Sayın Konuralp.1999 Uludağ Üniversitesi mezunuyum ve 98 2.Dönem proje
derslerini beraber aldık.Çok basarılı bir öğrenci olduğum söylenemez
ancak eğitimimi 4 senede tamamladım.Ve 4 yıllık mimarım.Mezuniyet tarihimiz
ve sektördeki tıkanmalar aynı zamana denk geldiği için hedeflerine
ulasabilmiş bir mimar değilim..
Size sorum özel olacak!
Bizler porsche marka arabayı Sn: Emre AROLAT"la maserati markasını da
sizinle tanıdık.Arabanız hala duruyormu?
Tanıdığınızla kalmanızı tavsiye ederim. Maalesef duruyor, benzinci bir ortak arıyorum tanıdığınız varsa...
Merhaba,
Mimarlar yaşları ilerledikçe (aslında buna belki tecrübe kazandıkça da
denebilir) daha mı az zorluyorlar şartları?
Siz de kendinizi böyle görüyor musunuz?
Ben şartları hiç bir yaşımda zorlayamadım, mizacım müsait değil, ama yaşlandıkça rehavet de artıyor galiba.
Çünki Türkiye üzerinde,bu sorgulamayı yapacak bir sektör kalmadı! Bu ülkede kaç tane meslektaşımız var? Ve kaç tanesi mesleğini uygulama imkanı buluyor.Ben bulamıyorum sahsen!İnsanları mesleki kaygılar ve geçim derdi arasında bırakan bu zihniyet devam ettiği müddetçe Sn Konuralp'e soru yöneltecek insan sayısında hiç bir artış olmayacaktır.Bence sorgulanması gereken ben değil bu sektörü elinde tutanlardır.Bugün üniversitelerden mezun olan herkesin işi daha da zorlasıyor.Ortadaki pasta küçülüp yemek isteyenler çoğaltılırsa bu durum kaçınılmaz olur..
Küçük pasta ama iştah açıcı olsa gerek ki yemeğe oturanlar kalabalıklaşıyor. Tavuk yumurta meselesi galiba.
Mehmet Bey Merhaba,
Sizinle yaptığımız radyo programında ve başka yerlerde tekrarladığınız
bir deyim var: "Ben hep son vagon olmayı tercih ettim" diyorsunuz.
İki sorum olacak: Peşine takılmaktan memnun olduğunuz lokomotifler kimlerdi?
(Özellikle mimarlık dünyası dışındakileri merak ediyorum)
İkinci sorum ise peşinizdeki vagonlarla ilgili. Pek çok genç mimar işlerinizi
takip ediyor. Tanıdığınız ve takdir ettikleriniz var mı?
Teşekkürler...
Yaşamın kendisi izlenecek
vagonlar ve onları çeken lokomotif durmadan devam eden hayat.
Ben hep izledim, izliyorum. Mimarın aradığı herşeyi o kervanda
bulabilirsiniz.
Genç mimarlara gelince isim telaffuz etmeyeceğim ama çizgilerini aza
indirmeye başladılar.
Ümit verici, hele bu eğitim ortamında mucizevi başarılar izliyorum.
SN.KONURALP
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİNDEN MEZUN OLAN BİR ARKADAŞIMIN ANLATTIĞINA GÖRE;
BİTİRME JÜRİSİ SIRASINDA OKULUN HADEMESİ GELİP HELİKOPTERİNİZİ
BULUNDUĞU YERDEN KALDIRMANIZ GEREKTİĞİNİ AKSİ TAKTİRDE ORADA TOP OYNAYAN
ARKADAŞLARIN HELİKOPTERE ZARAR VERECEĞİNİ SÖYLEMİŞ. BU OLAYI DUYDUĞUMUZDA
ÇOK GÜLMÜŞTÜK. DOĞRULUĞU VARMI DİYE SORMAK İSTEDİM SİZİ BURADA BULMUŞKEN..SAYGILAR
SUNARIM.
Futbol sahasının düzlüğüne
itibar edip indim.
O gün maç olacağı aklıma gelmedi, neyse gol yemeden uçtuk.
SN KONURALP
MİMARİ PROJE YARIŞMALARI HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?YARIŞMALARA
KATILIYORMUSUNUZ?
SAYGILAR
Ben proje yarışmalarına
bugünkü şekilleri ile katılmıyorum. Yaratıcılık anlayışıma taban
tabana zıt geliyor. 1/500 ölçekle 1/1 ölçekleri aynı zamanda düşünen,
sonuçda herşeyin kilitlendiği bir bütün olarak bitiren yaklaşımdayım.
Tasarımı her etabı ayrı düşünülen bir düşünce dizisi olarak yapamıyorum.
"GesamtKunstwerk" tabirine bir bakmanı rica ederim.
merhaba
ben mimarlık 2. sınıf öğrencisiyim...istediğim meslek olduğu için
severek okuyorum...fakat ilerisi için bu kadar hevesli değilim...mimar olmak
isteyen çok...kendini bi şekilde kanıtlamak zorunda herkes ve koşulması zor
bi yarış haline gelmekte mimarlık...bir çok insan kayıtlı mimar olmasına
ragmen kendi meslegini yapmıyor..siz kendinizi nasıl kanıtladınız??? bir kaç
tavsiyede bulunabilir misiniz???
teşekkürler.....
Ben kendimi kanıtlamadım
ama kanıtlandım mı bilemem. Bu konuda çok şuurlu olmamak galiba daha doğru.
Mimarlığı bir yaşam tarzı olarak benimsemek meslek olarak yapmaktan daha
cazip geliyor bana.
Para kazanmak için illaki bu mesleği yapmak diye bir zorunluluğu ön şart
olarak şimdiden önüne koyma.
mehmet konuralp,
ben haftaya londra'da mimarlık eğitimine başlayacağım. siz londra'da eğitim
aldığınız süre içerisinde londra'dan nasıl faydalanmıştınız, bir kaç
ipucu verebilir misiniz?
türkiye'de yarattığınız binaları ben çok beğeniyorum ve çocukluğumdan
beri adını bildiğim ilk türk mimarı sizsiniz. bunun nedeni TV8'de izlemiş
olduğum ATK binasının çatısını anlattığınız programdı. burada arkadaşınıza
elinizdeki bir omurga şeklinde parçayı göstererek "neden bu şekilde
bir destekle biz bu çatıyı tutmayalım?" dediğinizi anlatıyordunuz.
ancak tam bunlardan sonra, inşaat kanunlarının beni kısıtlamasından dolayı
ATK binasının kafanızdakinden biraz daha farklı olmak zorunda kaldığını
söylemiştiniz,
hayatınızı bir kaç paragrafla anlamak imkansız benim için ve sizin hayatınız
hakkında hiç bir yargıya varmak benim hakkım değil ama birşey yıllardır
hep aklımdaydı, bugün bu fırsat elime geçti ve sorabiliyorum,
AA gibi bir okuldan sonra türkiye'de yaptığınız bu güzel binaların yaratım
sürecinde yada sonrasında hiç yurtdışında da bir ofis açsam, yaptıklarımı
ve yapacaklarımı uluslararası imkanlarla tam istediğim gibi yapsam demediniz
mi?
buna engel olan birşey oldu mu yoksa bu sadece kişisel nedenlerden, istemediğiniz
için mi mesela londra'da da bir işyeri açmadınız kendinize?
teşekkürler
iyi günler
burak
Eğitiminde sonsuz başarılar
diliyorum!
Londra'nın kendisi ve bütün İngilizlerleri kocaman bir okul gibi
kabullenmeni öneririm. İngilizler doğal hocadırlar, herşeyle ilgilenirler
ve öğretirler, faydalan! Parklarda dolaşırken bütün uçan kuşların
isimlerini öğrenerek başla, sonrası gelir.
Uluslararası imkanlara zaman zaman kavuştum ama maalesef "tam istediğim
gibi yapsam" demek zorunda binlerce defa bırakıldım.
Sayın Konuralp,
Nisantası Sabah-Atv binasının catisindaki uygulamanızın ilginc uzakdogu
deneyiminizden referans aldıgını duymustumbunu merak ettim hep,
Biraz acıklarsanız sevinirim..
Saygılar..
Konik başlık tabiki atriumdaki havanın kısmen dışa atılması için tasarlandı. Ancak aynı elemanın dış görünümünde sembolik konotasyonlar var, en son kat kata ulaşıldığı zaman asansörlerin açılması ile bir sancthum katı beliriyor. Budist mabedleri incelersen en iç bölümünü ve dünyanın merkezini simgeleyen Phalus'u (lin-gam) tetkik etmeni öneririm.
Sayın Mehmet Bey,
İstanbul'daki yapilaşmanın sonu yok.Ama maalesef yeni yapılan yapıların hiçbiri
yapılacağı yere değer katacak yapılar olmuyor.Yıllar önce bir arkadaşım.Eğer
müşterim isterse Topkapı sarayının bahçesine bile gökdelen projesi yaparım
demişti.Bu benim anlayisima çok ters gelen bir durumdu.Bundan sonra ise yapılan
bir çok bina saray bahçelerine oteller,öngörünüme gökdelenler yapıldı
ve yapılıyor.
1.Kurumsal imaja gösterdiğimiz saygıyı şehrimize göstermiyoruz.
Siz projelerinizde bu kaygıyı duyuyormusunuz?
2.Projesini yaptığınız binalara daha sonra klimalar ,reklam tabelaları asıldığında
tepkiniz ne oluyor.
3.İstanbul'da mimari acidan değerli bulduğunuz üç projeyi söyleyebilirmisiniz.
teşekkürler
Ergin SEZGİN
1- Şehirler imajların
sentezidir. Aynen gösterilmesi gereken saygı değil mesleki beceridir. Eksiğimiz
olan o esasda!
2- Tabi düşünülmemiş şeyler, en başta görsel kirlenme oluşturuyor. Yani
bütün Türkiye'nin görsel düzeyi.
Ancak mesela Karayolları binasında cepheye asılan havalandırma cihazları önceliğin
konfor olması gereğini savunuyor. Ben binayı 1974'de tasarlarken merkezi
havalandırma sistemi ile tasarladım. Bağnaz kafalarla yapamdım, dolayısıyla
serinlemek isteyenlere bugün kızmak hakkımız yok. Yaşam gerçekleri
mimarinin gerçekleridir, mimarinin gerçekleri hep üstündedir unutma.
Ayasfoya
Kapalıçarşı
Topkapı Sarayı Harem Dairesi
Sayin Mehmet Konuralp,
Oncelikle calismalarinizdan dolayi sizi kutlamak istiyorum. Size 3 tane genel
anlamda sorum olacak:
1) Su anda okuyan ve calisan (ozellikle) genc mimarlar arasinda yaygin bir kani
var: Bu piyasada sadece belli basli bir kac mimarin gercek anlamda is
yapabildigi ve geri kalan genc - yeni mezun - orta yasli mimarlarin mesleklerini
icra edemedikleri, bu sebepten dolayi baska meslek gruplarinda kariyer arayisi
icinde bulunduklari hakkinda ... Siz bu piyasanin icinde birisi olarak bu kaniyi
dogru buluyor musunuz? Genc mimarlara is alabilme, mesleklerini icra edebilme
konularinda - tecrubelerinizden de faydalanarak - ne gibi cikar yollar
ongorebilirsiniz?
2) Yukaridaki soru ile baglantili olarak; belli basli mimarlarin is
yapabildikleri bu ortamda ortaya cikan eserlerin tekduze ve birkac ornek disinda
birbirlerini veya yabanci orneklerin taklidi olduklari hakkinda dusunceler
oldukca yaygin bir bicimde ortalikta dolasmaktadir. Hatta cevremizde gordugumuz
binalarin, apartmanlarin kisacasi konutlarin da estetik degerleri hakkinda
olusan dusunceler apacik ortada. Meslegini icra edebilecek yeterli sayida mimar
varken kent estetiginin bu denli "dusuk kalite"de olmasini, mimarlarin
kendi mesleklerini uygulayamamalari ve/veya dusuk maaslarla is bulmalarindan -
bulamamalarindan dolayi mimarliktan giderek uzaklasmalarini ve tum bunlarla
beraber konutlarin giderek mimarlardan cok isinin ehli ustalar, kalfalar veya
teknik elemanlar yoluyla bicimlenmelerini siz neye bagliyorsunuz?
3) "20. ve 21. yy Turk Mimarligi" hakkindaki (genel anlamda)
dusuncelerinizi nasil ozetleyebilirsiniz? Sizce bizler dunya mimarliginin
"neresindeyiz" ?
Calismalarinizin ve basarilarinizin devamini dilerim.
Saygilar,
1-
İşveren mimar ilişkisi her zaman zorlu olmuştur.
A- İşverenin kalite anlayışı ve kaliteye ayırdığı ödemekle
İşverenin sosyal seviyesi ve kültürü ile eşleştirdiği mimar
B- Mimarın Sosyal içerikli faaliyetlerdeki başarısı.
Mimarın Meslek yeteneğinin vasat olması (fazlası dışlanma nedeni olabilir)
Mimarın ülke kültür seviyesini anlamış olmak
Bunları becermek kolay değil, ben pek başarılı olamadım mesela.
2-
Cevap 1'de değindiğim gibi kalitenin tarifi kültür seviyesi ile orantılıdır.
Alanın verenin razı olduğu bir ortamda mimarlığa söz hakkı tabiki en az
tanınan tarafı işin.
Biraz müslüman mahallesinde salyangoz satmak meselesi...
Mamafih kaos da bir düzen biçimidir, kullanılabilirse.
3-
Uzun bir cevap ister gibi. Ancak, dünya konjoktüründe pek ön sıralarda
olmadığı kesin. Nedenlerinden sadece bir kaçı:
A- Geleneksel yerel mimarinin günümüze uzamamış olması. (Kompozit kültürden
tek düza Ulus mimarisine sapmanın bedeli)
B- Şehirlerin ve kırsal alanların yapılandırılmasında meslek
erbablarında meslek erbablarınan çok az yararlanan, genelde siyasi ve
megalomanyak müdaheleler.
C- Verilen eğitimin batı kaynaklı kültürden alınması ancak bu kültürün
kopyacılıktan daha derine indirilememesinden, kopyacılığın hafifliği ve
rehavetinin uyuşukluğu ve pratiğinde yapay cennet oluşması, vs., vs., vs...
İnşallah 20. yüzyıldaki şövanizm 21'de de devam etmez. Batı olacaksa
mimarinin ilk önce doğru gramerini, daha sonra da cümle kurmasını alçakgönül
ile çalışmamız gerekecek.
BEN UNIVERSITEDEN YENI MEZUN
OLDUM (YTU) VE ÇALISMA HAYATIMIN BASLANGICININ, SONRAKI MESLEKI HAYATIMI ÇOK
ETKILEYECEGINI DUSUNUYORUM. OKULDAN DERECEYLE MEZUN OLDUGUM IÇIN , ILK BULDUGUM
ISE GIRMEK DE PEK MANTIKLI GELMIYOR. SIZCE ISYERINDE ARAMAM GEREKEN ÖZELLIKLER
NE OLMALI, TAVSIYELERINIZ ICIN SIMDIDEN TESEKKURLER
İlk bulduğun işin ne olduğuna
bağlı. Kendinle baş başa konuşman gerekli!
1. Mimarlığın hangi dalı seni daha çok ilgilendiriyor?
2. Ekonomik gücün ile ideallerini nasıl buluşturuyorsun? (Biraz hayalperest,
biraz da realist olman lazım)
3. Kurumsal organizasyonlar yerine usta mimarla çalışabileceğin bir ortamı
tavsiye ederim.Ama çok uzun olmasın, iki sene gibi.Yoksa hep ikinci adam kalma
tehlikesi oluşur.
Sayın Mehmet Konuralp,
Teşvikiye'de eski Sabah binasının tasarımcısı olarak; Sabah binasını ve
aynı çevrede, aynı dokuda sizinkinden daha faklı bir tavır olarak yine çağdaş
bir yapı olan Milli Reasürans projesini nasıl tanımlıyorsunuz? Aynı dokuya
iki farklı yorum getiren bu projeleri ve bu iki farklı konumlanmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başarılar dilerim.
Benim o konuda Arrademento’da yayımlanan ve Ela Gönen tarafından yazılan analizi okumanı rica ediyorum. Sokak mimarisi belli yönlendiricileri ile bütün olarak düşünülür. Ben ‘infill’ bina(lar) yaparak caddenin oluşmuş ölçek-doku-görünüm değerlerini esas alan doku yenilemesi yaptım. Milli Reasürans ‘largo’, içe açılan meydan konseptini uygulamış. Ancak esas çalışan meydanı öndeki binanın önündeki steril açma ile çok zayıflatmış değil mi?
Sayın Mehmet Konuralp,
1)Yüklenici kimliğiniz, mimariyi yorumlama ve malzemeyi tanıma açısından
bakışınızı nasıl etkiledi?
2)Malzeme seçimi, tasarımlarınızda ne kadar önemli bir yer tutuyor?
Bence mimarlığın olmazsa olmazı malzemeyi ve tasarımı bir arada götürüp, onunda tatbikini kendin yaparak çizimin ne denli sorumluluk taşıdığını birebir öğrenmek ve bedeli çıkarsa da ödemek - Yerel şartlar mimarlığın başarısındaki en önemli faktördür.
öncelikle merhabalar size
sormak istediğim soru şu;
günümüzde bilgisayar destekli çizim programları bir hayli ilerledi ve
genelde mimaride artık el çizimleri yapılmamakta.sizin zamanınızda çizimler
bilgisayar destekli yapılmamaktaydı. Ben bir mimar olarak bu tür programları
kullanmaktayım yani el çizimi yapmamaktayım.Sizce bu programlar insanın
hayal gücünü nasıl etkilemekte. Bilgisayar destekli çizimlerin avantajlarını
ve dezavantajlarını değerlendirebilirmisiniz..
tesekkürler.
Ben çizime trilinle ve
graphozla başladım. Sonra da rapidograph ile devam ettim, ve rapido ilk çıktığında
AA’de bile bir süre yasaklandı. Elin marifetini kısıtlıyor diye. Ancak,
tasarımda düşünce ve el herzaman beraber çalışmıyorlar. Düşünce biraz
önden yürüyor ve öyle olması lazım, yoksa karakalem karalaması olur. Çizim
düşüncenin ifadesidir, roman yazmak da öyledeğil mi, veya film senaryosu?
Dolayısıyla nesiller ilerledikçe ifade tekniği tabii ki değişiyor. Rapido
yerini ekrana bırakacaktır. Ancak,
Tehlike 1- Ekranın rapidonun aksine akıllı olması ve düşünce mekanizmasını
ele geçirme yeteneği
Tehlike 2- Ölçek farkının detay öngörmeden de devam edebilmesi
Tehlike 3- Artistik yeteneğin ekran operatörlüğü ile eşleşmesi
Avantaj 1- Robotik dünyanın eşiğindeyiz. El yeteneği tarih oluyor ama,
antika deperi artıyor. Arada elini kullan, ilerde karlı çıkarsın...
Avantaj 2-Yeni teknolojik buluşlar ancak bilgisayar ile değerlendirilebilecektir.
Mesela, yeni nesil malzeme ve teknolojilerin yeni morfolojilerine ancak
bilgisayar destekli yöntemlerle kavuşabiliriz. Halen, gerçek ile ütopya arasında
asır başı sendromu yaşanmakta, yakında geçer, taşlar yerine konur.
Mehmet Bey,
cevaplarınızdan birinde şartları zorlamadım diyorsunuz, ama yaptığınız
işlere bakınca böyle olmadığını görüyoruz. Çağdaş mimarlığımızda
en iyi 20 örneği bulmak için yapılan ankette 20 bina saymakta herkes zorlandı.
Siz bu ortamın içinde hem nitelikli hem de şartları zorlayan bir mimarlık
yapmışsınız. Malzemenin şartlarını da hep zorlamışsınız.
Çağdaş mimarlığımız için düşünceleriniz örtülü de olsa İstanbul'da
beğendiğiniz yapılardan belli oluyor. Sizce Türkiye'de mimarlık neden bu günkü
durumda? Batıda aldığınız eğitimin size olan katkısı nedir? Eğitiminizi
burada almış olsaydınız, bugün mimarlığınız farklı olurmuydu?
Teşekkürler...
Sualinizi yanlış anlamışım,
pardon. Tabii ki o yönde şartları olağanüstü zorladım ve hep zorluyorum.
Kanımca o savaşı vermek etik zorunluluk. Günün sonunda bu yorucu meslekten
size kalan o haz ve tatmini hangi para ile satın alabilirsiniz ki...O anlamda
tabi çok çok zorladım, zorlandım ama ödün (bilerek) hiç vermedim.
İkinci sorunuza diğer cevaplarımla açıklık getirdim. Batı mimarisini batıda
öğrenmiş olmak tabii ki doğru bir eğitim. Batı mimarisini Türkiye’de öğrenmek
İstanbul’da muz ağacı yetiştirmek gibi zor yani.
Mehmet Konuralp Diyalog'da
karayolları binasını bugün
yapmanız istenseydi 74 yılından bugüne
değişen bina teknolojisi, yapı elemanları, zincirlikuyunun yersel durumlarını
düşünerek bu binanın yine ilki gibi öncü bir bina olması için nasıl bir
karayolları binası düşürdünüz?
Karayolları, zamanı içinde
şartları Salih ile olağanüstü zorladığımız yapıydı. Kitle - konum -
irtifa - hemen hemen tüm cephe malzemeleri v.s. açık plan konseptide dahil Türkiye'ye
Ecevit Hükümeti'nin kemerimizi sıkarken tanıştırdığımız bir dizi
mimarlıklar.
Bugün oraya yeniden bir yapı konduracaksam güncel olarak üstünde çalıştığım
monoloque strüktürler cidar malzeme ve yapım teknikleri, enviromental
engineering (sonuncusu Sabah İkitelli'de denedim) gibi konuların ağırlıklı
olduğu bir tasarım oluştururdum.
Sn.Konuralp,
sizi yeni tanımaya başlayan biriyim.Modernizm'in evrensel dilini konuşan ve
bugüne kadar değişmeyen bir üslüp çizginiz olduğunu görüyorum. Size bir
öğrenci ve bu boşluğun yarattığı ihanetleri korkuyla gözlemlemekte olan
biri olarak küçük bir sorum olacak.
Tanzimat Fermanı’nın ilanından bugüne kadar geçen dönem modernleşmenin
gerek yayılma alanı,gerek yayılma biçimleri açısından homojen bir zaman
dilimi değildir.
Sizce Türkiye modernizmi (belki biraz sığ bir sözcük oldu) aydınlanmayı
yaşamış mıdır…..yaşayacak mıdır? O otobandan kurtulup merkeze doğru
yol alabilecek miyiz?
Teşekkürler...
Bu soruyu, Aralık 1999’da,
Yem Yayınevi’nde ‘Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin düzenlediği
‘Mimar Anlam Beğeni Sempozyumu’nda yaptığım konuşmadan bir alıntıyla
cevaplamak istiyorum.
“Türkiye üzerinde odaklaşıyoruz, konumuz Türkiye, hemen Batıya atlayıp,
repertuarından bir şeyler getirerek konuyu sulandırmakta da hiç yarar görmüyorum.
Çünkü, bir resmi ideolojik tarihsel çizgi içinde bu kadar geniş ve
filozifik bir yaklaşma zaten mümkün değil. Yani, Borsalino şapkayla Farabi
arasına sıkışmış bir kültürün nerede olduğunu da tartışmak şu anda
mümkün değil. Çünkü, öyle bir kültürün şu anda kesinleşmiş varlığı
yok.
Dolayısıyla, temel sorunu atlayarak; yani binanın temellerini yapmadan, beşinci
kattaki salonun tefrişini tartışmanın bir gereğini ben yine yakalamış değilim.
Çünkü, bizim bir asgari altyapı sorunumuz var. Bu asgarideki toplumsal müşterekliği
saptamadan, beğeninin sadece bir küçük burjuva düzeyinde, mimarın şu anda
ele almış olduğu eserler üzerinden bir envanterle, Türkiye’deki mimarlığın
beğenisini veya anlamını tartışmak çok zor.
Hal böyle olunca, birdenbire halkın popülist anlayışındaki yaklaşmalarına
kaçıyorsunuz ve bir Sultanbeyli’yle, Kızılay’daki mega blok düzeyindeki
yaklaşımı tartışmaya başlıyorsunuz.
Herhalde İstanbul civarındaki, Bahçeşehir’le Sultanbeyli’yi tartıştığımız
zaman, muhakkak ki Sultanbeyli, Camillo Sitte’nin prensiplerine çok daha yakın
ve uygun.
Hal böyle olunca, tartışılacak olan nesnenin, bence anlam ve beğenisinden
önce kriterlerini iyi hesaplamak gerekir diye açtım mı, kapattım mı konuyu
bilemiyorum.........”