Haberler

"Atölyemin adını oğluma verdim"

Tarih: 28 Ocak 2006 Kaynak: Milliyet Yazan: Yaprak Aras Şahinbaş

"Birth" isimli tasarımı Wallpaper dergisince en iyi masa seçilen, Derin Design'ın kurucusu Aziz Sarıyer: "Mağazamı açtıktan bir yıl sonra oğlum Derin doğdu. Kızım olsa da ismi aynı olacaktı. Derin sözlükte insan aklının ve gücünün yetmediği nokta, mükemmellik anlamına geliyor"

Wallpaper dergisi Şubat 2006 sayısını tasarım ödüllerine ayırdı. Bundan böyle her yıl düzenlenecek yarışmanın ilk ayağında Türkiye'den de bir isim çarptı gözümüze. Derin Design'ın kurucusu Aziz Sarıyer'in tasarımı olan "Birth" en iyi masa ödülüne layık görülmüştü. "İki ay önce Wallpaper dergisi bizden 'Birth'le ilgili bilgiler istedi. Nedenini söylemediler ama biz de sormayız zaten. Yarışma yapıldığını öğrenince şansımızın olduğunu düşünmeye başladık" diyor Aziz Sarıyer.

Bir subay çocuğu olan Aziz Sarıyer'in ailesinin pek çok ferdi eczacı. Kendisi de Eczacılık Fakültesi'nde okurken kurmuş Derin'i zaten. Tasarım aşkıysa henüz iki yaşındayken aile büyüklerinden istediği "kırt kırt" ile açığa çıkmaya başlamış. Kesici bir alet istediği anlaşılan Sarıyer'e babası hemen bir marangoz takımı almış. Sarıyer de başlamış evdeki sağlam eşyaları kesmeye... Yaşı büyüdükçe odasının, evin tüm eşyalarını kendisi tasarlar, yapar olmuş.

Sarıyer'in üniversitede okurken kurduğu Derin, o zamanlar sadece mobilya satışı yapmaktadır. Yıllar içinde üretim yapmaya, oğul Derin Sarıyer'in katılımıyla beraber koleksiyon üretmeye başlarlar. Ve Derin şu anda New York, Londra, Paris gibi metropollerdeki önemli tasarım butiklerinde ve dünyanın 45 noktasında satılıyor. Yabancı tasarım dergilerinde her ay bir çalışmaları yer alıyor.

Aziz Sarıyer "Ben artık Derin markasının yöneticisi değilim. Derin'in yüzü Derin Sarıyer" diyor. Artık tasarımcı kimliğiyle tanınan Sarıyer Zeritalia, Moroso, Cappellini gibi ünlü markalar için tasarımlar yapıyor.

Derin isminin anlamı nedir sizin için?
Derin'i açtıktan bir yıl sonra oğlum dünyaya geldi.

Yani işyerinizin ismini oğlunuza verdiniz aslında...
Kızım olsa da ismi Derin olacaktı. Derin ismini mükemmel anlamında seçmiştim. Derin sözlükte "insan aklının ve gücünün yetmediği nokta, mükemmellik" olarak tanımlanır. Mükemmelliği yakalamak mümkün değil tabii ama o günün şartlarında içimdeki mükemmellik dürtüsünü ortaya koymak istedim sanırım.

Derin ilk kurulduğunda mobilya satan bir mağazaymış. Artık kendi koleksiyonunu hazırlayan bir tasarım merkezi. Bugünlere nasıl geldiniz?
İlk başta çok çağdaş tasarımların satıldığı bir galeri, satış noktasıydı. Atölyem yoktu. Benden istenen özel modelleri dışarı yaptırıyordum. Daha sonra atölyemi kurdum. 1978 civarında çam ağacından objeler yapmaya başladım. Şu anda IKEA ve Habitat'ın yaptığı gibi çağdaş, özgün çalışmalar çıktı ortaya.

O dönemde genç, çağdaş ve entelektüel kesimin mobilyası olmaya başladık. Ardından Türkiye'de ilk kez önemli yabancı markaların ve tasarımcıların ürünlerini satmaya başladık. 2000'li yıllara girerken de oğlum Derin firmaya katıldı.

Siz mi istediniz oğlunuzun baba mesleğini devam ettirmesini?
Kendisi istedi. Çocukluğundan beri bu dünyanın içindeydi zaten. Derin'den önce eşim bana yardımcı oluyordu. Derin de annesinin kucağında, pusetinde gelip giderdi. Yaz tatillerinde atölyede çalışırdı. Beraber olmaya başlayınca, bu işi daha ciddi bir standartta yapacağımı anladım. Daha da önemlisi, sonsuza kadar bu mesleği yapacağımın farkına vardım. Kızım da bu yıl mimarlık fakültesinden mezun oluyor, o da bizimle çalışacak.

Neler değişti Derin Sarıyer'in gelişiyle?
Derin "Kendi koleksiyonumuzu üretmeliyiz" diyordu. Bunun üzerine Türkiye'de satılan ithal mobilyalara alternatif olarak yüksek kalitede, modern, rahat ve nispeten uygun fiyatlı bir koleksiyon hazırlamaya, yurtdışındaki çok önemli fuarlara katılmaya, olumlu eleştiriler almaya başladık. Derken Tanju Özelgin, Arif Özden, Bülend Özden, Mehmet Ermiyagil, Defne Koz, Ayşe Birsel gibi kendi branşında çok başarılı tasarımcıların çalışmalarını da koleksiyonumuza ekledik.

İTÜ ile "İstanbul" sergisi
Bir Türk firması olarak dünya tasarım piyasasında yer edinmek zor olmadı mı?
Yaptıklarımızın evrensel boyutta olmasını istediğimiz için koleksiyona yabancı isimler de ekleyelim dedik. Ama gelen çalışmalar o an için bizim ruhumuzla örtüşmüyordu. İsabet olmuş. Bünyemizde hiçbir yabancı ismin bulunmaması avantajımız oldu. Sadece Türklerden oluşan bir tasarım takımı olmamızdan çok etkilendiler. Hatta Türk oluşumuz, Türkiye'den evrensel boyutta bir mobilya tasarımı çıkmadığı için avantaj oldu. Bunda tasarımların gücünün de etkisi büyük ama Türk olduğumuz için de popüler olduk.

Tasarım niçin Türkiye'de yeteri kadar gelişmiş değil?
Aslında Türk insanı tasarıma, güzel sanatlara layık bir ulus. Geçmişine, tarihe bakarsanız tasarım, güzellik, konfor hep çok önemli olmuş. Şu anda dünyada tasarım adına en çok heyecan duyan, en atılgan, yırtıcı potansiyele sahip olan ülke Türkiye. Yeteri kadar güzel sanatlar akademileri var. Her yıl çok sayıda akademisyen yetiştiriyoruz. Bir kıvılcıma ihtiyaç var.

Genç Türk tasarımcılar arasında gelecek vaat edenler var mı aralarında?
Evet, var. 2006 koleksiyonumuzda, daha okulunu bitirmemiş bir öğrencinin çalışması var örneğin. Üniversitelerle ortak projelerimiz oluyor. Proje bitirme çalışmalarında imalathanemizi, tasarım büromuzu onlara açıyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi'nin işbirliğiyle "İstanbul" konsepti altında lisans öğrencileri ile beraber dünya çapında bir sergi açmayı düşünüyoruz.

"Tasarımda da modada olduğu gibi romantik bir döneme girildi"
Aziz Sarıyer dünya tasarımındaki trendleri şöyle anlatıyor: "Tasarımda, moda kadar olmasa da altı-yedi yıllık periyotlarda tarzlar değişiyor. Yaklaşık üç yıldır da yine modada olduğu gibi daha romantik bir döneme girildi. Çağdaş tasarımların eskiyle özdeşleştirilmesi gibi, süslenmesi gibi... Çok çağdaş, modern malzemeyle eski, geleneksel formlar, desenler bir arada kullanılıyor. Biraz daha post-minimalist olarak, eskiyle yeninin ortaklaşa uygulanması olarak kullanabiliriz. Bu çok hareket getirdi piyasaya. Ve inanır mısınız, 1970'lerde yaptığım mobilyalarla bugün yaptıklarım arasında fark yok. 1970'ler, dünya tasarım tarihindeki en önemli zamanlardır. Şu an bulunan noktaya, o günlerin temelleri üzerine kurularak gelindi.

"Evleri antika parçalarla doldurmak itibar standardı değildir"
Tasarımla ilgisi olmasa bile, sadece evinde "zengin dursun" diye, statü sembolü olması için tasarım ürünleri alanlar oluyor mu?
Sanmıyorum. Tasarım veya tasarımcıyı beğendikleri için alıyorlar daha çok. Varlıklı, çok servet sahibi insanlar modern eşyaları kullanmıyor pek. Ama modern parçaların da kullanılması lazım artık evlerimizde. Çünkü günü yaşıyoruz. Bugün içinde yaşadıklarını düşünüyorlarsa, bence güne birebir uyan standartlarda yaşamak lazım. Koleksiyonerlere saygı duyuyorum ama evleri klasik ve antika parçalarla doldurmak bir itibar standardı değildir. En modern fotoğraf makinesini, telefonu, arabayı kullanıyoruz. Evlerimize ise çok eski dönemlere ait kullanılmayan eşyalar bulunduruyoruz.

Tasarım koleksiyonu yapanlar yok mu peki?
Meslek hayatım boyunca benden sürekli çağdaş parçalar alan, bunları saklayan, hatta evine sığmadığı için bazılarını paketiyle tutan bir müşterim var. Koleksiyoner sayabileceğim bir tek onu biliyorum. Dünya çağdaş tasarım hareketlerini takip eden, 85 yaşında bir kadın. Zaten Derin'in müşterileri de şehirli, entelektüel, kültürlü, sanata düşkün, özellikle modern sanatı takip eden insanlar.

"Toplantıda anlaşma sağlanamazsa masanı alıp köşene çekilebilirsin!"
"Birth", Derin'in 2005 koleksiyonunun bir parçası. Sekizgen ve dikdörtgen olabilen masanın parçaları tek tek de kullanılabiliyor. İsterseniz masanın tek bir bölümünü ufak bir yazı, çalışma masası gibi kullanabiliyorsunuz. Sandalyeler kullanılmadığı zaman masanın içinde durarak alan işgalini önlüyor. Birth işyerleri için de uygun ve esprili bir tasarım. Bir toplantıda anlaşmaya varılmadığı takdirde, herkes kendi masa ve sandalyesini alarak köşesine çekilebiliyor! Sarıyer, Birth ile ilgili şunları söylüyor: "Yükseklik ve ebatları yakın olduğu için sandalyeler genellikle masadan açıkta durur. Bu, alan kaybı ve görsellik sıkıntısı yaratır. Masa ve sandalyeler hiçbir zaman tam olarak bütünleşemez ve ilişkileri dengeli olmaz. Ben de bu dengeyi aradım. Masa ve sandalyeyi bütünleştirmek bir düğün gibi geliyor bana. İsmi de 'doğum' anlamında zaten. Masanın içinden bir sandalye doğuyor."

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.