Hiç Beyoğlu’nda başınızı
kaldırıp apartmanlara baktınız mı?
Kentin kalabalığı
ve koşuşturmacası içinde pek başımızı kaldırıp bakmayız ama İstanbul
Beyoğlu'nda, birçok tarihi apartman ve han bulunur. Büyük bölümü
Cumhuriyet öncesi döneme ait olan bu yapılardan bazılarının durumu gayet
iyi, düzenli olarak restore edilip hálá konut veya işyeri olarak kullanılıyorlar.
Bazılarının hali ise içler acısı.
Çok uzun zaman önce kaderlerine terk edilmişler. Biz de bu tarihi yapılardan
yedi tanesinin kilometre taşlarını oluşturduğu, Taksim'de başlayıp
Galata'da son bulan bir gezi rotası hazırladık.
‘‘Beyoğlu'nun cumhuriyet öncesi döneme ait apartmanları’’
gezimize İstiklal Caddesi'nin Taksim girişinden başlayalım istedik. Zira,
Galata'dan yukarı tırmanmak özellikle bu kış günlerinde daha yorucu
olabilir. İlk durağımız pek çok barın bulunduğu Büyükparmakkapı Sokak.
Rehberimiz ise Mimar Sinan Üniversitesi, Mimarlık Tarihi Kürsüsü'nde görevli
Yardımcı Doçent Alp Sunalp. Sunalp'ın bu apartmanlar hakkında yapılmış
araştırmaları var.
Büyükparmakkapı Sokak'ta eski bir han göreceksiniz. Bu tarihi yapının
adı Afrika Han. 20. yüzyıl başlarında Sarıca Arif Paşa tarafından yaptırılıyor.
Adı, Osmanlı'nın yayıldığı üç kıtadan biri olan Afrika'ya ithafen
veriliyor. Hayal Kahvesi'nin yanından girebilirsiniz. Zaten Büyükparmakkapı
ile Küçükparmakkapı sokakları arasında geçit görevi de görüyor. Ortasında
yukarı bakınca haç biçimli olan bir avlusu var.
Şu anki durumu pek iç açıcı değil, fakat içinde güzel mekanlar da
var. Örneğin Pen Cafe. Kafe kömür ve odun sobası ile ısınıyor. Fiyatlar
öğrenciler için gayet uygun.
Tarihi handaki ikinci bir mekan ise Peripetie Bistro. Dışardan bakınca
rengarenk gözüküyor. İçerisi daha da renkli. Her gün gece saat ikiye kadar
açık. Peripetie Bistro'da dünya mutfağından örnekler sunulurken, fiyatlar
kişi başı 15- 20 milyon arası. Afrika Han'daki son mekan da eğlence hayatının
ünlü ismi Hayal Kahvesi. Hayal Kahvesi'nde cuma günleri Nev sahne alıyor.
Eklektik Mimari Örneği
Gezide ikinci durağımız Rumeli Han. İstiklal Caddesi'nden Tünel'e doğru
giderken sağda Ağa Camii'nin yanında. Beş katlı hanın ismi Afrika Han'da
olduğu gibi Osmanlı'nın fethettiği topraklara ithafen yine Sarıca Arif Paşa
tarafından veriliyor.
Hem Afrika Han, hem de Rumeli Han 19. Yüzyıl'da görülen eklektik
mimarinin iyi birer örneği. Geçmiş mimari ekollerin hepsinden birer özellik
almışlar. Siz Rumeli Han'ı belki adıyla değil ama girişindeki dükkanlarla
bilirsiniz. Bir yanda hep indirimli kitapların satıldığı bir tezgah, diğer
tarafta da bere, atkı gibi aksesuvarların satıldığı bir yer var. Rumeli
Han'ın İstiklal Caddesi'ne bakan kısmı daha iyi gözükse de içerisi dökülüyor.
Gezimizin üçüncü durağı, yakın tarihte restore edilen Apelyan Apartmanı.
Galatasaray Lisesi'nin arkasında bulunuyor. Yeniçarşı Caddesi'nden girip,
soldaki ilk sokağa sapıyorsunuz. İtalyan bir mimar tarafından 19. Yüzyıl
sonunda, Apelyan Ailesi için inşa edildi. Uzaktan bakınca bile güzelliği ve
sarı rengi dikkatinizi çekecek. Soluklanmak isterseniz yanında Koyu Kahve
Cafe bulunuyor. Soya soslu sebzeli tavuk ve Koyu Kahve salata tavsiye edilir. Bu
iki yemek içinde toplam 15 milyon 500 bin lira ödüyorsunuz.
Apelyan Apartmanı'nın içinde bulunan Galeri Apel'e uğramanızı öneriyoruz.
1998 yılında açılan galeride modern sanata ait eserler bulunuyor. Bu güzel
apartmandan çıktıktan sonra tekrar İstiklal Caddesi'ne dönüyoruz.
Bu kez adresimiz Saint Antuan Kilisesi. Ancak kiliseden değil, bahçesinde
yer alan apartmandan bahsedeceğiz. Burası Beyoğlu'nda bulunan en güzel yapılardan
biri. Fransız Mimar Giulio Mongeri tarafından 1906 yılında yapımına başlanıyor.
İçinde çoğunlukla Katolik cemaati üyeleri oturuyor.
Tünel'e vardık bile. Tünel'in karşında bulunan geçitte birçok eski
bina bulunuyor. Neo klasik üslupla inşa edilen binalar, çatı katıyla
birlikte toplam 5 katlı. Zemin katta dükkan vitrinleri, üst katlarda ise çatıda
devam eden ikili pencere düzeni var. Dükkanlar Korint başlıklı sütunların
arasına yerleştirilmiş. Birinci kat pencerelerinin üzerleri üçgen alınlıklı.
Ana giriş kapısı ve iki yanındaki yay girişlerinin üzerleri tam kemerle geçilmiş.
Üst katlara da bu simetriye uyan ikili balkon düzeni getirilmiş. 1942 yılında
Varlık Vergisi'yle el değiştiren Tünel Geçidi'nin içinde pastane, antikacı
ve restoranlar var. Bu mekanlardan birine oturup doya doya izleyebilirsiniz geçidi.
Turistler Helbig Diye Biliyor
Son durağımız Galata'da bulunan meşhur Doğan ve Kamondo apartmanları.
Galata Kulesi'nin hizasından Serdar-ı Ekrem Sokağa saparsanız iki tarihi yapıyı
görebilirsiniz. Kamondo Apartmanı artık kullanılamayacak durumda. Adı
Avrupa'da kolları bulunan ve uzun süre Galata'da yaşayan İspanyol-Portekiz kökenli
Kamondo Ailesi'nden geliyor. 18. Yüzyıl'ın sonlarına doğru İstanbul'a
yerleşen ailenin özelliği Osmanlı Devleti'nde gayrimenkul edinme izni alan
ilk aile olması. O yüzden Beyoğlu ve Galata civarında bu isimde başka
apartman ve diğer yapıları da görebilirsiniz.
Kamondo Apartmanı özelliği erken dönem Pera mimari eseri. Bu nedenle
cumbaları dahil pek çok bölümünde ahşap malzeme kullanılmış.
Şu an tadilatta olan Doğan Apartmanı, Belçikalı Helbig Ailesi tarafından
yaptırıldı. Bu yüzden turistler tarafından genelde Helbig Apartmanı olarak
da bilinir. Bugünkü ismini 1942 yılında Doğan Sigorta'ya satılınca aldı.
Özelliği Türkiye'de U tipi planlı, iç avlulu nadir örneklerden biri olması.
Konut olarak kullanılan apartmanda ağırlıklı olarak sanatçılar oturuyor.
Bu iki yapıyı gördükten sonra tarihi binalar gezimiz sona eriyor. Günün
yorgunluğunu atmak için son tavsiyemiz Galata Kulesi. Akşamları canlı müzik
eşliğinde yemek yenebilir. Ayrıca kule dibinde bir bardak salep ile ısınabilirsiniz.
Hürriyet
|