Ekonomi, deprem ve tahminler
1999 Gölcük depreminde jeologlar ve jeofizikçiler revaçtaydı. Televizyon
kanallarında Türkiye'de ne kadar uzman varsa (Profesör (rahmetli) Aykut Barka
ve Celal Şengör gibi uluslararası isimlerin yanı sıra) hepsini tanıdık.
Toplum aydınlandı. Gazeteler o tarihlerde bu uzmanların fikirleri ve tartışmalarıyla
dolmuştu. Çeşitli dernekler, kuruluşlar deprem, ya da yer bilimi uzmanlarını
davet ediyor, konuşma talebinde bulunuyordu.
Neyse deprem sendromunu atlattık. Ancak atlattık da ne oldu? Şimdi de
sanki hiç deprem olmayacak gibi bir havaya girdik.
Sonra, 2001 yılında ekonomik deprem oldu. Yani kriz. Bu sefer bizler, yani
ekonomistler moda oldu. Televizyon kanallarında, medyatik sanatçılar gibi,
bir sürü ekonomist boy göstermeye başladı. Kimi akademik bir formasyondan
bile yoksun olan bazı ekonomistler, öylesine revaçta oldular ki, şaşırmamak
mümkün değil. Tevekkeli herkes medyatik olma peşinde.
O esnada Dünya Bankası'ndan Kemal Derviş gelince gözler ona çevrildi.
Tabii en revaçta ve en medyatik o oldu. Hem krizdeydik, aciz durumdaydık, hem
de Derviş en yetkili pozisyona gelmişti.
Krizle beraber gazetelerde ekonomi sayfalarının sayısı arttı.
Televizyonlarda ekonomi programları vardı, ama sayısı ve süresi arttı.
Hatta sadece sürekli mali piyasaları veren televizyon kanalları yeğlenir
oldu.
Şubat krizinden iki akşam sonra Profesör Asaf Savaş Akat evimize gelmişti.
Üzgündü, bitkindi. Sordum; "ağabey senin de mi tasarrufların
TL'deydi?" "Evet" dedi, ama gözleri parladı; "Onlar benim
tasarrufumdu. Yani geçmişte kazandıklarından biriktirdiklerim. Oysa şimdi
kriz oldu. Herkes bize akıl soracak. Ve asıl parayı şimdi kazanacağız!"
dedi. Ne oldu bilmiyorum. Ama Asaf ağabey o tarihten bu yana tasarruflarını
TL'de tutarak servetine servet katmış olsa gerek. Üstelik bu iyimser bakışının
ona en sıkıntılı zamanlarda bile yaşamı sevme ve mutluluk duygusunu verdiğine
kuşku yok.
Biz ekonomistler bir anlamda deprem uzmanlarına benziyoruz. Onlar da bir
afet zamanında piyasaya çıktılar ve yeni bir felaketin tarihini vermeye çalışıyorlar.
Bizler de. Ve onlar da depremin tarihi verirken tutturamıyor, ya da tartışıyorlar.
Biz de.
Ancak bizden beklenen tahmin yürütmekten çok, çeşitli olayların gerçek
nedenlerini bulmak. Tarih ve rakam vererek tahmin yürütmek ise çok riskli.
Nitekim, bundan iki yıl önce The Economist dergisinde şöyle yazıyordu: İki
şeyi bir arada yapmayın. Tahminde bulunmayın. Yahut da tahminde bulunuyorsanız,
mutlaka tarih vermeyin".
Milliyet - Hurşit Güneş
|