Mimari Medya - Reşit Soley
Reşit Bey,
Mimari Medya'da diğer mimarlar kadar yer almamanızın nedeni nedir?
Siz mi seçici davranıyorsunuz? Yoksa dergiler mi?
Niteliksiz ve içeriksiz, sığ yayınlarda olmamayı tercih ediyorum.
Bozcaada'daki villa projenizde, misafir evinde klozet dahil her şey tek mekan içinde yer alıyorduç. Hala aynı şekliyle kullanımı sürüyor mu?
Bozcaada'daki küçük ev iki kişi ve hafta sonu için tasarlandı. Hiç bir duygunun (buna herşey dahil) saklanması istenmedi. O yüzden hala söylediğiniz gibi duruyor.
Osmanlı
Bankası Genel Müdürlüğü Binası için kitaplarda sizin ve Ertem Ertunga'nın
adını birlikte görüyoruz.
Binanın daha önce başka bir şirkete ait olduğu ve o şirketin tasarımı
Ertem Ertunga'ya verdiği daha sonra bina (belki de banka. bilmiyorum) el değiştirdiğinde
Osmanlı Bankası'nın sizinle çalışmak istediği...
Bizim uzaklardan bu hikaye hakkında duyduklarımız bunlar. Sizin bu konuda söyleyecekleriniz
neler acaba?
Osmanlı Bankası Binası bir yatırım şirketi tarafından piyasa talep ve koşullarına göre o standartlarda yapılırken yeni kullanıcı tarafından satın alındığında yapının kurumsal değeri kapsamında bizden tasarlanması istendi. Yeni kullanıcı "Royalty" haklarını satın alarak binanın tasarruf haklarına sahip oldu. Biz de bu doğrultuda kaba inşaat halindeki binayı yeni fonksiyonla tasarladık. Bu yüzdendir ki yapının künyesinde Ertem Ertunga'nın ismi geçmektedir.
Balkonlar?
Osmanlı Bankası'nın her
iki cephesinde de simetri eksenlerinde ilginç iki balkon gorunuyor. Bana ilk
bakışta diktatör rejimlerin kamu yapılarındaki liderlerin hitap için
kullandıkları balkonları anımsattılar. (Tepedeki dev bayrağın da bu ilginç
balkonlarla bir ilişkisi olabilir belki?)
Bir ofis binasında bu balkonlar neyi ifade ediyor?
Cumhuriyetin 75. yılı. Türkiye Cumhuriyeti'ni T.C. diye çağıranların arttığı günler ve ben inandığım, ait olduğum yere olan saygımın ve sevgimin ifadesi, yitirilmiş bayrak kimliğine karşıt, onu binanın tepesine, en tepesine kocaman koydum. O balkonlardan birisi bunu taşıyor. Diğeri ise cam kutudan çıkılabileceğinin ve rüzgarın, ağacın varlığına kanıt.
ortakoy postanesi
sayin resit soley
bildigim kadariyla kendi yasama mekanini yaratmak icin ortakoy postanesi
karsisindaki buronuzu tasarlarken postane icin de tasarim yaptiniz ve
uyguladiniz
benzer mekan duzenlemeleri veya sehircilik tasarimlarini surdurmeyi dusunuyor
musunuz?
Sevgili Prof.Metin Sözen karısına
"manzaram" der. Ben manzaranın sadece batan güneş olmadığını
ondan öğrendim.
Ortaköy Postanesi manzarama dikilmiş küçük bir meyva ağacı. Onu çoğaltmak
ancak kurumlar ve devlet ölçeğinde olursa meyva bahçesi içinde dolaşabiliriz.
Uğur Tanyeli bu forumda
sizden önceki buluşmada
quote:
Türk Beşleri dediğim zaman kimleri kastettiğimin açık olduğunu sanıyordum:
Sen(Han Tümertekin), Nevzat Sayın, Gökhan Avcıoğlu, Emre Arolat ve Murat
Tabanlıoğlu. Bu ifadeyi bu beş kişinin ortak bir mimari ve düşünsel tavır
içinde olduğunu belirtmek için "icat" etmedim. Anlatmak istediğim,
İstanbul'da özellikle 1985 sonrasında gündeme gelen yeni metropolleşme atılımı
ile birlikte yeni bir mimari nefaset arayışının ortaya çıktığıydı.
Yeni bir müşteri profili belirmişti ve onlar yeni ve daha rafine bir
metropol mimarlığı talep ediyorladı....
dedi. Siz de aynı dönemin mimarlarındansınız ve aşağı yukarı Uğur
Bey'in bu grubu tarif ederken kullandığı müşteri profili ile çalışıyorsunuz.
Tek fark; siz daha çok kurumsal müşterilerle birden çok mekanın ortak çizgisini
çıkartmaya çalışırken Uğur Bey'in Türk Beşleri diye tanımladığı
gruptaki mimarlar daha tekil işlerle çalışıyorlar. Bu grubun içinde yer
almamanızın nedeni sadece bu fark mı sizce?
Ya Uğur
Bey 1, 3, 5, 7 gibi güzel rakamları kullanmak istediği için 6'ya ve 8'e çıkamadı,
ya da kendi açıklamasında söylediği gibi bu ifadeyi yeni bir mimari nefaset
arayışının ortak paydası olarak kullandı. Önemli olan yürüdüğü yolun
farkında olabilen insanların yolda başkalarıyla karşılabilmesi.
Uğur Bey'in söylemek istediği bu sanırım.
Resit
bey,
Bir mekanın tasarımından oldukça farklı olan pek çok mekanın birden tasarımını
yaparken nasıl bir yöntem izliyorsunuz? Her şube (banka, aria, vb) sizin
tarafınızdan tek tek tasarlanıyor mu? Yoksa marketlerdeki "peynir reyonu
arkada olacak, sigaralar kasaya yakın konacak" gibi temel prensipleri
belirlemek yeterli oluyor mu?
.......................................!
Allah seni inandırsın !
Her projeyle ilgili temel kararlar detay çözümleri ve bunların
"pazarlanması !" konularıyla tek tek ilgileniyorum.
Bunu yaparken tek yardımcı analitik düşünce yöntemi ve siyah beyaz olmak.
Senin söylediklerini griler yapıyor!
Ic mimari tasarimlarinizda "aydinlatma"
Sayın Reşit Soley;
İç mimari tasarım ve uygulamalarda aydınlatma elemanlarının önemi tartışılmaz.
Ancak yapmış olduğunuz iç mimari uygulamalarınızda en ön plana çıkan ve
"ben buradayım" diyen unsur 'aydınlatma elemanları'. Bunun nedeni
bu konuda uğraş gösteriyor olmanız mı? Niçin aydınlatmayı bu kadar ön
planda tutuyorsunuz....
Işık
ve onun mekan içindeki kurgusu hep beni etkiledi. 80'li yıllarda Palmek'in
profil deposuna gidip elimde bir duyla aydınlatma armatürü, yani kendi
ışığımı yaratma çabası daha sonra Fildesign'ın ve Taylight'ın nedeni
oldu. Bu yüzden uğraş gösterdiğim için değil önemine inandığım için
aydınlatma özel benim için.
Unutma güneş her sabah senin için doğuyor. Sen senin için ne yapıyorsun?
Beni "benim güneşim" dediğin gün daha iyi anlayacaksın.
"Benim mekanım" diyebildiğin gibi.
mimar- iç mimar
Sayın Soley,
1-Başka bir mimar tarafından tasarlanmış olan bir yapıya, bir iç mimarın
müdahale oranı- sınırı ne olmalıdır. Çoğu zaman bunun sonucunda çıkan
mekan ve mekan(tasarım) uyuşmazlığı normal mi? karşılanmalı!
2- Bir de artık topluma yerleşmiş olan, İç mi? Dış mimarmısınız?!!
durumu var ki, bence ülke mimarlığının geldiği noktayı göstermekte.
Sizce bu oluşan durum nasıl aşılabilir. Meslek sınırı nedir?
Herhangi bir mekana başka
birinin müdahele oranı o mekanın beraberinde gelen kaliteleriyle ilgilidir. (özellikle
beğeni demek istemedim)
Bu yüzden müdahele limitleri ve sonuçlarından müdahele eden değil o mekanı
olması gerektiği gibi yapamamış olan sorumludur.
Mekanın tasarımı vardır. Kabuk ve iç bunun ayrılmaz parçalarıdır. Bu yüzden
mekanı tanımlayanın temel görevi bunları ayrılmaz kılmaktır. "İç
mi dış mı mimarsınız" sorusunun karşılığı bu dialekt içinde anlaşılmalıdır.
Benim anladığım iç mimarlık kavramı mekansal müdahalenin olmadığı
bezeme çalışmasıdır.
Sn. Reşit Soley
1-Hemen hemen tüm tasarımlarınızda dış yüzeyler ve mekan oluşturan iç yüzeyler
dikdötgen karolajlara bölünmüş.
Bu bir neticeyse sizi bu neticeye ulaştıran etkiler nelerdir.?
2-Kullandığınız malzemeler her tasarımda benzerlik gösteriyor.
yerler ve duvarlar cimstone,tavan vektra...vs vs
(Tabiki banka binalarından bahsediyorum.)
bunun nedeni nedir?
iyi forumlar dilerim.
master
Güzelliğin ve düzenin
geometride saklı olduğuna inanan eski inancın savunucularında biriyim.
geometrinin limitlerinde derinleşmeden dergi kapaklarından etkilenip
dekonstruktivizm yapanlardan olmak yerine beni böyle kabul etseniz daha çok
sevineceğim.
Tasarımın her bölümünde temel ortak çabanın kişisel dile ulaşmak olduğuna
inanıyorsak malzeme seçimleri detay çözümleri konusunda inandığın çözümlerde
yürümek doğrudur diye düşünüyorum
Reşit Bey,
Kurumsal bir kimlik üzerinde çalışırken müşteriniz tasarımınıza ne
kadar müdahale edebiliyor? Kimlik çalışmanız nerede bitiyor? Siz bu kimliğin
bütün şubelere uygulanmasında, ileride ortaya çıkan renovasyonlarda,
reklam kampanyalarında ya da promosyon çalışmalarında ne kadar etkin
oluyorsunuz?
Kurumsal kimlik projeleri
dinamik projeler olup "yaptım bitti" değil "yaptım, yapıyorum"
projeleridir.
Kimliğin sürekliliği bu dinamik içinde gizlidir. Bu yüzden sistemin gergin
tutulması, yenilenmesi ve görsel kimliğe katkısında etkin rolümüz oluyor.
Bazı kurum kimlikleri sırtında tanımlı yükleri ile gelirken bazıları hiç
olarak gelir. Birinci şekilde amaç tanımlı yüklerin yitirilmeden korunması
ve yeni yapıya adaptasyonudur. İkinci şekilde bağlayıcı etkenler analitik
yöntemin sonuçlarından çıkar ve bağımsız bir tasarım sürecine dönüşür.
Mimarlık dışı
Sayın Soley,
Motorsiklete bindiğinizi ve Uçak kullandığınızı bliyoruz.
Bilmediğimiz benzer başka özellikleriniz var mı?
Beslenmenin 3 öğün ve eğitim olması dışında yaşam biçiminin ve tadılmamış hazların kişiyi tanımladığına inanıyorum. Bu yüzden Bozcaada'ya gidebilmek için pilot lisansı alıp uçak sahibi olabilmek, 35'inden sonra tek nota bilmezken bugün saksafonda jazz standartları çalabilmek iki hafta evvel, iki günde 1270km motorsiklette yılın ilk karını yakalamak, yarış pistinde viraja giriş ve çıkış hızları arasındaki farkı her seferinde artırmaya çalışmak, iki kitabı aynı anda yazmaya çalışmak, kızına vakit ayırabilmek, kalbinin varlığını hissetmeye devam etmek, bunlar ve söyleyemediklerim ben!!!!!!!!!!!!
detaylar
Reşit Bey,
Tasarımlarınız gerçekten çok başarılı buluyorum, özellikle detay
uygulamalarında dikkatli bakıldığında çok iyi çözülmüş, çok iyi düşünülmüş
noktalar görüyoruz.
Sizin görsel olarak estetiğe, imaja önem veren bir Tasarımcı olduğunuzu,
bu konuda zaten takdir gördüğünüzü ama detay çözümleri konusundaki
profesyonelliğinizin çok fark edilmediğini düşünüyorum. Bu tespitim size
de böyle yansıyor mu?
Tüm projelerin sadece tek ölçekte
çizildiği bir sisteme sahibiz. Bu ölçek 1/1. Bunu yapabilmek teknoloji,
malzeme ve çok az olan "gusto" (beğeni) ile mümkün. Tek çabamız
bu.
Bu çabanın farkedilememmiş olması mimarlık platformunun sığlığı ile
ilgili tek çabam derinde yüzen balık olmak.
Müzecilik Yüksek Lisans Programı?
Reşit Bey,
Bir kaç sorum olacak, arka arkaya sorayım:
1) Özgeçmişinizde akademik deneyimler altında YTÜ'de "müzecilik yüksek
lisans programı öğretim görevilisi" olduğunuzu okudum. Halen böyle
bir program var mı? İçeriği nedir?
2) Ülkemizdeki mimarlık eğitim hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ticaret?3) Sizin için hazırlanan sayfalarda üç şirketi ile birden çalıştığınız yazıyor. Mimarların sadece proje yaparak para kazanamadığı ülkemizde takdir edilesi bir yol bulmuşsunuz. İthalat ve üretime dayalı bu sürecin dezavantajları ve avantajları nelerdir? Tasarıma, proje üretimine yeterli zamanı nasıl buluyorsunuz?
Mimarlar Odası?4) Son soru: Mimarlar Odası
Genel Başkanı olsaydınız ilk yapacağınız üç şey ne olurdu?
Teşekkürler.
1. sorudan başlarsak,
Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Müzecilik Yüksek Lisans Programı uzun süredir
devam ediyor. Ben orda görmekle ilgili bir ders veriyorum. Programın amacı müze
kadrolarında çalışan ve çalışacak personelin eğitilmesi.
2.soru
Üzülerek söylemem gerekir Türkiye'deki meslek sınıflarının çağdaşlaşması
sıralamasında ne yazık ki mimarlar en son sıralarda bu konu tartışmaya
dahi açık değil çünkü sonuçları ve bu sonuçların doğurduğu yaşam biçimi
hepimizin ortak paydası. Böyle bir sonucun eğitiminin tek bir karşılığı
var "içler acısı". En önemli sebeplerden bir tanesi görsel eğitimi
sağlayacak yakın çevrenin oluşmamış olması ikincisi ise taş taş üstüne
koymamış insanların nasıl bina yapılır derslerini veriyor olması.
3. soru
Belki inanmayacaksın ama mimarlık ve saf ondan kazandığım para hayat
standardımın tanımlanmasını sağladı. İthalat hiçlerin olduğu bir dönemde
belli kaygılarla yapılan projelerimi beslemek amaçlı başladı ve doğru yapılan
her iş gibi büyüdü. İmalat yokların olduğu yerde korkusuzca isteklerini
yapabilmekle başladı ve sürüyor. Fildesign'a son 6 aydır uğramadım,
deposunu son 3 yıldır görmüyorum, Taylight'a en son ne zaman gittiğimi hatırlamıyorum.
Geçen sene gün aşırı proje teslim ettiğimizi (179 adet) ve her projenin
tarafımca onaylandığımı söylersem benim değil kurulmuş yöntemin başarısı
ortaya çıkar. Bu yüzden bu sitemin parçası olan herkese burdan teşekkür
ederim.
4. soru
Kapısından girmeyi kendime yasakladığım bir yere hele genel başkan olmayı
kendime olan saygımdan dolayı kabul edemeyeceğimi üzülerek bildiririm.
Reşit Bey,
Aria Logosu'nun çalıntı olduğu konusunda çok konuşuldu (hatta Arkitera
Forum'da da bu konu gündeme gelmiş, ve örneklerle benzerlikler gösterilmiş)
Siz bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Yaptığınız bir tasarım taklit olarak haksız bir eleştiri aldı mı? Böyle
bir durumda ne yaparsınız?
Taklit ermek ve esinlenmek arasındaki ince ayrım sizce nedir?
Siz Türkiye'de eminmi ki en çok bilinen (toplumun tüm bireylerinin tanıdığı)
tasarımlara imza atıyorsunuz. Akbank, Osmanlı Bankası, Aria, Turkcell,
Egebank gibi ..... Peki, yaptığınız tasarımlar oranında tanındığınızı
düşünüyormusunuz?
Teşekkürler
Başarılarınızın devamı dileğiyle ...
İŞ-Tim'in yapılanması,
mimari kurum kimliği (3 boyut) ve grafik kurum kimliğinden (2 boyut) oluşuyordu.
Biz mimari kurum kimliği üretirken uluslararası bir şirket Aria'nın bugün
bildiğimiz elips ve Aria ismini buldu. Yönetimin kabulunden sonra bize mimari
kimlikte kullanabileceğimiz bir veri olarak verildi. Şanssızlık?! Başka bir
kurumun Güney Amerika'da aynı isim ve elipse sahip olmasıydı. Hikaye bu.
Bizim büromuza ne bir mimari kitap ne de dergi girer. Yıllar önce yasaklandı.
Bugüne kadar taklit adına bir eleştiri almadık çünkü analitik
projelendirme yöntemimiz "cut and paste" mantığını yadsıyor.
Taklit etmekle esinlenmek arasındaki ayrım kendine olan saygıdan geçer. Ya
da kabızlıktan.
Söylediğin çok doğru. Yaptığımız mimari mekanlar yan yana konduğunda
kilometreleri geçiyor. Türkiye'nin görsel kimliğinde çok ciddi bir paya
sahibiz. Bu doğrultuda tanınmışlık yerine bu mekanları kullananların iç
huzuru bizim için daha önemli.
Tanınmışlığın magazin tanınmışlığı olmakla sektörde tanınmışlık
olarak ayrılması gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden biz bankacılıkta 7
bankanın kurum kimliğini yapabildik. GSM'de ise Turkcell ve ARIA ile çalışıyoruz.
Bence gerçek tanınmışlık bu.
Mimarlar Ve Kentler
Sayin Resit SOLEY,
ÜLKEMİZİN KENTLERİNİN EN BÜYÜK PROBLEMİ GELECEĞİ DÜŞÜNMEKSİZİN
(BURADA TAMAMİ İLE DÜŞÜNMEDİĞİMİZİ DEĞİL, YALNIZCA 20 – 25 YILLIK
BİR DÖNEMİ ELE ALARAK PLANLAMA YAPTIĞIMIZI, VE BU PLANLAMADAN SONRA DA
YALNIZCA 5 YILLIK BİR DÖNEMİ GÖZ ÖNÜNE ALARAK UYGULAMA YAPTIĞIMIZI BELİRTMEK
İSTERİM) YAPILAN KENTSEL PROJELERDİR. YA DA TARİHTEN BİR TÜRLÜ TAMAMİ İLE
KOPAMAYIŞIMIZ. ASLINDA TARİHİ DÜŞÜNCEDEN, KENTSEL DOKUYA UYMA FİKRİNDEN
AZICIK GERÇEKTEN AZICIK UZAKLAŞARAK YAPILAN HER TASARIM KENDİ İÇERİSİNDE
YENİ BİR DOKU YARATMAYA ADAY BİR DOKU OLUYOR.
ASLINDA SIZE SOYLEMEYE ÇALIŞTIĞIM ŞEY TAM OLARAK, ÜLKEMİN BÜTÜN KENTLERİNİN
GEÇMİŞTEN GELEN BİR TİPOLOJİSİNİN VAR OLDUĞUNU SÖYLEMEKTİR. EE, PEKİ
BİZ NE YAPIYORUZ, O BİNA BU DOKUYU BOZUYOR, BU BİNA MAALESEF YANINDAKİ DÜZENİ
HİÇE SAYARAK YAPILMIŞ DİYE BİR SÜRÜ GEREKSİZ ELEŞTİRİ YAPIYORUZ.
BUNDAN 35 – 40 YIL ÖNCE BAŞLAYAN VE GİTGİDE ARTAN VE GÜNÜMÜZDE KENDİNİ
(TÜRKİYE VE DİĞER ÜLKELER İÇİNDE GEÇERLİ) YÜKSEK YAPILARA BIRAKAN
BETONARME VE BİR SEYE!! BENZEMEYEN APARTMAN MİMARİSİNİ, ŞU ANDA DOKUYU
ZEDELEMEYİN DİYE BASBAS BAĞIRAN 45 – 60 YAŞ ARASINDAKİ MİMARLAR YAPMIŞTIR.
VE BAĞIRMALARININ SEBEBİ DE KENDİLERİ ZATEN COK BÜYÜK BİR HATA YAPARAK
DOKUYU YOK ETMİŞLERDİR, VE KORKULARI DA KENDİ YETİŞTİRDİKLERİ GENÇLERE
GÜVENMEME KORKUSUDUR. VE BİZ ÖNÜMÜZE KONAN HER YENİ ARABA İLE, HER YENİ
BİLGİSAYAR ILE, HER YENI İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ İLE, HER YENİ YAPI
MALZEMESİ İLE ZATEN YAVAŞ YAVAŞ BU ...... YAPIYI DEĞİŞTİRİYORUZ.
SORU :
NEDEN BUNU BİR ÇIRPIDA YAPMAYALIM?
VEYA, NEDEN YAPALIM?
Yarının tanımını düne yaptırmak, bana göre değil. Değişimin reaksiyonel olması tabanlarını yıpratır gibi geliyor. Bana göre nereye bastığının ve kim olduğunun farkında olup ufka bakmak tüm kalbinle kendini oraya taşıyabilmek sağlıklı ve dokuz aylık bir yarın sahibi olmak için önemli. Bir ömür taşımak zorunda olacağın prematüre bir yarın değil. Korkusuz ve cüretkar olmak benim doğamda var ama ayaklarımı yerden kaldırmadan ve ufka bakarak.
Reşit Bey;
Zamanlama ile ilgili iki sorum olacak,
1. Mesleki anlamda ne zaman yada ne tür gelişmelerden sonra kaba tabiri ile
"lafınız dinlenmeye" başlandı ?
2. Günlük enerjinizin , zamanınızın, yüzde kaçını işe ayırıyorsunuz
?
"Lafın dinlenmesi"
söylediğin söze olan inancın ile başlıyor. Çünkü niçin, neden sorularına
cevap vermen gerekir. Kendine olan saygını kaybetmeden, bu yüzden lafımı
hep inançlı söyledim, hep savundum, kabul ettirdim.
"Gün" ve "yarın", eğer "yarınla" ilgili inançların
varsa günü nasıl kullanacağına karar verirsin.
Son 20 yıldır 4-5 saat uyuyorum, işe ilk gelen ben oluyorum, son giden
olmamak için çok çaba sarfediyorum, fazla mesai hiç yapmıyorum, yaptırmıyorum.
Üretimin, verimliliğin organizasyonla sağlanması tek çabam. Bu yüzden bir
çok iş dışı şeyi yapmayı becerebiliyorum.
2002 yılının kararını söyleyeyim: Sabah spor ve kitap, 9'da iş 11:30 işten
çıkış öğlen yitirdiğim arkadaşlarımla yemek, öğlenden sonra yazılan
kitabın çalışması, akşam keyif, geceyarısı saksafon ve sevdiğimle
telefon konuşması, ne dersin becerebilir miyim?
Bence tek cevap evet. Kendine inan.
stratejiler
Genç mimarlara işlerini
prezante ederlerken nasıl bir yol önerirsiniz ? Müşteri ilişkilerinizde nasıl
bir yol izliyorsunuz ikna yoluna mı gidiyorsunuz kabullenici mi oluyorsunuz ?
Kısaca "mimari tasarım" nasıl pazarlanır?
100 puan değerinde uzmanlık sorusu )
Tasarım öncesi harcadığım
süre tasarım sürecinin yüzlerce katı. Müşterinin anlaşılması, analiz
edilmesi ve temel proje kararları haline dönüşmesi bir projenin en önemli aşaması.
Bu yüzden ne ikna edici, ne kabullenici oluyorum. Tek çabam doğrudan, onun için
olan doğrudan uzaklaşmamak. Bu öyle limitlere varıyorki Aria projesindeki
proje yöneticisi Sig. Biaggio son toplantıda "İzin ver bir kere kendimi
işveren gibi hissetmek istiyorum." dedi.
Dikkat. Bunu söyletebilecek tek şart neden ve niçin sorularına verilecek doğru
cevapların olması, bu da kolay değil.
çelişkiler
1- özgün bir mimari düşünce
oluşturmak için, bu konudaki kültürel kalıtımı süzgeçten geçirmek
yerine, tamamen reddetmenin, yani bugüne kadar oluşmuş tüm mimarlık kültürüne
sırt çevirmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. siz?
2- yaşamak için yalnızca mimarlık yapabilecek birisinin, inanmadığı
projeleri çizip, onaylaması, sizce kabul edilebilir mi?
sevgiler..
Dünü
bilmek bugünün farkına varmak yarın için çaba sarfetmek. Bir ürünün
tasarımı için gerekli sanıyorum. Aynı zamanda sayın Şevki Vanlı'nın
tartışılmaz tanımı senin sorunun cevabı sanıyorum:
"Yeninin geçmişten ve yaşanandan farklı olması her kuşağın kendi
isteklerini uygulamak hakkını kullanması gelişmenin gereğidir."
"Yaşanan veya eski her tür birikim varlığımızn temelidir. Bilgiyi düşünsel
araç yerine sadece "örnek" almak "yeni"nin engellenmesi
demektir. Geçmiş günümüzü de içine alır, ancak gelecekle sınırlıdır."
Sana düşen bu sınırdan korkusuzca bir adım ileri atmak. Bunun için
"Yaşamak için yanlızca mimarlık yapmak değil mimarlığı yaşaman
gerekir" ki o seni yaşatır.
Profesyonel Deneyim
Reşit Soley çalışmalarını Leo Design Holding (1983), Fil Design A.Ş.
(1988) ve Taylight A.Ş. (1995) olmak üzere 3 kardeş şirket ile sürdürmektedir.
Leo Design kurum kimliği çalışmaları ağırlıklı olmak üzere mimari
proje ve iç mekan tasarımları ile bu projelerde değerlendirilen mobilya ve
aksesuar tasarımları yapmaktadır.
Arkitera'da yer alan özgeçmişinizde geçmiş dönemde çalıştığınız kişiler
ya da ofisler belirtilmemiş.
Mesela Han Tümertekin ve Meteks ile birlikte çalıştığınızı biliyoruz.
Bilmediğimiz benzer ortaklıklar oldu mu?
Mesleğinizin ilk yıllarında kimlerle, hangi ofislerde çalıştınız?
Uzun süreli kimsenin yanında
çalışmadım. 1983'de Han okulu bitirince bir süre birlikte çalıştık.
Daha sonra tasarım ortaklığı adı altında kurumsal bir yapılanmada
bulunmadım.
Bazı projeleri son yıllarda freelance mimarlarla yaptım ve büyük keyif aldım.
Portfolyonuza baktığımızda ağırlıklı olarak daha evvelden büyük bir kısmı iyi yada kötü inşa edilmiş yapılarda çalıştığınız gözüküyor. Bu çok hızlı transformasyon geçiren İstanbul için normal. Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü dahil - sanırım bu binanın da iskeleti evvelce vardı- bu esvapta çalışmalar. BU anlamda Bozcaada'da kendinize yaptığınız evi saymazsak Kültür koleji sizin için hakiki anlamda ve gecikmiş bir ilk yapı. Toparlama, giydirme, yeniden fonksyon verme yıllarından sonra bu nasıl bir tecrübe oldu ?
Bugüne
kadar tasarımın büyüğü ve küçüğü, değerlisi ve değersizi kavramlarını
reddettim. Bu yüzden en küçüğünden en büyüğüne tüm problemlere aynı
düşünce sistemi ve yaklaşımla çözüm bulmaya çalıştım.
Kültür Koleji Anaokulu sorunların baştan çözümlendiği bir proje olarak
bizi az yoran ve diğerleriyle aynı keyfi veren bir işimiz.
Ne önde ne arkada.
Çimstone'un bayisi, Artemide'nin Türkiye mümessili, Taylight'ın da sahibisiniz. Bu ürünlerin projelerinizi doğrudan belirledikleri açık. Tasarımcı mısınız, mümessil mi?
Sevgili
Nick,
Sinan'a verdiğim cevap yapabileceklerim ve inançlarımla ilgili bir ipucu
veriyor ise tasarımcıyım kartviziti basanlara senin sorun ithaf olunur.
Birini beceremeyenlerin üçünü, beşini, onunu nasıl yaptığımı anlamasını
beklemiyorum. Anlaman için Çimstone'un taşlarını tasaladığımı, Çimstone
yokken ise aynı teknolojideki ürünleri ithal ettiğimi, kendi projelerim için
tasarladığım ürünleri bugün üretme şansını kendime yaratabildiğim için
lütfen izin ver benim olan çocuklarımı benim olan projelerde kullanayım.
Bilmek istersen ve görmek istersen Leodesign'ın 50'ye yakın aluminyum profili
olduğunu ve piyasada satılmadığını hatırlatayım.
Sence mümessil olmayı tercih etse miydim? Çünkü Fildesign'a son 6 aydır
gitmiyorum????????