Akbank Sanat; beden, mekân ve performansın panoramasını sunuyor izleyiciye. Küratörlüğünü Hasan Bülent Kahraman'ın üstlendiği 'İşleiş' başlıklı sergide Eser Selen, enstalasyonlarıyla beden ve mekânı 'evirip çeviriyor', performansın çeşitliliğine işaret ediyor. Bir süredir Princeton Üniversitesi'nde konuk profesör olarak ders veren Hasan Bülent Kahraman ile Eser Selen'in yolları Bilkent Üniversite'nde kesişmiş.
Selen'in ikinci sınıf öğrencisiyken lastik tekerlekle yaptığı enstalasyonu beğenen Kahraman, o günden sonra Selen'e olan desteğini kesmemiş. Kahraman, "Benim bugüne kadar yazdıklarımla onun bugüne kadar yaptıkları belli kesişmeler gösteriyor. Küratörlük kavramının da böyle bir ilişki anlayışına dayanması gerektiğine inanıyorum" diyor. Aksanat'taki enstalasyonlarıyla performans sanatının iki temel noktası olan beden ve bedenin yer aldığı mekânı, bedenin sınırlarını sorgulayan Eser Selen'in sergisi 28 Ocak'a kadar açık. Kahraman ve Selen'e sergiyle ilgili sorularımızı yönelttik. Hasan Bülent Kahraman soruların kuramsal yanını açıklarken Eser Selen, sergiyle ilgili olan kısımları yanıtladı.
'İşleiş'te beden ve mekân ilişkisine odaklanıyorsunuz. Beden ve mekânın sınırları nerede başlar ve nerede biter sizce
Eser Selen: Bedenin sınırları, bedende başlayıp bedende biter. Beden dediğimiz şey sınırsız gibi görünse de bir sınırı var. İlk bakışta sınır, deri ve derinin çevrelediği beden. Ancak deriyi de aşan bir sürü olasılık var ve ben de derinin mekânla ilişkisini sorguladım.
Hasan Bülent Kahraman: Bedenin sınırları bedende başlar bedende biter. Deri bedenin duvarı. 'Bedenin sınırsızlığı nerede başlıyor?', 'Bedenin sınırlarının içerdiği herhangi bir sınırsızlıktan söz etmek imkânı yok mudur?' soruları bedenin sınırlarını deriyle tayin eden düşünceden, farklı bir kültürel iklime geçtiğimizi gösteriyor bence. Bedenin sınırlılığı içinde yaşadığı bir sınırsızlık var. Ancak bedenin kendi içinde yaşadığı gizli bir sınır var ki, o sınırın ne olduğunu bilmiyoruz. O gizli sınır bize bedensel organlarımızın işleyişi, bedenle bütünleşmiş kimliğimizin sınırsızlığı, cinselliklerimizin her gün keşfe açık sınırsızlığı olarak gelebilir. O yüzden ben bedenin dışa dönük sınırlarını kabul ediyorum. Derinin içine döndükçe orada bir içsel sınırsızlığın mevcut olduğunu ve bu serginin onu tartışmak ve araştırmak için sınırsız olanaklar sağladığını belirtmek istiyorum.
Sergide 'sanatın bedensizleşmesi'nden söz ediyorsunuz ve bunu işlev kavramıyla bütünleştiriyorsunuz...
Selen: Benim sürekli çalıştığım bir konu sanatın nasıl bedensizleştiği. Bu sorunsalı plastik dilde göstermeye çalışıyorum. Bedensizleşmek ise kişinin kendi bedeninin farkına varmasıdır bence. Beden izini koyduğu anda kayboluyor.
Kahraman: Evet, sanatın bedensizleşmesi aynı zamanda onun işlevle olan sorunsal bir ilişkisini de belirtiyor. İzini koyduğu anda beden kaybolur dedi Eser, bu diyalektik bir şey. Bedenin en önemli meselesi aslında üç noktada toparlanabilir: Yaşayış, yaşam, yaşantı... Bunu sağlayacak olan enerjiler ve onların insanda teşekkül ettiği kavram olan sağlık, üçüncüsü işleyiş ve işlev. Bu üçü olmaksızın beden söz konusu değil. Bedenin sınırlarını bunlar tayin eder. Çünkü karşımızda daima ölüm var. Nitekim bu sergide yer alan kir, bok kavramı bu anlamda benim için çok önemli. Bedenin kirlenmesi, zamanın, uzayın, mekânın izini insanın üstüne taşıması ve yeniden üstünden atması. Yıkamakla birlikte boşluğa savurduklarımız. Belki de kendimizi kazıya kazıya yok ediyoruz. Ama bunu bizden daha fazla yapan zamanın kendisi.
Bu noktada performansa geliyoruz. Performansı çok yönlü bir kurgu olarak algılarsak. Bu sergide performans kavramını nasıl 'kurguladınız'?
Selen: Yaşlanmak en büyük performans. Performans düşüncesi, performans düşüncesidir ve her şeye uygulayabilirsiniz. Marx'ın dediği gibi praksis meselesi. Resim de heykel de performatif özellikler taşıyabilir. Sanat nesnesi ile izleyici karşı karşıya gelince bir beden transferi oluyor. İnteraktivite denilen şey de aslında bir performans. Bunlar paralel giden kelimeler. Ben iki düşünceyi karşı karşıya kullandım. Enstalasyon içindeki performans ve enstalasyonun yaptığı performans. Bir de performansın dokümantasyonu ve sadece bir izleyicinin bunu nasıl deneyimlediği. Performansın çeşitliliğini sunmaya çalıştım. Kapanışta da bir performans yapacağım. Mekânı temizleyip öyle gideceğim.
Kahraman: Eser, praksis kavramı dedi. Bu kavram Marksist bagajın ortadan kalkmasıyla birlikte gündemden çekilen bir kavram. Onun yerine yapısökümcü felsefenin güçlenmesiyle diskur kavramı yerleşti. Bence performansın adı yeterince koyulmasa da söylem (diskur) ve praksis arasında bir pozisyonu var. Performansta bir sonuç olabilir ya da olamaz ve kendi içinde kapsadığı geniş bir süreç var ki bu da sanatın transfer öğelerine yeniden olanak veriyor. Serginin zenginliği böyle değerlendirilebilir.
Sergide dokunmak eylemini teorize ediyorsunuz.
Selen: Benim çağdaş sanata verdiğim bir tepki. Daha yakınlaşalım ve dokunalım. İlla elle dokunmak değil, gözle ve sözle de dokunabiliriz. İşlerin bir şekilde insanlara dokunmasını istedim. Sergideki minderlere oturabiliyorsunuz, oyuncaklarla da oynanabiliyor. Ancak beden parçalarına dokundurtmuyorum. İşlere dokunulabiliniyor.
Kahraman: Ben biraz burada sert bir pozisyonu savunuyorum. Wittgenstein'ın 'Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır' sözüne dönecek olursak bedenimin sınırları da benim dünyamın bir anlamda sınırlarıdır. Burada ölümden söz ettik. 20. yüzyılın son çeyreğindeki en büyük mesele bedenin kusursuz bir işleyişe kavuşturulması. Ölümsüzlüğün bulunması çok garip bir noktaya geldi. Sağlık, kusursuzluk tutkusu. Bedene sürekli olarak müdahale etmek suretiyle sağlığın yakalanması ve bunun kusursuz bir beden kavramı ile bütünleştirilmesi. Dokunmak kavramı burada ortaya çıkıyor. Kendimize dahi saklı tuttuğumuz şeylere de dokunmak; cinsel kabullerimize dokunmak... O yüzden beden ve dokunmak diye aldığımız zaman bu belki bedenin sınırlılığı içinde onu sınırsızlığa taşıyan en önemli kavramlardan birisidir. Eser'in bu sergisinde yerleştirdiği katmanlar bütün bu sorgulamaları yapma olanağı sağlıyor.
Serginin çarpıcı bölümlerden b11iri de oyuncaklar, beden parçaları... Beden parçalarının 'cinsiyetsiz' olmaları gibi birçok uzantısı var.
Selen: Benim bedeni dönüştürme yolum oyuncak düşüncesi. Çocukluktan gelen de bir alışkanlık. Bedenler de oyuncak. İki kişi bir araya geldiği zaman birbirilerine dokunurlar sözle ya da elle. Dokunma esnasında çocukluktan kalma bir hissiyat alırsınız. Oyuncak oyalar ve dokunma güdünüzü tatmin eder. Beden de aynısını yapıyor yetişkinler için. Oyuncak bedenin eksikliğini ikame ediyor. Bu bedenler hem sevimli, hem iğrenç, hem korkunçlar, hem cinsiyetsiz. Her şey diyalektik gibi.
'İşleiş' sergisi 28 Ocak'a kadar açık.