Haberler

Alberto Campo Baeza ile Söyleşi

Tarih: 6 Eylül 2010 Kaynak: Natura Yazan: Heval Zeliha Yüksel
"Akdeniz modernizminin önemli temsilcilerinden Alberto Campo Baeza'nın iyi mimarlığını anlatmaktı niyetim. Kendisi ile bağlantıya geçtiğimde çok büyük bir içtenlikle sorularımı yanıtlayınca işleri, yaptıkları, yapma yöntemine ilave olarak tevazusuna da tanık oldum."

Mimar Heval Zeliha Yüksel
Yazılarınızın toplandığı kitaplarınız var, tüm bunları özetlemek için adını "İnşa Edilmiş Düşünce" olarak koymuşsunuz. ‘İnşa Etme' bağlamında mimarlık hakkında neler söylersiniz?

İlk yazılarımı topladığım birinci gruba "İNŞA EDİLMİŞ DÜŞÜNCE" adını verdim. Birinci grubun, İspanyolca olarak 15, Portekizce olarak 3, Fransızca ve İngilizce olarak 1'er baskısı yapıldı. İkinci gruba ise " ELLERİNİZLE DÜŞÜNME" adını verdim. Çünkü bence mimaride düşünceler inşa edilebilir olmalı. Eğer inşa edilemiyorlarsa bunlar gereksiz hayallerdir. Bence hayal kurmalıyız ama bu hayaller gerçeğe dönüşebilmeli. Bizler düşünceleri inşa ediyoruz. Benim yapılarım inşa edilmiş düşüncelerimdir.

2005 yılında İstanbul'da bulundunuz ve bir serginiz oldu Aya İrini'de. Daha öncesinde Amerika'da. Bir mimarın yaptığı işleri iyi bir mekânda tekrar izlemesi nasıl bir duygu? Bu sergilerin sizde bıraktığı izler ile başkalarında bıraktığı izler arasındaki farklar neler olabilir?

Aya İrini'deki sergim daha önce Vicenca Bazilikası'nda ve Şikago Crown Hall'de sergilenmişti. Benim son sergim ise Montorio'da San Pietro Tapınağı'nda sergilendi. Ben Palladio, Mies Van der Rohe veya Bramante veya Aya İrini'nin mimarının kollarında iken nasıl mutlu olmam. Bu kadarını hak ettiğimi düşünmüyorum. Bu şu anlama geliyor: Çevremde çok fazla cömert insan var. Çok müteşekkirim.

"Less is more" ile "Light is more" arasındaki ilişki nedir?

Ben mimaride ışığın en önemli malzeme (taştan bile önemli) olduğunu iddia ediyorum. Bunu duyuruyorum ve "Light is more" diye ısrar ediyorum. Çünkü ışık bedavadır ama diğer malzemeler pahalıdır; bazıları bunu unutabilirler. Ama ışıksız mimari hiçbir şeydir. Müzik için hava neyse mimari için ışık odur. Hava olmadan müzik hiçbir şeydir; ışık olmadan mimari hiçbir şeyden bile değersizdir.

Hangi malzeme ile çalışacağınıza tasarımın ilk aşamasında mı karar verirsiniz? Ve o malzemeyi seçmenizdeki sebepler nelerdir?

Tabii ki en baştan beri malzeme işin kilit noktasıdır. Çok önemli. Mimari, üniter, bölünmez bir bütündür ve her şeyi gömlek değiştirir gibi değiştiremezsiniz. Ana fikir her bir detayı kapsar. Mimarimi tasarladığımda sadece fonksiyon çözümleme yapmam, malzemeyi de düşünürüm. Malzeme bir şiirdeki kelimeler gibidir. Ve biz şiir yazıyoruz.

Yapılar çevrelerinden etkilenirler mi? Ya da çevrelerini etkilerler mi?

Tabii ki. Çevreyi çok dikkatli dinlemelisiniz. Çevreden almak ve vermek için. Yeni bir yer inşa etmek, eskiyi yeniden gözden geçirmek ve yeniden inşa etmektir.

Mimarın yapılarının çevresini değiştirmek, müdahale etmek zorunda olduğu düşüncesinde misiniz?

Evet. Bir Mimar Mnemosine* ve Mimesis'ten** yararlanmalıdır. Ve mimari her zaman çevreyi değiştirir. Daha iyi bir duruma getirmek için.

Mercedes Müzesi ile Endülüs Müzesi projeleri arasındaki benzerlikler ve farklılıklar neler sizce?

Her ikisi de güçlü yapılardır. Her ikisinde de rampayı boşluktaki en temel mimari eleman olarak kullandım. Fakat Mercedes Müzesi'nde rampa hareket halindeki arabalar içindi. Hareket temel soru idi. O rampada ilk icat edilen otomobilin yürüdüğünü hayal edebiliyor musunuz?
Granada'daki Endülüs Müzesi'nde rampa, ziyaretçiler tarafından mimari gezinti yeri olarak kullanıldı. Mercedes Müzesi'ndeki güçlü rampa düz betondan imal edildi. Granada'daki hafif rampa ise beyaza boyalı çelikten yapıldı. Çok zarif narin bir parçadır.

Bir röportajınızda Yunan Akropollerinden çok etkilendiğinizi belirtmişsiniz. Sizin mimarlığınızın antikite ile olan bağı nedir?

Yunan Akropollerini nasıl sevmem? Parthenon önündeki Mies veya La Corbusier figürlerini hatırlıyorum. Birkaç hafta önce Akropol'e tekrar gittim ve beni yeniden fethetti yapı. Mimarinin tam merkezinde zamanın olduğunu yeniden keşfediyorum. Mimarimizi günün modasına uygun olması için değil ölümsüz olması için tasarlamamız gerektiğini, üçüncü binyılda mimarların aptal veya yapay olmaması gerektiğini öğretiyor bize. Mimariyi ebedi olması için yaratıyoruz.

Bugünkü dünyada mimarlık, kuzeyde Hollanda ve özellikle Rotterdam'da, güneyde de İspanya ve özellikle Barcelona'da türlerinin en iyi örnekleri ile sürdürülüyor. Her ikisi de uluslararası bir tavrı sürdürmekle birlikte "kendileri olma" halini de içeriyor. Özellikle İspanya mimarlığı Akdeniz Modernizminin bugün de en iyi örneklerini üretiyor. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?

Biz mimarlar yaratıcılarız. Bizim yaratımız -Stefan Zweig'in dediği gibi "Artistik yaratıcılığın gizemi"- yaşamımızdan daha uzun sürer.

Rotterdam veya Barcelona veya Madrid veya New York veya Venedik gibi çok bilinen yerlerde yapılar yapıyoruz. Ama mimariyi evrensel bir soru olarak yaratıyoruz. Yöresel sorulardan daha çok evrensel soruları cevaplamalıyız. İspanya'da bir söz vardır: "Dar gato por liebre" (Tavşan yerine kedi vermek)... Biz topluma istediğinden fazlasını veriyoruz.

Kitabınızda tektonik ve stereotomik kavramları üzerinde duruyorsunuz, biraz anlatır mısınız?

Çok basit. Ben bunu Aparicio'dan öğrendim; o da Frampton'dan almış ve o da Gotfried Semper'den. Stereotomik, mimarinin en ağır parçasıdır, tektonik de en hafif. Şöyle örnek vereyim; mağara ve kulübe. Bu kadar basit.

İçerik ve bağlamı nasıl tanımlarsınız? Bu tanımlama sabit -değişmez- midir, dinamik -değişken- midir?

Mimari her ikisine de cevap vermelidir. Şeffaflık ve uzaysal süreklilik sınırları yok eder.

Bağlam içeriğe nasıl dönüştürülür? Tersi de mümkün müdür?

Evet, dönüştürülür ve tersi de mümkündür. Bazı yapılarımda denedim.

En beğendiğiniz işiniz? Neden?

Bu soruya cevap vermek zor. Evlatlar arasında seçim yapmak gibi bir şey bu. Ama en küçüğü, en ucuzu, en yaygını olarak cevaplayabilirim: Gaspar Evi. Bu benim "az çoktur" manifestom, minimalizm değil şiirdir. Gaspar evi küçük bir şiir gibidir. Çok tarihi ama çok da yeni. Çok Mies*** ve çok Le Corbusier****. Çok Campo Baeza. Küçük oğluma tapıyorum. (Editörün notu: Baeza'nın Gaspar Evi hakkındaki yazısını ilerleyen sayfalarımızda okuyabilirsiniz.)

En çok takip ettiğiniz mimar, tasarımcı kim? Türkiye'den de var mı?

Türkiye'den Mimar Sinan, Palladio veya Juan de Herrera veya Michelangelo gibi. Ve Mies Van Der Rohe ve Le Corbusier. Fakat ayrıca Jorn Utzon ve İspanyol ustam Alejandro de la Sota.

Yapılarınızın tarihsel olarak antikite, coğrafi olarak da Akdenizle olan ilişkisi nedir?

Akdeniz Mare Nostrum***** olarak adlandırıldı. Ve gerçekten de Mare Nostrum idi. Şimdiki bilgisayar gibi kültüre açılan kapı idi. Ve bizim amacımız: kültürü inşa etmek.


*Mnemosine: Mitolojide hatırlama nehri, Hatıraların Titanı. Uranus ve Gaia'nın kızı. Hafıza ve hatıranın şekil bulmuş halidir. Zeus'tan, peri olarak da bilinen 9 kız kardeş olan Museları doğurmuştur. Zeus'la, Mnemosyne 9 gece beraber olmuşlardır ve 1 sene sonra da 9 kızları olmuştur. Mnemosyne, kızlarına, Cleio, Euterpe, Thaleia, Melpomene, Terpischore, Erato, Polyhymnia, Urania ve en büyük kızına da Calliope isimlerini vermiştir.
Mnemosyne aynı zamanda yeraltı dünyasında (ahiret - hades) akan bir nehrin adıdır. Lethe'nin zıddı olan bu nehir, kendisinden içenlere (ki bunlar reenkarne olmaya hazırlanan ölü canlardır) geçmiş yaşamları hakkındaki her şeyi hatırlatır.

**Mimesis: Mimesis, doğa ve insan davranışının sanatta ve edebiyatta taklide dayanan temsilidir. Aristoteles tarafından sanatın rolünün "doğanın taklidi" olduğunu ileri sürerken kullanılmıştır. Yunanca taklit anlamına gelir. Aslında Platon (M.Ö. 427-347)'un eserlerinde ve felsefesinde de, her şeyin aslının idealar dünyasında bulunduğu, bu dünyadakilerin hepsinin onun iyi ve kötü taklitleri olduğu şeklinde bir görüş vardır. Aristoteles ise insanda bir taklit (mimesis) yeteneği ve hazzının bulunduğunu, sanatçının olayların ve varlıkların özündeki ideali, fikri taklit ettiğini söyler. Sanatçı, adeta tabiatın eksik bıraktığı şeyleri tamamlar. Estetiği bağımsız bir bilim haline getiren Alman filozof Alexandre Gottlle Baumgarten'e göre de evrende madde ve ruh öylesine ahenkli bir şekilde birleşmiş ve kaynaşmıştır ki, sanatın ve sanatçının amacı tabiatı taklit olmalıdır. Maddeci estetikçilerden H. Koch'a göre ise, sanat, özel bir gerçekliği yansıtma biçimidir. Ancak bu yansıtma biçimini toplumsal değerler belirler. Belki bazı sanat dallarında, mesela resimde, heykelde, tiyatroda taklidin daha fazla yer aldığını, ama mimari, edebi sanatlar gibi alanlarda hayal gücünün taklidi aştığını söylemek daha gerçekçi olur. Zaten eski Yunan düşünürlerinden Philostratos taklidi ikinci plana atarak hayal gücü ve yaratma ilkesini savunmuştur. Hayal gücü taklitten daha kuvvetlidir. Eski Yunan Tanrılarının heykellerini yapanlar onları görerek yapmamışlardır. Alman filozofu G.W.Fr. Hegel (1770-1831) de tabiat güzelliğini reddederek sanat güzelliğini tabiat güzelliğinden üstün tutar. Fr.W.-J. Shelling (1775-1854) de sanatı tabiatın taklidi sayanlara karşıdır. Sanatçı, yaratıcı Tanrının ruhunu bilinçsizce izler; onun yaptıklarını taklit etmez, tabiatı canlandıran Tanrısal ruh gibi o da yeniden, orijinal olarak yaratır, kullandığı eşyaya can verir. Taklit; resim, heykel gibi bazı sanatların vasıtası olabilir ama birçok sanatlarda vasıta bile olamaz. Kaldı ki, birçok fotoğrafta, plastik ve balmumundan yapılmış gerçeği aynen taklit eden eserlerde bir sanatçı ruhu, bir estetik heyecan duyulmuyor.

*** Ludwig Mies van der Rohe, kısaca Ludwig Mies (27 Mart 1886, Aachen - 17 Ağustos 1969), ünlü bir Alman mimar ve tasarımcıdır.

****Le Corbusier olarak tanınan Charles-Edouard Jeanneret (d. 6 Ekim 1887 - ö. 27 Ağustos 1965) İsviçre asıllı Fransız mimar. Modernizme ve uluslararası tarza yaptığı katkılar ile tanındı. Yaptığı tasarımlarda; kalabalık şehirlerde yaşayan insanlar için daha iyi yaşama koşulları sunan tasarımları önem taşıdı. Kariyeri uzun yıllar sürdü ve Avrupa'da, Hindistan'da ve Rusya'ya başlıca olmak üzere oldukça mühim binalar inşa etti. Aynı zamanda; şehir plancısı, ressam, heykeltıraş, yazar ve modern mobilya tasarımcısıydı.

*****Mare Nostrum (Latince: Bizim Deniz) Akdeniz için Romalılar tarafından kullanılan sevecen bir isim, sözdür. Latince'dir. Zaman içinde farklı anlamlarda da kullanılmıştır.

Alberto Campo Baeza Kimdir?
Alberto Campo Baeza 1946 yılında Valladolid'de doğdu. 1971'de Madrid Mimarlık okulundan mezun oldu ve 1982'de profesör unvanı aldı. 1986'da Madrid Tasarım Okulu'nun müdürü ve aynı zamanda eğitmeni oldu. Ayrıca Zürih, Dublin, Kopenhag ve New York gibi birçok kentte de mimarlık dersleri verdi.

İnşa edilen yapılarından bazıları; Fene Town Hall, Madrid'de S. Fermin Okulu, Cadiz'de okul, Mallorca'da BIT Center, Almeria'da Katedral Meydanı ve İş Merkezi ve Madrid'de SM Editoryal Ofis Binası. En çok tanınan konutları arasında, Madrid'de yapılan Turégano, García Marcos ve De Blas ile Cadiz'deki Gaspar Evi yer alıyor. Alberto'nun bir de kule projesi var; İspanya'nın en yüksek binası olan Madrid'deki "Telefonica'nın İletişim Kenti" Projesi. Amerika'daki ilk yapısına da 2004 yılında başlayan Alberto, New York'ta Olnick Spanu Evi'ni tasarlıyor. Ayrıca Caja de Granada Merkez Ofisi (2001), Venedik'te Benetton için yaptığı çocuk yuvası (2008), New York'taki Garrison Evi (2009) ve Granada'daki Endülüs Hatıra Müzesi MA (2009) en prestijli projeleri arasında.

2003 yılında mimarlık dünyasının prestijli ödüllerinden biri olan 2003 DuPont Benedictus Ödülü'ne layık görülen mimarın ödül alan projeleri arasında; 2000 yılında Miami Bienali'nde ve 2002'de COAM Ödülü alan Blas Evi, 2003 COAB Ödülü alan Mallorca'daki BIT Center, 2003'te COAAO Ödülü'nü ve 2003'te Eduardo Torroja Ödülü'nü alan Caja de Granada Genel Müdürlük Binası projesi ve 2004 ARCO (Almeria Mimarlar Birliği) Ödülü aldığı Ulusal Sağlık Merkezi Ofis Binası yer alıyor. Alberto aynı zamanda 2000 yılındaki Venedik Bienali'ndeki İspanya Pavyonu ile de birincilik ödülü aldı.
Alberto'nun tüm yazılarının toplandığı "The Built Idea" isimli bir kitabı 15'inci baskısını yapmak üzere ve mimarın bazı monografileri de yayınlandı. Yaptığı işler geniş bir yelpazede sergilenirken, birçok projesi de önemli mimarlık dergilerinde yer aldı.

Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.