Sanat

Documenta'da tarih dersi

Tarih: 25 Temmuz 2007 Kaynak: Radikal Yazan: Azra Tüzünoğlu
Türkiye'den Halil Altındere'nin katıldığı Almanya'nın Kassel kentindeki prestijli sanat etkinliği Documenta, popüler sanatçıların son işlerinden çok, 400 yıllık süreçte, az tanınan sanatçıların kendi tarihlerinde önemli işlerini yan yana getiriyor. Böylece karşılaştırmalı bir tarihi mümkün kılıyor.

Temelleri Arnold Bode tarafından 1955 yılında atılan ve beş yılda bir periyotlarda seçilen yeni küratörlerle, yarım asrı aşkın süredir düzenlenen dünyanın en prestijli sergisi olarak kabul edilen Documenta'nın bu yılki küratörleri Roger Brügel ve Ruth Noack. Türkiye'den Halil Altındere'nin davet edildiği bu sergi 23 Eylül'e kadar gezilebilecek.

Almanya'nın Kassel kentindeki etkinlik için bu yıl, ana mekân Fridericianum'un yanı sıra, Crystal Palace da kullanılıyor. 1851 yılında Londra'da inşa edilen fuar alanının birebir kopyası olan Crystal Palace, 3 milyon avroluk harcamayla, Documenta 12 için etkinlik bittiğinde feshedilmek üzere inşa edildi. Kassel halkının 'Plastic Palace' olarak da adlandırdığı mekân, Documenta'nın 19. yy. ortalarında başlayan dünya fuarlarına yaptığı göndermeyi karşılayan bir alan. 19. yy. fuarlarından farklı yanları olsa da, bu yılki Documenta, Fredicianum'un önündeki atlıkarıncası, Crystal Palace'ı, eski kıtalardan topladığı çalışmalar ve nihayetinde milyona dayanması beklenen ziyaretçi sayısı ve yarattığı sanat-ekonomisiyle fuar zihniyetini yeniden canlandırmaya gebe.

16. yy.'den bugüne, İran halılarından Martha Rossler'e, ürettikleri bu sanat tarihiyle küratörler, anlaşılması güç bir sergi ve alışılmışın dışında bir sergileme biçimi sunuyorlar. Ne medyumlar ne kavramlar ne de üretildikleri dönem açısından kolayca belirli bir çerçeveye konulamayan işler, yan yana okunabilir olmanın çok ötesinde. Bu anlamda, 500'den fazla işin davet edildiği etkinlik için, kavramsal çerçeveyi oluşturan üç soru-leitmotife bakmak gerek...

1- 'Modernite bizim antikitemiz mi?' sorusu çerçevesinde, 'modernite, farklı moderniteler, modernitenin içerisi-dışarısında varolmak',

2- 'Çıplak hayat nedir?' Agamben'in sorusuyla 'varoluşun kırılganlığı ve açıklığı'nın sorunsallaştırılması, 3- 'Ne yapılmalı?' Lenin'den alınan bu soruyla da 'sanatçıların ve izleyicilerin eğitimi' meselesi, bu yılki serginin ana temaları.

Sanat tarihçi küratör Brügel ve Noack'ın Documenta'yı yeniden ve farklı biçimde tanımlama hedefleri, Kassel kentini sergiye dahil etme çabasıyla birlikte gelmiş. Kassel'in ergen gençlerini yıl boyunca eğitip, sergide rehberlik yaptıran, sürekli yenilenen film, müzik, tiyatro ve dans programları, kamuya açık konuşmalar, dünyanın dört bir yanından davet edilen dergi alanı ve arşiv+kütüphanesiyle oluşturulan program, eğitimi mesele ediyor.

Documenta'da, çağdaş olan nedir sorusundan ziyade, geçmişle yarını oluşturanı, bugünde karşı karşıya getirerek bir karşılaş/tır/ma yapma ve aralarındaki iletişimi yakalama meselesinin peşine düşülüyor. Alışılageldiği üzere, en popüler sanatçıların son üretimi olan işlerden çok, 400 yılı kapsayan bir zamanda, daha az tanınan sanatçıların kendi tarihlerinde önemli işleri yan yana geliyor. Bu anlamda münferit, bugüne bakan bir sanatsallıktan ziyade karşılaştırmalı bir tarihin olasılığı hayal ediliyor. Zamansal, kavramsal, imgesel ve formsal geçişler her bir mekânda başka biçimlerde yeniden kuruluyor. Sanat tarihçi küratörlerin, sanat tarihi dersi gibi kurguladıkları bir Documenta ile karşı karşıyayız.

Küratörler, Documenta'yı sürece yayılan, bitmiş/tamamlanmış olanın karşısında bir hareket alanı, sürekli yenilenen bir sergi olarak kurmak isterlerken, konudan konuya atlayan formsuz bir iskelet inşa ediyorlar. "Bugün sanatçıların ne yaptığını anlamak için köklere gitmek gerek" diyen küratörler, bugünkü sanatın köklerini post-kolonyal bir tarihte arıyorlar. Bu, Almanya'nın olmayan post-kolonyal tarihi değil elbet, Avrupa'nın tarihini Avrupa adına/yerine kuran bir flu tarih. 'Göçmek' kavramı sergi için anlamlı bir sözcük. Zira, sadece formlar değil, sergilemedeki yenilik adına yaratılan anlamlarla birlikte göçen bir 'bugün' fikrinden de bahsetmek gerek.

Köklere dönüş ama hangi kök
Serginin temelindeki, dinamik, oluş halinde, yapılanmamışlık mantığı karşısında kendine bir temel/kök arayan, güncel sanat içindeki tarihsel referansları görünür kılma arzusuyla birlikte gelen 'köklere dönüş', sorunlu; 'hangi kökler', 'kimin kökleri' sorusunu da beraberinde getiriyor. Bu anlamda, ana-akım sanat tarihinin körleştiği farklı coğrafyaların, deneyimlerin, siyasallıkların, sanat yapma biçimlerinin çağrılmasıyla çözülmeye çalışılan bir çizgisellik söz konusu. Örneğin, Crystal Palace'ın girişindeki enstalasyonuyla, Nijerya asıllı Fransız sanatçı Romauld Hazoume, bidon, huni, süpürge gibi artık plastik materyallerden yarattığı masklar, botu ve ardındaki Afrika fotoğrafıyla, ülkesinin endüstri öncesi-sonrasını bağlayan, eleştirel -gibi görünen- ancak, bir kurtarıcı gibi boynuna sarıldığı etnik-egzotik kimliğini, kendi artık olmadığı- kendini taklit etmekten öte gidemeyen post-kolonyal okumalara açık bir örnek. Üstelik, Fransa'da bir kentli, Documenta'da ise, Nijerya köylüsü gibi giyinmeyi tercih ederek büyük gösteride daha çok ilgi çekmenin yollarını arayan iştahı kabarık bir sanatçı. Sanatçının yüzünü döndüğü kökleri ise bir nostalji sadece.

Öte tarafta; Ai WaiWai'nin 1001 Çinli projesi. Kassel gibi işsizliğin ve yabancı düşmanlığının yoğun olduğu bir kasabaya 1001 Çinliyi getirip, 100 gün yaşamaya davet etmek, salt yaşamanın da sanata dönüşebildiği bir aradalıkta ikamet ediyor. Almanlar arasında hemen fark edilen 'proje'ler, Kassel hapishanesine tıkılmış mahkûmlardan farksızlar. Şehir dışına çıkmaları yasaklanan, 20'den kalabalık gruplar halinde dolaşamayan Çinliler, 'Çinli' olmanın taşıdığı anlamları yakalamak isterken, sanatta-hayatta etik olanın sınırlarını kaçıran sanatçıyla nasıl bir hesaplaşma içindediler bilinmez. Ancak dil-bilmez olup hayatta yurtdışı görme şansı bulamayacak işsiz güçsüzlere büyük bir 'fırsat' gibi sunulan bu projenin hiç de masum olmadığı aşikâr.

Documenta, sorunlu tarafları bir yana, çalışkan öğrencilerin geniş ev ödevlerini anıştırıyor. Dünyanın büyük anlatıya katıl/a/mayan sorunlu ülkelerinin neredeyse en politik sanatçı+çalışmalarını ve yanı sıra dergilerini bulup seçip yan yana getirmek, ciddi bir çalışmanın sonucu. Ancak tüm bu projenin sunumundaki 'politically correct' tavrın, risk alabilen, hata yapmaktan çekinmeyen, başka bir sözü araştırabilen, yarını oluşturabilecek bir bakıştan uzak olduğu görülüyor. Yine de tüm oluşuyla Documenta, sanatın yönelimleri konusunda önemli ipuçları veren bir sergi. Documenta, 23 Eylül'e kadar açık.
Dengbejlerin 'kelam'ına kulak ver!
Halil Altındere, Documenta'ya Mezopotamyanın sözlü kültür taşıyıcısı Dengbejler üzerine video çalışmasıyla katılıyor. Dengbej, Kürtçede, deng (ses) ve bej (sese şekil veren) sözcüklerinden oluşan ve geleneksel hikaye anlatıcılığını, sözlü tarihin ve toplumsal belleğin en özgün taşıyıcılarını imleyen bir sözcük. Yüzyıllardır, aşka, isyana, haksızlığa, kısaca hayata dair kelamlarını, çıplak sesle, müzikal bir biçimde sunan Dengbejler, Altındere'nin videosunda, klasik bir dağ evi içinde, kelamlarını dile getirirlerken görüntüleniyorlar. Meclis, kameranın evin dışına çıkmasıyla başka bir boyuta taşınıyor. Evin, sanıldığı gibi doğanın bir köşesinde değil, Diyarbakır'ın merkezinde bir plazanın tepesinde olduğu ortaya çıkıyor. Bu çarpıcı karşıtlık; modern ile arkaik, geleneksel ile güncel olanın üstüste katmanlanabileceğini, aynı anda süregelebileceğini örnekliyor. Altındere'nin Documenta'ya önerdiği ilk projesi, '15 dakika özgürlük' Almanya'nın katı bürokratik engellerini aşamadığından gerçekleşemedi. Proje, Kassel hapishanesindeki mahkûmlardan arzu edenleri, 15 dakikalığına helikopterle Kassel-Documenta üzerinde gezdirmeyi amaçlıyordu.
Sanat
Takvim
<<Haziran 2024>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
          1 2
3 4 5 6 7 8 9
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
Sanat Haberleri Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.