Norveç’in batı yakasındaki en büyük fiyortun muhteşem manzarasına doğru açılan, üstü kesilmiş köprü biçimindeki proje, mimarlar Todd Sawnders ve Tommie Wilhelmsen tarafından 2002 yılında tasarlandı.
Kuzey Avrupa insanının doğa ile arasında karışık bir ilişki vardır. Doğanın değişkenliğine saygı duyarlar, kirliliğin her türlüsüyle savaşırlarken insani müdahaleyi de en azda tutmaya çalışarak,onun dokunulmamışlığını korurlar. Dostça korumaya sadık bir şekilde bağlılıklarıyla, çevreyle uyum gösterirler.
Karşı taraftan, aynı muhteşem manzarası olan Aurland’ın yanında yapılan Norveç İzleme Terası Projesi’nde olduğu gibi, yapılarını çok yoğun eğimin olduğu yamaçlara yaparak, kendi güçleriyle doğanınkileri kıyaslamayı severler. 2002 yılında üç mimarlık firması bölgeye, zorlu batı yakasına, izleme terası tasarımı çalışması için davet edildi. Arazinin seçimi, otomatik olarak, heyecen verici ve zor bir tecrübenin ipucunu veriyordu. Kazanan mimarlar, 30 metre yüksekliğinde, boşluğa, nefes kesici bir deneyime açılan bir rampa tasarlayarak, heyecan verici unsuru korudular. Dinamik, ahşap kaplı strüktür ise mühendislik açısından çok başarılı bir çalışma olarak nitelendiriliyor.
Fakat Todd Sawnders ve Tommie Wilhelmsan’ın projesinin özü, rampanın sonunun cam bir bariyerle kaplanarak, tasarımın imajı zedelenene kadar, dağ eteğinden boşluğa doğru ilerleyen bir duygu vermekti.
Projenin uygulandığı alan, Norveç’in batı yakasındaki en geniş fiyortlardan biri olan Sogn Og Fiyort’unda, Aurland’ın biraz daha üstünde küçük bir kasabadır. Ayrıca Norveç’in ikinci büyük kenti olan Bergen’e arabayla üç saatlik mesafede olan kasaba, Norveç Otoyol Departmanı’nın bir üyesidir. Mimarlar burada, bu bölgede tasarım yapmak için çağırılan üç firmadan birine bağlıydı ve birincilik ödülünü kazandıktan sonra, projenin çizim detayları için Nade Mühendislik’le birlikte çalıştılar. Proje 2005 yılının başında inşaa edildi, resmi açılışı ise 2006 yılının Haziran ayında gerçekleşecek.
Proje, yapıldığı günden bugüne dünya çapından birçok kişinin ilgisini çekti. Projeye lansman olarak “Aurland’dan 640 metre, Tokyo’dan 20120 kilometre uzaklıkta” başlığı seçilerek, aklıda daha kalıcı hale getirildi.
Mimarlar, bu projeyi tasarlamaya ilk başladıklarında öncekili olarak doğa, daha sonra mimarlık yol göstericileri oldu. Bu güzel bölgede, mevcut doğaya ve arazi yapısına müdahalenin minimumda kalması gerektiği çok açıktı. Zaten manzara muhteşem olduğundan burayı olduğundan daha güzel ve değerli kılmak çok zor bir işti. Fakat bununla beraber mekana yapılacak herhangi fazla bir müdahele çok kolayca bu güzelliği yok edebilirdi. Bu nedenle seçilen form etkileyici ve canlı karakterli olmasına karşın, konseptte minimalizm ön plandandaydı. Korumaya önem veren ve mevcut doğayı tamamlayıcı bir seçim yapıldı.
Bugün burada duran ve fiyortlara doğru olağanüstü manzaranın tadını çıkaran birçok insan var. Çoğu zaman bütün boş alanlar arabalar ve tur otobüsleriyle dolu oluyor. Küçük bir park alanı (iki otobüslük ve on arabalık) tasarlanmasının nedenini mimarlar, alanı mümkün olduğunca az zedelemek ve manzarayı bozmamak için olduğunu belirtiyorlar. Yapının tamamı ise, 4 metre genişliğinde, 30 metre uzunluğunda, 9 metre yüksekliğinde strüktürün üzerine çıkılan bir köprüden ibaret.
Ufuk ve Etkileşim
İnsanların açık havaya çıkmasını teşvik eden mimarlar için, projede durumu daha da zorlaştıran, yalın bir tasarım yaparken aynı zamanda da insanlara dağ eteğinde yaşanıldığı hissini verebilmek olmuş. Yapı, geniş fiyorda doğru açık alandan çıkan bir köprüyle ufuk çizgisinde kaybolarak, bu duyguyu yansıtıyor. Mimarlar alandaki tüm büyük çam ağaçlarını korumaya karar vermişler. Bu durum onlara doğayla strüktürün etkileşim içinde olduğu, açık havada ağaç tepelerine doğru yürürken kendimizi manzaranın ve doğanın oluşturduğu bir odanın içinde hissetmemizi sağlayan bir tasarım olanağı vermiş.

