Siemens Sanat’ın ‘gençlik sergisi’, Sınırlar Yörüngeler’in Fındıklı’daki açılışı sırasında, hemen iki adım ötede Dolmabahçe’de bir grup 68’li, 78’li, 80’li ‘gencin’ hep birlikte Deniz Gezmiş’i anıyor olmaları, hiç de fena bir rastlantı değildi. 1968 gençliğinin öyküsü, Türkiye’de ‘zamane’ gençliğinin ilgisini galiba ilk kez bu kadar yoğun bir biçimde çekebiliyor; bugünün gençliği, geçen kırk yıl içinde yaşanan toplumsal dönüşümün sonuçları arasında kendisinin hatta önce kendisinin- bulunduğunu galiba ilk kez açık bir şekilde görebiliyor, hissedebiliyor. Bu ilginin nedeninin popüler kültüre ‘kurban edilmiş’ bir dizi olması eleştiriliyor gerçi; ama gençlik, özellikle de sanatla, tasarımla ilgilenen gençlik, bugünün kültür endüstrisinin insanı toptan ele geçirdiğinin, kendisinin de çok geçmeden bu denklemde rol alacağının zaten farkında. Bu farkındalık, çoğu zaman ürettikleri işlerden de yansıyor.
Siemens Sanat’ın, Borusan’ın ‘Yeni Öneriler/Yeni Önermeler’ sergisinden bir anlamda devraldığı bir misyonla gerçekleştirilen ‘Sınırlar-Yörüngeler’in üçüncüsü ve dördüncüsü, bu yıl yaz boyunca izlenebilecek. Türkiye’nin dört bir yanından 200’e yakın genç sanatçının katılmak için dosya gönderdiği etkinliğin haziran sonuna kadar süren ilk aşamasında, dokuz sanatçının işleri yer alıyor. Her biri, seçtikleri konular, kullandıkları malzemelerle; gösterdikleri ve görünür kıldıklarıyla, Türkiye’de gençliğin dünyasına dair ipuçları veriyor. Hemen hepsi 1980 sonrasında doğan bu gençlerin ortak bir özelliği yokmuş gibi görünüyor, ama var: Bir kere sessizler. Aslında çekingenler. Farkındalıklarının apaçık görünmesinden değil, hissedilmesinden yanalar.
Sergide özellikle dikkat çeken işler arasında Hacer Kıroğlu ve Alpaslan Karaaslan’ın videoları var; her ikisi de tarihsel süreçte dayatmalarla ilgili: Kıroğlu, dayatmalara karşı çaresiz bir gençliğin kimlik bunalımını yansıtırken, Alpaslan Karaaslan izleyiciyi tek bir simgeden yayılan ışığa odaklıyor, insanı ‘sürükleme’ gücü olan ideolojilerin ikna biçimlerini düşündürüyor. Esra Yeşildağ’ın çocukluğun masumiyetini, hayal gücünün değerini yansıtan enstelasyonu da gerçekten görmeye değer; bir sığınak olarak kırılgan hayal âlemi, dokunabileceğiniz kadar yakınınızda duruyor! Mehmet Dağ’ın kırmızı halı/kravatı, kendini ciddiye alan insan tiplemesinin ironik bir yorumu olarak müthiş eğlendirici; en önemli özelliği sergiye biraz mizah katması. Sadık Arı’nın zengin çizgi dünyasında da mizah duygusu yanında geçmişten günümüze zengin bir kültürel ikonografiden beslenen bir birikim var; üstelik bu sanatçı henüz 20’sin de bile değil! Günümüzde genç sanatçıların kaçınılmaz olarak en çok değindiği konulardan tüketim kültürüne ve birey üzerindeki etkilerine yönelik işler de var sergide; Deniz Üster’in çiğnenmiş çiklet ve kâğıtlarıyla gerçekleştirdiği sabır/süreç işi enstelasyonu, Burcu Yağcıoğlu’nun günümüzün en çok kullanılan ‘çağdaş natürmort’ öğelerinden biri olan alışveriş arabası resmi gibi. Ve tabii gerçeklik ve sanallık konusu: Fulden Aran’ın gerçeklikten adeta kayıp giden medya haberlerini ele alan resimleriyle, İlke Yılmaz’ın imaj bombardımanına karşı bilinç uyandırmaya yönelik işinin aynı sergide yer alması pek isabetli olmuş. Bir bütün olarak ‘Sınırlar/Yörüngeler’de, izleyiciyi pek çok konuda düşündüren işler var. Genç sanatçıların hepsi öğrenci; ama sergi, bir ‘öğrenci sergisi’nin ötesinde.
Sınırlar-Yörengeler 3, 13 Haziran’a kadar Siemens Sanat’ta.Konuyla İlgili Linkler"Sınırlar Yörüngeler 3" Sergisi Açıldı