Haberler

Kentler ve Yaşam Kalitesi: Bir Dünya Forumundan Geriye Kalanlar

Tarih: 2 Haziran 2006 Yazan: Özlem Ünsal

Mercer Danışmanlık şirketinın yürüttüğü “Dünya Ölçeğinde Yaşam Kalitesi” araştırmasında 350 kentin arasından ikincilikle sıyrılan Cenevre 18-20 Mayıs 2006 tarihleri arasında “Kentler ve Yaşam Kalitesi: Küresel Zorluklar, Yerel Çözümler” başlıklı foruma ev sahipliği yaptı. Seçimle başagelmiş yöneticilerin ve siyasiların dışında kalan aktörlerin yerelde yaşam kalitesini sağlamaya yönelik bakış açıları ve somut tecrübelerinın masaya yatırıldığı forumda yaşam kalitesini merkez alan stratejiler, araçlar ve hizmetlerin çeşitli merceklerde yeniden değerlendirilmesi hedeflendi.

Belediye başkanlarından inisiyatif temsilcilerine kadar çeşitli düzeylerde yerel siyasi aktörler; ilgili alanlarda aktif kamu görevlileri; sosyal sorumluluk bilinciyle yaşam kalitesine yönelik uygulamalar yapan özel sektör kuruluşları, araştırmacılar ve konuya ilgi duyan kentlileri hedefleyen foruma, aralarında Hollanda, Fransa, İrlanda, Belçika, Almanya, Filistin, Senegal, İngiltere, Çin ve Japonya’nın da bulundugu farklı ülkelerden 100’ün üzerinde konuşmacı ve 300 dolayında dinleyici katıldı. Farklı kentler ve perspektiflerden yaşam kalitesine yönelik proje ve çözüm önerileri arasındaki fikir alışverişini teşvik etmeyi amaçlayan forum aynı zamanda “Daha İyi Bir Kent, Daha İyi Bir Yaşam” temasıyla yola çıkmaya hazırlanan Shanghai 2010 Expo organizatörleri için stratejik bir klavuzun oluşturulmasına katkıda bulunmaya çalıştı.

Ağırlıklı olarak yuvarlak masa toplantiları formatında düzenlenen forumda yaşam tarzları ve sosyo-kültürel paradigmalar; ekonomi, sağlık ve çalışma; yaşam cercevesi ve kentsel hizmetler; kurumlar ve kamu politikaları; ve son olarak yurutme ve araştırma, ana tema başliklarıni oluşturdu. Yaşam kalitesinın tek kriterinın kentlinın kendışı olduğu, yaşam kalitesini belirleyen unsurların tanımının, uygulanacak stratejilerin, araştırma metodlarının ve varılacak sonuçların kentlilerin katılımı olmaksızın amacını karşılayamayacağı varılan sonuçların ana eksenini belirledi.

Değerlendirmeden Projelendirmeye: Yaşam Kalitesini Ölçebilmek?
Kentlerde yaşam kalitesi belirleyicilerinın saptanabilirliği, elde edilen ölçümler sonucunda sorunların tanımlanabilirliği ve giderilebilirliği yuvarlak masa tartışmalarının konularından biri oldu. İsvicre, İngiltere ve Hollanda’dan katılan konuşmacılar temsil ettikleri kurumların araştırma yöntemleri, yaşam kalitesine ilişkin kriter tanımları üzerinde durup kurumlarının kent bazinda gerçeklestirdigi proje ve tetkiklere örnekler verdiler. Yerel belediyelerin kamusal ve finansal performansindan iskana kadar pek cok alanda araştırma ve tetkik için yillik 120 milyar sterlinlik bir butçe kontrol eden İngiliz bağımsız kamu araştırma kurumu Audit Commission’in temsilcisi Davy Jones, yaşam kalitesinın ana kriterinın mutluluk olarak tanımlarken, mutluluğun sağlıklı sosyal varlığı mümkün kıldığının altını çizdi. Sağlıklı sosyal varlığın yaşam kalitesini imlediğini ve yaşam kalitesinin de günün sonunda sürdürülebilir gelişime olanak verdiğini vurgularken, baz aldıkları yaşam kalitesi kriterlerini sıraladı. İnsan ve yerleşke, komunite bütünlüğü ve katılım, temsil, yaşam boyu eğitim, ulaşım ve erişim, güvenlik, sağlık ve sosyal altyapı, kültürel olanaklar, çevre ve son olarak iskan gibi kavramların yer aldığı temel kriter listesinden yola çıkan Andre Meier, temsilcisi olduğu benzer yapıdaki İsviçre Federal İstatistik Ofisi’nin de benzer kriterlerle çalıştığını ifade etti. Meier söz konusu kriterlere yönelik tetkiklerin, sürdürülebilir gelişimin geldiği nokta ve durumuna dair ham bilgi sağlamaya, bölgenin zayıf ve güçlü noktalarını belirlemeye – bunu takiben belirli periyodlarda tetkiklerin tekrar edilip hareketlenmelerin gözlemlenmesi ve başka yerel belediyelerle karşılaştırma olanağının sağlanması- karar mekanizmalarıni desteklemeye, ve son olarak bölge içerisinde hedef belirleme ve gelişimi takip etmeye katkı koyduğunu vurguladı. Ecole Polytechnique Federal de Lausanne’in Cenevre’de gerçekleştirdiği iskana yönelik Albatros D tetkik projesini örnek olarak masaya yatıran Dr. Gilles Desthieux, kentlilerin sürece katılımının belli bir bölgede yaşanan nüfus düşüşü ve buna bağlı olarak iskan sorununun çözümünde kilit bir rol oynadığına dikkat cekti. Desthieux, bölgede bulunan boş binaların yıkılıp yıkılmaması, bölge nüfus yoğunluğunun artırılmaya çalışılıp çalışılmaması, bölge dokusunun değişimine yönelik bir girişimde bulunulup bulunulmaması veya nüfus çeşitliliğinın teşvik edilip edilmemesi gibi kararların kentlilerin katılımıyla daha sağlıklı alınabildiğini ve bölge için daha verimli sonuçların ortaya çıkmasının sağlanabildiğinın altını çizdi.



Konuşmacılar bu tip tetkik ve araştırmaların sadece istatistiki bilgi ürettiklerini hatırlatarak, ham bilginin detayli ve özenli bir yoruma tabi tutulmazsa hiçbirşeye işaret etmeyen pragmatik ve başit rakamlar olarak kalmaya devam edecekleri konusunda görüş birliğine vardılar. Yaşam kalitesi belirleyicilerine dair rakamların elde edilmesinın yalnızca bir başlangıç olduğunu ifade eden Meier’i onaylayan Hollanda temsilcisi araştırmacı Jules de Heer, belediye ve kent arasındaki ilişkiyi şöför ve araba arasındaki ilişkiye benzeterek “şöförün, sorumluluğunu aldığı arabayi iyi tanımasi, dogru koordine edebilmesi için şarttir“ dedi. Bu tip araştırmalar için küresel bir modelin uygulanamayacagina isaret eden Lozan Belediye Başkani ve Isvicre Kentler Birliği başkan yardimcisi Daniel Brelaz, “kentinizi, küresel varsayılan bir model çercevesinde değerlendirmeye kalkışırsanız, alacağınız sonuç sizin için bir facia olacaktır çünkü her kent kendine özgü bir model içerisinde değerlendirildiği takdirde ortaya anlamlı sonuçlar çıkabilir” dedi. Yapılan tetkik ve araştırmaların amacı ile kentler arası rekabetin ilişkilendirilemeyeceğini vurgulayan Jones, “tetkik ve araştırma, kentler arası bir güzellik yarışmasına değil kentlilerin yararına hizmet etmelidir” diyerek tartışmalara açıklık getirdi.

Karar Alma Mekanizmaları: Onkosul, Demokrasi
Bir başka oturum, başta öyle planlanmamış olsa da, gelişmiş ve gelişememiş demokrasiler arasındaki farklılıkların yaşam kalitesine ilişkin karar alma sureçlerine yansımasını konu alan tartışmalara sahne oldu. İrlanda, Fransa ve Belçika’dan katılan farklı düzeylerdeki araştırma kurumu temsilcilerine ek olarak Filistin, Nablus belediye başkanı ve başkan vekilinin de konuşmacı olarak katıldığı oturumda amaç kentte yaşam kalitesini iyileştirme adına yürütülen karar mekanizmalarının işleyiş şekillerini değerlendirmekti. Forumun genelinde sıklıkla tekrarlandığı gibi bu oturumda da kentte sakinlerden kamu çalışanlarına, sivil inisiyatiflerden ticari örgütlere bütün aktörlerin katılımının, karar mekanizmalarının sağlıklı ve verimli işleyişi için şart olduğu, temel kriterin kentte yaşayanların yararı olduğu vurgulandı.
Bu tip mekanizmalarda yapılmaya çalışılanın aslında bir nevi bilinmeyeni yönetmeye kalkışmak olduğunu ifade eden Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarını İyileştirme Vakfı başkanı Willy Buschak’ın görüşlerini DESMID-UMR 6012 ESPACE’I temsil eden araştırmacı Daniel Bley bir adim oteye tasidi. Araştırma surecinın artik eskisinden cok daha dışıplinlerarası bir nitelige sahip olduğunu hatirlatan Bley, bilinmeyenın yonetilmesinde alinacak kararların en iyi sonucu verebilmesi için her dışıplinın araştırmaya katkı koymasının ve her dışıplinın vardığı sonucun karar arifesinde değerlendirmeye alınmasının şart olduğunu, katılımın kendini başka bir düzeyde böyle ortaya koyacağını belirtti. Kurum olarak söz konusu ilkeler ve metodlarla çalıştıklarını anlatan Avrupa Humanıtaryen Sağlık Merkezi temsilcisi, “karar-alma” uzmanı Veronique Thouvenot, ham bilgi edinme, bu bilgiyi depolama, haritalama ve kullanılabilir bilgiye dönüştürmede kullanılan farklı teknolojiler ve kaynaklarla ilgili sunuşunu yaptıktan sonra, en son ortaya çıkan sonucun farklı uzmanlarca yorumlandiğini ve nasıl bir karar mekanizmasının işlemesi gerektigini aynı şekilde uzmanların belirlediğini ifade etti.

Demokrasinın bir ön koşul olarak kabul edildiği bu süreçlerin ortaya konmasından sonra söz alan Nablus belediye başkan vekili Hafez Shaheen süre giden tartışmalara Nabluis örneğiyle yeni bir perspektif kazandırdı. Shaheen, Nablus’ta benzer mekanizmaların işlemesinin hem maddi hem de politik nedenlerle olanaksız olduğunu, Filistin ve İsrail arasındaki anlaşmazlıkların kentlerde yaşam kalitesini sağlamak bir yana, ülkeye temel anlamda refah getirebilecek bir siyasi ve ekonomik düzenın kurulmasına engel oluşturduğunun altını çizdi. Otuz yıllık bir aradan sonra ilk defa gerçekleştirilen seçimlerle başa gelen başkan vekili, Nablus’un yaşam kalitesini sağlamaya yönelik kararların alınabilmesi ve çeşitli düzeylerde katılımın sağlanabilmesi için demokratik bir ortamın varolmasının şart olduğunu ancak şu anda ülke siyasilerinın bile kendi iradeleriyle hareket edemediğini, bölge içindeki ve dışındaki siyasi ve ekonomik platformlarda başka aktörlere bağımlı olduklarını vurguladı. Sürmekte olan savaşın getirdiği yokluk ve düzensizlikle Nablus’un sadece varolma çabası içerisinde olduğunu beirten Shaheen bu anlamda kentte yaşam kalitesini sağlamada gerekli karar mekanizmalarının Nablus’ta kriz yönetimine dönüştüğüne dikkat cekti. “Nablus’un bütün bu bahsettiginiz teknolji ve metodlardan geri kaldığı göz önünde bulundurulursa o zaman Nablus’ta hiçbir zaman yaşam kalitesi sağlanamayacağını kabullenmeli miyiz?” sorusuyla konuşmasını bitiren Shaheen’i takiben dinleyicilerden biri söz alarak kendi ülkesindeki durumu paralel bir örnek olarak tartışma gündemine taşıdı.

Shaheen’in bahsettiği demokratik olanaksızlıkların Kongo’da da varolduğunu ancak bunun sebebinin siyasi yolsuzluk ve temsil sorunu olduğunu belirten dinleyici, seçimle başa gelen aktörlerin kamuyu örgütlemek ve sürece dahil etmek bir yana, kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirmede büyük ihmalleri olduğunu ifade etti. Siyasi ve toplumsal iradenin yolsuzlukla cökertildiği bir ülkede toplumun, siyasi aktörleri görev başına çağırabilmek adına çoğunlukla şiddete başvurduğuna dikkat çeken dinleyici, demokratik acmazların karar alma mekanizmaları bir yana, toplumsal ve siyasi hareketi engellediğinden, bu anlamda oturum boyunca sözü edilen bütün yöntemlerin yalnızca gelişmiş batı demokrasilerinde uygulanabilir olduğundan duyduğu sıkıntıyı dile getirdi.

Sunulan fikirlere karşılık Fransa Calışma Konfederasyon Örgütü (CGT) konfederal lideri Vincent Debeir ve Gallup Europe koordinatörü Robert Manchin demokratik açmazların Kongo’da yasanılanla aynı nitelikte olmasa da bütün Avrupa ülkelerinde görülebilen sıkıntılardan olduğu fikrini savundular. Savasin ülke şartlarında yarattigi olmsuzluklarla başetmenın guc olduğunu, bu gerçeğin kuşku goturmedigini de goruslerine ekleyen Manchin ve Debeir varolan kosullar ne olursa olsun ülke veya kent insanlarına mümkün olduğu kadar yakın mesafede karar almaya çalışmanın uygulanan bütün teknoloji, yöntem ve politikaların özünü oluşturduğunun altını çizdiler. Thouvenot ise daha once açıklanmış olduğu teknoloji ve yöntemlerin amacının uzun vadede kentlerde iyileşmeyi hedeflediğini vurgulayarak Kongo ve Filistin gibi ülkelerde bugün en acil ihtiyacın gündelik yaşantıya anında müdahale etme olduğunun açık olduğunu, bu anlamda başka modeller ve stratejilerin geliştirilmesinde kriz ülkelerine destekte bulunulmasının daha iyi bir gelecek için şart olduğunu belirtti.

Kentte Güzellik: Bir Kent Ne Anlatır?
Havaalanı mimarisinde adını duyuran Fransız mimar Paul Andreu ve Alman yerleştirme sanatçısı Mischa Kuball’in katıldığı bir başka oturumda sanat, mimarlık ve planlamanın kente yapabileceği katkılar tartışıldı. Herşeyden once her kentin kendışıyle ilgili söyleyecek bir sözü olması gerektiği vurgulanırken, kente kimliğini kent kültürünün sözcüsü olarak mimarlık ve planlamanın kazandıracagi, sanatın da bu düzen içerisinde yerini bulduğu takdirde sesini yükseltip kentsel surece ivme kazandıracağı dile getirildi.

1967’den bu yana Charles de Gaulle havaalanının planlama ve inşaasını koordine eden Paul Andreu 2004 yılında 2E terminalinın çökmesiyle gündeme gelmişti. 2000’li yılların başından bu yana Şangay’da tasarladığı sanat merkezi ve Pekin’de tasarladığı opera binasıyla Andreu, özellikle uzakdoğu mimarlık camiasında dikkatleri üzerinde toplamaya devam ediyor. Dışardan gelen gözün, bir kentin dokusu içine oturan bir yapı tasarlayabilmesinin zorlu bir süreç olduğunu anlatan Andreu, kentin söyleyeceklerinin hem kentin dışındakilere hem de içindekilere hitap etmesi gerektiğine dikkat çekti. Bu anlamda estetik söylemin kentin kültürel kimliğini ifade etmesinın, kente dışardan bakanlara neyle karşı karşıya olduklarına dair bir ‘izlenim’ sağlayacağını, kente içerden bakanlara da nasıl bir kültürel coğrafyaya ait olduklarını hatırlatacağına dikkat cekti.

Bu gerçeğin planlamacılar ve mimarların omuzlarına büyük bir sorumluluk yuklediğini söyleyen Andreu’nun sözlerine katılan Kuball, bir masterplan olmaksızın estetik bütünlüğü sağlayacak mimari veya planlama bazlı politikaların anlamsız olacağını vurguladı. Kuball, kent dokusu ve yapılarına uyguladığı yerleştirmeler dışında 1994 yılında Bauhaus blokları uzerine yansıttığı projeksiyon çalışmalarıyla da tanınıyor. Diğer bir işi Megazeichen, gündüz saatlerinde ofis binası olarak kullanılan, iş saatleri dışında ise işlevini kaybeden bir gökdelenin farklı ışık kullanımlarıyla gece saatlerinde bir ‘anıt’ olarak yeniden tanımlanmasını içermişti. Değişim ve dönüşümün zamanın getirisi olduğunu söyleyen Kuball, “kentsel dönüşüm bugün kültürel temsilin sağlanması dışında kenti pazarlama amaçlı bir uygulama haline de geldiği için zaman zaman kentlinin zihnindeki kentle alakası olmayan başka bir kentin icat edilmeye çalışıldığına tanık olabiliyoruz. Bunun orta yolu nedir?” sorusunu söyle yanıtladı: “Harabeler içinde yaşamak isteyen bir toplum olduğunu sanmıyorum. Her ne sebeple olursa olsun dönüşüm kaçınılmazdır, önemli olan dönüşümü insanlara yakın tutabilmektir. Bir kentin insanlarıyla uzlaşmadan orayı dönüştüremezsiniz, aksi takdirde o kentle insanları arasındaki iletişimi kaybedersiniz. Mimariye de planlamaya da düşen kent için tasarlanmış bir masteplan içinde kendilerini mümkün olduğu kadar dokuya yerleştirebilmektir. Sanat, daha sonra varlık göstererek bu iletişim sürecine ivme kazandıracaktır”.

Büyük Organizasyonlar: Kentsel Dönüşümün Katalizörleri
Büyük organizasyonların kentsel dönüşüm için barındırdıkları potansiyeli konu alan yuvarlak masa toplantısı, forumun en fazla ilgi toplayan oturumlarından biri oldu. Farklı donemlerde dünya fuarlarına ev sahipliği yapmış ve Avrupa Kültür Başkenti unvanını taşımış kentlerden temsilcilerin konuşmacı olarak katıldığı oturumda, büyük organizasyonların tek başlarına bağımsız projeler olarak gerçekleştirilmesindense, kenti gerçek anlamda ve olumlu yönde dönüşüme uğratacak masterplanlar olarak değerlendirilmesinın avantajları gündeme getirildi.

Oturumun açılış konuşmasını yapan Paris Uluslararası Fuar Bürosu genel sekreteri ve moderatör Vicente Gonzalez Loscertales, büyük organizasyonların buz dağlarının yalnızca tepesini teşkil ettiğini, bu organizasyonların kent dokusunda olumlu sonuç verebilmesi için arkalarındaki düşünce şekli ve bu düşünce şeklinın kentin geleceğine ilişkin göz önünde bulundurduklarının belirleyici olduğunu vurguladı. Forumun genelinde suk suk tekrarlandığı gibi, yapılacak organizasyonların kentin imajı ve altyapısı için önemine, ve bunları takip edecek kentsel dönüşümün gereklilikleri, avantajları ve yöntemlerine öncelikle kentlilerin ikna edilmesinın şart olduğunu dile getiren Loscertales, kentlilerin kitabında anlamsız kalan projelerin asla başarıya ulasamayacağını vurguladı.

Loscertales’in açılış konuşmasını takiben söz alan Parque Expo Lisboa 98 komitesi başkanı Rolando Borges Martin, Lizbon 98 dünya fuarının kentsel ve fikirsel tasarım sürecini dinleyicilerle paylaştı. Bir dünya fuarı projesinin başarıya kavuşabilmesi için aynı zamanda iyi bir dönüşüm projesi olarak düşünülmesi gerektiğini anlatan Martin, öncelikli olarak güçlü bir konseptin saptanmasının, daha sonra da sürece sivil düzeyde en geniş katılımın sağlanmasının şart olduğunu vurguladı. “Eger kentlilerin çıkarlarını göz önünde bulundurmazsanız, değil bir dönüşüm projesini, bir dünya fuarını bile organize edemezsiniz” diyen Martin, hazırlamak aşamasına uluslararası düzeyde de katılım sağlayabilmek adına geliştirilecek konsepte ilişkin uluslararası bir yarışma açtıklarını da konuşmasına ekledi. Yapılan yarışma sonucunda belirlenen “okyanuslar“ konseptinin, fuarın bir dönüşüm projesi olarak şekillenmesine de hizmet ettiğini belirten Martin “bu konseptle Lizbon’un coğrafyadaki yerini çevreden merkeze çekmeye çalıştık” dedi. “Uygulanan kentsel projelerde de amaç buydu. Okyanusa kıyısı olan bir kentin aslında dünyayla ne kadar kritik bir ilişkisi olabileceğine dair zihinlerde soru işareti uyandırmaya çalıştık ve bu doğrultuda kentin ulaşım alternatiflerini daha işlevsel kılacak anıtsal projeleri uygulamaya koyduk. Köprü ve Lizbon’u uzak ve yakın cografyalara bağlayan tren istasyonu bu sekilde kente kazandırıldı” diyen Martin, söz konusu nedenlerle fuar düzenleyicilerinın bir nevi kent yöneticisine dönüştüklerini ifade etti. Martin daha sonra 1998’den 2010’a uzanan bir zaman kusağını kapsayan fuar projesinin kent dokusunda yarattığı değişime dair istatistiki veriler sundu.

Martin’in verdiği Lizbon örneğini 2008’de gerçekleştirilecek Zaragoza Dünya Fuarı örneği izledi. Zaragoza Bilim ve Teknoloji Konseyi temsilcisi Ricardo Cavero Arceiz, tipki Lizbon örneğinde olduğu gibi Zaragoza’da da fuarın kentlilik bilincini pekiştirmeyi, kentin uluslararası düzeydeki tanınılırlığını artırmayı ve geniş olçekli kentsel dönüşümü hedeflediğini belirtti. Bu anlamda kentin yerleşim itibarıyla berisine duşen ve kentlilerin kullanım alanı haritasında yer alamayan nehirin bir “hotspot” olarak kente yeniden kazandırılmasının amaçladıklarıni belirten Arceiz, nehir ve civarının bir “kültürel mekan” olarak yeniden tanımlanmasına çalışıldığını dile getirdi. Kente bu yatırım için 3 yıl içerisinde 1.5 milyon Euro’nun akacağını sözlerine ekleyen Arceiz, söz konusu durumun Zaragoza’nın dönüşümü için kaçırılmaması gereken bir firsat olduğunu, tasarlanan bütün bağlantılı projelerin kökten değişimi hedeflediğinin altını çizdi. İspanya’nın dördüncü büyük kenti ve otomotiv endüstrisinin İspanya’daki kalbi olan Zaragoza’da kişi başına düşen milli gelir seviyesi 22.403 Euro, ekonomik büyüme oranı %3,5 ve işsizlik oranı ise %6.5.

Zaragoza’da yapılmaya çalışılanın 2010 Şangay Dünya Fuarı için de çıkış noktası oluşturduğunu belirten Şangay Belediye Başkanı Yardımcısı Xiong Yang, mekan olarak dönüşüme ve daha gelişmiş bir kent altyapısına ihtiyaç duyan bir bölgenin seçildiğini ifade etti. “Amaç, bölgeyi fuardan sonra kentlilerin kullanımına yenilenmiş bir kamusal alan olarak sunabilmek” diyen Yang’ı takiben söz alan Japon Fuarlar Birliği Genel Başkanı Osamu Moriya 2005 Aichi örneğini dinleyicilerle paylaştı. 2005 yılında Aichi’de düzenlenen dünya fuarı esnasında bölge sakinlerinin istek ve taleplerini göz önünde bulundurarak organizasyonu yürüttüklerini ifade eden Moriya, fuar sonrasında kullanılan ve yeşilliğiyle bilinen bölgeyi çevre dokusu mümkün olduğunca korunmuş bir sekilde terkedebilmek için çaba harcadıklarını söyledi. Eylül 2005’te kapanan fuardan sonra pavyonlar için kullanılan dönüştürülebilir yapıların tamamının yokedildiğini ve bölgenin zarar goren kısımlarının yeniden ağaçlandırıldığını belirtti.

2004 yılı Avrupa Kültür Başkenti seçilen Lille’de yaşanan değişim ve dönüşümleri kültür delegesi ve Lille Belediyesi Başkan Vekili Catherine Cullen aktardı. 2004 yılında kent içerisinde gerçeklestirilen bütün etkinliklerin “yarının kenti” için hayal ettiklerinin bir temsili olduğunu belirten Cullen, geniş olçekte degişim yaratmak için “kültürü kentin kavramsal merkezine yerleştirdik” dedi. Cullen, bu yolla “kent duvarları”nın içinde kalan bütün sosyal katmanları tek bir kent eksenınde bir araya getirmeyi hedeflediklerini ifade etti. “Kentte yasayanlarla kentin dışında kalan dünya arasındaki karşılasma anları kadar aynı kent içinde yasayan bireyler arasındaki karşılasma anları da önemlidir” diyen Cullen yapılan etkinlikler yoluyla sanat ve kültürün herkesin erişiminde olduğu bir kentsel mekanı yeniden yaratmayı başardıklarına inandığını söyledi. Ortaya çıkan manzaranın kamusal alanların bu tip bir organizasyon aracılığıyla nasıl dönüşebilecegini açıkca gösterdiğine dikkat çeken Cullen, kenti yeniden haritalama anlamında 2004 yılı Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerinın planlamanın çok ötesinde işler başardığını vurguladı.

“İçine Bir Ruh Yerleştirebilecegimiz Kentler”
Üç günlük yoğun bir tempoyla süren forumun kapanış değerlendirmesinde, forum süresince farklı kentlerden gelen farklı örnek ve stratejilerin, tek bir ideal kent modelinin asla varolamayacagını bir kere daha kanıtladığı vurgulandı. Walter Benjamin’in “gerçek felaket eğer herşey olduğu gibi kalmaya devam ederse gerçekleşir” sözünü hatırlatan eski Strasbourg Belediye Başkanı ve Avrupa Parlamentosu Üyesi Catherine Trautmann, toplumsal hafızanın bize nerden geldiğimizi, hangi yollara saptığımızı, neyi yanlış ve neyi doğru yaptığımızı gösterebilmesinin yanı sıra, nereye doğru gittiğimize dair ipucu verebilen cok önemli bir aygıt olduğunu, bu aygıtın kent yönetiminde gözden kaçırılmaması gerektiğini ifade etti. “Gelişmenın ne olduğuna dair zihinlerimizde yer eden tanımları bu aygıta bakarak kendi toplumumuza göre yeniden becerebilmemiz lazım” diyen Sürdürülebilir Gelişim Bakanlıklararası Delegesi Christian Boradhag’ı takiben tekrar sözü alan Trautmann, birtakım standartları kendimize kalıp edinmek yerine farklı olabilmeye cüret etmenin daha anlamlı olduğunun altını çizdi. Bütün bunların kolektif harekete olanak sağlayan törenler olarak algılanması gerektiğini söyleyen Cenevre Belediye Başkanı Manuel Tornare, “içine bir ruh yerleştirebilecegimiz kentler inşa etmeliyiz” diyerek konuşmasına ve foruma nokta koydu. Forumun aynı zamanda, ilk defa 2010 Şangay Dünya Fuarı’nda verilecek “100 Yaşam Kalitesi Kenti” ödülü için görevlendirilecek çalışma grubunun oluşum aşaması olarak değerlendirildiğini eklemekte fayda var.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.