Haberler

Bizim mahallelerimiz vardı

Tarih: 10 Haziran 2006 Kaynak: Zaman Yazan: Mehmet Kamış
Bilgisayarlarımız, ‘play-station’larımız yoktu. Okula servisle değil yürüyerek gidiyorduk. Kendimize ait bir odamız hiç olmadı. Markalı giyeceklerimiz ya da yiyeceklerimiz de yoktu; ama ceviz ağaçlarımız, mişmiş bahçelerimiz, bilyelerimiz, yoncalıklarımız ve hepsinden önemlisi sıkı dostlarımız vardı. Koruyan, kollayan, eğiten, öğreten, adab-ı muaşereti gösteren, kol kanat gerip kimlik veren mahallemiz vardı. Bu küçük dünya hiç değişmeyecek, biz hiç büyümeyecek ve orada sonsuza kadar güvende yaşayacakmışız gibi gelirdi bize. Sokak aralarında gece yarılarına kadar saklambaç oynarken başımıza kötü bir şey gelecek hissini hiç duymadık.

Hiç yurtdışına çıkmamıştık. Yaz geldiğinde yapacağımız tatil programlarımız da yoktu. Ama Halit Dayı’mız, Hatice Teyze’miz, Bakkal Şevki Ağabey’imiz, top oynayacağımız arsamız, akşamüstü binlerce sığırcığın kapladığı gökyüzümüz vardı. Tabii o kuşlar da bizimdi. Hali vakti yerinde olanla darlık çekenlerin birlikte yaşadığı, bahçeli, geniş avlulu, cumbalı evlerimiz vardı.

Acıların paylaşılıp azaltıldığı, sevinçlerin artırıldığı, kimsesize kanat gerildiği mekanlardı, bizim için mahallemiz. Yaz mevsimine gelen o uzun Ramazan aylarında iftardan hemen sonra döküldüğümüz sokaklardan, ancak sahurda davul sesiyle girerdik evlerimize. Biz oyunlarda çocuklar gibi şendik.

Uçsuz bucaksız gibi gelen bahçelerde boylarımızı aşan otların arasında özgürlüğün alabildiğine tadını çıkartarak koştururduk. Ethem Dayı’nın kara eriklerinin tadını bir daha hiçbir yerde bulamadık. Kömür kokulu cumbalı evleri ve arkalarındaki ucu bucağı olmayan bahçeleri belediyenin şuurlandırma adı altında katlettiğini çok sonra öğrenecektim. Belediye bu mahalleyi şuurlandırmış, toprakları değerli arsalar haline getirmiş; ancak bütün yaşanmışları da kazıyıp götürmüştü.

Bir yere ait olma, bir yerin eseri olma, bir yerin kültürel mirasını taşıma, her şeyin darmadağın olduğu bir zamanda bir yere tutunmadır aslında ‘mahalleli’ olma. Bugün karşı komşusunun bile acısından, aç yatmışlığından, neşesinden, hiçbir şeyinden haberdar olmadığı, site ya da şehir hayatı yaşıyoruz.

Bu, şehir hayatının kozmopolitliğinden kaynaklansa da aslında yaşadığımız yerlerde köklerimiz yok. Üç yıldır beş yıldır yaşıyoruz o mekânlarda. Oysa mahallemiz öyle miydi? Babam, dedem, dedemin babası, yüz yıllardır o mahallede bizim için değer üretmişler ve o toprakları vatan haline getirmişler. Toprak sadece uğruna ölenlerle vatan haline gelmiyor. Bir mahalleyi ortaya çıkartmak için kaç on yıl orada yaşamışlar.

Belki çocuklarımıza evler, zenginlikler, arabalar, son teknoloji ürünler bırakacağız; ancak onlara bizi biz yapan en önemli değerlerimizden birini ,mahallemizi bırakamayacağız. Ne kadar acı...

Hayatımız o kadar hızlı değişiyor ki. Her gün bir devrim oluyor. Ama hep köksüz... Devrimlerin geleneği yok, yüzyıllardan beslenmemiş ve bu yüzden kadükler. Birkaç yılda bir hayatımızın bir yerinde devrimler olup duruyor. Ve her devrim bir başka değeri(mizi) deviriyor. Onun için adab-ı muaşeretten haberimiz yok. Bütün devrimciler gibi kaba sabayız. Şehirli olmak mahalleli olmak öyle kolay elde edilebilen bir özellik değil.

Şehirler yaşanmaz oluyorsa; güvensizlik, kapkaç, tedhiş almış başını gidiyorsa sebebi bu. Bizi koruyacak bir mahallemiz yok. Şehirler geniş arsa ve ev yapılacak mekânlardan ibaret değil elbette. Onlar dedelerimizden aldığı tecrübe ve yaşanmışlığıyla çocuklarımıza ruhlarımızı taşıyor. Eskiden 30-40 bin nüfusla değer üreten büyük şehirler varken bugün milyonlarca kişinin yaşamasına rağmen hiçbir değer üretmeyen mega-köyler(imiz) var. Meğer biz, çocuklarımıza oranla ne kadar da çok zenginmişiz.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.