reklam

01 Mart 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Alman Çeşmesi su kaçırıyor!

Bizans'ta hipodrom. Osmanlı'da at meydanı. Bizans'tan Osmanlı'ya kentin en büyük alanı; İstanbul'un tam göbeği... Osmanlı'dan Türkiye'ye ise İstanbul'un en tarihi ve en turistik mekânı: Sultanahmet Meydanı.... Bir tarafında Ayasofya Müzesi, beri yanında Sultanahmet Camisi, öte tarafında İbrahim Paşa Sarayı, ortasında Dikilitaş. Ve bir de dam üstünde saksağan örneği Alman Çeşmesi.

İstanbul'da kış kışlığını yaptıktan sonra güneş misafirliğe gelmiş. Sultanahmet Meydanı'ndaki ağaçların yaprakları dökük dalları, güvercinlere ve serçelere ev sahipliği yapıyor. Alman Çeşmesi'nin üstü ve altı güvercin dolu. Çeşmenin tepesinde yer bulamayan kuşlar dallara konmuş. Bir adam, kuşlara yem atıyor. Bir çocuk kuşlara doğru koşuyor. Kuşların kaçası yok. Çeşmenin bütün muslukları su kaçırıyor. Musluklar birinden kaçan su, havaya ve iki yana doğru fışkırıyor. Havaya fışkıran su, üstteki mermerden geri dönüp toprağı ıslatıyor. Çeşmenin çevresi nemli.

Alman Çeşmesi'nin kitabesi Almanca. Bronz döküm kitabede Alman İmparatoru II. Wilhelm 'in adı yazıyor. Wilhelm aynı zamanda Prusya Kralı ve Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit 'in kadim dostu...

Bir çeşmeye üç mimar
1898 yılı... Avrupa'da giderek ağırlık kazanan ve gözünü Ortadoğu'ya çeviren Almanya'nın imparatoru, ''hasta adam'' ı ziyarete geliyor... II. Abdülhamit'in saltanatı boyunca Avrupa'dan kabul buyurduğu tek devlet başkanı II. Wilhelm oluyor. Abdülhamit, jurnalcileri ile mülkündeki herkesi izliyor ya, göz ucuyla da Avrupa'ya bakıyor. Avrupa'dan, hele İngiltere ve Fransa'dan hiç hazzetmiyor. Nasıl olmuşsa Almanya'dan II. Wilhelm'i ''düşman'' görmüyor.

Alman İmparatoru, batmakta olan Osmanlı İmparatorluğu'nun mazide kalmış şanına uygun bir şekilde karşılanıyor. Görkem görkem üstüne. Yıldız Sarayı'nın bahçesindeki Şale Köşkü, Wilhelm için büyütülüyor. Wilhelm de ardında bir anı bırakmak için Sultanahmet Meydanı'na çeşme yaptırıyor.

Bu ziyaret aslında Wilhelm'in İstanbul'a ikinci gelişi. İlki özel bir gezi...

Şu işe bakın... Belediyeden bir görevli elinde İngiliz anahtarı ile Alman Çeşmesi'ne geldi. Su kaçıran muslukları sıkıştırıyor... Fışkırmakta olan muslukla epey uğraşacak gibi.

Çeşmenin şekli, II. Wilhelm'in bir desen çalışmasından yola çıkılarak imparatorun özel danışmanı mimar Spitta tarafından çizilmiş. Mimar Carlitzik ile mimar Joseph Antony de tasarım üzerinde çalışmış. Alt tarafı bir çeşmeye üç mimar da ne oluyor demeyin; imparator çeşmesi bu.

Çeşmenin mermerleri Almanya'da işleniyor... Parçalar yerlerine takılmak üzere gemiyle İstanbul'a gönderiliyor. Bu arada İstanbul'da At Meydanı'na bir çekidüzen veriliyor. Kuşların dallarına konduğu ağaçlardan yaşlı olanları, o düzenlemeden kalma.

İmparatorun doğum günü
Çeşme hesapta, II. Abdülhamit'in tahta çıkışının 25. yılı olan 1 Eylül 1900'de açılacak. Yetişmiyor. Açılış, II. Wilhelm'in doğum günü olan 27 Ocak 1901'de yapılıyor. İstanbul'daki Alman Çeşmesi Osmanlı-Alman dostluğunun simgesi oluyor. Ne ki Berlin'de bir Osmanlı çeşmesi yapılmıyor!

Alman Çeşmesi, sekizgen bir çeşme. Çeşmenin mimari çizgilerine bakanlar, fala bakar gibi istediklerini görebiliyorlar. Her görüşe uygun. Kimileri bir Alman stili görüyor. Kimileri Osmanlı'dan bir şadırvan havası buluyor. Kimileri Bizans'tan esintiler yakalıyor. İddiaya girebilirim ki, çeşmenin karşısındaki banka oturmuş, yorgunluğu yüzünden belli şu adam hiçbir şey görmüyor. Boş bakıyor, boşluğa bakıyor. Çeşme falan umurunda değil. Yanındaki bankta oturan ve gömleğinin yaka düğmesi ilikli, ceketli ve başı kasketli ve gurbet elde olduğu belli öteki adam ise az önce kana kana su içtiği avuçlarını kurutmaya çalışıyor.

Sekizgen planlı çeşme, sekiz parlak koyu yeşil mermer sütun üzerinde yükseliyor.

Çeşmenin içi oturak yeri!
Çeşmenin çevresinde dolanınca, sütunların arasından sırayla Ayasofya ve Sultanahmet el sallıyor.

Sekiz basamakla çıkılan platformda yine sekizgen bir su haznesi bulunuyor. Fakat buraya girilemiyor.. çünkü uyduruk bir demir kapı ile kapatılmış ve kapının kanatları da elektrik kablosu ile bağlanmış. Girilebilse içeride mermer kanepeler duruyor. Böylesi bir düzenlemenin, yani çeşmenin içinde oturma yerlerinin başka bir örneğinin olmadığı söyleniyor. Burada zemin, mozaik benzeri renkli taşlarla döşenmiş.

Su haznesinin tepesine de kubbe oturtulmuş. Kubbenin dışı bakır kaplı. Bakırın havayla buluşmasından açık yeşil küf rengi doğmuş. Kubbenin içinde ise altın sarısı egemen. Yine mozaik gibi döşenmiş. Fakat ne yazık ki kubbenin mozaik benzeri süslemeleri kendilerini yerçekimine kaptırıp birer ikişer, üçer beşer yerlerinden ayrılıyor. Küçük boşluklar yara gibi duruyor. Tedaviye başlamak için yaranın büyümesi bekleniyor olmalı. Ve böylece onarım ihalesinin bedeli müteahhidi kurtarmalı!

Bağdat Demiryolu
Göbekte halka halka gelişen kocaman bir desen ve kubbenin kolonlarla birleştiği yerlere doğru da birer küçük madalyon, toplam sekiz desen duruyor. Bir desende II. Wilhelm'in adından gotik harflerle W ve II. işaretleri ile kraliyet tacı ve haçı, öteki desende II. Abdülhamit'in Arap abecesiyle tuğrası. Bir II. Wilhelm, bir II. Abdülhamit... Her birine dörder madalyon...

II. Wilhelm'in İstanbul'a gelip II. Abdülhamit'i ziyaret etmesinin nedeni tabii ki Sultanahmet'e Alman Çeşmesi yaptırmak değildi.

Ziyaretin nedeni, Ortadoğu'ya doğru açılmak için Osmanlı'dan ''ihale'' kapmak; öncelikle ve özellikle Bağdat Demiryolu inşaatını almaktı.

II. Wilhelm, karısı ve kalabalık bir heyetle geldiği İstanbul'da epeyce kaldı. İstanbul'dan kalkıp Kudüs'e gitti. Orada hem Katoliklerin hem de Protestanların koruyucu imparatoru rolünü oynadı, II. Abdülhamit'in de Müslümanların halifesi olduğunun altını çizdi. Abdülhamit mest oldu. II. Wilhelm, yanından ayırmadığı Deutsche Bank'ın Müdürü Siemens 'le Şam'a gitti; Şam'da dünyadaki 300 milyon Müslümanı II. Abdülhamit'le beraber koruyacağına söz verdi. Bu arada alacaklılar hesabına Osmanlı'nın vergilerini tahsil eden Düyun-u Umumiye'deki Alman hissesi yüzde 7.5'ten yüzde 15'e çıkmıştı.

Bağdat Demiryolu inşaatı da tabii ki Almanya'nın oldu ve Almanlar Anadolu'nun içine girdiler; ordunun içine girdiler; sarayın içine girdiler.

Alman Çeşmesi, eskiden Osmanlı-Alman dostluğunun sembolüydü; Osmanlı yıkıldıktan sonra Türk-Alman dostluğunu temsil eder oldu. Köprünün altından ve çeşmenin musluklarından çok sular aktı. Acaba değişen ne oldu?

Hayret! Belediye görevlisi muslukların tamirini bitirmiş. Fakat su fışkırmasa da musluktan kaçmaya devam ediyor; Alman Çeşmesi her daim su kaçırıyor!
Cumhuriyet

 

Şubat 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak,  Ben van Berkel 16 Mart 2004 Saat: 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.

Davetiye için tıklayın.

 


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz