Seçimi Beyoğlu ve İstanbul kazansın
İstanbul'a ‘‘Pistanbul’’ adını ben taktım (‘‘Tarih Bağışlamaz’’
Varlık Yayınları, 1994; S.67). İstanbul delisi değilim ama kent bilincim
var.
Beyoğlu nostaljisiyle cayır cayır yanan bir hayalperest hiç değilim. Ama
Beyoğlu'na saygım var. ‘‘Geçmişe mazi yenilmişe kuzu!’’ dendiğini
de hayattan öğrendim. Var olanı mantık ölçüleri içinde korumanın, her türlü
kültürel mirasa sahip çıkmanın gerektiğine inanırım. Buna vatandaş
bilinci, kent bilinci denir.
Klasik bir İstanbul ve Beyoğlu hayranı olmadığımı bilen bir yakın
dostum, beni karşısına oturtup, önce Beyoğlu'nu, sonra İstanbul'u bekleyen
büyük tehlikeyi anlattı bana:
‘‘Beyoğlu İlçesi Sütlüce'ye kadar Altınboynuz'un bir yakası,
Dolmabahçe'ye kadarsa boğazın bir yakasıdır. Bu ilçe; Suriçi'yle birlikte
bünyesinde barındırdığı Galata ve Pera semtleriyle ‘tarihi' İstanbul'u
temsil eder. Ya kendisini çembere alan gecekondu yerleşmelerinin baskısı ve
varoş baskınları sonucunda yok olacaktır, ya da barındırdığı kentsel SİT
korunarak İstanbul'u temsil etmeye devam edecektir. Bu durum, tamamen ve doğrudan
doğruya hangi anlayış tarafından yönetildiğine bağlıdır. Mevcut
iktidar, 4690, 4706, 4916 sayılı yasalar çıkarmak suretiyle Vakıflar Genel
Müdürlüğü ve Hazine'ye ait yerleri işgal edip buralarda plansız,
projesiz, izinsiz yapı konduranlara tapu vermeye hazırlanmaktadır. Bu
uygulama Beyoğlu'nu kuşatan gecekondular için de herhalde yapılacaktır.’’
Yakın dostum ardından ‘‘İstanbul'da, Beyoğlu'nda, Cihangir'de
oturuyorsun, kentine, ilçene, mahallene sahip çık!’’ dedi. Ben de kızıp:
‘‘Sen ne demek istiyorsun, kimse bana sorumsuz yaşadığımı, yazılarımı
sorumluluk bilincinden ázede yazdığımı söyleyemez!’’ dedim.
‘‘Sana sorumluluk bilincinden uzak olduğunu söyleyen yok. Gel sana,
pencere ve kapıları kırılıp sergi dükkanına dönüştürülen tarihi
mirasları göstereyim; buralarda telefon kartı, prezervatif satıyorlar!’’
Yerel yönetim seçimlerinde kim oy verecek? Vatandaşlık ve kentlilik
bilincine sahip politik seçmenler mi, yoksa politik seçmen olamamış cemaat
mensupları ile tarikat müritleri mi?
İstanbul’da seçim bu iki kitle arasında geçecek. Daha açık söylemek
gerekirse vatandaşlık ve kentlilik bilincine sahip İstanbullular ile İstanbul'da
işgal ordusu gibi yaşayan yığışımsal kitleler arasında... Osmanlı
ordusuna, işgal ettiği kentlerde yağma için 24 saat, 48 saat izin verilirdi.
29 Mayıs 1453'te de böyle oldu. Ama 1955'ten sonra İstanbul'u istila edenler,
İstanbul'a ayak bastıkları ilk andan itibaren bu kenti tam 50 yıldır yağma
etmekteler.
‘‘Bu bizim örfümüze, ticari anlayışımıza sığmaz!’’ diyerek
çıplak kadınlı krem reklamını protesto eden bir Sanayi Bakanı'nın
zihniyeti, o reklamdaki güzel ve çıplak kadına benzeyen İstanbul'u
anlayamaz. Beyoğlu'nu, İstanbul'u ve Türkiye'yi kendi örf ve adetine sığdırmak
için her çareye başvuranlara kent bilinçli vatandaşların ‘‘Geçit
yok!’’ demeleri gerekiyor. Kentlerimizin töre cinayetlerine kurban
edilmesine izin vermeyelim!
Hürriyet - Özdemir İnce
|