Bu çöpleri toplayın!
Ne Çevre Kanunu ne de yönetmelikler,
yerel seçim sürecindeki görüntü ve gürültü kirliliğini önleyebildi.
Her yer afişlerle donatılırken kurumlar karmaşaya göz yumdu
Türkiye bir seçimde daha 'çevre sınavı'ndan sınıfta kaldı. Yapılan tüm
uyarılara, toplumun tepkisine, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın genelgesine
karşın, yerel seçimler öncesinde büyük bir seçim kirliliği yaşandı.
Yine seçim bayraklarından gökyüzü görünmeyecek hale geldi. Tarihi
eserlerin üzeri afişlerle kapatıldı. Sokaklara, apartmanların içine siyasi
parti bildirileri saçıldı. Seçim otobüsleri, görüntü kirliliğine, gürültü
kirliliğini ekledi. Seçim kirliliğini engellemekle görevli belediye başkanları,
kanunları uygulanmak yerine çiğnedi. Bütün bunlara karşın hiç kimseye
yasaların öngördüğü ceza kesilmedi. Çevre örgütleri yasaların
uygulanmamasına tepkili. Önceki seçimlere göre tek değişen ise naylon seçim
bayraklarının sayısının azalması oldu.
13 Ocak 2004 tarihinde Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, 'seçimlerde çevre
kirliliğinin önlenmesi' ne dair bir genelge yayımladı. Genelgede kullanılacak
afiş, poster, flama gibi araçların, plastik ve naylon olmaması, il-ilçe seçim
kurulunun gösterdiği yerlere afiş, pankart, flama asılması isteniyordu. Ayrıca
gürültü kirliliği yapılmaması uyarısı yapılıyordu.
Genelgeye, Pepe'nin partisi AKP başta olmak üzere hiçbir siyasi parti
uymadı. Genelgeye göre belediyeler seçim kirliliğiyle ilgili denetim ve
tespitler yapacak ve fotoğraflarla destekledikleri tutanakları kaymakamlıklara
sunacaklardı. Ancak tekrar aday olan belediye başkanları, genelgeyi kendi seçim
kampanyalarıyla hiçe sayarak görüntü ve gürültü kirliliği yarattı. Çevre
kirliliğinin önlenmesi için gerekli denetim ve yasal işlemlerde yetki
kaymakamlıklarda bulunuyordu.
7 milyara kadar ceza var
Tarihi, kültürel, turistik binaların duvarlarına, kamu binalarına, özel
binalara, trafik levhalarına, aydınlatma direklerine, bütün siyasi partiler
tarafından afiş ve bayraklar asıldı. İstanbul'un meydanlarında flama ve
pankartlardan gökyüzü görünmüyordu. Oysa 2872 sayılı 'Çevre Kanunu'nun
'Kirletme yasağı' başlıklı bölümünde ve 1991 tarihinde yürürlüğe
giren
'Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği'nin 18. maddesine göre 'Her türlü
atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde alıcı ortama vermek' suç.
Bütün siyasi partilerin işlediği bu suçun cezası ise 1.5 milyar lira ile 7
milyar lira arasında değişen para cezaları.
Yerel seçimlerde başkan adaylarının 'koz'larından biri de seçim otobüsleriydi.
Seçim otobüs ve minibüsleri, şehrin bütün sokaklarını gezerek partilerin
marşlarını çaldı ve propaganda konuşmaları yaptı. Yüksek sesteki müzik
ve konuşmalar, vatandaşların kâbusu oldu. Adayların 'gürültülü'
kampanyaları ise Gürültü Kontrol Yönetmeliği'ne aykırıydı. Yönetmelikte
belirtilen sınır değerlerinden fazla ses çıkarılmasına para cezası
verilmesi gerekiyordu. Gürültü kirliliğiyle ilgili yasaların öngördüğü
ceza 700 milyon lira ile 3 milyar lira arasında değişiyor. Uyarıların
dikkate alınmaması halinde bu ceza dört kat artabiliyor.
Genelgedeki bütün yasakların çiğnenmesine karşın hiçbir kaymakamlıktan
İstanbul İl Çevre ve Orman Müdürlüğü'ne bir bildirim yapılmadı.
Genelgeye uymayanlara 'Çevre Kanunu' gereğince her olay için 700 milyon lira
ile 10-12 milyar lira para cezaları uygulanabilecekti. Ama kimse görevini
yapmayınca ceza da kesilemedi.
İl Çevre ve Orman Müdürlüğü yetkilileri, kendilerine kaymakamlıklardan
işlem raporları gelmediğini belirterek, "Bizim personelimiz çeşitli
incelemeler yaptı. Yasaların çiğnendiğini tespit ettik. Biz raporlarımızı
hazırlayarak kaymakamlıklara soracağız. Ancak amacımız adayları cezalandırmak
değil. Biz afiş, flama ve pankartların il ve ilçe seçim kurulunun göstereceği
yerlere, bilbordlara asılmasını istiyoruz. Seçim öncesinde kaymakamlık,
belediye ve siyasi parti temsilcilerine brifing verdik. Ama genelge uygulanmadı.
Sadece naylon flama sayısında azalma var" diye konuştu.
'Yasa var, uygulama yok'
Çevre örgütlerinin, seçim dönemindeki kirliliğe tepkileri şöyle:
Çevre Dostları Derneği Başkanı Ülker Durukan: Seçimden önce bütün
siyasi partilere mektup yazdık. Çevre kirliliği yaratmamaları yönünde
uyardık. AKP ilçe Başkanı bize tek bir bayrak asacaklarını söyledi. Ama
daha sonra her tarafı bayrakla donattılar. Görünüyor ki, Türkiye'deki bütün
partilerin çevre bilinci yok. Çevre duyarlılığına sahip değiller. Seçim
için harcadıkları parayla binlerce ağaç dikilebilir, çevre güzelleştirilebilirdi.
Bizim önerimiz sadece bilbordlara afiş asılması. Her partiye eşit oranda
yer sağlanması. Bir de sınırlı sayıda olacak şekilde pankart asılabilir.
Doğa ile Barış Derneği Başkanı Yüksel Üstün: Pankartlara ve
bayraklara hiç kimsenin oy verdiği yok. Partilerin bu kadar parayı neden
harcadıklarını anlamak mümkün değil. Bu seçimde çevre kirliliği inanılmaz
boyutlara ulaştı. Bu kirliliğe karşı her türlü yasal önlem var. Ancak
uygulanamıyor. Her seçim tartışılıyor, ama hiçbir şey değişmiyor.
Kanunu uygulamak, çevre kirliliğini engellemekle görevli belediye başkanları,
seçimlerde en çok çevreyi kirleten oluyor.
Şehristanbul Derneği Başkanı Atilla Tuna: Biz şehrin estetiğiyle
ilgilenen bir derneğiz. Seçim kirliliğinde en çok tarihi eserler zarar görüyor.
Üzerinde tarihi çiniler bulunan çeşmelerin üzerine bile afişler asılıyor.
Sonra bu afişler, kazınıyor. Afişler kazınırken tarihi eserler de zarar görüyor.
Aslında kanunlara göre bu önemli bir suç. 2860 sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanunu var. Bu kanunun uygulayıcısı 'anıtlar
kurulu'dur. Burada mesele kanunların uygulanmaması. Kanunlar uygulanabilse
sorun kalmayacak. Ayrıca sağcısı, solcusu tüm partilerin aynı duyarsızlıkla
hareket etmesi dikkat çekici. Hiçbirinin çevre bilinci yok. Avrupa ve
Amerika'da böylesi durumlar yaşanmıyor. Belirli yerlere afiş asabiliyorlar.
Radikal - Timur Soykan
|