Fırat yine 'hür' kılacak
Birecik Barajı'nın sularında kalan Halfeti, 'yeniden doğuşun' umutları
içinde
Hepimizi hüzne boğan o ''veda'' günlerindeki bir Halfeti ziyaretimizde,
GAP mühendislerinin ''işte tam burada su seviyesi dizlerinize kadar yükselecek...''
dedikleri yerde durdum...
Tarihi caminin önünde, Fırat'ın tam kıyısında...
Sular ayaklarıma bile değmiyor; ama, artık bir avluda değil, adeta ''rıhtımda''
gibiyim...
Eğer, o mühendisin dediği gerçekleşseymiş, eski, tonozlu dükkânlar
belki de şimdi birer ''kayıkhane'' gibi olabilirlermiş... Gözümün önüne
Alanya'daki Kale'nin altında bulunan ''Selçuklu Tershanesi'' geliyor... Tıpkı
onun gibi, suyla koyun koyuna ve içi içe... Acaba, Halfeti'nin de ''yeni yaşamında''
böylesi özgün ve kıyı karakterini değerlendiren mekânlar yaratılamaz mı?...
'Fırat'ın huzurunda...'
''Yeni Halfeti'' denen ve eskinin güzelim uygarlık değerlerine hemen hiç
dönüp bakmadan davranmanın en çarpıcı, en kişiliksiz ve en çirkin örneğini
oluşturan ''Karaotlak'' yerleşmesini geçtikten sonra, o muhteşem Fırat görüntüsünü
armağan eden tepede durduk...
Arkadaşlar fotoğraf çektiler, ben de bir kayaya çöndüm; ''Fırat'ın
huzurunda'' yazılması gerekenleri bir karta karaladım...
Halfeti'de büyük yanlış yapılmıştı... İnanıyorum ki herkes pişmandı...
Bağışlayacak olan ise sadece yine Fırat'tı... Nitekim işte aşağıda
Halfeti, yine Fırat sayesinde yaşamını sürdürüyor.. Hem de yeni umutlarla
ve hem de onca güzelim kıyı dokusu ile yalı mimarisinin güzel örneklerini
de baraj sularına terk ederek; ama kalan tüm zarafeti ve görmüş geçirmişliğiyle...
Karta bunların bendeki karşılıklarını yazdım... Kimi zaman ''pişmanlıklar''
kahredici de olabilir. Ama onarmak, yeniden yaratmak, yeniden yaşatmak...
Uygarlık tarihi de bu değil midir?..
..Ve Fırat, işte bu ''yeniden yaratmanın'' binyıllardır anası, babası
her şeyi. Halfeti'yi de yaşamın bundan sonraki umutları ve kazanımlarıyla
buluşturacak; tarih boyunca ''hür kıldığı'' gibi yarın da aynı
''bereketini'' buraya armağan edecek...
Anadolu ile Mezapotamya'yı yaşam bağlarıyla nasıl birleştirdiyse,
Halfeti'yi de aynı bağların en güzel halkalarından biri yapacak...
Yeter ki Halfetililer ve ilgili herkes, Fırat'ın sesini ve duygularını
dinleyebilsinler... Zaten ''bir duyabilseler'' , yine tüm geçmişi, bugünü
ve yarınlarını eskisinden de çok daha fazla ve yürekten sevebilecekler...
'Anlamı'nın derinliği...
Fırat Halfeti'yi nasıl yeniden yaşatacak; nasıl yeni umutlarla donatacak?
Bu sorunun yanıtı için, bir arkadaşım ''önce sözcük köklerine ve
anlamına bakalım...'' dedi. Araştırdık.
Arapçadaki söylenişi '' Al Furat'' ; Sümerce'de Bu - ra - nu ; Asurcada
Purattu; Süryanicede Perath; İngilizcede Euphrates...
En eskisi olduğu için, Sümercesinden hareket edip nerelere varacağımızı,
bu konudaki onursal liderimiz Muazzez İlmiye Çığ 'la konuştuk.
''Bu - ra - nu'' deyimi aslında Sümerden bile daha eski zamanlardaki varlığı
saptanan kültürlerden geliyor... Irak'ta El Übeyt'de yapılan son kazılarda
ortaya çıkartılan Sümer öncesi kültürlerden, Fırat'ın dünyada insanı
ilk ''yerleşik düzene'' kavuşturan akarsu olduğu anlaşılıyor... Nehre özel
bir ismin verilmiş olması bile bunun kanıtıdır... Çünkü bu kadar eski
bir akarsu ''adı'' başka yok...
Arapçası için de İstanbul Üniversitesi Edb. Fak. Arap Dilleri Ana Bilim
Dalı'ndaki öğretim üyelerine başvurduk. ''Al Furat'' ın sözcük anlamı;
''Tatlı'' ve ''bol'' su... Ancak, buradaki ''tatlı'' , ''çok tatlı, şirin,
bal gibi'' demek... ''Bol'' da; ''çok bol, bereketli, tükenmeyen, sürekli çoğalan''
gibi anlaşılması gereken bir bolluğun karşılığı..
Ana Bilim Dalı Başkanı'nın ''soyadı'' nın da ''Furat'' olması, bu araştırmada
en heyecan verici rastlantı oldu. Prof.Dr. Ahmet Suphi FURAT 'ın eklediklerine
göre, Fırat'ın tatlılığı ve bolluğunun çok önemli bir nedeni daha var.
Arapçada her sözcüğün kök aldığı deyimler, bu gibi meraklar için
yol gösterici de oluyor... ''Furat'' da ''Ferete'' kökünden geliyor.
Ferete ise ''hür yaşamak'' , ''hür yaşamayı sağlamak'' , ''hür kılmak''
vb. gibi anlamlar taşıyor. (Acaba, İngilizcedeki ''freedom'' = ''özgürlük''
sözcüğünün de Ortadoğu dillerinden gelen kökeni gibi olabilir mi? )
O halde Fırat, yani dünyanın en eski ''insan yerleşimlerine'' neden olan,
bu nedenle en eski ''özel isim konulmuş'' akarsuyu sayılabilecek bu büyük
bereket kaynağı, bal gibi tatlı ve sürekli çoğalan sularıyla, kendisine sığınanları
''hür kılan'' bir büyüklüğün adı...
'Gariban bir mağrur'
Nitekim işte Halfeti'yi bile tüm "gariban mağrurluğu" yla
yeniden kucaklıyor... Yaşamını yitirdi denilen bir anda daha da çoğalan
sularıyla en tatlı iklimini ve en şefkatli sularını ona armağan ederek bu
güzel yerleşmeyi tüm GAP bölgesinin belki de ''en gizemli tarih, kültür ve
turizm merkezi'' yapmak istiyor...
Halfeti Kaymakamlığı da işte bu isteği fark ederek kolları ilk sıvayanlar
arasında... Örneğin, bölgenin efsanevi çiçeği ''siyah gül'' adını taşıyan
bir tekneyle, aynı vadideki başta ünlü Rumkale olmak üzere ''uygarlıklara
geziler'' başlamış...
Halfetililer, konuklarını ağırlamak için kendilerine düşeni yapmaya
hazırlar ama devletin de desteğini bekliyorlar... Gaziantepli mimarlar, aydınlar
ve sanatçılar da Halfeti'yi yalnız bırakmamak için geziler ve kültürel
etkinlikler düzenliyorlar...
Siz de ne yapıp edin, bir an önce Halfeti'yle buluşun ve ''Fırat'ın
huzuruna'' çıkarak, onun tüm düşlerinizi gerçek kılabilecek büyüklüğünü
kutlayın, insanlık adına teşekkür edin...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|