Merhaba,
Geçtiğimiz günlerde ülkemize bir konferans vermek için gelen ünlü mimar
Dominique Perrault projelerinde metali bir kumaş gibi binalarına giydirerek
kullandığını yani bunu bir tarz olarak benimsediğini belirtti. Sizin belli
bir tasarım konseptini benimsemek ile ilgili görüşünüz nedir? Bunun mimara
bir artı veya eksi kattığını düşünüyor musunuz?
Teşekkürler
Mimarinin asıl olarak duygulara hitabetmesi esas,yani mimarinin ‘mekan’olması insan duyularını uyarıp üst düzeyde harekete geçirmesine bağlı.Konsept esas hedef için soyut bir araç, tasarımlarımızda bu düşünceler başat oldu.Konsept D.Perrault’da da aynı hedefe yönelik,kullandığı malzeme gerçekte somut bir araç.Mimarın değişik ürünleri gözlendiğinde araçların veya araçların rollerinin değiştiği görülüyor.Nitelikli tasarımlar,stratejiye bağlı olarak kendi dilini oluşturuyor.Kendi tasarımlarımızda ‘duygu-ışık- dinamizm-duruluk-yerine ait olma’ hep öncelikli ,dilde ise ‘çıplaklık-doğallık-netlik’.
Merhaba,
Sizce Türkiye'de genç mimarların başarılı olması ve kendi işlerini
kurmaları için yarışmalar dışında başka bir alternatif var mı?
Türkiye'deki açılan mimari proje yarışmaları hakkındaki görüşleriniz
nelerdir? Yarışmalar nitelikli mimari projelerin ortaya çıkmasını sağlayan
araçlar mıdır? Öyle ise, neden Mimar Sinan ve Sedad Hakkı Eldem'den beri hiç
bir mimari yapıtımız yabancı mimarlık literatürlerinde yer edinemedi
kendilerine?
Teşekkürler...
Gerçekte ülkemizdeki yarışmalar konusu, derinlemesine irdelenip yeniden kurgulanması gereken bir konu. Genç mimarların başarılı olabilmesi için,yarışmalar gerekli,ancak tek başına yeterli değil.Öncelikle ülkemizdeki nüfus artışına paralel sürekli olarak fiziki çevreler düzenleniyor,yapılar yapılıyor.Tasarım ve imalatlarda mimarların büyük oranda görev almadıkları anlaşılıyor, mimarlar gerçek anlamda görev alıyor olsalar mimar açığı ortaya çıkacak.Genç ve dinamik nüfus,sistemin kurgulanmaması nedeniyle üretemez durumda.Mimarlık eğitiminden,yapı üretim süreçlerine kadar konunun irdelenip kurgulanması durumunda,hem genç mimarlar başarılı olacak,hem çağdaş tasarımlı çevreler ortaya çıkacak.Batı ülkeleri proje yarışmalarını kurgulanmış sistemin önemli bir öğesi olarak kullanıyorlar.Bazı ülkelerde neredeyse tüm kamu yapıları,yarışma ile elde ediliyor.Yarışmalar her şeye rağmen, büyük oranda nitelikli projeleri ortaya çıkarıyor.Bu başarı, mimari ortamın öğeleri olan, yarışmaya katılanlar ve özellikle jüri kompozisyonunun niteliği ile doğrudan ilişkili.Mimari proje yarışmalarının,ülkemiz ortamına önemli mimarları kazandırdığı,mimarların kendilerini göstermek için ortam hazırladığı unutulmamalı.Ülkemizde çağdaş mimarinin başarısı, öncelikle toplumun kültürel gelişmişliği daha sonra ekonomik gelişmişliği ve dolayısı ile çağdaş teknolojinin kullanımı ile doğrudan ilişkili.
1-Bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz
bütün projeler bağlamında düşününce, yarışmalar diğer mimarlık pratiği
yapma metodlarıyla karşılaştırıldığında, sizin mimarlık pratiği
yapabilmenizde ne derece önemli rol oynadı?
2- Yarışma yoluyla gerçekleştirdiğiniz projeler, yine diğer pratik yapma
metodlarıyla karşılaştırıldığında, ne derece başarılı oldu?
Yarışmalar, bizim mimarlık
ortamında var olabilmemizin başlangıcını oluşturdu. Kendimizi başlangıçta
yarışmalar ile var edebildiğimizi söyleyebiliriz. Mezun genç mimarlar
olarak, yarışmalar yolu ile kendimizi ifade edebildik.
Sonuçda projelerin başarısı olarak baktığımızda, diğer yöntemler ile
yarışma arasında bizim açımızdan fark yok. Biz tüm yaptıklarımıza
kendimiz ile girdiğimiz yarışma olarak baktık.
Sevgili Semra ve Ozcan,
[Yarin (7 Kasım) Hollanda da NAI nin 50nci yılı kutlamalarına oradan New
York ta bir ödül törenine katılmak üzere ayrılıyotum. Diyalog süresince
bilgisayar basında olamayacağm için affededin. Ama donunce tüm tartışmayı
okuyacağım.]
Nitelikli yapılar tasarladığınızı ve kendinizi özllikle ODTÜ mezunları
arasında çok özlemini duyguğum sayıları artmakla birlikte "çok"
olmayan "Tasarımcı Mimar" olma konusuna adadığınız için sizinle
gurur duyuyorum.
Benim içinde olduğum ortamı biliyorsunuz. Tüm çabam (haksız da olsa)
"Üçüncü Dünya" olarak nitelendirilen mimarlık ortamındaki
"kalite"yi ortaya çıkarıp ödüllendirme aracığı ile
"Uluslararası" konuma eriştirmek.
Bu ortamda sizden de varlık bekliyorum. Neler yapıyorsunuz?
1) Yapılarınızı değişik ödül proramlarına sunuyor musunuz? Büronuzda
bu ortamları izleyen bir ayrılmış bir kapasite var mı?
2) Uluslararası yarışmalara katılıyor musunuz?
3) Türkiye'den Correa, Doshi, Siza, Barragan, Legorreta, Muneo, vd. gibi
evrensel düzeyinde mimarlar çıkamaz mı? Sizin bu ortam da var olmak için
bir tasarım stratejiniz var mı?
4) Tasarım sürecinde problem çözmek ve iyi yapılar üretmek ötesinde,
kendinize özgü bir "Tasarım Dili" geliştirmeyi düşünüyor
musunuz. Yanıtınız "Evet" ise bunun kaynakları neler olabilir? Bir
dizi evensel değerler mi? Yosa Türkiye ortamında özümlenebilecek bize özgü
değerleri içeren tasarım soyutlamaları mı?
Sizi sevgiyle kucaklıyor ve basarılarınızın sürmesini diliyorum.
Sevgili Hocamız ,
Desteğinizi ve motive edişinizi hissetmek bizleri mutlu ediyor.Sizlerden aldığımız
enerji ile tasarım ürünleri verme istek ve çabamız devam ediyor. Her ne
kadar yüz yüze görüşemezsek de manevi desteğinizi her zaman hissettik. Teşekkür
ederiz. Bugüne kadar ne yazık ki uluslararası yarışmalara giremedik ve yapılarımızı
ödül programlarına sunamadık. Değişik nedenlerle bu işler için ayrılmış
bir kapasiteyi oluşturamadık.Galiba öncelikle tasarım yapmak ve onların doğru
hayata geçmesini sağlama isteğinin önceliği, dile getirdiğiniz konular için
zamanı ve enerjiyi tüketti. Tasarımlarımızı bir kitapda toplamak için hazırlık
yapıyoruz.
Son beş yılımız, Ted Ankara Koleji Yerleşkesi’nin gerek tasarım gerekse
tasarımının hayata geçirilmesinin yoğun mücadelesi ve uğraşısıyla geçti.
Umuyoruz ki artık kendimizi ifade etmek için zaman ayırabileceğiz.
Sevgili hocam, bize düşüncelerimizi çizgilerle ifade etmesini öğrettiniz yıllarca,
tam alışmışken, şimdi de sözcüklerle ifade etmemizi isteyerek, umarız
bizi ne kadar zorladığınızın farkındasınız.
Türkiye’den de evrensel düzeyde mimarlar çıkabileceği konusunda kuşkumuz
yok. Ancak, bugüne kadar ki deneyimlerimiz, evrensel düzeyde mimarların çıkabilmesi
için, yatırımcı ile tasarımcının aynı hedeflerde birleşebilmeleri ile
olanaklı olduğunu öğretti. Ülkemiz yatırımcılarının büyük oranda bu
noktada olmadıkları kanaatindeyiz. Bir başka deyişle kültürel gelişmişlik
ile doğrudan ilişkili.
Tüm tasarımlarımızda, yerine ait olmak, coğrafyayı iyi kullanmak ve duygu
uyandırabilmek sürekli tasarım hedefimiz oldu. Biz tasarlıyoruz, değerlendirmesi
ise başta siz olmak üzere eleştirmenlere düşüyor.
Bu hedeflerimize ulaşabilmek için kendimize ait tasarım dili oluşturduğmuza
inanıyoruz. Her tasarımda içeriği güçlendirecek farklı enstrümanlar ile
sonuca ulaşmaya çalışıyoruz. Buradaki tek değişmez sukunet, yalınlık,
az malzeme, mekandan alınacak hazzın yoğun yaşanabilmesi için birbirinin önüne
geçmeyecek yalınlıkta malzeme, detay ve mutlaka ışık. Tüketilmeyen
mekanlar.
Bize özgü değerleri içeren tasarım soyutlamalarını, evrensel değerler
ile yorumlamadan oluşturulan tasarım dilinin günümüzde anlamlı ve özgün
olacağını düşünmüyoruz.
Merhaba, ben Mehmet Pınarevli.
Büronuzda da bulunmuş bir insan olarak sizlerin (Türkiye'de hiç de
rastlanmayacak bir şekilde olan) mimari tasarım sürecinde ve bir mimari yapının
hayat bulduğu devrede olan titizliklerinizi bilmekteyim. Hatta bazen bunun
olması gerekenden de fazla olduğunu düşünmüyor değilim ancak yine de
sizdeki bu mimari etik anlayışına gıpta etmekteyim. Umarım gelecekte bu
prensiplerinizin sizi getirmesi gereken noktaya ulaşırsınız.
-Acaba bazen de olsa bu çizginizin ve prensiplerinizin katılığından oluşan
zor şartlardan dolayı yanlış mı yapıyoruz diye düşündüğünüz
zamanlar olmadı mı?
-Bende sizler gibi bir mimari yapıtın özenle ve saygıyla hayat bulduğu dönemlerin
de geleceğini umarak geleceğe bakmak istiyorum. Sizin bu yoldaki umudunuz ne
kadardır, yada böyle bir döneme ulaşabilmek için nelerin kimler tarafından
yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
Öncelikle içten anlatımın
için teşekkür ederiz. Birlikte olduğumuz kısa denilebilecek sürede
kendimizi ifade edebilmiş olmaktan ayrıca mutlu olduk. Tasarım ve hayata geçirme
sürecindeki titizliğimizle, bizlere katkı koyan meslektaşlarımıza zaman
zaman sıkıntılı anlar yaşattığımız olsa da , bu tavrı bir işe verilen
önemin aktarılması olarak da görüyoruz . Tasarımın baştan sona çok
ciddiye alınması gerektiğine inanıyoruz. Bizlerden kalıcı, bu anı
belgeleyen mesajlar olarak görüyoruz tasarımı. Zaman zaman sıkıntılı süreçler
yaşasak da ,yanlış mı yapıyoruz diye değil ama neden yapıyoruz diye sorduğumuz
oluyor . Ancak bu uğraşımızı, kendimiz ve mesleğimiz için verdiğimizin
bilinci içinde doğru olduğuna inandığımız şekilde devam ediyoruz.
Şu anda bizler ne denli özenle ve saygı ile çalışmaya, üretmeye devam
edersek geleceğin o oranda daha iyi olacağından kuşku duymuyoruz. Ama bu sürecin
uzun olacağını da belirtmeliyiz. Mimarlık, bir kültür ürünü. Bu nedenle
toplumun tüm katmanlarının katkısı ve desteği ile tasarım ürünlerinin
saygı ve özenle yaşam bulduğu dönemleri yaşayabileceğiz. Sözün kısası,
hepimize iş düşüyor
Sayın Semra ve Özcan Uygur,
Dünya mimarlık gündemini çok da takip etmeyen bir gündemimiz var Türkiye'de.
(Gerçi mimarlık ortamımızın bir gündemi olup olmadığını bile
sorgulamak gerekir.) Siz mimari vizyonunuzu oluştururken bu iki farklı durum
arasında kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?
Ve bu gündem farklılığını - Türkiye'nin uluslararası ortamdan nisbeten
kopuk ancak kendi içinde yönlendirici (keşke öyle olsa) bir gündeme sahip
olmasını - nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başarılar diliyorum.
Biz kendi stratejilerimiz içinde kendi tasarım dilimizle dünyadaki gelişmeleri de takip ederek, tasarlıyoruz. Ülkemizde yönlendirici mimarlık gündemi olduğunu söyleyemeyiz. Bu konuda henüz gerekli iç dinamiklerin oluştuğunu göremiyoruz.
Yanıtınız için teşekkür
ediyorum. Mümkünse bu oluşması gereken iç dinamikleri açmanız mümkün mü?
Türkiye'nin uluslararası gündemden kopuk da olsa kendine ait, yönlendirici
bir gündemi yakalayacak ortamını nasıl oluşturabiliriz?
Ayrıca uluslararası ortamı takip etmememizin ve bu derece kopuk olmamızın
sizce temelinde yatan nedir, nasıl aşılabilir?
İç dinamikler başta kültürel
olmak üzere ekonomik, sosyal gelişmişlikle ilgilidir. Tarihsel olarak baktığımızda
da mesleğimiz bu iç dinamiklerin gelişmesiyle birlikte kendi gündemini olşturup
ilerleme kaydedebilir.
Türkiye kendine ait yönlendirici gündemi kültürel değerlerimizin evrensel
soyutlamalarıyla oluşturabilir.
Uluslararası ortamı takip etmememizin temelinde eğitim ve kültür sorunları
vardır.
Merhaba,
TED Ankara koleji için açılan davetli bir yarışma vardı. O yarışmayı
sizden önce Arolat mimarlık kazanmıştı. Uygulama hemen hemen çizilmiş
fakat arsa ile ilgili bir problem yüzünden proje arşive kalkmıştı.
Siz iptal edilen projenin kollogyumunda davetli yarışmalara veryansın etmiştiniz.
Siz o yarışmaya maalesef davetli değildiniz.
Proje iptal olunca yeni açılan yarışmaya davet edildiniz. Kabul ettiniz.
Kazandınız.
Bazı şeyleri açık konuşmakta ayrıca yarar var. Tahminim bu işten 600 bin
dolar gibi bir para almış olmanız lazım.
İçiniz rahat mı? Rahatsız mısınız?
TED Ankara Koleji Yerleşkesi için yapılan ilk davetli yarışmanın kollokyumunda davetli yarışmalara, katılımı kısıtladığı için karşı olduğumuzu, katılımı artırmak için davetlilerin yanı sıra tüm mimarlara da açık olması gerektiğini ifade ettik. Eleştirilerimiz kişisel çıkarlarla ilgili değil elde edilecek projenin sağlığı açısındandı. Davet edildiğimiz yarışmada da katılımın kısıtlı tutulması işverenin tercihidir. Davetli yarışmalar konusundaki fikrimiz aynen devam etmektedir. Tasarladığımız projeyle ilgili hiç bir endişemiz yok. Proje ücreti ile ilgili tahmininiz yanlış.
aydınlandımO zaman sizin yaptığınız
mevcut projenin de çok sağlıklı olmadığı anlamı çıkıyor ortaya.
Kendinizle çelişiyorsunuz.
Uygulama yanlış ama en proje benim proje taraftarlığını anlayamıyorum.
Sizinki davetli yarışmada elde edilen sağlıklı proje olmuş.
İşveren doğru yapmış. Kutluyoruz.
Herşeyden önce soru sormak için adınızı niye “izole” ettiğinizi anlayamadık. Kendimizle çeliştiğimizi düşünmüyoruz. Yarışma ortamlarında bulunup konuya vakıf olsaydınız; ne demek istediğimizi anlamış olacaktınız!
10 senede 150 den fazla
proje, yurtiçi ve yurtdışı da dahil olmak üzere davetli/davetsiz en az 15
yarışma projesinde bulundum.
Sizin hiç tecrübe edemedğiniz yurtdışı yarışma projelerini senelerce günü
gününe takip ettim. Giremediğimiz birçok Avrupa Birliği yarışmalarına Türkiye'nin
akredite olması için uğraştım.
Bazı yarışmalara Türkiye alınmazken, şahsi çabalarımla Türkiye'yi dahil
ettirdim.
Yeter mi?
Siz ne yaptınız?
Adım izoleli pense, öyle uygun gördüm.
Forumda uzun zamandır bu isimle varım.
Bilgilerinize.
Memlekete katkılarınızdan dolayı millet size minnettardır... Kendini Kaf dağında zanneden biri olduğunuz zaten belli...
kaf dağıŞahane,
Gerek tasarım gerekse tasarımın hayata geçirilmesinin yoğun mücadelesi ve
uğraşısı sırasında yurtdışı yarışmalara DA katıldık.
Benim size anlattıklarımı anlayabileceğinizi sanmıyorum. Uluslararası yarışma
dünyasına vakıf olamadığınız için olduğunu düşünüyorum.
Dediklerimi kesinlikle övünmek için söylemedim. Benim kendimce çabalarımı,
siz yapsaydınız da sizden dinleseydik.
Bu ülkede yaptığımız birşeyi anlatmak ukalalık ve kendini beğenmişlik
oldu demek ki. Ben kendimle ilgili kişisel yorum yapmam. Benim yarışmalara
vakıf olmadığıma emin olduğunuz için çabalarımı duymak zorunda kaldınız.
Kaf dağı hadisesine gelince.. (Süper yorum)
Kusura bakmayın. Sizi biraz düşündürdüm. Ama her düşünce sonucu oluşan
fikirler katı halde olmuyor. İshal kıvamında da olabiliyor.
Size yerel coğrafyada başarılar dilerim.
Yarışmalar konusu herzaman
beraberinde bir tartışmayı da getiriyor sanırım, geçtiğimiz haftada İSMD'nin
İTÜ'deki toplantısında da biraz gergin anlar yaşadık.
Semra Özcan Uygur çifti oldukça başarılı ve nitelikli işlere imza atmışlar,
kendilerini ve çalışmalarını da bağırarak duyurmaya çalışmıyorlar.
Pek çok yarışmada da dereceleri var. Gelen soruların pek çoğu yurtdışındaki
yarışmalar hakkında:"neden yurtdışındaki yarışmalara katımıyor
sunuz?"
Bir mimar başarılı olmak için ülkesinin hatta yaşadığı şehrin dışına
mı çıkmalı? Bu sınırların içinde kalarakda başarılı olamaz mı?
Yurtdışı yarışmalarına
katılmamamız özel tercihimiz değil. Gerek tasarım gerekse tasarımın
hayata geçirilmesinin yoğun mücadelesi ve uğraşısıyla yurtdışı yarışmalarına
katılamadık. Salt belirli coğrafyalarda tasarımlar yapılarak da başarılı
olunabilir.
Düşünceleriniz için ayrıca teşekkür ederiz.