Haberler

Yeniden Berlin

Tarih: 22 Ocak 2006 Kaynak: Milliyet Yazan: Nedim Gürsel

Berlin yok olmuş, tümüyle ortadan kalkmış, yeniden kurulmadan önce geçmişle bağını büsbütün koparmış bir kent. Burada yıkıntılarla halleşip kaynaşabilir, reklam ışıklarıyla kucaklaşabilir, karanlık ve boş arsalarda rüzgarla tanışabilirsiniz.

Geceleyin ıssız Berlin; sokaklarda yıkılmış, taş üstünde taş kalmamış bir kentin izleri, karanlık avlulara bakan tek tük ışıklı pencerelerde içe kapanmanın kederi var hâlâ. Oysa bölünmüş bir kent değil artık, yayılıp genişliyor, modern teknolojinin son olanakları ve Avrupa Birliği'nden gelen para sayesinde yeniliyor kendini. Anka gibi küllerinden doğuyor.

Bu kente 1985'te ilk gelişimde, Moabit gibi yoksulların oturduğu semtlerin duvarlarında, özellikle de Berlin Duvarı'nın iki yanında sıralanan, pencereleri tuğlayla örülü yapıların cephelerinde şarapnel delikleri vardı. Hatta bazı zengin semtlerinde bile evlerin sıvaları dökülmüş, kapıların girişini süsleyen kabartmaların ya da heykellerin başları kopmuştu. Şimdi kentin en görkemli alışveriş ve kültür merkezi olan Potsdamer Platz'ın yerinde ıssız ve korkutucu bir boşluk uzanıyor, enkaz yığınlarıyla paslı demir parçaları görüntüye ekleniyor, Spree'nin üzerinden kara bir tabut gibi kayan kömür yüklü nehir gemileri projektörlerin ışığına girip çıkıyor, gözetleme kuleleri karanlığın içinden heyula gibi bakıyordu.

Yalnızca fotoğraflarda yaşıyor
O zaman da böyle amaçsız, yalnız başıma yürüyor, yürüdükçe geçmişin olağanüstü günlerini, yıkımdan önceki Berlin'i düşünüyordum. Artık yalnızca fotoğraflarda yaşıyor o kent. Yolcu boşaltan kara vagonlu trenler, kalabalık ve uğultulu garlar, iki katlı tramvaylar, kabareleri doldurmadan önce lokantalarla kahveleri dolduran Berlinliler. O yılların anısı hâlâ yaşayan, kocalarını savaşta yitirmiş bazı yaşlı kadınların belleğinde sürüyor olabilir. Öyle bir komşum olmasını, Weimar Cumhuriyeti yıllarının Berlin'ini, adı efsaneleşmiş kabare oyuncularıyla şarkıcıların, ünlü tiyatro sanatçılarının dünyasını onun ağzından dinlemek isterdim.

Kneipe'lerde vakit öldüren sarhoşlar, hatta Zoo'nun duvarına çöreklenmiş laternacı da geçmiş günlerin özlemini dile getiren şarkıları, örneğin yalnızca Nazileri değil tüm erkekleri baştan çıkaran Zarah Leander'in kısık ve tırmalayıcı sesini anımsıyordur belki. Ne yazık ki, ne böyle bir komşum var ne de Almanca biliyorum. Kentin yıkılmadan önceki imgesi peşimi bırakmıyor ama. Tegel Havaalanı'ndaki kafeteryanın duvarlarını süsleyen siyah beyaz, eski fotoğraflardan başlayarak kendini duyuruyor.

Yalnızca fotoğraflardan değil kitaplardan, ekspresyonist ressamların tablolarından, Kurt Veil'ın bestelerinden de yansıyan bir imge bu, belki de kentin geçmişine yapmak istediğim hayali yolculuğun çıkış noktası. Bu yolculuk Berlin'deki gece yürüyüşlerimin devamı da olabilir, reklam ışıklarıyla aydınlık vitrinlerin gizleyemediği bir ıssızlığın ortasından, her adımda biraz daha derinden hissettiğim sokağa bırakılmışlık duygusundan başka bir dünyaya, kalabalığın, insanların arasına kaçış, Dublin'in tramvay gıcırtılarıyla yankılanan Alexanderplatz'ına, Brecht'in yapıtlarına, Jenny'nin Mackie'yle yaptığı tangonun ezgisiyle kenetlenen çıplak gövdelere sığınış biçiminde gerçekleşebilir.

İnsan kendini yalnız hissediyor
Aslında yalnızca gece değil, gündüz vakti bir kneipe'de oturur ya da sefertası gibi iç içe geçmiş gri konutların önü sıra yürürken de insan kendini yalnız hissedebiliyor Berlin'de. Kneipe'nin tahta masalarında bilmem kaçıncı birasını yudumlayan bir yaşlı adamın kederli bakışında, cepheleri küçük pencerelerle dolu toplu konutların kasvetinde şimdiyi unutmak, geçmişin zevk ve eğlenceden ibaret günlerine doğru bir yolculuğa çıkmak isteyebiliyor. Berlin yok olmuş, tümüyle ortadan kalkmış, yeniden kurulmadan önce geçmişle bağını büsbütün koparmış bir kent çünkü.

Yeni mimari dokuyla tanıtım
Burada yıkıntılarla halleşip kaynaşabilir, insanlarla değilse de reklam ışıklarıyla kucaklaşabilir, karanlık ve boş arsalarda rüzgarla tanışabilirsiniz. Ben de öyle yaptım. Önce yıkıntılarla, daha doğrusu yıkıntıların üzerinde yükselen yeni mimari dokuyla tanıştım, cam ve betonun hükmündeki yeni mekanları keşfettim, sonra da geniş caddeleri tarayarak geçen, otobüs beklerken insanın içine işleyen, kalbe bir bıçak gibi gibi saplanan rüzgarla buluştum. Onun sesine kulak verdim, anlattıklarını dinledim. Doğudan batıya esiyordu her gece, arada duvar da olmadığına göre hiçbir engel tanımadan tüm kentin bağrına girip çıkıyor, karanlık avlularda, alt geçitlerde dolaşıyor, çift camlı pencereleri zorluyordu.

Rüzgarın bana anlattıklarını da anlatırım belki bir gün, doğuda olup bitenleri, Doğu Almanya'nın karanlık yüzünü. Şimdilik, duvar yıllarında günübirlik gitme olanağı bulduğum Doğu Berlin'de ancak hayal edebileceğim gece yürüyüşlerini bu kenti çok iyi tanıyan, her köşesini bilen bir yazarın, Jean-Michel Palmier'nin bakışından aktarmakla yetineyim.

"Kederiyle, çelişkileriyle, tüm tutarsızlıklarıyla seviyorum Doğu Berlin'i. Sınırda beklemenin ve kimlik kontrollerinin yol açtığı tedirginlik unutulur unutulmaz, 'turistik bölgeler'den uzaklaştığınızda, geçmişle geleceğin birbirine karıştığı bir kentin tuhaf büyüsünün etkisinde kalıyorsunuz."

Bu dünya geçmişte kaldı artık, Doğu Berlin kendini yeniledi. Evler, dükkanlar, yıkımdan nasılsa arta kalmış eski yapılar, görücüye çıkmadan önce boyanıp temizlendi. Ve duvar ortadan kalktıktan sonra Batı satın aldı Doğu'yu, sonra da ırzına geçti.

Takvim
<<Ağustos 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31        
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.