Haberler

Şeytan Sofrası'nda gün batımı bir başka

Tarih: 25 Haziran 2010 Kaynak: Yeni Asır
Eşsiz renk prizmalarıyla doğan güneşi akşam serinliğinde batarken görebilmek herkese nasip olamayacak bir ayrıcalıktır...

Özellikle yaz mevsiminde sadece güneşin batışını izleyebilmek için binlerce insan, işi gücü bırakıp adeta koşuşturarak gider Şeytan Sofrası'na.

Yeryüzünde her yerde Güneş doğar ve batar... Ancak, 'Dünya Cenneti' olarak nitelendirilen Sarımsaklı-Şeytan Sofrasında, güneşin doğuşunun yarattığı ahenk ile sonsuz maviliğe kattığı yaşam enerjisinin dışında güneşin batışı, apayrı bir görselliği sunar...

Şeytan Sofrası'ndan eşsiz renk prizmalarıyla doğan güneşi akşam serinliğinde batarken görebilmek herkese nasip olamayacak bir ayrıcalıktır...

Özellikle yaz mevsiminde sadece güneşin batışını izleyebilmek için binlerce insan, işi gücü bırakıp adeta koşuşturarak gider Şeytan Sofrası'na...

Ünlü bir yazarın satırlarında belirttiği gibi; "Aşık olanlar, aşk tazeleyenler, yaşamın anlamını ve misyonunu algılayabilmek isteyen herkes mutlaka Şeytan Sofrası'nda yada Küçükköy-Sarımsaklı'nın herhangi bir noktasından güneşin batışını izlemeli, hayatın doyumsuz tadını ve sırrını keşfetmeyi başarmalıdırlar..."

Eşsiz bir manzara

Bir kayanın içerindeki ayak izine benzer oyuktur bu tepeye adını veren... Efsaneye göre; Şeytan yeryüzünden kovulduktan sonra, bu kayalıklara basarak kaçmış... Ayağıyla bastığı kayalıkta da onun ayak izi kalmış...

Her yanı küçük körfezlerle çevrili yüksek bir tepede bulunan Şeytan Sofrası'ndan yeryüzünü izlemeye başladığınızda görülecek manzara her insanı fotoğraf makinesine sarılmaya itecek kadar kışkırtıcıdır.

Gün batımına karşı çekilen fotoğraflar, güneşe karşı yudumlanan çayların eşliğinde, çarşaf gibi durgun derin bir mavilik onu kuşatan ve tamamlayan yeşillik, adeta masallardaki harikalar diyarına benzer.

Güneşin battığı noktada görülen komşu ülke Yunanistan sınırları içerisindeki Midilli Adası ise; anasından koparılmış yavru kısrak gibi karşıdan sanki el sallar anakarasına...

"Meleklerin Cenneti" denilebilecek bu tepeye "Şeytan Sofrası" isminin verilmesi kimin fikridir bilinmez ama çalılıklara bağlanan dilek çaputları, ayak izine atılan paralar yaşamdan beklentileri olan umutsuz insanların şeytandan bile medet beklediğini gösterir.

Tımarhane adası

Şeytan Sofrası'ndan, Ayvalık'ın bulunduğu noktaya doğru bakıldığında Tımarhane adası hemen göze çarpacaktır. Vaktiyle akıl hastalarının tedavi gördüğü Anadolu'daki ilk terapi merkezlerinden biri olan adanın üzerindeki manastırın harabe hali halen daha görenlerin yüreğini sızlatmayı sürdürmektedir.

17 kilometrelik kumsalıyla Sarımsaklı plajlarına gitmeden önce isteğe göre, Şeytan Sofrası yolundan plajların en ucu olan Badavut mevkii mistik havasıyla konuklarını ağırlamak için beklemektedir

Şeytan Sofrasından inerken, sol tarafta Murat Reis koyu yeşil ile mavinin gizemli sevdasının kavuşmasıyla karşılar misafirlerini...

Bu bölgede çam kokusunun ciğerleri doldurmasıyla açılan iştahlar için en iyi tavsiye; Orman Bakanlığının görevlileri denetiminde yakılacak mangalda pişirilecek yiyecekleri afiyetle yemektir.

Murat Reis koyundan da bakıldığın görülebilecek Gelin Kayası ise hazin öyküsüyle aşk acısı yaşayan yüreklerin depreşmesine neden olabilecektir.

Çoban Mehmet ve Despina'nın hazin aşkı

19. Yüzyılda, Yorgo adından iyi kalpli bir adam yaşarmış, Ayvalık'ta...

Her zamanki gibi Yorgo koyunlarını güderken bir gün karşısına on yaşlarında bir çocuk çıkmış ve karının aç olduğunu söyleyerek, biraz ekmek istemiş. İyi kalpli Yorgo, ekmeği vermekle kalmayıp, onun karnını iyice doyurduktan sonra, kimi kimsesinin olup, olmadığını sormuş.

Adının 'Mehmet' olduğunu söyleyen küçük çocuk, çobanlık yaptığını, işinin olmadığını ve hayatta hiç kimsesinin bulunmadığını söyleyerek, eğer isterse Yorgo'nun koyunlarını karın tokluğuna güdebileceğini teklif etmiş. Merhametli Yorgo, küçük çocuğa zengin biri olmadığını, karısı Elena ve kızı Despina ile yaşadığını anlatarak, kabul ederse kendisinin oğlu olmasını ve hep birlikte geçinip gidebileceklerini söylemiş.

Küçük Mehmet, Yorgo'nun teklifini kabul etmiş. Bu şekilde yıllar birbirini kovalamış ve Mehmet ile Despina arasındaki sevgi, aşka dönüşmüş. Etraflarındaki insanlar bu aşkın farkına varınca, durumu Yorgo'ya haber vermişler.

Yorgo söylenenlere inanmaz ve 'Onlar kardeş, böyle bir şey imkansız olamaz" diyerek cevap verirmiş. Aradan yıllar geçmiş. Artık zengin ve varlıklı biri olan Yorgo'dan, kendisi gibi zengin biri olan Mareo, Yorgo'nun kızı Despina ile kendi oğlu Dimitri'yi evlendirmek istemiş.

Despina, haberi duyar duymaz, Mehmet'e koşmuş ve aşklarını babasına anlatmasını ve birbirlerinden başkasıyla mutlu olamayacaklarını anlatmasını istemiş. Fakat Mehmet, kendisini oğlu olarak gören Yorgo'ya bunu söylemeye bir türlü cesaret edememiş. Yorgo, kızı Despina'yı, Dimitri'ye vermiş. Düğün gecesi Despina daha fazla dayanamayıp, gelinliği ile birlikte Mehmet'le sürekli buluştukları kayalık tepeye gelmiş ve Mehmet'in adını haykırmış. Onu bulamayınca kendisini kayalıkların üzerinden boşluğa atarak canına kıymış. Mehmet ise, Despina'nın acı dolu sözlerini son anda duymuş ve kayalıklara koşmuş.

Kayalıklara vardığında, ay ışığının altında, biricik yarinin beyaz gelinlikler ve kanlar içerisindeki haliyle karşılaşan Mehmet de dayanamayarak kayalıkların üzerine çıkıp kayalıklardan kendini boşluğa bırakmış. Rivayete göre; İki gencin gecenin sessizliğinde ölmeden önceki haykırışlarını duyanlar, kayalıkların üzerinde iki gencin bembeyaz ruhlarının sarmaş dolaş gökyüzüne yükselişine tanık olmuşlar. O kayalıkların adı; günümüzde "Gelin Kayası" adıyla anılıyor.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.