Haberler

UN’den Uyarı

Tarih: 30 Haziran 2006 Kaynak: BBC Yazan: Gülin Şenol Derleyen: Gülin Şenol


Fotoğraf ve İmajlar: bbc.co.uk

Geçen hafta UN’in Habitat kuruluşu Kanada’nın batısında bulunan ve yüksek hayat standartları ile bilinen Vancouver’da toplandı. Seçilen konu ise UN tarihinde bir ilkti: “Çöküntü bölgeleri”

Binlerce uzman, politikacı, çöküntü bölgelerinde yaşayan insanlar ve aktivistler, Vancouver’da dünyanın gittikçe genişleyen kentleri için bir plan yapabilme ümidiyle toplandı.Tartışmalar boyunca aranan tek birşey vardı: Gittikçe artan kent nüfusu için sürüdürülebilir bir kent yaşamı kurmak. Kent nüfusunun kabaca üçte birinin çöküntü bölgelerinde yaşıyor olması nedeni ile kentsel yoksulluk beş gün boyunca forumun en önemli konusuydu.

UN Habitat, bu toplantılarda çok önemli birşey duyurdu. Yapılan çalışmalar ve tahminlere göre 2007 sonu itibari ile dünya nüfusunun yarısından fazlası kentsel alanlarda yaşamaya başlayacak. Bu ise insalık tarihinde görülmemiş bir durum, göçebelikten yerleşik düzene geçilmesinden bu yana böyle bir rakama ulaşılmamıştı.

Aslında problemin tanımı çok basit; milyonlarca yoksul insan daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak adına kentlere göç ediyor ancak eski hayatlarından daha kötü koşullarda yaşamak zorunda kalıyorlar. Bu noktada da göçe yol açan şeyin ümit olduğu söylenebilir. Hiç bir kurum veya hiç bir durum göç eden insanlara güvence vermezken kentler insanları kendisine bir vantuz gibi çekiyor: İnsanlar kurdukları hayallerin ve göçlerin kurbanı oluyorlar.

Forum boyunca dünyanın birçok yerinden gelen delegeler tartışmalarda ve bilgisayarla gerçekleştirilen oturumlarda olumlu bir diyalog sağlanması ve kentsel gelişim ve kent yönetiminde anahtar rol oynayanlar arasında bir işbirliği kurabilmek adına yer aldılar.

Ancak durum tahmin edilebileceğinden daha kötü durumda; yetkililer 600.000 kişiyi barındıran ve çevresinde de 2,2 milyon insanın yaşadığı ve kentleşme bağlamında örnek gösterilen Vancouver’ın bile bu süreç içerisinde yüksek standartlarını radikal değişiklikler yapmadan korunabileceğinden şüpheliler.

Kanada Başbakanı Stephen Harper bu durumu şöyle özetliyor;

“Göç eden insanların pek azı hayallerinin farkına varıp, kendileri ve ait oldukları topluluk için daha iyi yaşamlar kurabiliyor; fakat diğerleri için, kente uzanan yol sonunda yoksulluk, evsizlik ve trajedi ile bitiyor.”

Kanada İnsan Kaynakları ve Sosyal Gelişim Başkanı Diane Finlay’in söyledikleri ise kent plancılarına ve yönetimlere seslenen cinsten;

“Dünya çapında devam eden kentleşme daima hızlı bir ilerleme içerisinde ve bizler bunun gerçekten sürdürülebilir olup olmadığı ile yüzleşmek durumundayız.”

UN tahminleri 50 sene içerisinde dünya nüfusunun 2/3’nün kentlerde yaşayacağını öne sürüyor. Kentleşmenin bu hızla artması da temiz suya erişim, sağlık koşullarının korunması, barınma, kentsel yoksulluk, HIV ve kentsel yönetim gibi bir dizi ciddi sorunu beraberinde getirecek.

Eğer herhangi bir önlem alınmaz ise dünyadaki gecekondu bölgesi nüfusu 2020 yılına kadar 1,4 milyara yükselecek, şu anda ise çoktan 1 milyar insan gecekondu bölgelerinde yaşıyor.

Sayıların Ağırlığı
UN Habitat, kentlerin çöküntü bölgelerinde yaşayan insanların sayısı ile ilgili detaylı bilgi veren bir rapor da yayınladı. Rapora göre bu hızlı büyüme ile birlikte tahminen 180.000 insan hergün dünyanın kentsel nüfusuna katılıyor. Bu ise gangster şiddeti ya da doğal felaketlerin kalitesiz konutlaşamanın üzerinde etkisi gibi korkuları da beraberinde getiriyor.

UN’in yayınladığı rapor kentsel gelişimin zeminini tetkik eder biçimde faturalandırılmış ve UN tarihinde ilk defa çöküntü bölgeleri ile diğer bölgeler arasındaki farklılıkları açıkça ortaya koyuyor.

UN raporları çöküntü/gecekondu bölgelerinde yaşayanların, ki bu nüfus dünya nüfusunun 1/3’ünü oluşturuyor, kırsal kesimde yaşayanlardan çok daha kötü hayat şartlarına sahip olduğunu belirtiyor.

Afrika’nın Sahara altında kalan bölgeleri bu korkunç duruma verilebilecek en önemli örnek; şu anda Afrika’nın “Sub-Sahara” olarak bilinen bu kısmında nüfusun %72’si çöküntü bölgelerinde yaşıyor ve bazı devletler de bu rakam neredeyse %100’e ulaşıyor.

UN Habibat’ın başkanı Anna Tibaijuka, en azından bir milyar insanın problemi olan bu sorunun daha ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini belirterek hükümetler ve uluslararası bağışta bulunan kimseleri uyardı.

Londra’da ropörtaj veren Dr Tibaijuka’ya göre çöküntü bölgelerinde yaşayanlar iki açıdan acı çekiyorlar: Birincisi yokluk; ikincisi ise çektikleri bu sefaletin gelişen dünyanın kırsal alanındaki yokluğa odaklanıldığı için pek bilinmemesi.

“Yardım için çalışanlar bu tehlikenin, problemin bu boyutta olduğunun farkında bile değiller ve bu rapor bu tehlikeyi kanıtlıyor, “ diye ekliyor UN Habitat’ın yönetim müdürü.

Rapor bazı bölgelerde, şartların iyileştirmesi çalışmalarına çoktan başlandığını da belirtiyor; özellikle de Latin Amerika’da gecekondu bölgelerinde yaşayan nüfus 1990 yılında %35 iken şu anda %31’e inmiş. Bu tip ilerleme UN’in 2020’ye kadar çöküntü bölgelerinde yaşayan 100 milyon insanın hayatında ciddi anlamda değişiklik yapmayı amaçlayan Milenyum Gelişim Hedefi’nin bir parçası.

Dr.Tibaijuka verdiği ropörtaj esnasında kentleşmenin kendi başına bir problem teşkil etmediğini ancak bunun milli hasıla ve kırsal gelişim tarafından desteklendiği ve paralel gittiği müddetçe sorun olmayacağını da belirtyor.

Tibaijuka’nın bu noktada çöküntü bölgelerini kalkındırmak ve yeni çöküntü bölgelerinin oluşumunu engellemek için hükümetlerin altyapı çalışmalarını hızlandırmaları ve çöküntü bölgelerinin bu altyapı ihtiyaçlarını karşılamaları gerektiğini de belirtiyor.

Dikkat!
Tibaijuka’nın vurguladığı çöküntü bölgelerindeki insanlık sefaletini görememe ve odaklanamama problemi hemen şimdi bir sosyal patlamaya yol açmayabilir. Ancak Meltem Ahıska’nın Toplum ve Bilim’in 105. sayısında belirttiği gibi, iki yüzyıl evvel Haussman’ın Paris’i düzenlerken yoksulları kent çeperine sürmesinin yarattığı öfke ve toplumsal ayrımcılık, bugün Paris banliyölerini nasıl yaktıysa, çöküntü bölgelerinin gittikçe artan nüfusu da gittikçe biriken haklı bir öfkenin yatağı olacaktır. Özellikle de bahsi geçen 3. Dünya Ülkeleri’nde...

Üstelik bu patlama bir batı ülkesinin, bir muasır medeniyetin yoksul banliyölerindeki patlama gibi de olmayacaktır. 3. Dünya ülkelerinin üzerindeki ekonomik baskı, iç dengelerin kurulamamış olmaması, yoksulluk ve açlık, öfkenin sadece kentin temiz ve zengin bölgelerinde, duvarlar arkasında yaşayanlarına değil; tüm insanlığa yönelmesine sebep olacaktır.

Bu durumda geçtiğimiz sene Paris’in yanışını güvenli evlerimizde televizyonlarımızdan izlerken duyduğumuz vicdani sesin verdiği geçici rahatsızlık dışında büyük bir korku hissedileceği de kesindir.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.