Osmanlı'da kuş köşkleri
Osmanlı mimarisinden başka hiçbir mimaride eşi ve benzeri bulunmayan kuş
köşkleri Lâleli'deki Caminin çevresinde, Nur-u Osmaniye Camisi ağırlık
kulelerinde, Büyük Çekmece'deki Koca Sinan Köprüsü'nde, Üsküdar Ayazma,
Selimiye, Cedit Valde, Amasya Sultan Beyazıt ve Tokat Ulu camilerinde,
Edirne'de Merzifonlu Mustafa Paşa Çeşmesi'nde bulunuyor.
Korunmaya muhtaç kuşların barınmaları için yapılan kuş köşkleri,
Osmanlı'nın kuş sevgisini günümüze taşıyor. Osmanlı mimarisinden başka
hiçbir mimaride eşi ve benzeri bulunmayan kuş köşklerinin ilk örnekleri
16. yüzyıla kadar dayanıyor.
Kuşların uçma özelliklerinden kaynaklanan özel bir kuvvete sahip
oldukları düşüncesi, Osmanlı toplumunun mistik bir inanışıydı. Osmanlı
insanı, kuşların, yaşanılan âlemden yükselerek çıktıkları, Gök Tanrı'ya
rahatça ulaştıkları ve yer ile gök arasında serbestçe dolaştıkları
inancını yüzyıllarca korumuştu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Vefa Çobanoğlu,
Osmanlı'nın kuşlara saygı ve sevgi duyduğunu belirtirken, Osmanlı'da kuşları
rahatsız etmenin ve öldürmenin günah, kuşlara yuva yapmanın ve kuşların
beslenmelerine yardım etmenin ise sevap sayıldığını söylüyor.
Korunmaya muhtaç kuşlar
Çobanoğlu'nun verdiği bilgiye göre, eski Osmanlı şehir evlerinde,
insanlarla birlikte yaşayan leylek, güvercin, kumru, kırlangıç ve serçe
gibi kuşlar, eski düşünce ve inanışlar nedeniyle kutsal hayvan sayılırdı.
Kuş köşkleri, serçe, saka ve kırlangıç gibi korunmaya muhtaç küçük
kuşlar için yapılırdı. Kuş köşkleri, hayvan sevgisinden doğmuş
korunaklardı. Çobanoğlu, kuş köşklerine sanatsal değer taşıyan büyük
binaların en çok güneş alan cephelerinde rastlanıldığını belirtiyor:
"Bu küçük köşkler, insan elinin ya da kedi, köpek gibi hayvanların
erişemeyecekleri yükseklikteki emniyetli yerlere, yağmur ve kardan korunmaları
için konsolların geniş saçak altlarına, duvar köşelerine ve taştan zarif
evciklere yapılmıştır."
Yrd. Doç. Dr. Çobanoğlu, Osmanlı döneminde, köpeklere, kedilere ve
atlara karşı da büyük bir sevgi duyulduğunu söylüyor ve hayvanların
korunması için tesisler oluşturan Osmanlı'nın, süslü evler yapmış olduğunu
vurguluyor. Mimarların zevklerine göre işlenilen kuş köşklerine kuşların
girebilmeleri için kapılar, hava almaları için pencereler ve alt süsler yapılmış.
İstanbul yangınlarının, ahşap evlere zarar vermesi nedeniyle bu sanat
eserleri kül olup tarihe karışmış. Geriye, sadece taş binalarda bulunan
bazı örnekleri kalmış. Hayal mahsulü birer sanat eseri olan kuş köşklerinde
pencereler, saçaklar, kubbeler, balkonlar, cihannümalar, alemler, şehreşinler,
sütunlar gibi yapı unsurları yer alıyor.
Kuş köşklerinin ilk yapıldığı yer: Hayır evleri
Yrd. Doç. Dr. Çobanoğlu, Bursa'daki hayır evlerini, ilk kuş köşklerinin
yapıldığı yer olarak gösteriyor. Bursa Leylek Hastanesi'nin ve Üsküdar
Kediler Hastanesi'nin, dünyada eşi ve benzerine rastlamak mümkün değil.
İstanbul'un Perşembe Pazarı semtindeki hanlarda pek çok kuş köşkü
var. Fermeneciler Yokuşu'nda, Sandalcılar Sokağı'nda, Valde Hanı civarında
kuş köşkleri sıralanmış; fakat çoğu köşk harap halde.
Laleli Camii çevresinde, Nur-u Osmaniye Camisi ağırlık kulelerinde, Büyük
Çekmece'deki Koca Sinan Köprüsü'nde, Üsküdar Ayazma, Selimiye, Cedit
Valde, Amasya Sultan Beyazıt ve Tokat Ulu camilerinde, Edirne'de Merzifonlu
Mustafa Paşa Çeşmesi'nde birçok kuş köşkü bulunuyor.
Doğubeyazıt, Tokat, Amasya, Kayseri, Niğde, Antakya, İzmir, Bolu, Bursa,
Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Filibe ve Tırnova gibi Anadolu ve Rumeli'nin,
hiç umulmayan köşelerindeki binalarda da kuş köşkleri karşımıza çıkıyor.
Minik kuşlar, insanı unutan 21. yüzyılda bile 16. yüzyılın duyarlı yüreklerinden
taşan hayvan sevgisiden nasipleniyor.
Cumhuriyet
|