Haberler

Jean Nouvel Charlie Rose'a Konuk Oldu

Tarih: 20 Mayıs 2010 Çeviren: Tuğçe Şahin

Amerikalı ünlü televizyon sunucusu Charlie Rose, geçtiğimiz günlerde programına Jean Nouvel'i konuk etti. Dünyanın dört bir yanında çalışmalarını sürdüren Nouvel, programda mimarlık, mimar-işveren ilişkisi üzerine olan düşüncelerini ve projelerini Rose ile paylaştı.

Charlie Rose: Pritzker Ödüllü mimar Jean Nouvel bizimle. İşleri kolayca kategorize edilmeye karşı koyuyor. 1987 yılında Arap Dünyası Enstitüsü için Paris'te yaptığı cesur tasarımıyla kendini uluslararası sahnede gösterir oldu.

Nouvel her binası için "yapbozun eksik parçası"nı aradığını söylüyor. "The New Yorker's" dan Paul Goldberger, Nouvel'in binaları için "sadece ilginizi çekmekle kalmaz, sizi mimarlık üzerine ciddi bir biçimde düşünmeye sevk eder," yorumunu yapıyor. Hakkında en çok konuştuğu son dönem projelerinden biri New York Modern Sanat müzesine bağlantılı olarak yaptığı Tour de Vere yapısı. Ve yine yakın zamanda tamamlanan Manhattan'ın batı yakasındaki kule-apartman projesi. Nouvel bu yapıyı "görüntü makinesi (vision machine)" olarak tarifliyor.

Bunları ve daha fazlasını konuşmak üzere kendisini burada ağırlamaktan çok memnunum. Hoşgeldin. Seni tekrar görmek güzel.

Jean Nouvel: Çok teşekkür ederim.

CR: Az önce söylediğim doğru muydu?

JN: Evet.

CR: Peki o zaman yapbozun eksik parçasını aramaktan ne kastettiğini anlatabilir misin?

JN: Bağlamsal bir mimar olmaya çalışıyorum. Bugünün kentlerindeki felaketlerden birinin "genellemeci mimarlık" olarak adlandırdığım şey olduğunu düşünüyorum. Bu dünyadaki her şehirde aynı tarz binaların olması demek.

Artık bilgisayar sayesinde bunu yapabilmek için daha fazla imkana sahipsiniz. Oldukça kolay. 3 farklı hikaye ortaya koyabilirsiniz ya da yapının daha geniş halini yapabilirsiniz ama sonuçta kesinlikle aynı bina olacaktır.

Asıl aradığım şey kaynaklar, kökenler. Bunlar her zaman bir binanın neden öyle olması gerektiğinin nedenidir. Burada yapabileceğim ama başka bir yerde yapamayacağım şey nedir?

Bu şekilde verdiğim karar doğru olur.

Paris'te Recondebizar'a girdiğim zaman anında uluslararası stilleri bir kenara attım. Çünkü o an anladım ve hatırladım ki bu kendi şehrimde gördüğüm durumun tam tersiydi. O şehir Periador şehriydi.

Her bina, bir binanın bir başkasıyla yapışık olduğu coğrafyayla ilişki içindedir. Tüm kaleler bir şekilde peyzajla bağlantılıdır. Eğer çevrendekiler gibi basmakalıp bir bina yapma fikrine varırsan bu bir felaket olur.

Müze gibi şehirlerden hoşlanıyorum. Farklı dönemlerden tablolar gibi farklı zamanlara tanıklık etme şansınız oluyor. Kendi zamanımın tanığı olmak zorundayım. Kendi binalarım, mimari yaklaşımım ile diğer mimari eserler, coğrafya ve tarih arasında bir ilişki oluşturmak istiyorum. Tarih ve coğrafya arasındaki bu ilişki olmadan mimarlık yapamazsınız.

CR: Bir yerde bu birçok mimarın ya da sizin de bildiğiniz ve gördüğünüz üzere ilk yapıları ile daha sonraki yapıları birbirinin benzeri olan mimarların aksine neden tüm yapılarınızın birbirinden farklı olduğunun da cevabı olmuş oldu.

JN: Başlangıç aşamasında binanın tekniğini ya da nasıl olacağını bilmek istemem. Binanın ortaya çıkışınının yaşantılar üzerine, kentin yerel kültürü üzerine araştırmalar gibi pek çok sebebi vardır. Yapmak için iyi bir neden bulduğumuzda kesinlikle bunu yapmalıyız.

Ancak genelde iki liste hazırlarım: yapmam gerekenler ve yapmamam gerekenler. Elbette ki ortaya birçok çelişki çıkar. Bu şekilde bir organizasyonla kaynakları, meselenin özünü bulmaya çalışırım.

CR: Peki bunu hemen bulabiliyor musun yoksa vakit alıyor mu?

JN: Hemen bir sonuca varmamaya çalışıyorum. Biçim ve estetik kararlarını son aşamaya bırakmayı deniyorum. Çünkü tüm bileşenlere, yapmam gerekenlerin ve yapmayı isteyeceklerimin nedenlerine hakim olmak istiyorum.
Zamanın sonuçları, tarihin etkileri benim için önemli, Fransa'da yapım kuralları hariç. Böyle bir teorim var ve mimarlık anlayışım bu şekilde. Bunu yapabilmek için tüm sebepleri bilmeliyim. Güzel sanatlar okulunda bana öğretilenlerin tersini yapıyorum.

CR: Güzel sanatlar okulu?

JN: Evet öyle, aptalca, 12 ya da 24 saatliğine öğrencileri sınıfa koyarlar. Çok çabuk projenizi yapmak zorundasınızdır. Düşünmeye bile vaktiniz olmaz.
En iyisi bir an önce yapmaktır ve en iyi görüntüyü oluşturan en iyidir. Fakat bu mimarlık değil. Bu başka bir şey, aynı kategoride bile değil.

CR: Deneyimlerinden faydalanarak bir mimarın ihtiyaç duyduğu en önemli niteliğin ne olduğunu düşünüyorsun?

JN: Bir mimarın cömert olması gerektiğini düşünüyorum. Bir şeyler verebilmeli. Mimarlık hediye gibidir. Mimarlığı canla başla yapmalısınız. Eğer bir yerden hoşlanmazsanız, mimarlık yapmanız gerekmez ve çekip gitmelisiniz.
Bu yoldaki en önemli şey mimarlığı sadece bir iş olarak düşünmemekte ve o şekilde ele almamakta. Mimarlık işten daha fazlası. Elbette o bir sanat. Ama aynı zamanda bir eylem. Bu şekilde düşünmüyorsanız iyi bir mimar olmanız mümkün olamaz.

CR: Müşteriler sana ne kazandırıyor?

JN: Müşteriler anahtar gibi. Çünkü beş, altı ya da on yıl birlikte olacaksınız. Bu yüzden iyi ilişkiler içinde olmak da önemli oluyor. Eğer müşterimiz olmazsa, bina yapmamız mümkün olmaz.

Zaman zaman benimle aynı şeyi istemeyen müşterilerim oluyor. Fakat bu kişilere hoşlandığımın aksi bir şey veremem, bunu yapamam. Bu yüzden müşterilerimin %90ı arkadaş çevremden. Birlikte yapıyoruz, ortak bir iş gibi.

CR: Yani onların da fikirlerinin ne olduğunu duymak istiyorsun ve senin fikirlerin ve onların fikirlerinin bir şey oluşturabilmek için uyumlu olup olmadığını görmeye çalışıyorsun?

JN: Evet. Bu biraz da güven meselesi. İlk bir saatlik konuşmadan sonra bu işin olabilirliğini anlayabilirsiniz.

CR: Fakat ne istediğini bilen, aktif müşterileri de seviyorsun?

JN: Evet, ne istediğini bilen müşterileri seviyorum çünkü mimarlık kısıtlamalarla yapılıyor. Hiçbir kısıtlama yoksa mimarlık da yok. Mimarlık özel koşullara cevap verir ve özel durumlar oluşturabilmek için mimarlık şarttır.

Ancak bu sadece programa cevap vermek değildir. Her zaman mimarlığın sorulmamış sorulara cevap olduğunu söylerim. Birçok benzer programla ve biçimlerle yapmak zorundasınız ancak bilemiyorum. Bu mimarlık değil. Mimarlık çok daha duygusal. Bu fonksiyonel programları arkada bırakabileceğiniz bir derinliğe sahip.

CR: Daha çok bağlamdan bahsediyorsun.

JN: Evet, kesinlikle.

CR: Ve şüphesiz bağlam, kültür anlamına geliyor.

JN: Evet.

CR: Bu da görüş, fikir anlamına geliyor.

JN: Evet.

CR: Toplum.

JN: Evet.

CR: Daha başka?

JN: Bununla birlikte zaman anlamına da geliyor. Çünkü aynı şeyi başka bir zamanda, başka yılda yapamazsınız. Pek çok insan bana bunu soruyor ve benim de hoşuma gidiyor bu soru: "Bugün bu binayı bu şekilde yapmayı düşünür müydünüz?" Elbette hayır, çünkü üzerinden 20 yıl geçti. Başka tekniklere sahibim, bağlam aynı değil ve buna benzer şeyler.

Mimarlık dönemin gerçek bir tanığıdır.

En önemli ikinci bağlam ise kişinin kendisi, insanlar, müşteriler ve çevrenizdeki tüm insanlardır. Tabii ki tüm bunlarla alakalı olarak bağlam sadece çevredeki binalar değildir. Sadece şehir değildir. Bu değişkenlerin hepsi beraberdir.

Elinizdeki her fırsatla analiz edildiğinde her bağlam kendine özgüdür. Tüm durumlara sahip olamazsınız. Bu nedenle olabildiğince uzağa gidebilmek için tüm bu inançlarla oynamak zorundasınız.

CR: 100 11. Avenue projesinin dış ve iç mekanlarına ait 30 saniyelik bir klip görüyoruz. Şu an ne gördüğümü anlatır mısın?

JN: Edison'ın ön tarafında kalan güney cephesini görüyoruz. Bu parmaklıkların arkasında Özgürlük Anıtı'nı, botlar ve fantastik gün batımıyla oldukça geniş bir manzaraya hakim olabilirsiniz.

CR: Empire State binası ve diğerleri.

JN: Tüm kuleler, gökdelenler, Briggs binası ve diğerleri.

Ve aynı zamanda bu çerçevelemeyle farklı görüş noktaları oluştu. Dairenizde canlı tablolar varmış gibi. Ve tablolar gerçek. Empire State binası tablosu ve diğer büyük binaların resmi evinizde. Tüm daireler etraftan bir şeyler yakalıyor ve aynı yerden farklı görüntülerle karşılaşma şansını buluyor. Böylece 3 ya da 4 pencereniz varsa duvarınızda farklı tablolara sahip olmuş oluyorsunuz.

CR: Ve sürekli değişiyor, çünkü dışarıda olanlar da değişiyor.

JN: Evet, kesinlikle.

CR: Özellikle su, görüntüler ve botlar.

JN: Bu oldukça duyarlı bir yaklaşım. Çünkü siz tüm her şeyiyle tek bir sahne düşleyemeyebilirsiniz. Bu yüzden de burada çalışmaktan çok mutlu oldum ve burada mimarlığı tam anlamıyla kullanmak istedim. Şu an dışını gördünüz ama benim için asıl mesele içeride.

CR: Bu dairelerden bir tane de kendine almayı düşünüyor musun?

JN: Mimarlık oldukça iyi bir iş, ancak işinizi büyük bir tutkuyla yaptığınızda, cebinizde pek paranız olmaz.

CR: Şu an Abu Dhabi Louvre projesini dışardan görüyoruz.


JN: Louvre bir medeniyetler müzesi. Diğer pek çok müzeyle birlikte kıyı şeridinde bulunuyor. Soluna Guggenheim müzesini yapıyoruz.

CR: İçeriye de bir göz atalım.

JN: Benim için önemli bir projeydi. İklime, kentsel kültüre ve geleneklere ait bir yapı yapmak bu beyaz yapının teması oldu. Bence bugünün müzesi, Yunan kültüründeki "müze" anlamı gibi kentin bir parçası olmalı. Ve burada benim yapmak istediğim, çok sıcak bir yer olduğu için mikroklimatik bir ortam oluşturmak. Ve müze benim için bu kubbenin altında bir şehir gibi. Ve burada bir ışık yağmuru oluşturdum.

CR: "ışık yağmuru"

JN: Evet, delikli bir yapı. Bu delikler elbette ki basit değil. Çünkü içeride tüm bunlar bir kaybolup bir görünüyor, pitoreks bir sahne gibi, çünkü tüm noktalar aynı anda hareket etmiyor ve bir görünüyor bir kayboluyorlar. Bu yapının %1'lik alanında, 15 metreye 15 metre kadar, deliklerin içerideki etkisini çalışarak bu yapıyı yaptık. Ve son bir ay içinde pek çok insan

Abu Dhabi'yi gördü.

Burada "ışık yağmuru" anahtar kelime, yapının duyusal anahtarı.

CR: Pekala, şimdi bir seri yapının görüntülerini göstereceğim. Senden bu yapıların temel fikrini ve ne gerçekleştirmeye çalıştığını anlatmanı istiyorum.

İlk yapı Kopenhag Konser Salonu.


JN: Bu mavi bir ekran. Ve mavi ekran üzerine istediğiniz imajı koyabilir, istediğiniz şekli oluşturabilirsiniz. Bu yüzden konser salonu geceleri şehirle konuşan renkli bir cam gibi.

CR: Şimdi de içini görüyoruz.

Bir sonraki Paris'te Defense Kulesi.


JN: İçinde farklı programlar barındıran bir kule bu. Kulelerin içindeki boşluğu görebilirsiniz. Bunu ilk kattaki satış alanları, daha sonra ofisler, sonrasında hotel ve konutlar içinden görebilirsiniz.

Burada diğer insanları ve diğer kuleyi görebildiğiniz geniş bir loca var. Opak olmayan ve görüşü engellemeyen bir loca. Bu hayatın farklı katmanlarının dışa vurumu. Ve kulenin devamında pek çok farklı dünya göreceksiniz.

CR: Bir sonraki Le Havre Su Sporları Merkezi.


JN: Bu New York'un karşısında kalan bir Fransa limanına yapılmış su sporları merkezi, büyük bir proje. İçine girdiğinizde, yüzmek istediğinizde farklı duygular hissedebileceğiniz bir çeşit labirent oluşturmak istedim. Akan suyla beraber aşağıya gidebilirsiniz ya da buhar içinde olursunuz, bunun gibi şeyler. Ve çevredeki endüstüriyel limanı görebilecekleri pencereleri var.

CR: Sırada Minneapolis'te Guthrie Tiyatrosu. Ne zaman yapıldı?


JN: Üç sene önce yapıldı. Burası şehrin bir şelale ile yeniden doğduğu yerdedir. Otobüsün yolcu alıp indirdiği bir yer. Bunun yapıyı çevreleyen bir fabrika gibi olduğuna karar verdim.

CR: Ve tiyatronun içi.

JN: Orijinal tiyatronun bir yorumu.

CR: Harika bir tiyatro.

Şimdiki yapı Tour de Vere. Şu nasıl bir durumda bu? Çünkü planlama kurulu sana sordu.

JN: Giyotinle idam edin beni.

CR: Onlar idam etti seni. Fakat tasarımın onların olmadığını söylediler.

JN: Beni değil, kuleyi.

CR: Fakat aynı zamanda bu kararların kendilerinin olmadığını ve senin fikirlerini paylaşmadıklarını da söylüyorlar.

JN: Evet, evet. 60 metre alçak başka bir fikir önerebilirim şu an. Ve umuyorum ki yaparız. Umuyorum ki bir kısıtlama daha geldiğinde bu kısıtlamalarla daha iyisini yapmanın yolunu bulmak zorunda kalıcam. Bunun üzerinde çalışıyorum şimdi.

CR: Pekala. Şimdi Paris'teki Quai Branly Müzesi.


JN: İlk çağ eserlerinin sergilendiği bir müze. Paris gibi diğer batı şehirlerinin medeniyetleri için bir alan oluşturmak istedim. Bu yüzden burası büyük bir bahçe. Renkleri medeniyetin renkleri ve tüm tanrıların ve diğerlerinin birlikte yaşadığı düşüncesiyle oluşturduğum galeri daha çok manevi bir alana dönüşütü.

CR: Müzenin içini görüyoruz şimdi.


JN: Birçok tasarımcı sadece beyaz duvarların olmasını istedi. Ve ben onlara hep şunu söyledim, bir hayal edin, Afrikalı bir rehberle tura çıktınız, ahşap kaplı bir mekandasınız ve rehberiniz ayakta dururken bir şeylerin ters olduğunu söylersiniz.

Ama eğer tam tersini yaparsanız, sergilenecekleri tamamen beyaz büyük kübik bir odaya koyarsanız ormanda olmak gibi bir şey olurdu. Tamamen aynı kontrastı oluştururdu. Sanatla kurulan bağın tüm hissettirdikleri için bu bir felaket olur. Bu yüzden benimle çalışan ya da çalışmış tüm tasarımcılar benimle bu şekilde çalışabilmeleri için cesur, korkusuz olmuşlardır.

CR: Şimdiki yapı Katar'dan oldukça yüksek bir kule.

JN: Bu henüz tamamlanmadı. Ancak geometri ve ışık yardımıyla kültürel bir etki yaratacak. Bir mücevher ya da ona benzer bir şey gibi. Kuzey, güney, batı ve benzerleri gibi farklı yönelimler aracılığıyla farklı katmanlar barındrıyor.

CR: Bu kule ne için kullanılacak?

JN: Dışişleri Bakanlığı tarafından kullanılacak ancak şimdiden kulenin gelecekte ne olacağını bilmiyorum.

CR: Şimdi ki yapı Barselona'da Agbar Kulesi.


JN: Bu kule bir önceki kulenin kızı gibidir. Sheikh Saud bu kuleyi görüp çok beğendiğinde benimle tanışmaya geldi. Bunun gibi bir kule hatta aynısını istediğini söyledi. Ancak biz sadece sürdürülebilirlik, tematik açılım, yerel kültürden referanslar açısından benzer fikirler üzerinde çalışabilirdik. Bu yüzden iki bina yaptık. 200 metre yüksekliğinde Doha ve 240 metre yüksekliğinde Agbar Kulesi. Kızı annesinden daha uzun oldu yani.

CR: Şu an Barselona mimarlık açısından harika bir şehir değil mi?

JN: Harika bir şehir. Ancak bu kulenin her zaman eğlenceli bir tarafı olacak, çünkü pek çok insan bu kuleyi cinsel bir sembol olarak görüyor.
Barselona'ya epey yakın olan Montserrat Tepesi2nin rüzgarları bu biçimlenmeyi oluşturdu. Bu işin tüm mimari özelliklerinden en çok tepe noktası ünlü oldu. Ve ben bu yöntemle artık bir mimar gibi çalışıyorum.

CR: Şu an ne yapmayı planlıyorsun?

JN: Sınırsız bir soru. Örneğin bir yazarı ele alalım, bir yazar neden 20 ya da 40 kitap yazmışken bir yenisini yazmaya başlar? Ya da bir ressam neden başka bir resim daha yapar? Belki temelindeki şeyi söyledim. Ve belki her iş o anki dönemime ait olarak daha farklı olacaktır.

Ancak bazen daha özel bir soruyla karşılaşırsınız. O koşullarda, o programla ve sizinle bu yapıyı yapma sorusu geldiğinde o soruya karşı bir tutku beslersiniz. Ben bunu yapmak istiyorum işte. Kendi tutkumun mahkumuyum.

CR: Geldiğin için teşekkürler, seni görmek güzeldi.

JN: Teşekkür ederim Charlie.

Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.