Haberler

Ayrıştırma, Duvar ve İstihkam

Tarih: 16 Ocak 2006 Kaynak: Mediamatic.net Yazan: Bert de Muynck, Malkit Soshan Çeviren: Gülin Şenol


Fotoğraf: palestina.is

Ayrıştırmanın, duvarların ve istihkamın birbirinden farklı şekilleri, renkleri, dokusu ve derinliği vardır. Bunlar bazı durumları, olayları, programları ve şartları da doğurur. Mimarlar ve plancılar olarak, bu toprakları parçalamak ve kimliksiz adacıklar yaratmak için bizlerden çalınan mesleki araçlarımızın silah olarak kullanıldığının artık farkına varmamız gerekiyor. Tarım alanları, milli parklar, kentler, bahçeler, askeri alanlar, kültür programları, çiftlikler, yollar, kentsel altyapı ve kamusal hizmetler, ağaçlar, akustik duvarları, endüstriyel parklar...kentsel düzenlemenin herhangi bir şekli istihkamın, “koruma, savunma ve saldırı” için kullanılan bir elemanı olabilir ya da birden bire iki farklı sistemi ve grubu birbirinden koparan bir ayırma duvarı haline gelebilir: Filistinliler ve İsrailliler.

Dağıtılmış topraklarla yüzleşmemiz yapılmış olan hiçbir şeyi geri getiremeyecektir, zamanı geri çeviremez ve sınırsız toprakları yeniden inşa edemeyiz. Ancak hiçbirşey olmamış, olmuyor ve olamazmış gibi davranamayız da. Bu noktada sorulabilecek en iyi şey ayrıştırılmanın yok edilmesi ve eşitliğin yeniden sağlanabilmesidir.

Şu andaki şartları analiz edersek, resmi ya da gayriresmi, farkedilen ya da farkedilmeyen, gerçekliği olan ya da sadece bir söylenceden ibaret bir çok görünüşü olan bir bölgeyle yüz yüze bırakıldığımızı inkar edemeyiz. Barışı tekrar sağlamak için bir çok strateji kullanılabilir: kaynak yaparak birleştirmek, sembiyoz ya da parazit yaşamlar kurmak, eklemlemek, bağlamak, zincirlemek, yapıştırmak, karıştırmak ya da güçlendirmek.

İster mimarlık ister kentler, duvarlar, çitler, hendekler, kontrol noktaları, politika ya da strateji olsun yıkıcı sınırları sildiğimiz zaman birbirinden ayrıştırma kesintisiz/sürekli bir hale dönecektir. Bahsi geçen şeyler gerekli olmadığı için değil; bunların inşası bugün gelişime destek olma ya da özgürleştirme değil işgal ve sindirme amacı güttüğü için... Bu durum “devamlılık”ın paradoksal bir anahtar söylem olduğu bir ülkeyi işaret eder: mekandaki devamlılık, geçiş, mevki, kültür, hafiza, zaman ve evrim. Bu devamlılığın üzerinden hem fiziksel hem de teritoryal süreksizliği cisimleştirmek için gerekli yolu döşeyerek “devamsızlık” politikçe ve aklen süslenmiş, soyulmuş, elemine edilmiş ve silinmiştir.

Planlayan, mekanlar ve binalar yapan ve insanların yaşam alanlarını tanımlayan mimarlar ve plancılar olarak bu noktada baş roldeyiz, daha da iyisi başka türlü söylemek gerekirse; bu karasal ve bölgesel çatışmadaki politik planlamada oynatılan kuklalardan ibaretiz. Kendimizi hükümetin, planları ve nazım planlarını insan haklarının ihlal edildiği ideolojik gündemlerini gerçekleştirmek için suistimal ettiği bir durumda buluveriyoruz.

İnsanlara daha iyi yaşam koşulları ve konutlar, daha iyi hizmet ve alt yapı sağlamaya çalışırken, geçmiş ve geleceğin farklı gruplar için sürekliliğini sağlamak için savaşırken duyuyoruz ki mimarlar, kent plalamacıları ve peyzajcılar karlı dağlar, bitkiler ve su, pembe çiçekler açan bağlar, coşkun nehirler ve geceleri göz alıcı ışıklarla aydınlatılmış gökdelenler hakkında şiirsel klişelerle konuşuyor. Hatta dokunaklı cümleler, vaadedilmiş bu topraklarda bin yıldan fazla bir süredir devam eden dinler arası savaşa gönderme yapıyor.

Politik tartışmaların bir parçası olmak amacımız değil, İsrail-Filistin çatışması için de küresel bir çözüm de sunmuyor ve barış antlaşmalarını başlatmayı da planlamıyoruz, fakat yapılan bu büyük haksızlığı gözler önüne sermek ve herkes için eşit koşullarda hizmet sağlanmasını, herkesin kent hizmetlerinden yararlanmasını, planlamadaki eşitliği sağlamak istiyoruz.

Daha iyi planlama, daha iyi nazım planları ve devlet tarafından ihmal edilmiş ve hatta hasar görmüş mekanlar için daha iyi çözümler yaratmak adına dünya çevresinden herkesi toplanmaya davet ediyoruz.


Fotoğraf:palestine-pmc.com

Yaklaşım, Sorunlar ve Perspektif
İsrail iki sisteme sahip tek bir ülkedir. Bu iki sistem, sınırlar ve kontrol noktaları boyunca ve ”tanınma-tanınmama” yoluyla var oluyor ve işliyor.

Birşeyleri farketmeyi reddetmek ne anlama gelir? Kendinizi konudan geri çektiğiniz anlamına mı? Yoksaymak, inkar etmek, hem literal hem de metaforik anlamda yukarıdan bakmak, reddetmek ve geri çevirmek? Birşeyin varlığını inkar ederken yarattığınız sistemin size bahşettiği bütün olanakları kullarak mı bu dışlamayı gerçekleştiriyorsunuz? Bütün bunlar kesinlikle birey ya da grup olarak birisinin ya da birilerinin varolanı reddetme durumundan haberdar olduğu anlamına da gelir.

Durumun sözde “geçici” olarak gösterilmesi birşeylerin fark edilmeden geçilmesi için iyi bir özür olarak duruyor. Peki gerçek insanlar, gerçekten etten ve kemikten oluşan bu insanlar, geçici olarak adlandırılan, bir alternatifi olmayan ve varolmayan bir durumun içinde varolan topraklarıyla ilgili ne yapacaklar?

Ve bizler bir gecede varolmayan bir kasabayı vareden bir master plan karşısında ne yapabiliriz? Bu duruma duvar, çit, hendek gibi kelimeler ile yaklaşmaya çalışırken bu iki farklı sistemin örtüşmesi insanların tehlikede olup olmadıklarını artık bilmedikleri bir yerde yaşamalarına yol açıyor.

Tanımlanmamış bir kasabanın çevresine bir duvar öremezseniz, bunun gelişi güzel yayılmasını ve büyümesini engellemek istemiş olsanız bile... Bir bina için bir duvar kendisinin varlığını meşru eden bir araçtır.

Yapılı çevreyi dönüştürme sanatı, gözdağının, toprakların işgalinin ve sosyal hizmetlerinin hepsinin kesilmesi sırasında insani değerlerin ve manevi karakterlerin keskin bir odak haline geldiği bir inanç sistemine yol açarak insan yapımı mitleri kullanır. Bu durumda, birilerinin dürüstçe mimarlığın ve planlamanın mekanı organise ve deorganize edip etmediğini sorması gerekiyor. Bir kere bir kasaba tanımlanmadığında, varolmanın kollektif formları bir kere inkar edildiğinde ve yasal sistemin dışına itildiğinde haklar ve yasalar da anlamlarını kaybederler: Yasalar varolmayan bir duruma uygulanamazlar.

Unutulmaması gereken birşey daha var: Bu varolmayan çevre hayalet insanlar tarafında iskan edilmiyor. Son zamanlarda azınlık cemiyetleri uluslararası insan haklarına göre uyulması gereken politik, sivil, ekonomik ve kültürel hakları görmezden geliyor. Bu sorunu mimarlık ve planlama alanında konuşmak ve çözmek için çalışmalar ulusal ve uluslararası seviyelerdeki, “eşitlik”te ve “ayrımcılık yapmamakta” ısrarlı olan cemiyetlerle tam anlamıyla bağlanmalıdır. Yerel olarak da uluslararası azınlık haklarının uygulanmasına ihtiyacımız var.

Bütün bu politik ve ideolojik savaşı belirtmesi için bir çok farklı disiplini de sahneye çıkarmalıyız: Hukuk, coğrafya, gazeteciler ve medya, aktivistler ve daha pek çokları. Ulusal ve uluslararası fikirleri harekete geçirmeli ve “planlama” boyunca insan haklarının ihlal edilmesi ile ilgili kamusal anlamda bir tartışma yaratmalıyız.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.