Kuzeyin Venedik’i, Amsterdam
Dünyanın elmas ve diğer
değerli madenler işleme merkezlerinden de olan Amsterdam, tam anlamıyla bir
“özgürlükler kenti”.
Tamamen kazıklar üzerine inşa edilmiş olan şehirde, 1300’e yakın köprü
var. Topraklarının 4’de birini denizden kazanan Hollanda’da, kurak ülkelerin
tersine amaç toprağı kurutmak.
Hollanda, Konya büyüklüğünde bir ülke. Ülkenin yüzölçümü 41 bin
864 kilometrekare (km2) ama bu alanın yaklaşık 4 bin km2’si nehir, kanal ve
göllerle kaplı. Denizden 9 bin km2’nin üzerinde toprak kazanılmış (Kıbrıs
adası kadar, İstanbul ilinin yaklaşık 1.8 katı). Yani nehir, kanal, göl
alanları ile denizden kazanılan alanlar dışındaki yüzölçüm 28-29 bin
km2’de kalıyor. Hollanda, denizden 300-400 yıldır toprak kazanıyor. Bunu
da sığ suların olduğu yerde denize set çekerek, iç taraflarda da kanallar
kullanarak yapıyor. Bu nedenle Hollanda’nın dörtte biri deniz seviyesinin
altında (en dip nokta -6.7 metre, en yüksek dağ 321 metre) bulunuyor. Bundan
dolayı ülkenin çeşitli dillerdeki adı “alçak ülke” anlamına geliyor.
Hatta, “dünyayı Tanrı, Hollanda’yı Hollandalılar yarattı” şeklinde
bir Hollanda atasözü bile var.
Kapitalizmin doğdu yer olan Hollanda, tahta ayakkabı, lale ve yel değirmenleri
ülkesi olarak da biliniyor. Özellikle 17. yüzyılda Avrupa’nın finans ve
ticaret merkezi Hollanda, bu özelliğini zamanımızda da belli oranda sürdürüyor.
Geçmişte dünya ticaretinin önemli bölümünü elinde tutan, 2 milyon km2 büyüklüğündeki
Endonezya’yı, 1.2 milyon km2 büyüklüğündeki Güney Afrika’yı, Latin
Amerika’daki Guyana’nın bir bölümünü, Hollanda Antilleri’ni, Kuzey
Amerika’nın kuzey doğu kıyılarını sömürgeleştiren Hollandalılar, New
York şehrini de kurmuşlar. New York, Yeni Amsterdam adıyla kurulmuş.
Hollanda, kuzey doğu Amerika (New York ve çevresi), Güney Afrika’yı
(Boer savaşıyla) İngilizlere kaptıran Hollandalılar, Avrupa’nın önemli
ırmak ağızlarını içine alan elverişli konumu ve topraklarının küçük
olması nedeniyle denizcilik ve ticaret alanında tarih sahnesine adını yazdırmış
milletlerden biri.
Ünlü ressamlar Van Gogh ve Rembrandt’ın da ülkesi olan Hollanda, 17. yüzyılda
baskıdan kazan bütün aydın ve sanatçıların sığındığı bir ülke olmuş.
Ülke, bu özelliğini günümüzde de bir “özgürlükler ülkesi” olarak sürdürüyor.
Hollanda’nın
en tanınan ve tarihi kenti başkent Amsterdam. Tamamen kazıklar üzerine inşa
edilmiş olan şehirde 1300’e yakın köprü var. Amsterdam görünürde başkent
ama parlamento, başbakanlık ve bakanlıklar La Hey kentinde bulunuyor. Sadece
Kraliyet Sarayı Amsterdam’da ama kraliyet ailesi de genelde sarayda kalmıyormuş.
Saray, resmi toplantı ve kabullerde kullanılıyormuş. 300 binin üzerinde Türkün
yaşadığı Hollanda’da Türkler dünyanın en büyük liman kentlerinden
olan Roterdam’da daha yoğunlar.
Şehir tam bir kanallar şehri. Sanki kanallarla dantel gibi işlenmiş. Bazı
alanlarda neredeyse her 100 metrede bir kanal var. Bu nedenle kuzeyin
Venedik’i olarak da tanınıyor. Bütün kanallar birbirine bağlı durumda.
Kanalların temel görevi, topraklar deniz seviyesinin altında kaldığı için
su baskınlarından toprağı korumak. Çünkü yağan yağmurların da denize
boşaltılması gerekiyor. Kanallardaki su düzenli olarak denize pompalanıyor,
karşılığında oksijenli deniz suyu kanallara boşaltılıyor. Kurak ülkelerin
tersine Hollanda’da amaç toprağı kurutmak...
Şehirde her şey düşünülmüş. Konut vergisi vermek istemeyenler
tekerlekli evlerde yaşıyorlar. Burada daha çok romanlar kalıyor. Kanal
evleri var. Kanaldaki evlerde doğalgaza kadar her türlü konfor da mevcut. Köylerin
şehirlerden farkı yok. Tenis kortları, yüzme havuzları bulunuyor. Gençler
için apartmanlar var. 55 yaş üstü kişilerin kaldığı bloklar var. Kentin
patronu belediye. Şehrin büyük bölümü belediyeye ait durumda. Belediye
toprakları halka en çok 99 yıllığına kiralıyor. Bina sizin olsa da istediğiniz
gibi kiralayamıyorsunuz. Kira bedelini ve kime verileceğini belediye saptıyor.
Örneğin yaşlılar için ayrılmış bloklara genç kiracı alamıyorsunuz.
Bloklar Üzerinde Bir Şehir: Amsterdam
Şehirdeki binalar, oynak toprak nedeniyle zemine çakılmış 30 metrelik ağaç
bloklar üzerine oturtulmuş. Şimdi beton bloklar kullanılıyor ama şehir
merkezindeki çoğu bina çok eski olduğu için ağaç bloklar üzerinde.
Blokların kum alt kısmı kumda olduğu için sağlam ama üstte su ve havayla
temas eden yerler çürüyor. Bu nedenle binalarda çökme çok yaygın. Bakıyorsunuz
bina öne, arkaya veya sağa, sola yatmış. Ama Hollanda bir deprem ülkesi
olmadığı için bu durum tehlike arz etmiyor.
Binaların
ön cephesi çok dar. Bunun sebebi de eskiden cephe genişliğine göre vergi alınmış
olması. İnsanlar daha az vergi vermek için cepheyi dar tutmuş, binayı
arkaya doğru uzatmış.
Neredeyse tamamı bitişik nizam olan binalarda ön cephenin yıkılmaması için
süslü demir perçinlerle cepheler iç tarafa tutturulmuş. Merkezdeki bu
binaların önemli bir kısmı özel kişilere ait durumda ama binaların sadece
temellerini sağlamlaştırma işi 100 bin euroyu (162.8 milyar lira) buluyor.
Kişiler bu işi yaparken belediyeden yardım alıyorlar. Belediye bir kez eline
geçirdiği mülkü, kişilerin kullanımına sunuyor ama mülkiyeti
devretmiyor. Köylerde 3 katlı bitişik nizam villaların fiyatı 385 bin
euroyu (yaklaşık 627 milyar lira) buluyor.
Ülkede işsizlik ücreti 1200 euro (yaklaşık 1.95 milyar lira), en
niteliksiz iş 1400 euro (2.3 milyar lira). Ev temizliğine gidenler saat başına
5 euro (8.1 milyon lira, günlük 65 milyon lira) alıyorlar.
Her tarafta yel değirmenleri var. Geçmişte yel değirmenleri denizden
kazanılmış toprakları su baskınlarından korumak için kullanılmış, günümüzde
gelişmiş teknolojiler ve setler kullanılmakta. Yine de ülkede hala 1000 adet
dolaylarında çalışır durumda yel değirmeni var. Yel değirmenleri turistik
gezilerin bir aracı olmuş durumdalar.
Ülke Tek Bir Kent Gibi
Ülke tek şehir gibi. Amsterdam’dan Belçika sınırına yakın Eindhoven’e
giderken bile şehiriçi gibi trafik var. Amsterdam’dan en uzak nokta 150
kilometre dolaylarında. Türkiye’nin 19’da biri kadar küçük bir ülke
olan Hollanda’da 92 bin 39 kilometre karayolu (Türkiye’nin 4’te biri
kadar), 2 bin 118 kilometre otoyol (Türkiye’den fazla), 2 bin 798 kilometre
demiryolu (Türkiye’nin 3’te biri kadar), 5 bin 43 kilometre ülke için su
yolu var.
Amsterdam’daki denizden 4.5 metre aşağıdaki Schipol Havalimanı, dünyanın
büyük havalimanlarından biri, Roterdam Limanı ise New York ve Singapur’la
birlikte dünyanın en büyük limanlarından biri.
Ülkenin simgelerinden biri de tahta ayakkabılar. Geçmişte el aletleri
kullanılarak yapılıyorlarmış ve uzun sürüyormuş. Şimdi tahta takozlar
ıslak durumda makineye konuyor. Tıpkı anahtar yapma makinesi gibi çalışan
makineler, 3-5 dakikada bir ayakkabı üretebiliyorlar. Daha sonra 2 haftada
kurutulan ayakkabılar (yaşken için üflendiğinde su fışkırıyor) boyanıyor.
Bazı ayakkabılara işlemeler de yapılarak süsleniyor. Erkek ayakkabıları büyüklüğü
ve işlemesine göre 9.9 euro (16 milyon lira), kadın ayakkabıları 27.9
eurodan (45 milyon lira) başlıyor, 56.5 euroya (92 milyon lira) kadar ayakkabı
var.
NTVMSNBC
|