Haberler

Domus – Abitare Tasarım Derbisi (2)

Tarih: 23 Haziran 2006 Kaynak: Domus Çeviren: Derya Karadağ, Emine Merdim Yılmaz

Domus ve Abitare’nin editörlerinintasarım ve tasarım dünyasını her yönden irdeledikleri oturumun ikinci bölümünü yayınlıyoruz. Bu bölümde ele alınan başlıklar: Kütle Fenomeni Olarak Tasarım, SaloneSatellite,  Genç Tasarımcıların Yanlış Anlaşılması, Tasarım ve Çağdaş Sanat: Objenin Şiddeti, Okullar, Üniversite, El Sanatı, Tasarım Kirliliği, Fuksas’ın Yeni Fuar Alanı.
   
Kütle Fenomeni Olarak Tasarım
Francesco Librizzi (Domus): Görünen o ki tasarım zaten kütlelerin fenomeni. Günümüzde tasarım objesi kütlelerinin satılabileceği bir tüketici topluluğunun farkında olan üreticiler var. Daha önce hiç görmediğim inanılmaz büyüklükte tasarım turizmi kitlesi bu seneki fuarı ziyaret etti. Elbette, bu gezegen üzerinde tasarıma saygı dolu bakan birçok göz var.
Marco Romanelli (Abitare): Tasarım bir kütleler fenomeni ve bu kütleler genellikle eğitimsizlikle ortaya çıkmış. Bu fuarın, şu anda yapmış olduğumuz içerden eleştirileri içermesi bakımından gereksiz olduğunu düşünmüyorum. Bu çetin bir an. Gerçekte tasarım, az sayıdaki uzman kişinin bombardımanı sonucu kütleler fenomenine dönüştü. Bu bilinçle, okullardaki eğitim ile ilgili problemlere karşı ilginin yitirilmiş olması ise ciddi bir durum.

SaloneSatellite
Maria Cristina Tommasini (Domus):
Ben bu sene SaloneSatellite’ı çok beğendim ve daha birçok ilgi çekici, güzel şey buldum. Artık eğitimin yeterli olmadığına dair düşüncelerinize katılmıyorum. İtalya’nın aksine yurtdışında daha iyi eğitim verildiğini düşünüyorum.

Beppe Finessi (Abitare): Katılıyorum ve ben de SaloneSatellite’ın son yıllarda ortaya çıkmış tasarımlar içerisinde en iyisi olduğunu düşünüyorum. Daha öncekilere göre daha az gösterişli olan mekan daha kullanışlı ve daha iyi düzenlenmiş. Yabancı genç tasarımcılar, İtalyan tasarımcıları biraz utandıracak kadar iyi düzeydeler. İsviçre, Hollanda ve Belçika’daki okullar oldukça iyi eğitim veriyorlar. Fuara başarılı işler ile katılan Finli birçok genç tasarımcı vardı. Bununla birlikte kuzey ülkelerinden, İsrail ve Türkiye’den gelen genç tasarımcılar da oldukça başarılıydı.

Genç Tasarımcıların Yanlış Anlaşılması
Marco Romanelli (Abitare):
Bizler genç tasarımcılar konusunda dikkatli olmalıyız. Birçok yaşça büyük tasarımcının ve kuruluşun beslendiği kaynak durumundalar. Bu sene ziyaret edilen tüm fuarların kendi SaloneSatellite’ı vardı çünkü bu yaşlılara uygun bir durum, gençlere değil. Günümüzde genç tasarımcıları desteklemek, para kazanmak ve fırsatlar yaratmak adına gerçekçi bir yolda ilerlemek demek. Gerçekten onlara güveniyorsak yatırım yapmalıyız.

Beppe Finessi (Abitare): Andrea Branzi haklı. O her zaman, İtalya’da bazı istisnalar dışındaki üreticilerin, kendi arka bahçelerinde terk edilmiş olduğunun ve bunun talihsiz bir durum olduğunun altını çiziyor. Deneysel çalışmalarına devam eden tasarımcılardan bahsediyor. Marco Romanelli’nin gösterdiği gibi, Satellite’deki genç tasarımcılar, umutlarını, hayallerini ve deneylerini gözler önüne serdiler. Günümüzde şirketler öncelikle deneyim arıyorlar ve ön ürün görmek istiyorlar. Bu arada genç tasarımcılar kariyer değiştiriyorlar.

Tasarım ve Çağdaş Sanat: Objenin Şiddeti
Paola Nicolin (Abitare):
Genç tasarımcılar ya da en azından İtalya’daki eğitim hakkındaki soruyla ilgili kısa bir yorum eklemek istiyorum. Çağdaş sanat ile ilgili tecrübelerime göre, ne kadar kendilerini açık olarak dile getiremeseler de “İtalyan Tasarım Etkisi” 30-35 arası yaşlardaki İtalyan sanatçıların çalışmalarında görülüyor.

Patrick Tuttofuoco gibi insanların erken dönem çalışmalarını son dönem çalışması olan “Revolving Landscape”i düşünüyorum. Mari ve Munari’nin çevresinde ve efsaneleri ile büyüyen bir sanatçı. Her zaman onların çalışmalarının radikal doğasına hayran kalmış ve kesintisiz bir şekilde etkisini çağdaş bir sanata dönüştürmüş.

Objelerinin fikirlerini anlatmak için farklı bir dil seçmiş: sanat. Fuarın içinde ve dışında gördüğüm en ilginç şey, çağdaş sanatın etkisiydi

Sergi, Mobilya Fuarı’ndan hiç ara vermeden Miart’a geçti, sanki tek bir etkinlikmiş gibi, hiç iz bırakmadan.

Mobilya Fuarı kapsamında seçkin çalışmaları bir araya getiren pek çok sanat sergisi açıldı fakat sunum şekilleri su katılmış fuar gibiydi.

Okullar
Italo Lupi (Abitare):
Okullar başlığı ile ilgili, Mobilya Fuarı’ndaki en ilginç şeylerden birisi Eindhoven Tasarım Akademisi’nin “Post Mortem” sergisiydi. İyi ya da kötü olup olmadığı önemli değil, sergi şimdiye kadar tabu olan, söylenmemiş konuları ileri sürüyor. Yer seçimi bile, İtalyan Settentrionale İlahiyat Fakültesi, büyük bir zeka göstergesi öne sürüyor. Sergi oldukça Hollandalı, bazı yönlerden de Viktoryan. Hollandalılar’ın yaklaşımı sergiyi normalde olduğundan bir adım öteye koyuyor. Neden İtalyan okulları, aynı zeka örneğini gösteremiyor?

Joseph Grima (Domus): Hollanda, kavramsal tasarımın sorularına yanıt arayan, diğer yandan, en sıradan kavramları bile objeye dönüştürmeye başlayan ilk ülke. Eğer mümkünse yurtdışından bakmayı öneriyorum. Pekçoğu yabancı bazı tasarımcılar için İtalya’da ayrıcalıklı bir dönem yaşandı. Örneğin, Jasper Morrison Magistretti ile çalışarak fırsat buldu ve üretici ile bire bir yakın bir ilişki içinde bulundu.

Morrison ve diğerleri, sonuçta, bu tecrübeleri tamamen farklı bir modele dönüştürdü ve imalatın yerini alması için çok uzun bir yol var.

İtalya’da usta ile tasarımcı arasında -endüstriden kaçış ile birlikte azalan- bir ilişki var. Diğer yandan sonuçta İtalyan tasarımını düşününce, bunun belki de şimdi her zamankinden daha hayati bir önem taşıyor. Dünyanın hiçbir merkezinde tasarım eleştirisi yapacak güçlü iki yayının olduğunu düşünmüyorum. En büyük mobilya fuarı burada, İtalyan tasarımcıları kullanmasalar, artık İtalya’da üretim yapmasalar bile firmaların çoğu İtalyan. Bu ilginç bir çelişki.

Italo Lupi (Abitare): Belkide İtalya’da gerçek bir okul geleneği yok. Magistretti veya Castiglioni sadece firma sahipleri değil, teknik ve estetik çözümlerin mükemmel suflörler olan çalışanları ile de konuştu. Çalışan ile direkt temas eksikliği görülüyor ve hala da olduğunu düşünüyorum.

Üniversite
Fulvio Irace (Abitare):
Kendime soruyorum, gençlerin eğitiminde üniversite yer almalı mı? Bu maalesef bir işlev. Ben kesinlikle olmamalı demiyorum tabi ki, fakat kriz içinde olduğu kesin. Ne geleneksel eğitimi ne de deneysel olanı sunuyorlar. Tasarım ya da sanat fakülteleri oldukça kuralcı, düzensiz sorumluluklar veriyorlar.

Estetik ve Politika
Marco Belpoliti (Domus):
İtalyan Edebiyatı dersleri veriyorum fakat bütün öğrencilerimin yazar olacağını düşünmüyorum. Aynı zamanda mimarlık ve tasarım eğitimi verenler, bütün öğrencilerininin ünlü bir tasarımcı olacağını düşünmemeli. Burada bir problem var. Tasarım asil bir iş halbuki demokratik bir sistemde yaşıyoruz. Demokrasi ortalama ya da ortalamanın biraz üstündeki ürünlerin herkesin evine girmesini istiyor. Bu demokrasinin çelişkisi. Siyasi entrikaları bırakıp, sanata ulaştıktan sonra, sonunda estetikten politikaya dönmeliyiz. Mari ve Munari gibi isimlerin politik geçmişleri insanlar olduğunu unutmayalım. Sanat aslında politikanın farklı anlamlarda kullanılması. Bence bu yayıncılıkta da oldu, parametreler pazarlama tarafından bizim kaçamayacağımız şekilde dikte ediliyor.

Fakat pazarlama –çelişki burada- demokrasinin sonucu, sadece herkesin kazanmasını isteyen turbokapitalizmin etkisi değil. Bu demokratik bir istek: birisi herkesin paylaşabileceği paylaşabileceği standartlara ulaşmaya çalışıyor.

Herkesin grafik tasarımları bilgisayarda yaptığını düşünüyorum. Bence, tasarım okulları kapanmalı, açılmamalı. Gelecekte, yöneticiler ya da reklamcılar için demokratik yol olursa açılabilir. Bence cevabı estetikten politikaya geçmek. Fakat, estetik ve geleneksel kurallar arasında ilişkinin olmamasına katlanmak akıl almaz ve sindirilmesi zor aristokratik bir yol.

Atom Egoyan’ın filminin başlığı gibi, gerçek yalanların olduğu yanlış gerçeklerin dünyasında yaşıyoruz. Tabi ki problemleri kapıdan atsak, pencereden içeri girer, bunu inkar edemeyiz. Bunlar demokrasinin politik problemleri. Demokrasi en doğru kelime mi? Şimdi olmadığını düşünmeye başladım.

El Sanatı
Marco Romanelli (Abitare):
Estetik her zaman politik olmuştur. Mobilya Fuarı sırasında oldukça kuvvetli demokratik bir güç yeniden canlandı: el sanatları. Pazarlama yöneticileri kendilerini zanaatkarlar ile garip bir şekilde yan yana buldular.

Tasarım Kirliliği
Marco Belpoliti (Domus):
Şüphesiz, estetik, politikadır. Tasarım şimdi, önce olmadığı kadar politik, sebebi yöneticiler. Bence şimdi geçmişe dönmeden, tasarım kirliliğinden söz edebiliriz. Neden herşey tasarlanmış olmalı? Neden herşey güzel görünmeli. Eğer birşeyle söylemek istiyorsanız, öğretmenler gibi not vermeyi bırakmalısınız. Tasarım kendi kendini geliştiriyor, bu normal belki de bir bakıma anlamsız.

Fulvio Irace (Abitare): Bu modernliğin kaderinde yazılı. Güzelliğin dünyayı değiştireceği de kader. Bizim beklentilerimizin aksine aniden gerçekleşen bir ütopyanın sarsıcı yönü ile tanışıyoruz. Güzellik bizi daha iyi ve mutlu yapamaz. Fakat, estetiğin görevine dönersek, güzellik bilimi değil fakat duyguların sanatı forma bağlanabilir. Su an güzel tatların olduğu, güzelin ve çirkinin bir arada olduğu estetik bir an yaşıyoruz. Bu soru, 1970-1980’lerde Radikaller, Mendini’nin tavrıydı. Yıllarca Domus’un da. Sonucu kan ve gözyaşı oldu. Abraham Moles tarafından temizlenince düşünceler tamamen İtalyan kültüründen çıktı.

Bence, kendimizi serbest bırakmalı, estetiği ve güzelliği takıntı haline getirmemeliyiz.

Marco Romanelli (Abitare): Aramızda hala tasarımın bir süperstrüktür olduğunu düşünenler olduğunu izliyorum. Tasarlanmamış hiçbirşey yoktur. Birisi tasarımında tasarlanmamış birşey kullanmamaya karar verebilir fakat bir insan tarafından tasarlanmamış birşey olamaz. Tasarımın kekin üzerindeki vişne olduğunu düşünmeyi bırakalım, tasarım kektir.

Fuksas’ın Yeni Fuar Alanı
Italo Lupi (Abitare):
Yeni fuar alanı ve teşvik ettiği fenomen hakkında konuşmadık. Günün büyük bir bölümünde ziyaretçiler kentin dışına çıkmış olsa da Milano, fuar günlerini değişik bir şekilde deneyimledi. Gözlemlerime göre, gündüz siyah kıyafetleri ile etrafta dolaşan birkaç tasarımcı grubu varken gece şehir daha hareketli. Fuar alanının eski, göze çirkin görünen yapısını unutturacak şekilde yeni fuar alanı oldukça eğlenceli.

Stefano Boeri (Domus): Fuksas, Mobilya Fuarı’nın törenselliğini daha dramatik ve görülmeye değer bir hale getirdi. Onun fuar alanı, pavyona giren ve çıkan yoğun insan kalabalığının ritüelini kutlayan, büyük ve anlamlı bir makine. Bundan ayrı olarak, herhangi bir fuarı ziyaret etmek zaten oldukça yorucu ve uzun bir yolculuktur.

Fulvio Irace (Abitare): İlk kez, takasları ve akıcılığıyla küçük bir ticaret kentine benzeyen bir fuarımız oldu. Bununla birlikte, fuar alanlarındaki kaosu azaltan bir merkeze sahip olduk. Fuar, Milano’nun tasarım dünyası için etkileyici bir kent olmasına neden oldu. Yeni fuar alanı da bu etkileyiciliği teşvik eden bir merkez.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.