Kılıç
Ali Paşa ve camisi

Papaz olmak için Napoli'ye giderken Cezayirli korsanlara esir düştü; Müslümanlığa
geçip korsanlığa başladı; Osmanlı'ya Kaptanı Derya oldu
Salıpazarı'ndan Perşembepazarı'na doğru giderken Kılıç Ali Paşa
Camisi'nin önünde daha da tıkanan trafiğin içinden sıyrılıp bir kuş
gibi havalanabilsek ve Akdeniz'e doğru süzülebilsek... İtalya kıyılarına
kadar gidebilsek... Ve tabii böylesi bir düş içinde zamanı da geriye doğru
çevirebilsek...
16. yüzyılın başlarında Napoli'ye doğru yelken açmış bir gemi. İçinde
Luka Galani adında bir genç. Genç adam, gemi Napoli'ye vardığında papaz
okuluna gidecek, papaz olacak. Fakat Cezayirli korsanlardan Ali Ahmet Reis ,
gemiyi durdurup soyuyor ve içindekileri de esir alıp götürüyor. Ali Ahmet,
Luka Galani'yi kimseye satmıyor ve gemisinde forsa olarak çalıştırıyor.
Kaderin ağlarını ördüğü sırada Luka Galani, Ali Ahmet'in gözüne
giriyor. Müslüman olup reisinin adından Ali'yi alıyor ve başlıyor korsanlığa.
Akdeniz'de namı yayılmaya başlıyor.
Uluç Ali'den Kılıç Ali'ye
Arap olmayan korsanlara verilen Uluç lakabıyla anılıyor. Oluyor Uluç Ali
Reis. 1548'de Turgut Reis 'in hizmetine girdiğinde 48 yaşında olmalı. Ve
bundan sonra kader ağlarını daha hızlı örmeye başlıyor. Uluç Ali
Reis'in yolu İstanbul'a kadar varıyor ve Uluç Ali Paşa oluyor. Kıbrıs,
Rodos, Girit kıyıları, İtalya sahilleri derken Sultan II. Selim , damadı
Kaptanı Derya Piyale Paşa 'nın yerine 1571'de Uluç Ali Paşa'yı getiriyor
ve Uluç lakabını da Kılıç yapıyor. Oluyor size papaz adayı Luka Galani,
Kaptanı Derya Kılıç Ali Paşa .
Kılıç Ali Paşa'nın Kaptanı Deryalığı Sultan III. Murat 'ın saltanatında
da devam ediyor ve bu görevdeyken 1587'de İstanbul'da ölüyor.
Salıpazarı'ndan Perşembepazarı'na doğru giderken Kılıç Ali Paşa
Camisi'nin önünde trafiğin daha da tıkandığı anlarda kendinizi böylesine
fırtınalı bir ömrün dalgaları arasında düşleyin. Bilmem dayanabilir
misiniz?
Kılıç Ali Paşa, camisini, Tophane İskelesi'nde, denizin hemen kıyısında
yaptırmış.
Cami artık kıyıdan uzakta. Denizi doldura doldura cadde yaratmışız;
caminin, türbenin, hamamın, medresenin çevresini de binalarla doldurmuşuz.
Yolu da doldurmuşuz; cami yol seviyesinin altında kalmış.
Mimar Sinan , üç Kaptanı Derya için üç cami yapmış. Sinan Paşa'ya Beşiktaş'ta,
Piyale Paşa'ya Beşiktaş'ta, Kılıç Ali Paşa'ya Tophane'de.
Ayasofya'nın benzeri
Kılıç Ali Paşa Camisi, Mimar Sinan'ın son dönem eserlerinden ve en özellerinden.
Yılların vapur ve bina bacalarından çıkan kara dumanlarla taşının
rengi siyaha çalsa da Kılıç Ali Paşa Camisi, pembe renkli Ayasofya'nın küçük
bir örneği. Mimar Sinan, yıllar boyu incelediği Ayasofya'nın planını almış,
içine Türk mimarisinden unsurlar da katarak Kılıç Ali Paşa Camisi'ni
yaratmış.
Caminin kubbesini dört granit sütun taşıyor. Daha doğrusu, iki kişinin
ancak kucaklayabileceği bu sütunların üstündeki dört kemerin üstüne
pencereli ve kasnaklı bir kubbe oturuyor. Fakat kubbenin çapı 12 metre civarında.
Çünkü, sultan olmayan kişilerin yaptırdığı camilerde kubbenin çapı 15
metreyi geçemiyor.
Çiniler tabii ki İznik'ten... Ve tabii ki zaman içinde bir şeyler asmak için
çinilere çiviler çakılmış!
Camiden sonra yapıldığı sanılan ve bir olasılık Mimar Sinan'ın elinin
değdiği hamam bugün ''Turkish Bath'' olmuş, medrese ise son işlevi çocuk
yuvalığını bıraktığından beri farelerin yuvasına dönüşmüş. Kılıç
Ali Paşa'nın türbesinin kapısına zinciriyle asma bir kilit vurulmuş. Bahçedeki
eski denizcilerin mezarları hazirenin girişine yerleştirilen demir parmaklıklarla
korumaya alınmış. Sebil ise pencereleri yeşil bir jaluzi ile kapatılıp
tarihteki yerini almış. Tarihi eser fazla olunca böyle oluyor. Kapanın
elinde kalıyor!
Caminin avlusu da ''idare'' nin eline geçmiş. Ne ''idaresi'' diye sorarsanız
orası belli değil. Birisi ''Cami avlusunda sigara içmek yasaktır'' diye yazmış
ve altına da ''İdare'' demiş.
Cervantes de esir düşmüştü
Avlusunda sigara içmenin yasaklandığı ilk cami olarak ve Vakıflar mı
Diyanet mi belirsiz ''idare'' si ile birlikte tarihe geçebilir Kılıç Ali Paşa
Camisi. Belki de avludaki şadırvanı işleten yasaklamıştır avluda sigara içilmesini.
Ne de olsa devir özelleştirme devri; tarihi eserlerden birini hamamcıya, ötekini
farelere bırakan ''idareci'' ler, şadırvan işletmesini de kiralamış
olabilir!
Eski tüfeklerden Rasih Nuri İleri 'nin bir şekilde araştırası gelmiş Kılıç
Ali Paşa Camisi'ni.
Vakıf defterlerinden caminin inşaatında çalıştırılanların listesini
bulmuş.
İnşaatta esirlerin de çalıştırıldığını görmüş.
Dikkatini çeken adlardan biri: Miguel de Saavedra Cervantes .
Don Kişot'un yazarı Cervantes olabilir mi?
Cervantes'in Madrid'den Roma'ya gittiğini ve 1570'te Haçlı ordusunda üst
düzey görev aldığını, Haçlı donanması ile İnebahtı Savaşı'na katıldığını
ve hatta sol elinden sakat kaldığını, 1575'te İspanya'ya dönerken Osmanlı
donanması tarafından kuşatılan kadırganın içinde esir düştüğünü
biliyoruz.
Bildiklerimiz arasında Cervantes'in 1580 yılı sonuna dek süren esaretinin
Cezayir'de geçtiği de bulunuyor.
Birkaç kez kaçmayı denediği ve başaramadığı biliniyor.
Peki esaretten nasıl kurtuluyor?
Bilinmezler arasında!
Bilindiği kadarıyla efendisi, bütün kölelerini alıp Cezayir'den İstanbul'a
doğru yola çıkacağı sırada Cervantes'i serbest bırakıyor.
Niye?
Bir köle 33 yaşında niye azat ediliyor? Orası belli değil.
İstanbul'da Cervantes Kültür Merkezi'ndeki bilgiler de üç aşağı beş
yukarı böyle.
Cervantes, efendisi tarafından Cezayir'den İspanya'ya gönderiliyor...
Cervantes'in esaret yıllarında yolu bir şekilde İstanbul'dan geçmiş ve
bu ünlü yazar, yapımı 1580'de biten Kılıç Ali Paşa Camisi'nin inşaatında
çalışmış olabilir mi?
Neden olmasın!
Peki Kılıç Ali Paşa Camisi'nin vakıf defterlerindeki Miguel de Saavedra
Cervantes'i, Rasih Nuri İleri'den başka kim biliyor?
Salıpazarı'ndan Perşembepazarı'na doğru giderken trafik Ayasofya'nın küçük
bir örneği bu caminin önünde tıkandığında Kaptanı Derya Kılıç Ali Paşa'nın
Akdeniz'deki ilk seferine papaz olmak için çıktığını kaç kişi biliyorsa
o kadar kişi bile bilmiyordur!..
Cumhuriyet
|