Haberler

Bodrum Kalesi'nde durum değişiyor...

Tarih: 22 Haziran 2006 Kaynak: Milliyet Yazan: Hasan Pulur
Kimse kusura bakmasın -başta da eski Bodrum Müzesi müdürü Oğuz Alpözen-, bu işin altından çapanoğlu çıktı.
Her şey Bodrum Kalesi'nde bir zindanın bulunmasıyla başladı. Burası işkence odasıydı, kapısında da Latince "Tanrı'nın bulunmadığı yer" yazılıydı, yani "Burada Allah yoktur!"

Bütün gürültü bundan koptu, bazıları bu yazının sonradan yazıldığını söylerken, Oğuz Alpözen, elbette aksini söylüyordu. Birkaç gün önce bu köşede yazdığımız gibi, Oğuz Alpözen, burayı ortaya çıkarmış, içeride işkence aletleri ve iskeletler bulmuş, Rodos Şövalyeleri'nin marifeti gün ışığına çıkarılmıştı. İşkence odasına atılanlar "Tanrı'nın bulunmadığı yer" yazısını okuyarak öyle giriyorlardı. Oğuz Alpözen, olayı bize aynen böyle anlattı...

Karşı taraf ise ısrarlıydı, o yazıyı Oğuz Alpözen, Behçet Dinçer'e yazdırmış, o tarihte, "Ben yazmadım!" demiş, şimdi ise ifadesini değiştirmişti. Kültür Bakanlığı bu karmaşayı ortaya çıkarmak için, bir bilim kurulu kurdu, çok da iyi yaptı. Kurul yazının 500 yıl önce değil, 13 yıl önce taş üzerine yazıldığını tespit etti.

Peki, bu nasıl olmuştu? Oğuz Alpözen ne diyordu? Salı sabahı, kendisini evinden telefonla aradık, bu defa şöyle dedi: "Aykut Özer, Ali Uçarer ve Mehmet Özgenç bana gelerek duvarı yıktıklarını, kapıda bu yazının yazılı olduğunu söylediler." Olayın faili, öznesi değişmişti. İlk görüşmemizde, birinci tekil şahıs "ben" olarak konuşan Alpözen, şimdi ise, yazıyı başkalarının bulduğunu, ona haber verdiklerini söylüyordu, yani özne değişmiş, birinci tekil şahıs geri çekilmişti. Bize düşen de bunu yazmaktı. Çünkü olayı "birinci tekil" şahsın ağzından yazmıştık, durum değiştiğine göre, düzeltmemiz gerekiyordu, her ne kadar bazıları böyle şeylere önem vermeseler de...

BU konuların uzmanı, meslektaşımız Özgen Acar'ın bir başka yaklaşımı da var. (20 Haziran 2006, Cumhuriyet)
Şöyle diyor: "Haçlılar döneminde yapılan bu son kalenin bu bölümünün cezaevi ya da işkence alanı olarak sergilenmesi, ziyaretçilerin ilgisini çeken başarılı bir müzecilik olayıdır. Müzenin öncül ve ardıl müdürleri olan iki meslektaş arasında, başka konularda geçmişe dayanan anlaşmazlıklarının kamuoyuna böyle yansıması üzücü bir olaydır. Eğer müze müdürü olsaydım, böyle bir yazı olmasa bile yazdırır, Romanya'da Drakula Şatosu'na yüz binlerce turistin çekilmesi için tarihsel gerçeklere ek olarak sonradan eklenen bazı gösterilerden de abartmadan yararlanırdım. Burada konu 'Tanrı'nın varlığı, yokluğu' değil, 'işkence odasına' Tanrı'nın bile giremediğinin anlatılması. Bir anlamda bu yazı günümüz işkencecilerine verilen en güzel yanıttır. İşkenceye karşı bu somut tepkiyi lütfen sulandırmayalım. Kimsenin, Tanrı'nın giremediği odalarda işkencelere konu olmamasını dilemek daha önemli değil mi?''

Ne dersiniz? Bu da bir görüş, tümüne katılmasak bile... Yalnız, anlayamadığımız bir çelişki var: Karun Hazinesi'nin en değerli eseri "Kanatlı Denizatı" kanatlanıp uçarken, bizim müzeciler nelerle uğraşıyorlar?!
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.