reklam

22 Mart 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Beyazıt'ın son kulesi

Beyazıt Kulesi, İstanbul'un yedi tepesinden biri olan Beyazıt'tan İstanbul'u seyrediyor. Turizme açılmayan kule de ancak dışından seyredilebiliyor.
Öğrenci olaylarının dorukta olduğu 70'li yılların sonuna doğruydu. İstanbul Üniversitesi'nin merkez binasının bahçesinde bir gösteri mi vardı yoksa gösteri olasılığına karşı biz muhabirler bahçede mi toplanmıştık tam anımsamıyorum ama.. kapıyı açık bulup içeri girmiş ve Beyazıt Kulesi'nin tepesine çıkmıştım.

Anımsadığım, basamaklar tahtaydı ve çıkmakla bitmiyordu. Tahtalar gıcırdıyordu. Gençlik nefesini bile tüketen merdivenin sonunda İstanbul ayak altındaydı, manzara muhteşemdi.

Kulenin kapısı kapalı

Yukarıda itfaiyeciler vardı. İstanbul'u seyrediyorlardı; dünyanın en güzel işi bu olmalı diye düşünmüştüm.

Bu kez Beyazıt Kulesi'nin kapısı kapalıydı. Kapıyı ısrarla çaldım, ses iletici cihaza defalarca seslendim ama yanıt veren olmadı. Kapının üstündeki tabelada ''İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı Kule Müfreze Amirliği'' yazıyordu. Tabelaya göre itfaiyeciler hâlâ kulede görev yapıyordu ama.. ya artık kulenin tepesinde oturup yangın gözlemiyorlardı ya da ses iletici cihaz bozuktu.

Bu devirde, yani iletişimin tellisinden telsizine kadar bu denli hızlı ve kolay olduğu bir çağda İstanbul'un yangınları Beyazıt Kulesi'nden gözlenir mi sorusu takıldı aklıma... Kendi kendime hayır dedim.

Eski Saray'ın bahçesinde

Kule işlevini tamamlamış olmalıydı. Zaten tepesindeki antenlerden, kule direğe çevrilmişti!

Beyazıt Kulesi ilk yapıldığında yıl 1749'muş... İstanbul'u kasıp kavuran, mahalleleri küle çeviren yangınları daha kıvılcım aşamasında gözleyip müdahale edebilmek için ''yangın kulesi'' olarak yapılmış. O sıra Osmanlı tahtında I. Mahmut oturuyor. Kulenin banisi I. Mahmut oluyor. Tabii ki o sıra İstanbul Üniversitesi yok! Üniversitenin merkez binasına dönüşecek olan Harbiye Nezareti de yok. Kule, Eski Saray'ın Ağakapısı'ndaki iç avluya yapılıyor. Eski Saray daha sonra askeriyeye tahsis ediliyor.

Kule askeri bir kule...

Fakat ahşap...

III. Osman 'ın saltanatı sırasında 1756'daki Cibali yangınında alevler Hocapaşa'ya sıçrayıp oradan da Beyazıt'a kadar gelince kule yanıyor!

Tulumbacılar için büyük bir hayal kırıklığı olmalı yangın kulesinin yanması...

Neyse ki yenisi yapılıyor ve yine ahşap...

1826'da Sultan II. Mahmut , Yeniçeri Ocağı'nı kaldırıyor. Dolayısıyla Tulumbacı Ocağı da dağıtılıyor. Tulumbacı Ocağı dağıtılırken Beyazıt'taki ahşap yangın kulesi de yıktırılmak suretiyle ortadan kaldırılıyor.

Şu işe bakın ki daha o yıl, yani 1826'da Hocapaşa'da büyük bir yangın çıkıyor.

Sarayda, kule yıktırılmasaydı yangını görüp önceden müdahale etme şansı olurdu gibisinden bir tartışmanın olup olmadığını bilmiyoruz ama II. Mahmut, Hocapaşa yangınından sonra yıktırdığı kulenin yerine yine ahşaptan bir kule yaptırıyor.

II. Mahmut, Yeniçeri Ocağı'nı kapatıyor ama, başıboş kalan yeniçerileri henüz kontrol edemiyor. Yeniçeriler de gidip Beyazıt'taki yeni kuleyi yakıyor!

Senekerim Balyan

İstanbul'un yedi tepesinden biri olan Beyazıt'taki ahşap yangın kulelerinin ilki yangınla, ikincisi sultanın buyruğuyla ve üçüncüsü de isyanla yıkılmış oluyor...

Beyazıt'a kule dayanmıyor!

II. Mahmut, Beyazıt'taki Eski Saray'ın yerine Harbiye Nezareti'ni yaptırıyor. Bugün İstanbul Üniversitesi'nin ana giriş kapısı olarak bildiğimiz kapı, Bab-ı Seraskeri, yani ordu komutanlığının nizamiyesi 1827'de tamamlanıyor. Bugünkü Beyazıt Kulesi de 1828'de II. Mahmut'un buyruğu ile Serasker Hüseyin Paşa tarafından Meremetçi Bali Kalfa 'nın oğlu Senekerim Kalfa 'ya yaptırılıyor.

19. yüzyılda Osmanlı'ya saraylar, köşkler, camiler yapan ünlü Balyan ailesi var ya, ''meremetçi'' yani ''onarımcı'' olarak anılan Bali Kalfa, bu ailenin ilk mimarı... Senekerim de onun oğullarından biri ve Senekerim Balyan'ın bilinen tek eseri Beyazıt Kulesi.

Beyazıt Kulesi'nin yüksekliği 85 metre. Günümüz apartmanlarında dairelerin tavan yüksekliğinin 3 metre olduğunu düşünürsek kule yaklaşık 28 katlı bir apartman boyunda ve Galata Kulesi'nden daha yüksek.

Senekerim Kalfa'nın yaptığı kule, bugünkü ilk katının üzerinde geniş saçaklı ahşap bir külahla bitiyormuş. Yuvarlak pencereli, sekizgen planlı ve birbirinin üstünde küçülerek yükselen üç kat sonradan eklenmiş. Zirvesindeki demir gönder 1889'da dikilmiş. Anten direkleri ise günümüzün katkısı!

Beyazıt Kulesi'nin dibinde durup bakınca Senekerim Kalfa'nın ince işçiliklerle kuleyi süslediği görülüyor. Kule, köşeleri yuvarlak ve tepesi kesik bir piramidin üstüne oturuyor. Buna ''taban" deniyor. Taban duvarlarından birinde II. Mahmut'un tuğrası ve kitabe bulunuyor. Tabandaki taşlar dilimler halinde kendini gösteriyor ve dilimlerin uçları sarmal şeklini alıyor. Tabandan sonra taş bloklar bir ''soğan'' a dönüşüyor ve buradan gövde çıkıyor. Dilimler gövdede de devam ediyor. Yukarıya doğru halkalar oluşuyor. Kulenin yangın gözleme yeri bir çanak şeklinde açılıyor.

Kulenin dibinde ellerinde İstanbul haritası ile iki turist dolaşıyor. Kapı açık olsa, tıklatıp içeri girecekler.

Kuleden hava raporu

Beyazıt Kulesi neden turizmin hizmetine sokulmaz?

Bilmem hâlâ geceleri kulenin tepesinde ışık oluyor mu?

İletişimin bu denli yaygın olmadığı yıllarda Beyazıt Kulesi, ertesi günün hava raporunu verirdi. Mavi ışık, havanın açık olacağını gösterirdi. Sarı, sabah sis olacak demekti. Yeşil, yağmur yağacağının işaretiydi.

Akşam eve dönüşte vapur yolcularının gözü Beyazıt Kulesi'ne takılırdı.

Meteoroloji artık saatlik hava raporu veriyor; Beyazıt Kulesi'ne yanar-döner ışıklar gerek.

Beyazıt Kulesi artık ne yangına yetişebiliyor ne de hava durumuna.

Aman yerinde dursun yeter.

Çünkü 1894 depremi fena sallamış kuleyi; biraz da yıkmış.

Onarımlarla gelebilmiş bugüne.

Bundan sonrası İstanbul Belediyesi'nin konusu.

Cumhuriyet

 

Mart 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET

ARKIMEET "Çağdaş Hollanda Mimarlığı" Konferansları serisinin davetlisi olarak, Adriaan Geuze 22 Mart 2004 Saat: 19:00'da İTÜ Maçka Kampüsü Mustafa Kemal Anfisi (Eski Maçka G Anfisi)'nde konferans verecek.

Davetiye için tıklayın.


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz