalında çok modern müzeye sahip, topraklarının altında metrelerce uzunluğunda yer altı şehirleri bulunuyor, Selçuklu ve Osmanlı izleri taşıyor...

Aşkale'den Bayburt'a giderken, önümüze çıkan Kop Dağı, ordumuzun ve Bayburtluların, Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslara karşı verdikleri destansı mücadele ile biliniyor. Rus kuvvetlerinin ilerlemesini, Bayburt'u almalarını engellemek için gösterilen büyük direnme, tarihimize 2. Plevne savunması olarak geçmiş. Bu savaşta şehit düşenlerin hatırasını yaşatmak amacıyla, Bayburt-Erzurum Karayolu'nun 40. kilometresinde, Kop Dağı'nın tepesinde 15 Ağustos 1963'te Kop Şehitler Abidesi yapılmış.

Yolun solunda görülen Kopköy kayak tesisleri ve dağ oteli de, dikkat çekiyor. Bu merkez, kış sporları için önemli görülüyor.

Dede Korkut Türbesi

Maden'e doğru giderken, yolun sağında Dede Korkut Türbesi'ni gösteren tabela dikkatimizi çekiyor. Türbe, Bayburt merkezine 39 kilometre mesafede, Masat Vadisi'nde. Sekiz köşeli olup, kesme taşlardan yapılmış türbenin yapılış tarihine ait bir bilgi bulunmamakta. Bayburt'ta her yıl Temmuz'un üçüncü haftasında Dede Korkut Kültür ve Sanat Şenlikleri yapılmakta.

Yolumuza devam ediyoruz, solda içerlerde Gençosman Köyü ve Yaylası. Bağdat'ın kapısını açan yiğit, Gençosman da buralı...

Bayburt'a, Bayburt Ovası'na bereket ve güzellik katan, hayat veren Çoruh Nehri'ni takip ederek tarihî Şehre girince, gözüme ilk çarpan kalenin ihtişamı beni ziyadesiyle etkiliyor, Ortasında Çoruh Nehri akan, sarp kayalar üzerinde yapılmış muhteşem bir kaleye dayanmış, tarihî, şirin bir şehir...

Tepeden seyir zevki

Belediye Basın Danışmanı Ümit Kondolot eşlik ediyor. Önce Bayburtlu Şair Zihni Abidesinin bulunduğu tepeye çıkıyoruz. Vefakâr Bayburtlular, bu büyük şairin hatırasını canlı tutmak için bu güzel tepedeki abideyi dikmişler. Çoruh Nehri'ne, kaleye ve bütünü ile görülen şehre bakıyoruz. Ümit Kondolot etrafı tanıtıyor, tepeleri gösteriyor: Şehit Osman Tepesi, öbür tarafta da, Erenli Köyü'ndeki tepede, Peygamber Efendimiz'in sancaktarı olduğu söylenen Abdulvahhap Gazi Hazretlerinin türbesi. Bayburt, bir taraftan kale ile, diğer tepelerden de manevi bekçileri ile korunuyor.

Bu defa Şehit Osman Tepesi'ne ve türbesine gidiyoruz. Bu tepe daha da yüksek, Bayburt ve bütün güzellikler yine gözler önünde. Bu tepede kesme sarı taştan yapılmış, taş işleme sanatının en güzel örnekleri olan iki türbe bulunuyor. Bunlardan bir tanesinin Saltuk kumandanlarından Mengüç Gazi'nin kardeşi Şehit Osman'a, diğerinin de onun kız kardeşine ait olduğu söyleniyor.

Bu defa tırmanarak, Erenli Köyü'ne çıkıyor, yine Bayburt'a nazır bir tepede bulunan Abdulvahhap Gazi Hazretleri'nin türbesine gidiyoruz. Bu türbenin yakın zamanda yapıldığı, özensiz binasından anlaşılıyor. Bu mübarek zata ve Bayburt'a hiç yakışmamış, umarım yetkililer gerekeni yapar.

Çinimaçin Kalesi

Ümit Kondolot bu defa tarihî Bayburt Kalesi'ne götürüyor. Her bakımdan muhteşem, dış duvarlarında bulunan oyukları gösteriyor, oralarda renkli çiniler varmış, bu çinilerden yansıyan rengarenk güneş ışıkları, şehre bambaşka bir hava verirmiş. Hatta küçüklüklerinde bu çinilerden bazıları hâlâ duruyormuş. Bu çinilerden dolayı kaleye Çinimaçin Kalesi deniyormuş. Ama çiniler yağmacılardan korunamamış. 13 yüzyılda Bayburt'u ziyaret ettiği bilinen Marko Polo burası için "dünyanın en güzel uğrak yerlerinden biri" diye boşuna söylememiş...

Kale, şehir merkezinin kuzeyinde, yalçın kayalıklar üzerinde. MS 58'lerde var olduğu biliniyor. 5-6 köşeli surlar, yarım daire kare ve üçgen biçiminde burçlarla desteklenmiş. Sur yükseklikleri 30 metreyi bulmakta.

Köprüler bozuyor!

Bayburt tarihinin görkemli eserlerinden olan kaleden, şehri ve Çoruh'u seyretmek bir başka oluyor. Ama Çoruh nehri üzerine zevksizce yapılmış, şekilsiz ve tarihî dokuyu katleden köprüler hiç yakışmamış. Bunca taş ustası ve Bayburt taşı varken, bu köprüler neden tarihî dokuya uygun hale getirilmez? Üstelik Ömer Usta daha az maliyetli, daha uzun ömürlü olduğunu söylüyor, Mostar Köprüsü'nün benzerlerini yapmanın sözünü veriyor. Böyle bir durumda Bayburt'un ne kadar güzelleşeceğini hayal edebiliyor musunuz? Kalenin kuzey tarafından, Bayburt ovası, ucu karlı Soğanlı dağları ve Çoruh'un bir arada görünmesi bambaşka bir güzellik.

Kale'den inince, karşımıza 1924 yılında sarı yontma taştan yapılmış saat kulesi çıkıyor. Biraz ilerisinde bulunan tarihî Ulu Cami; Anadolu Selçuklu eserlerinden. Minaresindeki motifli mozaik çiniler, Anadolu Selçuklu çinilerinin ilginç özelliklerini sergiler.

Uzay üssü değil, bir müze!

Bayburt ovasında Çoruh Nehri'ni takip ederek, solumuzda zirvesi karlı Soğanlı Dağlarını seyrede seyrede, Karadeniz istikametine doğru zevkli bir seyahat yaptık. Bayburt merkezine 45 kilometre mesafede bulunan Bayraktar Köyü'nde (eski ismi Baksı), Çoruh Vadisi'ne hakim bir tepede kurulmuş Baksı Müze'sine vardık. Uzaktan daha çok bir uzay istasyonunu andırıyor. Kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, bu köyde doğmuş, İstanbul'a gitmiş. Bunu, köyüne dönüş projesi olarak belirtiyor. Bölgede yaşanan yoğun göçe, bunun oluşturduğu sıkıntılara çareler aramak, çözüm bulmak, yaktığı bir kıvılcımın yayılarak örnek oluşturmasını sağlamak... Yöre halkının orada kalmasını özendirecek bir çevre oluşturmak, Çoruh Nehri'nin kıyısında tabiatın ve kültürün benzersiz bir bileşimini ziyaretçilere sunmak... Sergi salonları, 300 kişilik konferans salonu, 10 bin kitaplık sanat ve edebiyat kütüphanesi, dokuma, seramik, el sanatları atölyeleri, Bayburt evi, özel tasarlanmış konuk evleri... Böyle bir yatırım, böylesi ulaşılması zor bir köyde yapılır mı diye düşünmüştüm, ama görünce fikrim değişti. Umarım herkes doğup büyüdüğü yerlere vefa borcunu yerine getirir, yaşanan problemlere böyle çareler düşünür...

İçinde yok, yok!

Bu müzede sergi salonları, 300 kişilik konferans salonu, 10 bin kitaplık sanat ve edebiyat kütüphanesi, dokuma, seramik, el sanatları atölyeleri, Bayburt evi, özel tasarlanmış konuk evleri var...

Rastgele bulunmuş bir yer altı şehri...
Bayburt merkezine 24 kilometre uzaklıkta bulunan Aydıntepe ilçesine gidiyoruz. Soğanlı Dağlarının eteklerindeki ilçeye mevsimin ilk karı şimdiden düşmüş, dağların tepesi bembeyazdı. Belediye Başkanı Orhan Eraslan yanımıza geliyor. Çaylarımızı içtikten sonra, Başkan'ın refakatiyle yer altı şehrine giriyoruz. Başkan hem gezdiriyor, hem anlatıyor. Bu şirin ilçenin eski ismi Hart, 1957'de Aydıntepe yapmışlar. Eskiden yer altı şehri bulunmadan, çeşitli delikler görülmüş, halk bunlara Cınıvız (Ce-neviz) delikleri der, bazı malzemeleri oralara koyarmış. 1988 yılında yapılan bir inşaat kazısı sırasında yeraltı şehrinin varlığı anlaşılıyor, Kültür Bakanlığı el atıyor, ilk etapta 50 metrelik kısım açılıyor. Yapılan çalışmalarla, şu ana kadar 1 kilometrelik kısım açılmış. Yeraltı şehrinin çok daha büyük olduğu, tahmin ediliyor, kalan kısımların da bulunması için çalışmalar yapılıyor. Yer altı şehri, ana kayaya oyulmuş galeriler, tonozlu odalar ve bu odaların açıldığı daha geniş mekanlardan oluşmuş. Gözetleme mekanları, havalandırma bacaları, duvarlara açılmış aydınlatma oyukları, su toplama ve tahliye sistemleri gibi mühendislik bilgisi gerektiren özellikler var. Başkan Orhan Eraslan, Doğu Karadeniz'in en güzel ilçelerinden biri olarak nitelediği Aydıntepe'nin her mevsim güzel olduğunu, turizmde önemli bir yer tutacağını, ses getiren bir ilçe olacağını söylüyor, Sümela Manastırı, Uzungöl gibi turistik yerlere gelen bütün turist kafilelerinin, Aydıntepe'ye de uğramalarının sağlanacağını belirtiyor.

Altıntepe'deki yer altı şehrinin varlığı 1988'de anlaşılmış...

Taşhan'ın hüzünlü hikâyesi...

Dükkanına uğradığımız 90 yaşındaki eski çınar Ahmet Yavuz, Taşhan'la ilgili bir tarihî gerçeği anlatmıştı. Ruslar 1918'de Bayburt'u işgal edince, Ermenilerle birlikte büyük bir kıyım ve vahşet başlatmışlar. Yardım dağıtılacak diye halk arasına, hatta köylere haber salınmış. Uzun süren savaş sebebiyle, kıtlıktan bitap düşmüş halk bunlara inanır, bir parça ekmek bulmak ümidiyle gelir. Gelenleri Taşhan'a doldururlar. Hadiseyi Ahmet Yavuz'a anlatan babası Mahmut Yavuz ve akrabası Kibar Yavuz da bu kalabalık arasında, ama tahta götürmek bahanesiyle kapıdan çıkar kaçarlar. İçerideki bütün Müslümanların üzerine gaz dökülür, diri diri yakılırlar. Bayburt sokaklarında kan akar, Çoruh nehri Müslümanların cesetleriyle dolup taşar. Sonra Şehit Osman tepesinden top sesi gelir; düşman kuvvetleri Osmanlı'nın geldiğini sanarak şehri hızla terk eder...

Tarih korunamamış...

Bu acı veren olayın yaşandığı Taşhan'ın önünde olduğumuz söylendi, ama han fark edilmiyor. Yol kenarındaki manavı gösterdiler, içeri girdik. Dışı, girişi dükkanlarla kapatılmış Taşhan'ın içi tam bir çöplük, tam bir mezbelelikti. Zaten çatı yıkılmış, duvarlar tahrip olmuş. Atalarımızın kanı, canı, hatıraları için bile bu han korunamamış. Bedesten de denen Taşhan, bir Selçuklu eseridir. Evliya Çelebi, 17. yüzyılın başında Bayburt'u ziyaret ettiğinde, bu bedesten'in çok süslü ve zarif olduğunu yazmaktadır. Korumaya alındığı söylendi, koruma buysa!.. Vatandaşın duyarlı olmadığı ortada. Ya devletin ilgili kuruluşları, onca teşkilat ve bütçeler ne için? Üzüntülü ve hüzünlü şekilde bu yorgun, acılı hanı terk ediyorum... Bayburt'un tarihî eserleri de bu han gibi acımasızca heba edilmiş; kalanlar da bürokrasinin harekete geçmesini bekliyor...
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.