Gotlar Sütunu
15 metre yüksekliğindeki anıtsal taş, üstündeki
kartalla en az 1700 yıldır Sarayburnu'ndan İstanbul'a bakıyor
Lodosun huyudur; esti mi, iki yakadaki İstanbul'u birbirine yaklaştırır.
Biraz daha esti mi Adalar'ı getirir kıyıya dayar. Aklına eserse, Uludağ'ı
İstanbul'a doğru taşır. Lodosta İstanbul kendini bir başka güzel gösterir.
Lodosun derdi denizledir; dalgaları azdırır. Vapurlar beşik gibi sallanır.
Geçen gün lodos; hafiften esiyordu. Vapurun başüstündeydim. Vapur,
Haydarpaşa mendireğinin dışına çıktığında yalpaya yatmaya hazırlanır
gibiydi. Adalar, yaklaşmış; Yalova kıyıları Çınarcık'a kadar ortaya çıkmıştı.
Yanımdaki adam gazete okuyordu, ben de onun gazetesini. Adamın gazetesinde yer
doldurmak için gereksiz bilgilerden derlenmiş bir haber vardı; bir yılda şu
kadar gün telefonla konuşuyormuşuz, insan ömrünün şu kadar yılı uykuda
geçiyormuş. Dalıp gittim; hesap yapmaya başladım. 30 küsur yıldır düzenli
olarak Kadıköy'den vapurla karşıya geçerim. Yılda en az 300 günde gidiş-dönüş
600 kez vapura biniyorum demektir. Küsuratını atınca 30 yılda 18 bin vapur
yolculuğu eder. Az buz değil, derken vapur Sarayburnu açıklarına geldi ve
ben de lodosun yardımıyla Gotlar Sütunu ile burun buruna geldim.
Düşündüm ki Gotlar Sütunu'nun önünden en az 18 bin kez geçmişim!
Benden çok önceden beri orada öylece duran ve bana en az 18 bin kez el
sallayan sütuna uzaktan da olsa dikkatlice baktım; hafızamda yıllar öncesinin
tarih derslerinden kalan Gotlar, Vizigotlar ve Ostrogotlar sözcüklerinden başka
bir kırıntı yoktu.
Yüksekliği 15 metre
Vapur, Sarayburnu'nu dönerken Gotlar Sütunu'ndan özür diledim.
Soluğu Gülhane Parkı'nda aldım.
Gotlar Sütunu, Topkapı Sarayı Müzesi'nin denize bakan yamacındaki Bağdat
Köşkü'nün hemen altında ve Gülhane Parkı'nın içinde.
Yüksekliği 15 metreyi bulan taş sütunun çevresini düzenlemişler.
Yuvarlak bir alan yapmışlar; oturmak için banklar koymuşlar. Ortalıkta çer
çöp bırakmamışlar. Yamaca da bir çay bahçesi açmışlar. Çayı bardakla
değil demlikle veriyorlar. Otur; Vaniköy'den Fenerbahçe burnuna kadar İstanbul'u
seyret!
Sütunun kaidesinde silinmeye yüz tutmuş Latince bir yazıt var. Yazıtı
okuyanlar, İsa'dan sonraki 3. ya da 4. yüzyılda Gotlar'a karşı kazanılan
bir zaferin anısına bu sütunun dikildiğine karar vermişler.
Almanların büyük büyük babaları
Gotlar...
Germanya'nın ilkel halkı... Yani, Almanların büyük atası... İsa'dan önceki
1. yüzyılda İskandinavya'dan hatta İsveç'in Gotland'ından Avrupa'ya inmişler.
Sonra Karadeniz kıyılarını, Balkanlar'ı gezmişler, Anadolu'ya gelmişler;
Efes'i görmüşler... Tabii bütün bu ''gezi'' ler turistik amaçlı değil yağma
için olmuş. Savaşçı Gotları, bir başka savaşçılar Hunlar ancak
durdurabilmiş. Hunlar, Gotları durdurmakla kalmamış 375 yılında Vizigotlar
ve Ostrogotlar diye ikiye de bölmüş. Vizigotlar, bilge Gotlar oluyor;
Ostrogotlar parlak.
Gotlar Sütunu'nun dikildiği bu yer o sıra Bizans'ta tapınakların bulunduğu
kutsal alan olmalı...
Kaidedeki Latince yazıt da Roma İmparatorluğu'nu gösteriyor.
Ancak hangi imparator, ne zaman gibi soruların yanıtı yazıtta bulunmuyor.
El yordamıyla, Roma İmparatoru II. Cladius' un 269 yılında Gotlara karşı
kazandığı zaferin anısına bu sütunun dikilmiş olabileceği tahmin
ediliyor. Fakat Cladius'un İstanbul'la uzaktan yakından bir ilişkisi
bulunmuyor. Bir başka tahmin Doğu Roma imparatorlarından 324-337 arasındaki
-ki Bizans'ın kurucusu- I. Constantinus' a ve 379-395 arasındaki I.
Theodosius' a uzanıyor. Ama yine de elle tutulan bir gerçek bulunamıyor.
Sütun, üç basamaklı bir kaidenin üzerine oturuyor. Kaidenin üzerinde içinde
inceden mavi damarların bulunduğu yekpare bir mermer yükseliyor. En tepede
ise korint üslubunda yontulmuş bir başlık duruyor. Başlığın Boğaz'a
bakan tarafını küçük bir kartal yontusu süslüyor. Hepsi bu; kaide, gövde
ve başlık... Hepsi yalın.
17 yüzyıldır ayakta duruyor
Kaidenin koca blok taşı çatlamış. Sütunun Topkapı Sarayı'na bakan yüzü
de pul pul çatlak içinde... Doğanın taşı nasıl çatlattığını gösteriyor.
Doğanın bir başka göstergesi ise yüksekliği 15 metreyi bulan bu sütunun
nereden baksanız 17 yüzyıldır depremlerde devrilmeden durduğu ve dolayısıyla
taşlar yerine doğru oturtulduğunda Marmara fayının esamesinin okunmadığı...
Örneğin Cerrahpaşa'da, 5. yüzyıldan günümüze kaidesi kalan Arkadios Sütunu,
1715 yılında devrilme tehlikesi başgösterince yeni bir depreme gerek
kalmadan yıktırılmış...
Gotlar Sütunu'na ilişkin bir başka varsayım da tepesinde bir zamanlar bir
imparator heykeli olduğu...
Çıkıp iyice bakmak gerek!
Belki de bu sütunu tarihçilerin varsaymadığı imparatorlardan 474-491
arasında hüküm süren Zenon diktirmiştir... Öykü biraz karışık ama gerçek:
Attila'dan sonra
Hun İmparatoru Attila , tarih sahnesinden çekilmiş. Attila'nın kurmaylarından
birinin oğlu olan Odoaker , savaşçı kabilelerden Heruller adına krallığını
ilan etmiş..
Atilla'nın kâtipliğini yapan Romalı Orestus da İtalya'ya dönüp Julius
Nepos 'u devirmiş ve yerine kendi oğlu Romulus' u Agustulus adıyla imparator
yapmış. Bunun üzerine Odoaker, kalkıp Roma'ya yürümüş ve Orestus'tan İtalya
topraklarının bir kısmını istemiş. Odoaker toprak alamayınca Orestus'u boğazlayarak
öldürmüş. Odoaker istese Batı Roma'nın başına geçecek ama o tutmuş
imparatorluk alametlerini Doğu Roma İmparatoru Zenon'a, İstanbul'a göndermiş.
Batı Roma İmparatorluğu'nun 476 yılında yıkılış tarihi böyle...
Peki, bu öykünün Gotlarla ne ilgisi var?
Zenon, bir yandan Odoaker'i ödüllendirmiş.. bir yandan da İstanbul'da
rehin tuttuğu Ostrogotların kralı Theodirik' i Odoaker'i öldürmesi için
Roma'ya göndermiş.
Tam bir Bizans entrikası.
Ne var ki Zenon'un ömrü, Theodirik'in Odoaker'i öldürdüğünü görmeye
yetmemiş.
Ostrogotların Kralı Theodirik, 493'te Odoaker'i öldürmüş ve böylece İtalya,
Ostrogotların taşeronluğunda İstanbul'un egemenliğine girmiş.
Sarayburnu'ndaki Gotlar Sütunu'nun silik yazıtını okuyanlar Gotlara karşı
kazanılmış bir zaferden söz ediyor...
Zenon'un öyküsü ise Gotlarla birlikte kazanılmış bir zaferi anlatıyor.
İstanbul'da öykü çok...
Her taşın altından bir öykü çıkıyor.
Yeter ki taşların farkına varabilelim...
İyi ki İstanbul'un lodosu var.
Cumhuriyet
|