Frig
mezarları da Rasattepe’deydi
Atatürk’ün
ebedi istirahatgahı Anıtkabir’in kurulduğu tepe, Frig büyüklerinin
mezarlarının da mekanıydı ve ‘Beştepe’ ismi Frig mezarlarının yükseltilerinden
kaynaklanmakta idi.
Anıtkabir’in yapımı sırasında bulunan iki ayrı tümülüste 1945 yılında
yapılan kazılarda, Frigler’in yaktıkları ölülerin küllerini, toprak
kaplarla gömdükleri iki mezarın ortaya çıktığı öğrenildi.
M.Ö. 8. Yüzyıl’a tarihlendirilen mezarlarda, çeşitli kaplar, mızrak
ve ok uçları, 2 el tası ile üzeri çok ince işlenmiş tunç kemer tokasına
rastlanmıştı. Tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde
koruma altına alınmıştı.
Prof. Dr. Tahsin Özgüç, eski adıyla Rasattepe’de, Anıtkabir’in yapımı
sırasında toprak düzeltilirken ortaya çıkan iki tümülüste, 1945 yılında
arkeolog Mahmut Akok’la birlikte bir kazı yaptıklarını bildirdi.
Kazıları
20 günde tamamladıklarını belirten Özgüç, bugünkü Anıtkabir’in
kurulduğu alanda bulunan tümülüslerdeki mezar odalarında, çeşitli kap
kacağın yanı sıra Frig adetlerine göre gömülmüş, iki Frig büyüğünün
toprak kaplar içindeki küllerini bulduklarını anlattı.
Frig mezarlarının çok zengin olmadığını belirten Özgüç, Frig kültüründe
zenginlikten çok anıtsallığın vurgulanması için mezarların tümülüs şeklinde
yapıldığını kaydetti. Özgüç, kazı sonuçlarını 1945 yılında Türk
Tarih Kurumu’nun Belleten Dergisi’nde yayımlandıklarını söyledi.
Tümülüsün değerli buluntusu
Belleten Dergisi’nde yayımlanan kazı raporuna göre, 8,5 metre yüksekliğinde
ve 50 metre çapındaki ilk tümülüste yapılan kazılarda, üzeri dere taşlarıyla
doldurulmuş, dibi ve kenarları ahşap kalaslarla örülü mezar odası
bulundu. Mezarda, yakılan ölülerin külleri ile ölü hediyesi ve ölü eşyalarının
konulduğu soluk kırmızı ve koyu gri renkli dağınık ve çürümüş çömleklere
rastlandı.
Yaldızlı tunçtan yapılmış ince işlemelerle süslü kemer ve tokası mezarda
ayrıca, büyük kaplara ayaklık ettiği sanılan bir tripod ve üzeri çok
ince işlenmiş tunç kemer tokası ve kemerin parçaları ile iki tas, tunçtan
sağlam veya kırık kap-kacak, mızrak uçları ile kırık kulp kalıntıları
bulundu. Kazı raporunda, yaldızlı tunçtan yapılmış ince işlemelerle süslü
kemer ve tokasının, dünyada ‘eşsiz’ olduğu bildirildi.
İki kapta insan külü...
Birinci tümülüsün doğusunda toprak seviyesinden 2-3 metre yükseklikte
bulunan ikinci tümülüste ise mezar çukurunu dolduran toprağın içinde tunçtan
bir düğme veya iğne başı, basit profilli tas parçası ve kanatlı bir ok
ucu ile Frigler’in kırmızı ve gri renkli tipik kap parçalarına rastlandı.
Bu mezarda en sağlam durumda ele geçirilen iki kapta insan külü bulundu.
Arkeologlar, “dolu kaptakilerin bizzat ölüye ait olduğunu, geri kalan
kaplardaki küllerin de onunla birlikte yakılan ve ayrılabilen kurban külleri
olduğu” sonucuna vardı.
Ayrıca, tunçtan iki kulp ile insana ait küçük kemik parçaları, 50 - 60
cm. uzunluğunda maşaya benzeyen demir bir çatalın da bulunduğu mezarda, tunç
mızrak ucu, toprak çömlek, kabara başlı çiviler, tunçtan süslü veya süssüz
tas parçaları da ele geçirildi.
Kazı raporunda, iki tümülüsün Frigler’in gömme adetleri ve maddi kültür
malzemeleri bakımından önemli bilgiler verdiği ifade edildi.
Frigler'de ölü gömme adetleri
Frigler, Anadolu’ya M.Ö. 12. Yüzyıl başlarında kavim göçleri sırasında
gelmişti. Hitit Devleti’ni yıkarak Anadolu’da yeni bir devlet kuran
Frigler’in başkenti, Polatlı yakınında bulunan Gordion şehri idi. Gordion
çevresindeki Frig prens, prenses ve krallarına ait tümülüslerde yapılan
kazılarda, pek çok eser bulunmuştu.
Frigler’de soylular ve zenginler ile yoksul halk, farklı şekilde gömülüyordu.
Soylu ve zenginler için bu tür gömme adetleri uygulanırken, yoksul halk ise
sadece gömülüyor ya da yakılıyordu.
Frigler’in en tanınmış ölü gömme adetleri ise ‘tümülüs’ler,
yani tepe şeklinde yığma mezarlardı. Ahşap mezar odasının üzerine toprak
yığarak oluşturulan tümülüsler, çeşitli şekillerde yapılıyordu.
Ölüler önceleri yakılmadan ahşap sedirler üzerinde uzatılırken, M.Ö.
7. Yüzyıl’ın sonlarından itibaren de Batı’nın etkisiyle yakılmaya başlanmıştı.
Ahşap mezar odasına ölü ve ölü armağanlarının bırakılmasından ve ahşap
çatının kapatılmasından sonra, odanın üzeri büyük bir yığma tepeyle
örtülüyordu.
Toprak yığını altında kalan mezar odalarının yeri, büyük tümülüslerde
tam ortada, zirvenin tam altına gelen bölümdeydi. Alçak tümülüslerde ise
mezar odasının yerini gizleyebilmek esastı ve bu nedenle mezar odaları
merkezden uzak yerlere yerleştiriliyordu.
NTVMSNBC
|