Haberler

Hey Bu Şehirler Nereye Kayboldu?

Tarih: 16 Haziran 2010 Kaynak: Wikipedia, Sabah, National Geographic Derleyen: Selin Biçer
Akrotiri, Angkor, Babil, Kuelap, Machu Picchu, Petra, Pi-Ramses, Tikal, Truva ve Tucume... Hepsi eski dünyanın mega kentleri. Başka bir ortak özellikleri ise artık fiilen yaşamasalar da efsanelerinin yaşıyor olması. Filmlere, şiirlere konu olan bu kentlerden kalanlar yavaş yavaş gün ışığına çıkıyor. Ancak sanki hala çözülememiş binlerce sırlarıyla uykudan uyandırılmayı bekliyorlar...

Akrotiri

Akrotiri bir Yunan adası olan Santorini'de bulunan antik yerleşimin adı. Bir tepe yakınlarına kurulan köy Pompei'ye benzer bir kaderi paylaştı. Milattan önce 1500'lü yıllarda volkan patlaması sonucu yok olduğu sanılan Minoan uygarlığının yazısı hala çözülebilmiş değil. Hatta bazı kaynaklara göre Atlantis efsanesinin de bu uygarlığın yok oluş hikayesinden doğduğu zannediliyor.

Yerleşimden geriye kalan eşyalar, gelişmiş bir kanalizasyon sistemi ve üç katlı yapılar Spyridon Marinatos tarafından bulundu.

Kazı çalışmaları sırasında alanı koruma amacıyla modern bir örtü yapıldı, ancak 2005'te örtünün bir kısmının yıkılmasıyla birlikte bir kaza meydana geldi ve ziyaretçilerden birinin ölümüne yol açtı. Bu yüzden kalıntılar bir süreliğine ziyarete kapatıldı.


Akrotiri

Bulunan eserler kazı alanından uzak da olsa Museum of Prehistoric Thera'da sergileniyor.

Angkor


Angkor

Kamboçya'nın tropikal ormanlarında bir zamanlar büyük Khmer İmparatorluğu'nun başkenti olarak yer alıyordu. "Şehir" anlamına gelen Angkor I. Yaçovarman zamanında, milattan sonra 9. yüzyılda kuruldu ve 15. yüzyıla kadar varlığını sürdürdü.

İmparator Büyük Göl (Tonle Sap) yakınlarında bir tepeye Şiva'nın bir heykelini yaptırdı ve kent, imparatorluğun gücünü temsil eden bu heykelin çevresinde gelişti. Hala kalıntıları burada bulunuyor ve UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınan bölgeler arasında.

15. yüzyılda dünyanın bu ilk mega kentindeki binaların mecburi terkiyle birlikte ahşap binalar çürüdü ya da beyaz karıncalar tarafından ağır hasara uğratıldı. Ancak sert kızıl kayalardan ve kumtaşından yapılan yapılar hala ormanın zor şartlarına ve zamana meydan okuyor. Tapınakların çoğu restore edildi. Bu yapılar birleşerek Khmer mimarisini oluşturuyor.

Fransız kaşif Henri Mouhot tarafından Kamboçya ormanlarının derinliklerinde Angkor yeniden keşfedildi.


Angkor Vat

Sayısı yaklaşık bini bulan irili ufaklı tapınakların en büyüğü Angkor Vat Tanrı Vişnu'ya adanmış ve hala Kamboçyalılar'ın hac yeri olarak kullanılıyor. Gelen ziyaretçi sayısı senede 2 milyon kişiyi buluyor. 200 hektarlık alanı kaplayan bu yapıya "kent tapınak" anlamına gelen Angkor Vat adı verilmiş. Bir kulenin çevresinde dikdörtgen biçiminde kozalak şeklindeki kuleleri, galerileri, yolları ve teraslarıyla birebir ölçeğinde yapılmış hayvan ve bitki figürleri var. Çevresinde 200 metre genişliğinde bir hendek bulunuyor.



Bu bölgede görülmeye değer diğer yapılar ise şöyle sıralanıyor:

Angkor Thom, Baksei Chamkrong, Banteay Kdei, Banteay Samré, Banteay Srei, Baphuon, Bayon, Chau Say Tevoda, Doğu Baray, Doğu Mebon, Kbal Spean, Khleanglar, Krol Ko, Lolei, Neak Pean, Phimeanakalar, Phnom Bakheng, Phnom Krom, Prasat Ak Yum, Prasat Kravan, Preah Khan, Preah Ko, Preah Palilay, Preah Pithu, Pre Rup, Spean Thma, Srah Srang, Ta Nei, Ta Prohm, Ta Som, Ta Keo, Fillerin Terası, Cüzzamlı Kralın Terası, Thommanon, Batı Baray ve Batı Mebon.

Babil


Babil Kulesi birçok yerel efsanede bahsi geçtiği üzere tanrıya ulaşmak için inşa edilmiş bir kule

Kral Nebuchadnezzar verimli Mezopotamya toprakları üzerinde Babil'in kurulmasını sağladı. Antik dünyanın başşehriydi. "Tanrıların Kapısı" olarak da adlandırıldı. Uygar toplum olarak insanların ilk kez birlikte yaşadığı şehir olduğu söylenenler arasında.

Babil'de yapılar kilden yapılıyordu. Lübnan'dan getirilen ahşap destekler de kullanılıyordu. Varlıklı aileler kili pişirip tuğla yapmayı biliyordu.

Evlerin çatısı yoktu. İklim çok sıcak olduğu için aileler genelde geceleri damda uyurdu. Alt katta ise yaşama, yemek yeme mekanları, mutfak ve çoğunlukla da ufak bir mabet bulunuyordu.


Babilin Asma Bahçeleri

Bu bahçeler Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri sayılıyor. Nebuchadnezzar sıla hasreti çeken karısı Amyitis için onun memleketinin bir benzerini yaptırmaya karar verdi. Yapay dağlar ve suların aktığı büyük teraslar inşa ettirdi.

Yunanlı Coğrafyacı Strabo'nun milattan önce 1. yüzyıldaki tanımlamasına göre; bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Bunların içleri çukurdu ve büyük bitkiler ile ağaçların yetişebilmesi için toprakla doldurulmuştu. Kubbeler, sütunlar, teraslar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden pompalarla su çıkarılıyordu.

Yunanlı tarihçi Diodorus'a göre bahçeler yaklaşık 120 metre genişlikte, 120 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeydi.

İstilalar yüzünden yıldızı sönmeye başlayan şehir, özellikle Pers Kralı Keyhüsrev'in Babil'i fethetmesinden sonra milattan sonra 5. ve 6. yüzyıllarda bir kum dağı haline geldi.

19. yüzyılda Kuzey Sarayı'nın ve surların kalıntıları bulundu. Bu şehrin tapınaklarının ve asma bahçelerinin kalıntıları 20. yüzyılda yapılan kazılarla meydana çıktı.

ABD'nin Irak'ı işgali sırasında bu kalıntıların yağmalandığı söylentileri gündeme geldi.

Kuelap

Kuelap, Kuzey Peru'da Utcubamba Vadisi'ne su seviyesinden 3.000 metre yükseklikten bakan 600 metre uzunluğunda ve 110 metre genişliğindeki Chachapoyas kültürünün yerleşimine verilen isim. Şehrin en önemli özelliği ise çoğu silindirik 400'den fazla yapıyı içeren 19 metre yüksekliğindeki dış masif taş duvarlar tarafından sarılı oluşu. Bu yapılardan hala bazılarının alt kısımları duruyor. El Tintero, La Atalaya ve El Castillo bunlardan bazıları.

İlk bakışta bu korumacı duvarların varlığı Huari ve diğer istilacı medeniyetlere karşı alnımış bir önlem gibi gözükse de bölgedeki bu tür bir tehlikenin minimum düzeyde olduğu biliniyor.

İlk seviyeye 3 kapıdan giriş vardı. Komplike bir yapmur suyu atılım sistemine de rastlandı.

Yerleşimin yapımına 6. yüzylda başlandığı tahmin ediliyor. Son çalışmalar Kuelap'ın 1840'lara kadar varlığını korumuş olduğunu gösteriyor. Civarda yaşayan köylülerin nesillerdir bölgeden haberdar olduğu biliniyor.

Köylülerden yardım alan hakim Juan Crisóstomo Nieto, 1843'te yerleşimi keşfetti. Bu keşif üzerine Frenchman Louis Langlois, Adolph Francis Alphonse Bandelier, Ernst Middendorf, Charles Wiener ve Antonio Raimondi gibi isimler bölgenin tanınmasında katkıda bulundu. 1997'de kayalar tarafından korunmuş 5 tane mozale, Federico Kauffmann Doig ve ekibince bulundu.

Machu Picchu


Machu Picchu (Kaynak: National Geographic)

Eskiden adı dahi bilinemeyen şehir, ismini bugün yakınlarda olan Eski Zirve (Machu Picchu)'den alıyor. Peru'nun Cusco şehrinin yakınında And Dağları'ndan birinin zirvesinde, 2.360 metre yükseklikte, Urubamba Vadisi üzerinde kuruldu. Şehrin İnkalı hükümran Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirildiği sanılıyor.

7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilen Machu Picchu, bugüne kadar çok iyi korunarak gelmiş olan bir İnka antik şehri. Bunun asıl nedeninin İspanyollar'ın işgal sırasında bu bölgeyi fark etmemiş olmasından kaynaklandığı söylenenler arasında.

Günümüze ulaşan çok sayıda bilgi olmadığı için şehrin neden ve nasıl kurulduğuna dair sorular henüz yanıt bulamamış durumda. Kabul gören teorilerden birine göre şehir 700'den fazla asillere ve din adamlarına ev sahipliği yapıyordu.

Machu Picchu iki yüzden fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşuyor. Şehrin 3.000 basamağı hala iyi durumunu koruyor.



Kalıntılar 24 Temmuz 1911 tarihinde Hiram Bingham yönetimindeki Yale Üniversitesi'nin yaptığı bir bilimsel gezi sırasında tesadüfen bulundu. Bingham aslında keşfi sırasında, 1536 yılında İspanyol istilacı Pizarro'dan kaçan İnkalar'ın saklandığı gizemli İnka şehri Vilcabamba'yı aramaktaydı. Bingham Machu Picchu'yu bulduğunda aynı Kolomb'un Amerika'yı keşfettiğinde yaptığı gibi Vilcabamba'yı bulduğunu sandı.

1912 ve 1913 yıllarında Bingham şehri ortaya çıkarmaya başladı.1915'de Machu Picchu araştırmalarıyla ile ilgili bir kitap yayınladı. National Geographic Society'nin 1913 Nisan sayısını Machu Picchu şehrine ithaf etmesiyle meşhur oldu.


Homer Machu Picchu'ya gider iken

O kadar meşhur oldu ki Simpsonlar'ın bir bölümünde Lisa fırsatını yakalayınca bütün aileyi Machu Picchu'ya götürmeyi başarıyordu.

Bir iddiaya göre şehir keşfinden 2 yıl önce bulunmuş, ama Bingham bulduğu altınları ABD'ye kaçırmak için zaman kazanmaya çalıştı. Bir başka iddiaya göre şehir 1901'de köylüler tarafından bulunumuştu ve Bingham'ın keşfi hiç de tesadüf değildi.

1983 yılında UNESCO Machu Picchu'yu Dünya Kültür Mirası olarak ilan etti. Machu Picchu Güney Amerika'nın en çok turist çeken yerlerinin başını günlük 2000 kişi ziyaretçi sayısıyla kimselere kaptırmıyor. UNESCO harabelerin zarar görmememesi için bu sayının en fazla 800'e düşürülmesini talep ediyor.



Petra

Petra Ürdün'ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki çorak topraklar üzerinde yer alan antik kente verilen ad.

Milattan önce 400 ile milattan sonra 106 yılları arasında Nebatiler'in başkenti olan şehir Roma işgaline dek varlığını sürdürdü. Milattan sonra 400 yıllarından sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı kent zaman içinde unutuldu.

Yapılan son çalışmalar sonucunda Petra'nın altında gizli, gömülü bölümler olduğu ve bunların kral mezarları olduğu biliniyor.

Petra antik kentinde tiyatro, tapınak, ev, gibi yapılar kireç taşına oyularak yapılmış. El-Khazna ve Roma döneminde yapılan amfitiyatro en bilinen yapılarının başında geliyor.

Petra'ya doğal yollardan oluşmuş birbirine yakın çok yüksek duvarlar arasından geçilerek ulaşılıyor. Yolun bittiği an El-Khazna ziyaretçilerini karşılıyor. Önceleri şehrin girişini tutan yapının gösteriş amaçlı yapıldığı ve komşu kültürlerin süslemelerinden fazlasıyla etkilenildiği düşünüldü. Bir mühendislik harikası olan yapının tamamiyle el ile oyularak yapıldığı sanılıyor.



En tepeden aşağıya doğru bir parçası olduğu kayanın oyulmasıyla hiçbir hatayı kaldıramayan bir teknikte oluşturulmuş yapının daha sonraları kral mezarı olarak yapıldığı ortaya çıktı. Bu durum şehirdeki zamanına göre fazlasıyla modern edilmiş diğer yapılarla olan farkını açıklıyor.

Petra'nın çorak bir alana yayılmış olması su problemini de beraberinde getiriyordu. Kente eğimleri titizlikle hesaplanmış su kanallarıyla su ulaşıyordu ve havuzlarda biriktiriliyordu.


El-Khazna

1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından kent keşfedildi.

6 Aralık 1985 tarihinde UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası listesine dahil edildi. 7 Temmuz 2007 tarihinde, Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçildi.

Pi-Ramesses (Pi-Ramses)


Pi-Ramses

Firavun 2. Ramses (Büyük Ramses) Nil Deltası'nda bulunan eski Avaris'in olduğu alanda yeni bir başkent inşa ettirdi. Firavun, bu başkenti kurmak için bir servet harcadı. Bu kente Ramses'in şehri anlamına gelen "Pi-Ramses" adını verdi.

Firavun 2. Ramses'in şehri taşıma kararının altında civarda büyümüş olması gibi ailevi nedenler yatıyor gibi gözükse de, asıl sebep bu alanın Hitit sınırına olan uzaklığından gelen jeopolitik konumuydu. Ayrıca bilginler ve diplomatlar çok hızlı bir şekilde Firavun'a ulaşıyordu. Ayrıca askeri güçler herhangi bir tehlikeye karşı şehrin içinde kamp kurmuş halde bekliyordu.

Şehir yaklaşık 18 kilometrekarelik bir alanı kaplıyordu.

Diğer firavun yapılarının aksine II. Ramses'in inşa ettirdiği birçok yapı ve tapınak günümüze kadar korunmuş durumda. Ebu Simbel ve Ramesseum tapınakları iyi birer örnek oluşturuyor.

Ramses'in ölümünden sonra bir asır daha var olduğu düşünülen şehrin ihtişamı için şiirler yazılmış.



Ama yaklaşık 3.000 yıl önce şehirle birlikte hazineleri de kayıplara karıştı. 1930'larda şehrin kalıntıları Tanis'te Pierre Montet tarafından keşfedildi.

1960'larda Manfred Bietak tarafından yapılan araştırmalara göre çok büyük merkezi bir tapınak, batıda nehre sınır konumunda olan konut bölgesi, katı ızgara sistemli sokaklar ve doğuda düzensiz evler ile atölyelerden oluşan bir yerleşime sahip olduğu varsayılıyor. Ramses'in sarayının bugünkü Quadir köyünün altında bulunduğu tahmin ediliyor.

Tikal


Tikal

Tikal, Guatemala'daki yağmur ormanlarında bulunan Peten'in kuzeybatısında bulunan en büyük Maya kenti ve tören merkezinin adı. Güney düzlüklerindeki öteki Maya merkezleri gibi Tikal da orta oluşum döneminde (milattan önce 900-300) küçük bir köydü. Geç oluşum döneminde (milattan önce 300- milattan sonra 100) büyük piramit ve tapınakların yapılmasıyla önemli bir tören merkezi haline geldi. Klasik dönemde büyük saraylar, piramitler, alanlar yapıldı.

4.000 bina ve 90 bin yerleşimci barındırıyordu. 900'lü yıllarda neden bilinmeyen bir sebeple terk edildi.

19. yüzyılda Avrupalılar tarafından keşfedildi.

Truva


Truva Atı

Troya, Homeros tarafından yazıldığı sanılan iki manzum destandan biri olan İlyada'da bahsi geçen Troya savaşının geçtiği antik kentin adı. Antik İda Dağı'nın (Kaz Dağı) eteklerinde, Çanakkale il sınırları içinde yer alıyor.



Bugünkü adıyla Çanakkale Hisarlık Höyüğü'nde 1870'lerde Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedildi. Daha sonra yapılan kazılar sonucunda, aynı bölgede yedi farklı döneme ait 33 katman olduğu saptandı.

Schliemann Truva'da bulduğu hazineyi önce Yunanistan'a kaçırdı. II. Dünya Savaşı'ndan önce Almanya'da olduğu bilinmekte olan hazine daha sonra kayıplara karıştı. Fakat kısa zaman önce bu hazinenin Rusya'da bulunduğu söylentisi çıktı.


Truva'dan geriye kalanlar (bırakılanlar) (Kaynak: National Geographic)

Truva için bir müze yapılması için istekler hala sürüyor.

Tucume




Peru'un kuzey kıyısında bulunan La Leche Nehri'nin güneyinde La Raya Dağı yakınlarındaki ülkenin en geniş vadisine kurulan yerleşim 220 hektar alana sahip ve burada 26 adet büyük piramit bulunuyor. Bu yüzden yerleşime Piramitler Vadisi de deniyor.

Lambayeque/Sican (milattan sonra 800-1350 yılları arası), Chimú (milattan sonra 1350-1450 yılları arası) ve İnka (milattan sonra 1450-1532 yılları arası) medeniyetlerine ev sahipliği yaptı.

Piramitler Vadisi Tucume dünyadaki son büyük piramit ustaları arasında yer alan halkıyla tarihin en gizemli medeniyetlerinden biriydi.

And Dağları'ndaki ıssız bir vadide yaşayan Lambayeque halkı, piramit inşa etme tutkusuna kapılmışlardı. Ama bu tutkuları dehşete dönüştü. Ardından da bütün medeniyet dünya yüzeyinden silindi.


Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.