Haberler

SimCity İstanbul

Tarih: 9 Mayıs 2011 Kaynak: Radikal Yazan: Kemal Yılmaz
Bomonti'deki dev gökdelenlerin arasında metruk durumda bir türbe var. Hadi yık yıkabilirsen...

Gençliğimde bir ara sardırmıştım. Her akşam eve gelince bilgisayarın başına geçip bir saat SimCity oynardım. Hani şu kent kurduğun oyun. Geniş alanları imara açtıktan, aralardan biraz yol geçirip ortasına bir karakol bir okul kurduktan sonra zamanı hızlandırıp beklemeye başlarsın. Önce küçük evler kaplar her yanı, sonra şehir yönetiminin kasası doldukça onların yerine gökdelenler filan kondurmaya başlarsın. Benim oynadığım 90'lar versiyonunda küçük kent alanı hemencecik dolar, yeşil boşlukların yerini ışıltılı, bilimkurgu gökdelenleri kaplardı ki, bu da artık yapacak bir şey kalmadığından oyunun sonu sayılırdı. Fantezi olsun diye kenti etrafından otoban geçirmek de mümkündü. Belki yeni versiyonlarda bir büyük kanal açmak gibi seçenekler de vardır...

İstanbul için de acaba oyunun sonuna geldik mi diye düşünüyorum bazen. Tamam, en sevdiğim anlardan biri, ikinci köprüden Levent'e gelirken, otobanın tatlı bir eğimle büyük kulelerin arasına dalması. Hele geceyse ışıltılı kulelerin arasından geçerken kendimi başka bir coğrafyada bir filmin içinde gibi hissediyorum. (Aynı tatlı eğim, Kağıthane tünelinde de var...)

Ama yine de bu yükseltilere karşı genel duygum ‘şaşkınlık'. Maslak'ın filan gökdelenler bölgesine dönüşmesi eğlenceliydi, Bomonti ve Dolapdere'nin durumu ise tuhaf. Bir kaç sene önce Taksim'de elektrik idaresinden çıktığımda bir tuhaflık olduğunu hissetmiştim. Şöyle sola baktığında önünde Harbiye'ye kadar uzanan açıklık, yüzüne vuran güneş artık yoktu. Çünkü hemen yanında devasa bir bina yükselmişti. (Şimdi orada Habertürk var...) Taksim'den Dolapdere'ye inerken metruk tamirhaneler, otoyıkamalar ve park alanlarının yer aldığı, aslında pek de büyük olmayan yol kenarındaki alandan şimdi şık binalar yükseliyor. Küçük üçgenler şeklindeki arsaları ihmal etmeyip konut alanına dönüştüren yatırımcılara tabii ki müteşekkir olmalıyız. Hem bu apartmanların özellikle yazın o yola gölge yapmak gibi şahane bir işlevi de olacak. Bir de sırf zengin olduğu için gidip Zekeriyaköy, Kemer gibi ücra yerlerdeki villalarda yaşamak zorunda kalanlara da trafikten kurtulma, kent merkezinde başlarını sokacak bir yer edinme fırsatı sunması var ki, sanırım bu işin en insani kısmı.

Kentin silüetine Saylonlular gibi suratında inip çıkan ışıklarla damga vuran Bomonti'deki çifte kuleler de ayrıca ilgi alanım. Alttan girip Bomonti'ye doğru çıkarken dere yatağının bir yanına sıralanan gecekonduların hemen karşısındaki bu gökdelenlere bayılıyorum! O gecekonduların da gök delmese bile, üçer beşer sözde lüks dairelere dönüşmesini tabii ki bir tutucu solcu, halk dalkavuğu filan değil, gelişmeci bir insan olduğum için mecburen memnuniyetle karşılıyorum. O insanların da tıpkı Sulukule'nin çingeneleri gibi kentin ortasındaki derme çatma binalardan çıkıp, Halaklı'daki Malkara'daki TOKİ bloklarında çok daha mutlu olacaklarına gönülden inanıyorum.

Saylonlu gökdelenlerin hemen yanında bir yenisi yapılıyor. Geçenlerde bir arkadaşım gösterdi, iki inşaatın arasında bir gecekondu sıkışmış duruyor. ‘A, hiç yakışmamış, niye yıkmıyorlar ki' deyiverdim. ‘Sus, çarpılırsın' dedi arkadaşım. Meğer orası bilmem ne baba türbesiymiş. Hadi yık yıkabilirsen. Eminim, her şey bitip, o dere yatağındaki patates tarlası yol da kaymak asfalt olduğunda sıra türbeye gelecektir. Şöyle cam kubbesinin etrafı yeşil bir çitle çevrilmiş, sanayi tipi çinilerle gelenekselliğe gönderme yapan şık bir bina da ona yapacaklardır. Yoksa SimCity'e yakışmıyor diye etrafını ağaçlarla filan kapatmak da mümkün ki, bence bu yeni İstanbul konsepti için iyi bir fırsatı tepmek olur, karşıyım!
Takvim
<<Nisan 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30  
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.