Haberler

90210, Evimiz Hollywood'da!

Tarih: 4 Mayıs 2010 Kaynak: Mark Çeviren: Dilek Öztürk

Robert E. Bacon

Robert E. Bacon, tarih kitaplarında gösterilen evlerin komisyonculuğunu yapmadan önce, Craig Ellwood'la çalışan bir mimardı.

Bu çiftle daha şimdi tanıştım ve bana evlerini nasıl "avladıkları"nı anlatıyorlar. Satılık bir evin fotoğraflarını çekiyorlardı. Bu çift, beyaz çitlerle bezenmiş bir evin hayalini kurmuyordu, ilginç bir tasarımın parçası oldukları sürece, yeni bir mimari merakın peşindeydiler. Los Angeles'ta da böyle yeni bir pazar oluşmuş durumda. Mimari gayrimenkul... Bu piyasa, diğer ülke ve şehirlerde de revaçta, fakat okyanus ve tepeleriyle meşhur Los Angeles'da olduğu kadar değil.

"Bu evi alıyor musunuz?" diye soruyorum. "Eğer emlak acentası da yanında geliyorsa, evet," diye cevap veriyorlar.

Robert A. Bacon, Beverly Hills'de bulunan alanında öncü mimarlık ve gayrimenkul şirketlerinden biri olan Crosby Doe için komisyonculuk (brokerlık) yapıyor. Los Angeles'taki bu gayrimenkul şirketleri, aslında mimarları eğitti. Bazıları, hatta yıllarca bu alanda pratik yaptı. Bacon da bu konuda yıllarca tecrübesi olanlardan... özgeçmişi sanki bir telefon rehberi gibi. Çalıştığı şirketlerin, müşterilerinin isimleriyle dolu. Bacon mimarlık tarihi ve tecrübeleri hakkında çok iyi bir kaynak. Bir keresinde 14 saat boyunca Bucky Feller'ın bir konferansını dinlediğini ve O'nu eve arabasıyla boraktığı sırada, sadece torunlarından bahsettiğini söylüyor. Peki, Bacon, nasıl "şef mimar", "inşaatçı" gibi ünvanlardan sonra bir de "emlak brokerı" ünvanı aldı? Bu süreç nasıl gelişti? Bu, mimarlık tarihinde ve Bacon'ın kendi biyografisinde yeni bir başlangıç mı? Bütün bu soruları cevaplamak için, kahramanımızla sadece bir kere buluşmak da yetmiyor.

Mimarlıkla ilişkinizin kaynağı aslında deniz kuvvetleri...
Evet, iki genç arkadaşımla birlikte hizmet ettiğimden dolayı çok şanslıydım. Bunlardan biri Frank Lloyd Wright, diğeri ise Bruce Goff. Zaman geçirmek için birlikte şehirler tasarladık. Fakat, mimarlık tarafından tam anlamıyla baştan çıkarılmam, "The Fountainhead" ile olmuştur. Howard Roark modelinde bir mimar olmaya karar vermiştim. Ama böyle olmadı. (Gülüyor.) Kendimi asla, tek yönlü ilerleyen bir kariyer için zorlamadım. Her zaman birden çok ve farlı şeye ilgi duydum ki bu bence iyi bir mimar olmak için gereken bir şey. Birçok filmde, iyi adam her zaman bir mimar. İyi bir çevresi, itibarı varfakat hiçbir zaman kendi yaşadıkları dönemde tanınmamışlar. İyi mimarlığın neden bu kadar tanınmadığını gördüğümde, çok şaşırıyorum.

Mimari bir broker olarak, anonim mimarlığa değer biçmek sizin göreviniz mi?
Firmamız, ismi bilinen bir mimarın olmasa da, mimari bütünlüğü olan mülkleri tanıyor. İlginç bir ev gördüğümde gidiyor ve kapısını çalıyorum. Bu binayı önemli bir kişinin, ya da kimsenin tasarlamadığını öğrendiğimde ise, hemen listeme alıyorum. Böyle binaları listeme almayı ve insanlara, bir isin altında tasarlanmayan binalarında ne kadar güzel ve ilginç olabileceğini göstermeyi çok seviyorum.

Alıcılarınız bunu dinliyor mu?
Konuştuğum sürece, ben dinliyorum. Asla öğrenmeyi ve anlatmayı bırakmıyorum. Bunun kaynağı mimar olmaktan geliyor. Gayrimenkul sektöründe, aslında bir platformum var. Mesela, bir eve gelip de eğitebileceğim 40-45 insan var. (Gülüyor.)

Alıcılar, sizin tavsiyelerinizle aynı fikirde olmadığında ya da rastgele bir şekilde reddettiğinde, kalbiniz kırılıyor mu?
Evet. Ama bir yandan da şirketimizle çalışan birçok insan, temsil ettiğimiz evlerden gayet memnun. Ayrıca, değşimin, değeri arttırdığının da farkındalar. Bunun üzerinde çok duruyorum ve insanlara, mimarlığın değiştirilebilir bir şey olduğunu, fakat bunun çok nazik bir şekilde yapılması gerektiğini söylüyor ve her zaman da vurguluyorum. Binayı yapan mimarın kafasının içine girmeli ve onun ne düşündüğünü anlatmak zorundasınız.

Böyle bir sosyal etkileşimden hoşlandığınız görülüyor...
Bir kere düşündüğünüze, kendi yolunda giden, kimseyle bağdaşmayan biri olmak güzel, ama eğer çok sıradışı bir mimar değilseniz bunu yapamazsınız. Çok büyük bir tasarım yeteneğim yoktu. Ben de diğer yeteneklerimi ve altyapımı nasıl geliştirebileceğim üzerinde düşündüm. Hala da bu süreç içerisindeyim.


Craig Ellwood Mimarlık tarafından tasarlanmış bu ev, Crosby Doe Gayrimenkul Firması tarafından satılıyor. Los Angeles

Bu, mimarlık kariyerinde, sonu Palmer&Krisel, Skidmore, Qwings&Merrill gibi sonlarla biten kitapları olan biri için çok zarar verici değil mi?
Julius Shulman, (Crosby Doe evleri için fotoğraf çeken kişi) bir kere bana şunu söyledi: "Mesleğinde en iyilerle çalışmıştın, " fakat, Richard Dorman ve Craig Ellwood gibi isimlerin yanında ikinci patrondum denilebilir. Onlara yeteneklerini geliştirecekleri ortamı sağlıyordum. Onları, dünyanın gerçeklerine karşı korumaya çalışıyordum. Neredeyse, tasarımcı ve mühendis arasında gidip gelen bir koruma gibiydim. Bazı tasarımcılar, gerçekten yerçekimi kanunlarına çok kayıtsız. Doğa ve ihtiyaçlar doğrultusunda, mimarlıkta inanılmaz ego var. İkinci olmak ve başkalarının egolarını desteklemekle hiçbir problemim yok. Fakat bazen gerçekten de tasarımcıyı boğmak istiyorum, yani lafın gelişi...

Ama ilk tutkunuz bir mimar olmaktı, bir koruma değil. Peki ya sizin egonuza ne oldu?
Hayır, hayır, benim çok geniş bir egom var. (Gülüyor.) Ben bunu kendim için daha iyi olacak bir şey için ikinci plana koydum. Bazen, mimarlık benim için çok acı verici bir süreç oldu. Gayrimenkul sektörünü seçmemdeki birincil neden de budur. Bu, benim kendim olmamı ve yaratıcı olmamı sağlıyor. Bu hissi bir eve taşıyabiliyorum. Bu, bana yeterli yaratıcılığı veriyor ve egomu tatmin ediyor.

Bilinmeyen mimarlığa karşı verdiğiniz değerin nedeni, kendi bilinmeyen tasarımlarınızın da bir gün keşfedilmesi mi?
Bunu hiç düşünmedim, ama olabilir. Güney Kaliforniya'da, modern mimarlığın ilk günlerinde, mimarların tanınabilmesi için çok az mekan vardı. Belki bir yanlışı doğrulamaya çalışıyorum. Her zaman tasarladığım bir binayı satmaya çalışmanın çok eğlenceli olacağını düşündüm. Aslında, bir keresinde Bel Air'deki bir binadan içeri girdim ve kendi kendime dedim ki, "Bu çok tanıdık geliyor." Daha sonra ajansın hazırladığı broşürü aldım ve mimarın adını okudum, benim ortağımdı... Sonunda bu evin benim tasarımım olduğunu çıkardım! Bina değiştirilmişti.

Üzüldüm...
İyi bir iş çıkarmışlardı. Evin özü korunmuştu. Bazı elemanlar değişmişti, daha modern olmuştu fakat yapı esasında aynıydı. Kısacası, kendi tasarımımla karşılaşmıştım. Şimdi hepsi gitti. Bazıları satıldı, bazıları tamamen değişti. Artık hiçbiri benim değil.

Mimarın "görüşü"nün değiştirildiğini hep görüyor olmalısınız?
Araştırma süreçlerinin içinde, bir evin nasıl değişerek bu hale geldiğini sorguluyorum. Kötü örneklere daha çok meraklıyım. Özellikle kötü mekanlarda, neler olduğunu kafamda canlandırabiliyorum. Ben de bunu yaşadım.

Hoşlanmadığınız bir yeri satmak zorunda olduğunuzda neler oluyor?
O mekan hakkında olabildiğince iyi şeyler bulmaya çalışıyorum. Eğer gerçekten iyi bir şey yoksa, insanlara bu mekanda yapılabilecek alternatif şeyler anlatıyorum. Şanslıyım ki, bunu devamlı yapmak zorunda kalmıyorum.

Mimari gayrimenkul işi Los Angeles'ta neden bu kadar belirgin? Eminim ki mimari diğer şehirler de gelişmiş.
Ülkenin başka bölgelerinde de gelişmeye devam ediyor. Güney Klaiforniya 50'lerde yeni sınırdı. Birçok yeni yeteneği kendine çekti. Neutra, Schindler, Wright... O enerjiyi hatırlıyorum. Her ne kadar ortabatı ve doğuda çok güzel geleneksel mimari örnekler bulunuyor olsa da, burası gerçekten hayata geldiği bölgeydi. Harika bir iklim var, neler yapabileceğinizin sınırı yok.

Niye geçmiş zaman kullandınız? O enerji geçti mi?
Bu durum, bir rönesans adamı için ya da tabiri caizse elinden her iş gelen bir adam için daha zorlaşıyor. Uzmanlık çağındayız. Bir kişinin yönettiği bir mimarlık ofisi, gerçekten de aile doktoruna benziyor. Bana göre onlar gerçek mimarlar. Hala bunu yapan mimarlar ve Tanrı onları korusun diyorum. Günümüzde, tasarladıkları şeyi inşa etmek için müşterilerini razı edebilen mimarlara çok büyük saygı duyuyorum. (Gülüyor.)

Bazen gördükleriniz karşısında hayal kırıklığına uğrarsınız ve atlayıp mimari mekana müdahale etmek istersiniz. Böyle zamanlar oluyor mu?
Tabii. Bazen kendimi bir binaya bakarken ve bu binayla ne yapabilirim diye düşünürken buluyorum. Ama hemen gerçeğe dönüyorum ve artık mimarlığa dönemeyeceğimi anlıyorum. Bina kodlarıyla artık haşır neşir değilim, teknoloji değişti. Eski kafalıyım, bir binayla hemen kalem ve kağıtta bağlantı kurabiliyorum. Ama teknoloji geldi ve her şey bilgisayara taşındı. O dokunaklı ilişki bitti.

Bir ev satmanın, bununla ilgilenmenin de dokunsal bir ilşki olduğunu varsayıyorum...
Şu anda, mimarlık yaptığım dönemden daha çok evlere erişebiliyorum. "Merhaba ben emlak komisyoncusuyum. Evinizi görebilir miyim?" Eve girdiğimde, çeşitliliğimi kullanarak iyi bir sohbet çıkarmayı başarıyorum. Bütün tecrübelerim içinde en çok zevk vereni, sıradışı inanlarla tanışmak. Üniversiteden mezun olduğumda, John Lautner'i görmeye gittim. Garajında çalışıyordu. O'na elimdekileri gösterdim. Bir şekilde anlaştık, fakat bana o anda çok ihtiyacı olmadığını söyledi. Büyük hayal kırıklığına uğradım. Sonra, Palmer&Krisel'da işe girdim. John, daha sonra beni çağırdı: "İstersen senin için açık bir pozisyonum var." Bu birlikte çalıştığım ve bağlandığım mimarlara haksızlık olurdu. Sanırım bu, hayattaki, alınmayan yollardan biri.

Bu yolu almadığınıza pişman mısınız?
Hiçbir şey için pişman değilim.

Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.